Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Mayıs '14

 
Kategori
İnançlar
 

1. Mektup

1. Mektup
 

"O"na adanmış mektuplar...


Ey Yar!
Ey Sevgili!

En Sevgili!

Özlemle yanan, acıyla inleyen, sevgiyle dolan, seninle “an”larını yaşamak isteyen, sensizliği “hiçlik”, senliliği “benlik” bilen, sende var olan, bütün kapıların sana açıldığını, bütün yolların sana gittiğini gören “KALBİM” diyor ki:

Ben bir “hiç”tim; sen "var" ettin. Varlığından haberdar ettin. İnayetine sığındım; kapına geldim. Hidayetine sığındım; lütfuna erdim. Bu ıssız çöllerde sensiz bırakma. Leyla dedimse sensin; Suna dedimse sen. Sen benim gören gözlerim, işiten kulağım, söyleyen dilim, düşünen aklım, elim, ayağım ol Ey Sevgili! Sana ermek isteyen bir “ermiş” misali kapına geldim. Sana doğru akan bir ırmak kıl beni… Yarı yolda kurumadan, bahçene yetiştir beni…

Sevgiliden gelen yüz on dört mektup var şimdi önümde ve kalbimde… İnsan sevgilisinden mektup alınca eli ayağı birbirine dolaşır. Okudukça okur; coşar bir ceylan yüreği gibi. Ama sevgili cevap ister; haber bekler. Sana cevap verecek bir kalbe sahip değilim… Çok beklettim bilirim. Mahcubiyetimi, vefasızlığımı, kabalığımı affet! Elime “kalem”imi alıp; birçok kaba-saba ameller yazdım defterime. Hercaidir ömrüm, bilirsin…

Mektupların için ne kadar şükretsem azdır Ey Sevgili! Beni seven “Vedud” isminin hatırına kabul et bu kırık-dökük sözleri…

Son mektubuna cevabımdır bu sözlerim… Ömür kifayet ederse devamını da getirmek arzu eder yüreğim. Yüz on dördüncü mektubun başlar “NÂS” diye… İnsanı, yani bizi anlatırsın kısa ve net. Sığın diyorsun bana. Ben de sınıyorum sana bütün günahkâr kalbimle Ey Sevgili! Sen insanların “melik”i, ilahısın. Seninle aramıza girecek şerlilerden, vesvesecilerden, cinlerden ve insanlıktan çıkmış insanlardan kaçıp; sana sığınıyorum Ey Sevgili! Koru beni. Sen korumazsan, ben korunamam… Sen sevdirmezsen, ben sevemem… Sen söyletmezsen, ben söyleyemem… Sevdir bize hep sevdiklerini. Yerdir bize hep yerdiklerini. Yâr et bize erdirdiklerini. Sevdin “Habib”ini, bütün kâinata sevdirdin. Onu “makam-ı mahmud”a erdirdin. Seçilmişlik tacını ona giydirdin. Beni de o seçilmiş dosta dost eyle Ey Sevgili! Onun dostluğu aşk kokar. Onunla kurak çöller cennete döner. Kuruyan dereler taşar. Sönen yıldızlar parlar.

Sözler ve sözcükler acizdir seni anlatmaya Ey Sevgili! Kelamıma ve kalemime güç ver. Sınırlı olan ebedi olanı nasıl anlatabilir ki? Sevgilisini bilmeyenlere onu resmetmeye çalışan bir ressamın hali mecali neyse benimkisi de öyle Ey Sevgili! Sureti ve sireti resmetmek, ona can vermek elde mi? Ondan aldığımız ilhamla kendi gerçeğimizi çizeriz aslında. Hayal ve gerçek arasında gider geliriz. İnsan gerçeğe hayalleriyle yolculuk eder. Varlık hayal ile vücut buldu. İnsan hayal ile medeniyet kurdu. Sen bizi hayal edip, varlıklar âleminde halkeyleyip, can verdin, kan verdin Ey Sevgili!

Varlıklar aleminin burcuna yerleştirdin bizi. İçimize kendinden bir “öz” hediye ettin. Özümün özü, gözümün gözüsün. Çıkmış bulunduk bir kere bu yola… Yol da, yolcu da seni bekler; sana ermek ister. Hey gidi arkada bıraktığım yollar… Yollara bıraktığım izler… Hey beni yâre götürecek yollar içindeki “yol”. O yolun sahibine kurban olmak… Yolun sonundaki bitmeyecek başlangıcı bilmek ne güzel…

Yola selam… Yolcuya selam… Tüm yolların sahibine selam…
Ve Aleykümselâm…

Ali Sedat ASLAN

 
Toplam blog
: 19
: 717
Kayıt tarihi
: 05.04.14
 
 

1971 Kayseri doğumlu. 1994 Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi lisans, 2013 Gelişim Üniversite..