Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Şubat '12

 
Kategori
Güncel
 

1 Şubat 1979 ..

1 Şubat 1979 ..
 

Henüz daha 12 eylül 1980 darbesi olmamışken, bugün çok eleştirilen Cumhuriyet Halk Partisi iktidarda ve başbakan Bülent Ecevit iken, her gün siyasal cinayetler hız kazanarak artarken, kimse dolu dizgin bir meçhule gittiğimizin farkında değildi. O gün gündeme bomba gibi bir haber düştü. “ Abdi İpekçi öldürüldü!”  Ama ne tesadüf ki, 2 şubat tarihinde de Humeyni, 14 yıllık sürgünden sonra Fransa’dan İran’a döndü. Ve yine ne tesadüf ki, rahmetli Abdi İpekçi’nin   “DURUM” isimli köşesindeki son yazısının başlığı da  “ İran’da beklenenler”.

Abdi İpekçi, o yazısının son paragrafında: ”Şimdi İran’da iktidarı ele geçirmek için iç ve dış güçlerin oyun içinde oyun oynamaları olasıdır. Türkiye elbette komşusundaki gelişmeleri dikkatle izlemek durumundadır. Bunu, son derece ihtiyatlı bir biçimde yapmalıdır. Herhalde, İran’ın iç işlerine karışma biçimini alacak bir politika düşünülemez. Bunun gibi Türkiye’nin şu ya da bu yönde herhangi bir desteği, hatta sempatisi dahi söz konusu edilmemelidir. Çünkü, en iyi niyetli yapılacak bir girişim bile Türkiye’yi,  iç ve dış güçlerin oynayacakları oyunların parçası haline getirebilir, o oyunların içine sürükleyebilir.”  Sözleri ile uyarılarda bulunarak olası tehlikenin işaretlerini veriyor. (kaynak, Milliyet gazetesi arşivi)

Bu yazıdan da anlıyoruz ki, Abdi İpekçi ve onun gibi duyarlı, birikimli ve deneyimli yazarlar, günümüz yandaş medyadaki köşe yazıcılarından çok farklı yerlerde, bugün yeterli bilgi birikimi ve yazar namusluluğu ve özgürlüğünden yoksun köşe yazıcıları, yalın kılıç hep bir ağızdan koro halinde Recep Tayyip Erdoğan’a gaz verip Suriye fethine girişmiş durumdalar, hatta bunlardan bir tanesi, şuan başbakan danışmanlığına geçti, Türkiye’nin emperyalist bir güç olduğunu ve artık fetih zamanının geldiğini açık, açık yazmıştı. İşte sayın okur gerçek gazeteci ve gerçek Türkiye sevdalısı aydın ve yazarlarımız fikirleri dolayısı ile kimi toprağın altında, kimi de Silivri dinlenme tesislerinde karar senin..

33 yıl geçmesine rağmen Abdi İpekçi cinayetindeki sır perdesi hala olduğu yerde duruyor. Tetikçisi olduğunda bile hala şüphelerin olduğu Mehmet Ali Ağca’nın bu cinayeti işlediğine dair net bir durumda ortada değildir. Okuduğum bir kitapta; 1982 yılı basımı ve siyasi bir davanın sanıklarının mahkeme tutanaklarını içeren bu kitapta; Mehmet Ali Ağca  ile ilgili olarak anlatılan, bu cinayeti işlemediği , ama üzerine aldığı, ve hatta son duruşmasında birilerine mesaj vererek hapisten kaçırılmayı da başarmıştı Mehmet Ali Ağca hatırlanacağı üzere. Peki şu an nerededir? Ne yapıyor bilen var mı? Yoksa yeni bir misyona mı hazırlanıyor? Çünkü bildiğiniz gibi, Abdi İpekçi cinayetinden sonra kaçırılıp, yurt dışında Papa’ya suikast düzenlemişti.

Ortada bir “Teşkilat” var ama bu hangi teşkilat, gizli bir el olarak hemen her suikastte bu teşkilatın izlerini görmek mümkün, ne var ki, seçilen kurbanların kimliğine ve kişiliğine göre tetikçilerin seçilmesi de hayli ilginç! Bugün hala Türk yargısının,  teşkilat olarak inandığı ve yargılamaya çalıştığı  sözde Ergenekon terör örgütünü,  yargılıyorum demesi bir yanılsamadır. Bir cambaza bak durumudur.

İsmet İnönü’nün şu sözleri “ Bir ülkede namuslular, namussuzlar kadar cesur olmadıkça; o ülkede kurtuluş yoktur.”  yaşama geçmeden bizler daha çok faili meçhuller görürüz, daha çok yapılan her kötü işi,  askere, devlete, geçmişe yıkma kolaycılığını gösterir, asıl neden ve failden uzaklaşırız.

03.02.2012/ Ankara 

 
Toplam blog
: 66
: 725
Kayıt tarihi
: 24.01.09
 
 

1976 yılına kadar Adana'da yaşadım. Lise tahsili sonunda Ankara'ya geldim ve halen Ankara'da yaşı..