Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Ekim '09

 
Kategori
Futbol
 

10. yılda 10'da 10 olur mu?

10. yılda 10'da 10 olur mu?
 

Şükrü Saraçoğlu'nu bugün dolduran taraftarlar Fenerbahçe böyle oynamaya devam ederse yıllardır yaptığı tezahüratın içinde sürekli vaadettiği şeyi yerine getirecek.

"Fenerbahçe, sen çok yaşa canım feda olsun sana!"

Gerçekten böyle mücadeleye Fenerbahçe taraftarı canını verir.

Bugün saat 18:00 cıvarında Ankara'da büyük bir hayal kırıklığı yaşanmıştı. Haftalardır "Afrika'dan" getirilmiş büyü ile korudukları kalelerinin düşmeleri sonucu Galatasaray'ın 3-0'lık yenilgisi, Kadıköy'ü bambaşka bir havaya sokmuştu zaten. Hemen herkes bu maça kilitlenmişti.

"Acaba o büyük fenomen Fenerbahçeli futbolcular ne yapacaktı?"

Değil mi ki yıllardır ezeli rakipler birbirlerine sürekli ikramda bulunurlar, biri puan kaybettiğimi diğeri de maça asılmaz, sanki "beraber yürüdük biz bu yolarda" şarkısındaki sözleri ispatlarcasına başbaşa devam etmeyi seçmez miydi?

Ama bu sene bir şeyler değişiyor sanki... Fenerbahçe başka bir şey istiyor. Tek kalmak, zirveyi garanti altına almak, arkasından kim geliyor onunla ilgilenmemek istiyor.

Evet, artık şunu söyleyebiliyoruz; "Fenerbahçe zirvede artık tek kaldı."

Elbette bugün sahada da farklı şeyler vardı. Haftalardır ilk onbirde oynayan Kazım, kurallar gereği sarı kart cezası alarak kadro dışında kalmış, o bölgenin has adamı Mehmet Topuz sağ kanadı devralmış, üç haftadır maçları çekirdek çitleyerek takım elbisesiyle izleyen Emre de orta sahanın merkezine geçmiş, haftalardır biriktirdiği enerjisi ile kolları sıvamıştı. Santos'taki düşüşe rağmen sanki onun kontenjanından takıma girmiş havası veren benim de dahil olduğum bir çok kişi tarafından yedek kalması istenen Cristian Baroni Aureliovari bir şekilde orta sahada iki haftadır dikkat çekiyordu.

Fenerbahçe başkaydı bugün.

Golün erkenden gelmesi takımın üzerindeki gerilimi de almıştı. Yedi haftadır istikrarla ligde karşısına çıktığı rakiplerine gücü kabul ettiren, en son Trabzonspor'a sahayı dar eden Gençlerbirliği gibi bir takım ilk yarı çaresiz kalmıştı.

"Takımın başında Alman var, kondisyonu yüksektir, şimdi Fenerbahçe bütün gücünü ilk yarı harcadı, Gençlerbirliği oyuna ağırlığını ikinsi yarı koyar." mı diye aklımdan geçirmedim değil hani. Ankara'nın ekibi ikinci yarı bir şeyler yapmaya gayret ettiyse de Fenerbahçe o düzenini, bozmadı.

Fenerbahçe adına sahada mücadele vardı. Hırs vardı. Topa sahip olma arzusu vardı. "Top benim sana vermem" inancı vardı. Aziz Yıldırım'ın Dergi'deki demeci boşuna değildi. "İnanmıştı çocuklar." Elbette hemen her yerde Emre vardı. Onun peşini gölge gibi takip eden Baroni vardı. Defansta bedeni ile sanki bütün defansı kapatan Blica vardı. Alex vardı. Zaten o hep, her zaman vardı. Sonuca nasıl gideceğini bilen, nerede ne zaman gaza basıp duracağını bilen Fenerbahçe vardı. Çok değil, Fenerbahçe bu temponun yüzde ellisini haftaya ortaya koysun hani çok uzak gibi duran 9'da 9 bile mümkün olabilir.

Alex, bir tek sana tutuldu bu kalpler...

Eğer Emre biraz sinirlerine hakim şu an oynadığı futbolun yarısını her maç oynasın Fenerbahçe bileği bükülmez bir takım olur.

Fenerbahçe büyük bir iş başardı. Yıllardır olmayan bir başlangıç yaptı. Her maç üzerine biraz daha koyarak rakipleriyle arasına iki haftalık bir mesafe koydu. Üstelik iki hafta sonra oynayacağı rakip onun en yakın takipçisiyse...

Daum, sanki rotasyon öyle yapılmaz böyle yapılır gibi bekletti kulübede futbolcuları ve teker teker sahaya sürmeye başladı. Takımın akoru ile çok oynamadı. Telleri teker teker değiştirdi o sırada da müzik yapmayı sürdürdü.

Bu nedenle bugün oyunun taktiği ile ilgili bir şeyler yazmakta güçlük çekiyorum. Çünkü bu hafta ön plana çıkan şeyler taktik maktik değil, bunlar.

Kuşkusuz Fenerbahçe'nin de kötü zamanları olacaktır. O gün geldiğinde belki bu satırları unutup başka şeyler yazacağız. Ancak temcit pilavı gibi her hafta eksileri gösterip, uyarmak yerine o gün yaşanan mutluluğun tadına da varmak gerekiyor.

Sekizde sekiz kolay mı?

Ne Galaktikoslar, Unitedlar, Katalanlar var bu Avrupa'da. Onların yapamadığı şeyi, üstelik belki kalite olarak değil ama mücadele ve zorluk derecesi bakımından Avrupa'nın ön gelen liglerinden birinde bunu yapmak! Bence büyük başarı. Kuşkusuz devamlılık sağlamak çok daha büyük başarı olacaktır.

Bu hafta Türkiye 9 rakamına kilitlenecektir. 9 aşağı 9 yukarı anketler düzenlenecektir. eğer 9 olursa bu sefer ezeli rekabetin heyecanı da sıcaklığı da inanılmaz aratacaktır.

10. yılda 10'da 10 olur mu?

Olur mu?

Uzay Gökerman

Bu blog Canlı Maç Anlatımı sayfamızda da yayınlanmaktadır

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..