Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Temmuz '10

 
Kategori
Güncel
 

10 bin kişinin tam puan aldığı sınavda “rekor puan” olur mu hiç?

10 bin kişinin tam puan aldığı sınavda “rekor puan” olur mu hiç?
 

Bu, nasıl rekor?



Sadece sonucu söylemek, sonuçla ilgili başka bilgileri gizlemek!

Hele, soru sormayan, sorgulamayan insanların çoğunlukta olduğu bir toplum varsa!

Yanıltmaca diz boyu olur!

Gel de, DTCFdeki değerli hocalarımızdan Prof. Dr. Gündüz Akıncı (1914-1980)’yı anımsama:

“Batılı, olaylar karşısında ‘Neden?’, ‘Niçin?’ sorularını sorar; bir şeyi hemen benimsemez. Biz ise, büyüklerimiz öyle demiş, diyerek söyleneni benimseriz.”


“Niye?”, “Neden?”, “Niçin?”
gibi sorular sorulur, biraz kafa yorma, işin içine araştırma girerse, nice “rekor”ların, “başarı”ların, “derece”lerin “fos” çıktığı, “balon” olduğu anlaşılır.

İnsan, şöyle çevresine bir bakınca, neleri anımsar neleri.

*****

Çalıştığım liselerin birinde, beden eğitimi öğretmeni, güreşte Türkiye ikincisi olan öğrenciyi kutladı:

“Aferin oğlum, tebrik ederim; törene yetişemedim. Kaç kişiyi yendin?”


Öğrenci, biraz sıkılarak:

“İki kişiydik, o, beni yendi!”

*****

Futbolda nal topladığımız yıllar!

Balkan Şampiyonası yapılırdı. Gazeteler yazardı; üçüncü olduk, diye.

Üçüncülük bir derecedir; başarı sayılır.

Ama katılan ülke/ takım sayısı söylenmezdi.

Üç ülke takımının katıldığı bir turnuvada üçüncülük, nasıl olur da, başarı sayılır?

*****

Cezmi Or adına düzenlenen ulusalarası atletizm yarışmalarından birini anımsarım.

Dereceleri bizimkiler paylaşır. Yarışmayı izleyenlerin, özellikler atletizme gönül verenlerin ilgisini, yabancı atletler çeker.

Adamlar, hiç de atlete benzemezler.

Araştırınca, gerçek ortaya çıkar.

Yabancı ülkeler yarışmaya ilgisiz kalınca, bizimkileri formülü bulurlar:

Yabancı TIR sürücüleri, atlet diye piste sürülür.

*****

Bu anımsamalar niye?

Bunun “niye”si büyük bir gazetenin sürmanşetten verdiği haberde:

“Gül ailesini sevindiren haber
Mehmet Emre rekor puanla Harvard’da”

Başlıktan sonra habere bakıyorsunuz:

“Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün küçük oğlu Mehmet Emre Gül (19) ABD’de girdiği sınavlarda üstün başarı göstererek dünyaca ünlü Harvard Üniversitesi’nde eğitim görme hakkı kazandı.”

Devam ediyorsunuz haberi okumaya, can alıcı bilgi çıkıyor karşınıza:

“Gül’e Harvard’ın dışında Columbia, Winston, Chicago ve MIT’den de teklif geldi. Mehmet Emre, SAT (Scholastic Aptitute Test) sınavında 800 üzerinden 800 puan alarak ulaşılması zor bir rekora imza attı.”

Alkış üstüne alkış!

Övgü üstüne övgü!

Bir yanda sanal alem ayakta, öte yandan televizyonlar!

Sonra, konu aydınlanmaya başlıyor:

Meğer, çok basit bir sınavda tam puan alanların sayı 10 bin kadarmış.

10 bin kişiden biri de, Mehmet Emre Gül!

Sonra “...ABD üniversitelerine girişte, SAT istenen belgelerden sadece biri. Ancak SAT'den 800 yapmak bile, tek başına Harvard'a girmeyi sağlamıyor, ki geçen senelerde Harvard'ın 800 üzerinden 800 yapan birçok kişiyi okula kabul etmediği biliniyor.” (*)

*****

Pireyi deve yapmada, çarpıtmada, şişirilmiş haberlerle kamuoyunu oyalamada üstümüze yoktur!

Mehmet Emre Gül haberi de böylesi bir haber!

Mehmet Emre, Cumhurbaşkanı oğlu olmasaydı, gazete bunu haber yapar mıydı?

Mehmet Emre’yi biz de kutlayalım da...

Ama 10 bin kişinin tam puan aldığı sınavda “rekor puan” olur mu hiç?

(*) www.odatv.com/n.php

 
Toplam blog
: 2458
: 2418
Kayıt tarihi
: 10.11.08
 
 

24 Kasım 1944'te İspir'de doğdum. Ankara Kurtuluş Lisesi'ni, Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi Tü..