Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Kasım '12

 
Kategori
Güncel
 

10 Kasım'da sorulması gereken soru: Atatürkçülüğün/Kemalizm’in sonu geldi mi?

10 Kasım'da sorulması gereken soru: Atatürkçülüğün/Kemalizm’in sonu geldi mi?
 

Çok değişik şekillerde algılanan/anlatılan Kemalizm’in özü nedir? Tek bir noktadan yola çıkarak Kemalizm’i Açıklamaya çalışmak imkansızdır bence… Fakat yapılanlardan yola çıkarsak üç nokta hemen göz önüne çıkar…

a-Güçlü bir ordu yardımı ile yetmiş iki (buçuk kelimesinden nefret ederim) milletten bir ulus yaratma çabası… Bu yaratılan ulusun geçmişini yeniden yazmak da dahil buna…

 b-Tüm ulusun Batı kültürüne uyum sağlaması hedefi… Bu kültür olayı nedense hep çarpıtılır… Oysa Kültür üretim ve tüketiminde içinde yer aldığı bir kavramdır…

 c- Ekonomik geri kalmışlığa çözüm bulmak… Burada her yol denenmiştir… Devletçilik öne çıkar… 

Tüm bunları ayrı tutalım… Yine de Kemalizm’in özü nedir sorusuna yanıt arayarak Kemalizm’i anlamaya çalışalım; Kemalizm ilerici, devrimci midir? Bu soruya cevabı devrimcilik kavramını açıklayarak başlayalım isterseniz… Var olan gerici yapının (feodalizm) yerine, bir sonraki yapının (kapitalizm) geçmesi ilericiliktir… Durmadan üzerinde fırtınalar koparılan, bir inancın yerine başka inanç konması değildir bu iş… Bu işlem çok hızlı birazda şiddete dayanıyorsa devrimcidir…

Ancak yukarıda özellikle (b şıkkı) açıklamaya çalıştığım Batılılaşma ülküsü Kemalizm’in kendisinin yeni yarattığı bir şey değildir… Bu ülkü Osmanlı son döneminin bir ürünüdür… İşin garip tarafı bu ülkü halkın değil devletin başındakilerin, padişahların ülküsüdür… Kendi halkını değiştirmek, yeniden şekillendirmek düşüncesi Kemalizm’e Osmanlıdan mirastır…  Bunu çok hızlı bir şekilde hayata geçiren Kemalizm işte bu yüzden devrimcidir… Demokratik devrim devlet eliyle yapılmaya ve feodal yapı elden geldiğince yıkılmaya çalışılmıştır… 

Alt yapının geliştiremediği üst yapı devlet eliyle oluşturulmuştur… Bu üst yapının emrettiği alt yapı ise kurulmaya, geliştirilmeye çalışılmıştır… Bu işi tek yapan Kemalizm değildir… Demokratik Devrim yapan diğer ülkelerde aynı yolu izlemiştir… Sovyetlerin, Çinin izlediği yol nüans farklarına rağmen aynıdır… Ancak onların hedefi ile Kemalizm’in hedefi ayrıdır… Varmak istedikleri yer ayrıdır… 

Bu yolla tarihi zıplatma hareketi yapan tüm ülkelerde müthiş geri dönüşler yaşanmıştır… Stalin’in Lenin’in heykellerinin nasıl devrildiğini, izlerinin yok edildiğini gözlerimizle gördük… Benzer şeyler şimdi Atatürk’ün başına geliyor… Ancak bizdeki tam açıktan yapılamıyor… Daha çok yavaş yavaş izler siliniyor… Buna sebep halktaki geri dönüşe gösterilen dirençtir… Oysa diğer ülkelerde bu direnç çok cılız kalmıştır… 

Türkiye ile diğer ülkelerdeki geri dönüşlerde temel farklar var… Diğer ülkelerde hedeflerin değiştiği alenen, resmen, anayasal olarak kabul görmüştür… Ülkemizde ise bu yapılamıyor… Ülkü, hedef hala aynı gözüküyor… Anayasanın ruhu aynı gözüküyor… Ancak bu ruha muhalefet eden, geri dönüş isteyen bir güç var… Bu güç şu an iktidar demek çok zor… Ancak iktidara ortak diyebiliriz… Ortak dememin sebebi; AKP’yi tek ve blok olarak, bir düşüncenin temsilcisi olarak görmüyorum…  Bu parti içince Cumhuriyete muhalefet edenler kadar, Cumhuriyete inanlarda çok… Hatta ülkenin yarısının desteklediği bu parti içinde bile, ezici gücün Cumhuriyetten yana olduğunu biliyorum… Zaten diğer yarısı alenen Cumhuriyetçi… Son Cumhuriyet bayramı kutlamaları bunu gösterdi… Bence Cumhuriyet tutmuştur… Bir iki düzeltme ile sıkıntılarını aşacaktır…

Bu günkü Kemalizm’e muhalefet edenler bile onun kurduğu sisteme en çok ihtiyaç duyan insanlar haline gelmiştir…  Yukarıda (a şıkkı) anlattığım gibi aynı yöntemle toplumu dönüştürme sevdasına kapılmışlardır… Ancak bu tutmayacaktır… Sosyalist ülkelerde tutmadığı gibi aynen… Çünkü yeni insan yaratılamıyor… Tutan yol insanlığı normal seyrine yönlendirmektir… Tarihi hızlandırmaktır… Geri dönüş mümkün değil çünkü… 

Burada bazı şeylere açıklık getirmek istiyorum: Kemalizm demokrat değildir, üstten toplumu şekillendirmeye çalışmıştır suçlamalarına… Bu lafa hep gülerim… Devrimler demokrasi içinde gerçekleşmez… Bu günden, geçmişe eleştiri götürmek anlamsızdır… Savunmasak bile anlamak lazımdır… Yüzlerce gücün itişmesinin, tepişmesinin bir sonucudur toplumsal ilerleyiş… O dönemdeki herkesin tek derdi var olma savaşıdır… Var olmak için savaşan insanların çok sayıda hata yapması da kaçınılmazdır… Bu gün o var olma savaşlarının sonuçlarının üstünde oturup, geçmişe hakaret etmek pek insafa sığmaz… 

Birde şu meşhur anlayış vardır: Kemalizm inanç değişimi yapmak istedi… Yani yapı değişimi değil, inanç değişimi… Bunları da ciddiye almam ben… Toplumların inancı ancak başka bir toplum tarafından dayatma ile yapılabilir… İşgal ettiğiniz ülkenin halkının önüne seçenek koyarsınız; ya buna inanacaksınız ya da öleceksiniz… Belli süre sonrada ya ölürler ya da inançlarını değiştirirler… Yani kendi ülkesinin halkı istemedikçe inanç değiştirmeye kalkan lider olmamıştır yeryüzünde… 

Gelelim Kürt meselesine… Bu Cumhuriyetin kuruluşunda birlikte hareket edilip, sonradan saf dışı bırakılmak elbet yenilir yutulur bir şey değil… Ancak bence Kürtlerin feodal gelenekten kurtulamayıp, Cumhuriyet ilkeleriyle ve hukukuyla yaşamaktan kaçınması bunda en büyük etkendir diyorum… Çünkü o dönemde de hatta bu dönemde de Kürtler için bağımsızlık daha çok feodal ağalarının kendilerini yönetmesi olarak anlaşılıyor… Bu yapı ile Cumhuriyet ilkelerinin bağdaşması mümkün değildir diyorum… 

Kemalizm bana göre bir ilkeler silsilesi değildir… Batılılaşmak için bir yol haritasıdır… Batılılaşmak demek bu gün neyse, yani üretim, tüketim, hukuk, sanat, devlet ve demokrasi neyse bu yolun hedefi de budur… Bence çok yol alınmıştır ve bu aşı tutmuştur… Ancak Kemalizm’i bir doktrin haline getirip onun söylediği her sözde bir kutsallık arayanlar onun ruhunu hiç anlamayan insanlardır… Kemalizm bir yol haritasıdır dedim yaaa; yapılması gereken şey, onun var olma savaşındaki hatalarını tamir etmek, eksiklerini gidermek olmalıdır… Kürt meselesini, demokrasi meselesini halletmek Kemalizm’e ters değildir… Yeter ki ülke bütünlüğü korunsun, bağımsızlık zedelenmesin… 

Anlayacağınız Kemalizm bir kişinin toplumu şekillendirme hayali değildir… Aksine bir toplumun yol hikayesidir…  Bu toplum ise durmadan yol almakta ve evrilmektedir… Bu toplum yaşadığı sürece etkileri görülecektir ve gereken saygıyı görecektir... Ancak Kemalizm'e en büyük zararı ona muhalefet edenler değil, ona tapınanlar vermektedir... Bu devirde tapınmak ilkel ve çocukcadır...     

 
Toplam blog
: 615
: 948
Kayıt tarihi
: 25.06.10
 
 

1959 Denizli doğumluyum.. İ.Ü. İktisat Mezunuyum.. Emekliyim ve hala çalışıyorum.. Yaşam bizden önce..