Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Mart '07

 
Kategori
Basın Yayın / Medya
 

10 Mart Cumartesi

10 Mart Cumartesi
 

SEÇİM AREFESİ BASINA PRES (Akşam)

Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde kulislerden bilgi sızmasını önlemek isteyen Başbakan Erdoğan, AKP Genel Merkezi’nde dolaşan gazeteciler için önlem aldı. ‘Koridorda cirit atan gazeteci’ istemeyen Erdoğan’ın talimatıyla gazeteciler takibe alındı

Genelkurmay Başkanlığı ve Başbakanlık’taki “akreditasyon” analizleri tartışılırken, Başbakan Erdoğan’ın talimatıyla AKP Genel Merkezi’nde basına karşı sıkıyönetim ilan edildi. Partiye giden gazeteciler artık dört aşamalı bir denetimle genel başkan yardımcılarıyla görüşebilecek.


Şimdiye kadar her partide olduğu gibi AKP Genel Merkezi’ne de gazeteciler basın kartlarını gösterip güvenlik kontrolünden geçerek serbestçe giriyordu. Randevu ve kayıt zorunluluğu bulunmayan gazeteciler, gün içinde farklı odalarda parti yöneticileriyle sohbet edebiliyordu.

FİŞLEYEN FİŞLEYENE (BirGün)

Genelkurmay basın andıcının (güvenilirlik listesi) ortaya çıkmasının ardından Başbakanlık'ın da gazete ve gazetecilere yönelik raporunun ortaya çıkması, başkentteki andıç savaşını hızlandırdı.

İlk olarak 28 Şubat sürecinde gündeme gelen Andıç, Genelkurmay'ın "Akredite Basın ve Yayın Organları Yeniden Değerlendirmesi"nin Nokta Dergisi'nde yayınlanmasıyla yine gündemin ilk sırasına oturdu. Genelkurmay, raporun basına sızdırılmasının ardından "köstebek avı" başlatırken, konu hakkında da soruşturma açıldı.

Bu arada Başbakanlık'ın da Genelkurmay'dan geri kalmadığı ortaya çıktı. Cumhuriyet Gazetesi'nin haberinde Başbakanlık Basın Merkezi'nin hazırlayıp Başbakan Erdoğan'a sunduğu medya analiz raporlarına yer verildi.

Başbakanlık andıcında adı geçen Birgün gazetesi, "tarafsız haber verme erdemini gösterebiliyor. 'Öteki Sol'a ait gazeteler içinde en demokrat, en gerçekçi olanı denebilir" şeklinde nitelendiriliyor.

Genelkurmay ve Başbakanlık'ın yanı sıra CHP'nin de gazeteler, gazeteciler ve televizyonlar hakkında değerlendirmelerde bulunduğu kaydedildi.


ANDIÇ AVUKATI (Bugün)


CHP lideri Baykal, TSK’nın bazı gazetecileri fişlediği iddiasına ilişkin “Belli ki bir iç değerlendirme” yorumunu yaptı

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Genelkurmay tarafından hazırlandığı belirtilen ''basın yayın organları hakkında değerlendirme raporu''nun bir iç değerlendirme raporu olduğunun anlaşıldığını belirterek, ''Bunu dışa yönelik, kurumları, kişileri nitelemeye ve suçlamaya yönelik, topluma bu konuda bir mesaj vermek amacıyla yapılmış bir çalışma olarak anlamak doğru değildir'' dedi.


6 RAPOR HAZIRLADIK (Cumhuriyet)


Başbakanlık, gazetemizin gündeme getirdiği Medya Analiz Raporu’nu yalanlamaya çalışırken doğrulamak zorunda kaldı. Açıklamada 2005 Temmuzunda böyle bir çalışma yapıldığı kabul edildi. Buna karşı çalışmanın nesnel ve anlamlı bulunmayarak sürdürülmediği ve başbakana da sunulmadığı savunuldu. Ancak raporun kapağında “Aylık Rapor” ibaresi ile birlikte Başbakanlık’ın resmi amblemi ve Başbakanlık basın Merkezi logosu da yer alıyor.


Çalışmanın başbakanlık basın Müşaviri Ahmet Tezcan tarafından yapıldığı ortaya çıktı. Tezcan kendi talimatıyla gazetelerin haber ve köşe yazılarının sayısal dökümünün yapıldığını ve grafiklerinin çıkarıldığını benzer yöntemlerle 5-6 tane aylık çalışma hazırlandığını söyledi. Çalışmanın andıç olarak değerlendirilmemesi gerektiğini söyleyen Tezcan, asıl amacın uygulanan politikaların sokaktaki yansımasını saptamak olduğunu savundu.

UTANMAZ İSVİÇRE (Gözcü)


Hem fikir ve düşünce özgürlüğünden dem vurdular, hem de fikir ve düşünceyi mahkûm ettiler. Demokrasi havarisi kesilen İsviçre, kendisini tekzip eden bir karara imza attı. Lozan mahkemesi, sadece fikir ve düşüncesini açıklayarak Ermeni soykırımının yalan olduğunu söyleyen İşçi Partisi lideri Doğu Perincek’i hapis cezasına çarptırdı. Hapis cezası paraya çevrildi.


Karara göre Perincek, paraya çevirilen cezası için, Ermeni Cemaati payı, mahkeme ve avukt masrafı olamk üzere yaklaşık 29 bin İsviçre frangı ödeyecek. Her şeyin henüz bitmediğini, 5 günlük süre içinde temyize gideceklerini belirten Perincek, mahkeme kararının Türkiye’ye duyulan kini gözler önüne serdiğini söyledi.

HALKIN SESİ ACITTI (Güneş)


Başbakanlık Basın Merkezi’nin hazırladığı Medya Raporu’nda doğruları en cesur şekilde dile getirdiği için her zaman guru duyan Güneş, sakıncalı listeye alındı. Genelkurmay andıçından sonra dün de Başbakanlık’ın sivil andıç hazırladığı ortaya çıktı. Basın merkezi tarafından hazırlandığı belirtilen andıçta, iktidar yalakası gazetelerden olumlu şekilde bahsedilirken, Güneş hakkında sert eleştirilerin yeraldığı görüldü.


Raporda Başbakan’ın ABD gezisi sırasında, dört köşe yazarının 1 şişe Syrah Calvet 2002 Fransız kırmızı şarabı içtikleri gibi ilginç ayrıntılar bile yeraldı. Bu ayrıntılar yapılan işin bir Medya analizi hazırlamak değil, fişleme olduğu yolundaki kanaati pekiştirdi.

FIKRACI BAŞKANA YONCANI YİYEYİM CEZASI (Hürriyet)

Selanik gezisinde anlattığı hakaret içeren Atatürk fıkrası yüzünden hakkında soruşturma açılan AKP’li Mimarsinan Belde Belediye Başkanı Cuma Bozgeyik, 20 yaşındaki M.Z.’ye "Senin yoncanı yiyeyim" dediği için toplam 87 tam gün adli para cezasına çarptırıldı. Bu ceza daha sonra 1740 YTL’ye çevrildi.

Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi Halkla İlişkiler Bölümü mezunu 20 yaşındaki M.Z.’nin 12 Temmuz 2005’te Büyükçekmece Cumhuriyet Savcılığı’na verdiği dilekçeye göre, Mimarsinan Belediyesi, Milli Eğitim Bakanlığı ile ortaklaşa bilgisayar kursu düzenledi. Kursa 9 ay devam eden genç kız, 65 kursiyer için düzenlenen diploma törenine katıldı. Diplomaları dağıtan Mimarsinan Belediye Başkanı Cuma Bozgeyik, kursiyerlere, "Belde ile ilgili merak ettiklerini sorabileceğini" söyledi. Bunun üzerine M. Z., Bozgeyik’e kendisinin de oturduğu Batıköy’de inşa edilen ’yonca yaprağı’ şeklindeki kavşağın ne zaman bitirileceğini sordu.


Başkan, tüm davetliler ile birlikte hazır bulunan yerel gazeteciler önünde genç kıza dönerek, "Senin yoncanı yiyeyim" dedi. Bu cevapla, herkesin içinde küçük düşürüldüğünü, aşağılandığını, rencide edildiğini, utandırıldığını ve hakarete uğradığını, kişilik haklarına saldırıldığını savunan M.Z.’nin şikáyeti üzerine Başkan aleyhine kamu davası açıldı. Dava 25 Aralık 2006 tarihinde sonuçlandı. Büyükçekmece 1’inci Sulh Ceza Mahkemesi, "Bir genç kızın onuruna ve manevi değerlerine herkesin önünde hakaret ettiği" gerekçesiyle Bozgeyik’e 87 tam gün adli para cezasıyla cezalandırdı. Bu ceza 1740 YTL’ye çevrildi. Taraflar itiraz etmediği için karar 26 Ocak 2007’de kesinleşti.

TARIM DA ÇÖKÜYOR (Milli Gazete)


Daha düne kadar tarımda kendine yeten 7 ülkeden biri olan Türkiye’de, son yıllardaki yanlış politikalar yüzünden tarım sektöründe büyük bir çözülme yaşanıyor. Mazot, gübre ve tohum parası bile bulamayan yoksulluğun pençesinden kaçmak için tarlasını terk edip işsizliği seçiyor.


Türkiye Ziraat Odaları Birliği Başkanı Şemsi Bayraktar tarımda çalışanlar için, 2006 yılının bir kırılma yılı olduğunu, ve son iki yılda 1 milyon 312 bin kişinin yoksulluk nedeniyle sektörü terk ettiğinin belirtti. Bayraktar tarımın toplam istihdamdaki payının da % 27.3’e gerilediğini kaydetti.

ALMAN ŞİRKET SUDİ ÇIKTI (Milliyet)


Tavukçu Deresi İslah Projesi'nde gerekli güvenlik önlemlerini almayarak küçük Dilara Dumrul'un ölümüne yolaçan müteahhit firma MVM'nin, asıl büyük işi 187 milyon euroluk Ambarlı Atıksu İhalesi'ndeki Alman ortağı PWT Wasser'in gerçekte Suudilere ait bir şirket olduğu belirlendi.


İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ın, "Sözleşmesini feshettim, iki yıl ihalelerimize giremeyecek" dediği halde Ambarlı Atıksu işinde müteahhitliği devam ettiği saptanan MVM'nin patronu Bilal Şahin'in Ambarlı işinde iki ortağı daha bulunuyor.

Bu iki şirket arasında bulunan ve Alman gözüken PWT Wasser'in, gerçekte Suudi Arabistanlı Amiantit Company Group'a (Saudi Arabian Amiantit Company Group-SAAC) ait olduğu saptandı.
Kanalizasyon şebekelerinde kullanılan aletlerin satışından anahtar teslim tesis inşasına kadar bu alanda pek çok projeye imza atan PWT Wasser'in resmi internet sitesinde, 2002'de adı belirtilmeyen bir şirket tarafından devralındığı, 2004'te de Suudi Arabistanlı Amiantit Company Group (Saudi Arabian Amiantit Company Group-SAAC) bünyesine katıldığı bilgisi yer alıyor.

Diğer şirket Alke, 1955'te Yüksek İnşaat Mühendisi Hazım Alakavuk ve Yüksek İnşaat Mühendisi Ayhan Kemaloğlu tarafından Antalya'da kuruldu. Fabrika binaları, tüneller, boru hatları, yol inşaatları, beton barajlar, su arıtma tesisleri ve lüks yerleşim birimleri inşası yapan şirketin Antalya'da bir un fabrikası, İzmir'de de çelik mutfak eşyaları üreten fabrikaları bulunuyor. Kozmetik sektörüne giren Alke, 1995'te turizm alanında yatırımlara başladı.

5 YTL VAHŞETİ (Posta)

Antalya’da geçen ay kaybolduktan 10 gün sonra başı kesilmiş ve kafa derisi yüzülmüş olarak bulunan taksici Hasan Civlez’in katilleri yakalandı. İki katilin taksiye gasp niyetiyle bindikleri, şoför Hasan Civlez’in cebinden sadece 5 YTL çıkınca sinirlenip kafa derisini yüzdükleri ortaya çıktı.

SINAV SİSTEMİ DEĞİŞTİ (Radikal)

Milli Eğitim bakanı Çelik, lisey girişteki yeni sistemi anlattı. Altı, yedi ve sekizinci sınıflarda seviye belirleme sınavı yapılacak. Bu sınav notunun % 70’i, not ortalamasının % 25’i ve davranış notunun % 5’iyle liseye girilecek. TÖDER ve Veliler Derneği sistemi olumlu buldu. ÇYDD, ani bir karar dedi.

Tartışmalı dört nokta var:

Okul notu suiistimal edilebilir.
Dersaneye ilgi artabilir.
Öğretmen yokluğundan yabancı dil sınavı zor olabilir.
Öğretmene baskı artabilir.

GİZLİ KALAN 100 TECAVÜZ (Sabah)

İstanbul Gaziosmanpaşa'da 2003 yılından beri 8-11 yaşlarındaki birçok çocuğa tecavüz ettiği iddia edilen 26 yaşındaki Kamil Akşahin tutuklandı. 6 aylık takiple yakalanan zanlı "100 çocuğa tecavüz ettim. Şeker ve sakızla kandırıyordum. Bodrum ve çatı katlarını seçiyordum" dedi.

Zanlının, 10 kız çocuğuna tecavüz olayının faili olduğunu DNA testi de gösterdi. 2 yaşında kız çocuğu babası zanlının yakalanması için polis 6 bin kişiyi araştırdı, gözaltına alınan 3 şüpheli daha sonra serbest bırakıldı.

Zanlının 100 çocuğa tecavüz etmesine rağmen çok az şikâyet olmasını uzmanlar şöyle değerlendirdi: "Aileler cinsel saldırıyı ispat etmek için bir teşhir süreci yaşıyorlar. Karakol, savcı, genital muayene onları korkutuyor."

AİLELER SUSTU SAPIK COŞTU (Star)

İstanbul Gaziosmanpaşa Karadeniz Mahallesi’nde 4 Ağustos 2006’da bir kız çocuğunun cinsel tacize maruz kalmasıyla ilgili polis inceleme başlattı. Bölgede çok sayıda küçük kıza tacizde bulunulduğu tespit edildi. 10 küçük çocuğun verdiği eşkal doğrultusunda şüphelinin robot resmi çizildi. Gaziosmanpaşa İlçe Emniyet Müdürlüğü ekiplerinden üç polis memuru bu konuyla ilgili görevlendirildi.

Sapığı yakalamak için 25 kişi gözaltına alındı. Tek tek DNA testi yapıldı. Sonuç alınamadı. Sapık Kamil A. (26) ise üç gün önce yeni kurban için Karadeniz Mahallesi’nde dolaşmaya başladı. Polisi gören zanlı paniğe kapıldı. Silahlarını çeken polisler Kamil A.’yı kıskıvrak yakaladı. Polise başvuran 10 küçük çocuğun DNA örnekleri ile Kamil A’nın örnekleri karşılaştırılınca sapığın o olduğu anlaşıldı. Ayrıca zanlının 2003 yılında Eyüp’te bir erkek çocuğu da tecavüz ettiği belirlendi.

Hamallık yapan Kamil A’nın ifadesi olayın 10 çocukla sınırlı kalmadığını ortaya çıkardı. Zanlı, polisi bile dehşete düşüren sorgusunda her şeyi soğukkanlılıkla anlattı: ‘Cinsel tacizde bulunduğum çocuk 50’ye yakındır. 9-11 yaşları arasındaki çocukları seçerdim. Gözüme kestirdiğim çocuğa sakızı gösterip ‘Ayaklarım ağrıyor, sakızı yukarıdaki ablana götürür müsün’ dedikten sonra arkasından giderdim. Sonra taciz ederdim. Ama ben hastayım. Niye yaptığımı bilmiyorum...’

Zanlı 2003 yılında 13 yaşındaki bir kızla evlendirildiğini ve 2006 yılına kadar hiçbir çocuğa cinsel tacizde bulunmadığını ifade etti. Ayrıca Kamil A’nın son zamanlarda eşiyle arasındaki cinsel sorunlar nedeniyle parası olduğu zamanlarda hayat kadınlarıyla birlikte olduğunu, parası olmadığı zamanlarda ise kız çocuklarını kandırarak taciz ettiğini söylediği iddia edildi. İki yaşında bir kız çocuğu olan zanlı tutuklanarak cezaevine gönderildi.

SERİ TECAVÜZCÜ (Takvim)

İstanbul Gaziosmanpaşa'da oturan ve kurbanlarını mahalleden seçen 26 yaşındaki sapık Kamil Akşahin, 2 yaşında bir kız babası. Sabıkası ve cep telefonu olmadığı için kendisini 4 yıl gizleyebildi. İlk DNA testleri 10 çocuğa tecavüz ettiğini kesinleştirdi.

Şeker ve cikletle kandırdığı çocukları, boş binalara götürüp ölüm tehdidiyle kirlettiğini anlatan tecavüzcü, "İşten çıkışta iştahlanıyor, kendime hakim olamıyordum. Eşime ve aileme olanları hiç hissettirmedim" dedi.

Polis 2 yıl çalıştı. 6 bin kişi didik didik incelendi. Tecavüzcünün suç mahalleri haritada işaretlendi. İstanbul'daki bütün tecavüz ve taciz sanıkları araştırıldı. Yakalanan 3 şüpheli boş yere hapis yattı. Kurbanların şikayetten kaçınması, sapığın yakalanmasını zorlaştırdı.

SOYKIRIM YALANINI KİMSE YUTMUYOR (Türkiye)

Türk diasporası Formu’nda konuşan başbakan Erdoğan, bir milyonu aşkın belgenin bulunduğu arşivleri açtıklarını hatırlatarak, “Ermenistan’a dedik ki siz de açın. Üçüncü ülkeler de açsın. Bu iş birinci dereceden siyasilerin işi değil. Tarihçiler, siyaset bilimciler, hukukçular, çalışsın. Eğer burada bir haksızlık varsa biz gereğini yaparız. Hâlâ cevap yok. Çünkü önlerine Hocalı katliamı sunulacak” dedi.

Erdoğan, Ermeni diasporasının çeşitli ülkelerde yaptığı kampanyalara değinerek, “Nerelerde yapıyorlar? İlgisiz, alakasız ülkelerde lobiler oluşturuyorlar. Oralardaki parlamentolardan oldu bitti yöntemiyle hemen bir karar çıkarıyorlar. Sözde Ermeni soykırımı... Bunu kimse yutmaz. Türkiye ve Türkler hiç yutmaz” şeklinde konuştu.

BÖLÜCÜLÜĞE TEPKİ (Vakit)

Genelkurmay tarafından hazırlanan andıçta, medya organlarının TSK yanlısı ve TSK karşıtı şeklinde ayırımcılığa tabi tutulması, tepkilere yol açtı. Uzmanlar ve STK temsilcilerinin Genelkurmay’a yönelttikleri sorunun özü şu: TSK toplumun % 60-70’ini sakıncalı mı buluyor?

KADIN VEKİLE KAPKAÇ (Vatan)

Kapkaççılar ’dokunulmazlık’ dinlemedi. İstanbul sokaklarında neredeyse her gün yaşanan kapkaç olaylarının son mağduru İstanbul CHP Milletvekili Zeynep Damla Gürel oldu. İki çocuk annesi Gürel, Teşvikiye’de bir toplantıya giderken, 34 UD 7913 plakalı Toyota marka cipiyle Dolapdere Mahmutağa Yokuşu Sokak ile Ali Kabuli Caddesi’nin kesiştiği yerde trafik ışıklarında durdu. Bu sırada otomobilin yanına kimlikleri henüz belirlenemeyen 25-30 yaşlarında iki kişi yanaştı. Biri otomobilinin önüne geçerken, diğeri elindeki bujiyle otomobilin camını kırdı.


Kapkaççılardan biri Zeynep Damla Gürel’in kucağında bulunan çantayı almaya çalıştı. Uzun süre çantası vermemek için direnen milletvekili Gürel, önünde, sağında ve solunda otomobil olduğu için kaçamadı. Gürel’in çantasını alan kapkaççılar kaçarak izlerini kaybettirdi.

Çantasında 400 YTL ile kredi kartları, bilgi ve telefon rehberinin bulunduğu öğrenilen Gürel, telefon rehberinin ve ajandanın kendisi için önemli olduğunu söyledi. Olaydan sonra Kasımpaşa Polis Merkezi’ne giderek şikayette bulunan kadın vekil, yaşadığı şoku şöyle anlattı: “İlk kez başıma geliyor. Aynı yerde 50’ye yakın kapkaç olmuş. “

“İnsan İstanbul milletvekili olunca kendisini İstanbul’dan sorumlu hissediyor. Çok korktum. İstanbul başıboş, kimse üzerine düşeni yapmıyor. Her seferinde İstanbul’u gündeme getirdik ancak iktidarın üzerine düşeni yaptığına inanmıyorum.”

ANDAÇIN ZARARI DEMOKRASİYE (Yeni Asya)

28 Şubat dönemi uygulamalarını hatırlatır bir şekilde, yeni bir andıcın ortaya çıkması medya dünyasında büyük tepkiyle karşılandı. Genelkurmayın akredite medya için hazırlattığı güvenilirlik raporunu, çok sakat bir anlayış ve demokrasi adına da üzüntü verici bulan basın kuruluşları, bunun ciddî bir düşünce özgürlüğü sorunu olduğunu söylediler. Bu tür andıçların 28 Şubat ürünü olduğunu vurgulayan köşe yazarları da, demokrasi adabına uymayan skandal uygulamanın yeni bir balans ayarı denemesi olup olmadığını sordular.

Genelkurmay Başkanlığı’nın ambargo uygulamadığı basın organlarını ve yazarlarını da “TSK karşıtı ve yandaşı” diye tasnif etmesine tüm kesimlerden tepkiler geldi.

Genelkurmay Başkanlığı Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü’nce hazırlanıp Genelkurmay Genel Sekreteri Tümgeneral Salih Zeki Çolak’ın onayıyla Genel Kurmay 2. Başkanı Orgeneral Ergin Saygun’a gönderilen, “Akredite Basın ve Yayın Organları Yeniden Değerlendirmesi” konulu üç sayfalık andıçla ilgili meslek kuruluşu ve gazeteciler tepki gösterdi.

Türkiye Gazeteciler Cemiyetinden (TGC) Çağdaş Gazeteciler Derneğine (ÇGD), Türkiye Gazeteciler Sendikasından (TGS) Basın Konseyine basın meslek örgütleri ile gazeteciler, Genelkurmay bünyesinde hazırlandığı iddia edilen belgeye tepki gösterirken bunun “demokrasiye verdiği zararı” vurguladılar.

SON DUVARI DA O ADIM YIKTI (Yeni Şafak)

Rum tarafının duvarı yıkması, Türk diplomatik kaynakları tarafından olumlu bir gelişme olarak değerlendirildi. Rumların barikatı kaldırması ile ilgili Yeni Şafak'a açıklamalarda bulunan KKTC'nin Ankara Büyükelçisi Dr. Tamer Gazioğlu, “Kıbrıs'ta Türk tarafının çabaları ve iyi niyeti uluslararası toplum tarafından görüldü. Bu sayede, gerek BM gerekse AB tarafından yapılan girişimler sonuç verdi ve nihayet 'utanç duvarı' yıkıldı” dedi. Gazioğlu, Rumların duvarı kaldırmasıyla, Türk tarafının istikrarlı süren iyi niyetli politikasının kayda değer bir kazanım elde ettiğini vurguladı.

Duvarın yıkılmasıyla, ticaretin gelişmesini ve yakın gelecekte özellikle KKTC'nin Surlariçi taraflarında, tarihi eserleri gezmek için gelen turistler sayesinde, ekonominin canlanmasını beklediklerini kaydeden Gazioğlu, “Ancak önemli olan kapıların açılmasıdır ve KKTC olarak biz kapıların açılmaması için bir neden göremiyoruz” diye konuştu.

KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, duvarın yıkılmasından dolayı memnuniyetini ifade ederken, KKTC Başbakanı Ferdi Sabit Soyer ise, Bayrak Televizyonu'na yaptığı açıklamada, “O duvar orada kalamazdı. Kıbrıs Türk halkının çözüm siyaseti, eşitliğe dayalı bir sonuca ulaşma siyaseti, Avrupa Birliği ilkeleri, demokratik vicdan çerçevesindeki zeminde yansımasını bulmak zorundaydı” dedi. Soyer, Rumların duvarı yıkmasının pozitif bir gelişme olduğunu ve bundan sonraki süreçte Lokmacı kapısının açılması için teknik çalışmalar konusunda gerekenin yapılacağını kaydetti.

Türk diplomatik kaynaklar da, duvarın yıkılmasını, Türk tarafının olumlu adımlarının bir tezahürü ve uluslararası toplumun bu adımları görmesinin bir sonucu olarak değerlendirmenin doğru olacağını vurguladı.

FRANSIZ DOKTORDAN YALANLAMA ÖCALAN ZEHİRLENDİ DEMEDİM (Zaman)

İmralı’da hapis yatan terör örgütü lideri Abdullah Öcalan’ın yavaş yavaş zehirlendiği yolundaki iddiaya kaynağından yalanlama geldi. Zaman’a konuşan Fransız doktor Kintz "Hiçbir zaman Öcalan'ın zehirlendiğini söylemedim." dedi.

Konuyu bir kampanyaya dönüştüren Öcalan'ın avukatlarının, iddialarına delil olarak gösterdikleri Fransız Dr. Pascal Kintz, tetkikler için zehirlenmeden bahsetmediğini açıkladı. Zaman'a konuşan zehirlenme uzmanı Dr. Kintz, "Hiçbir zaman Öcalan'ın zehirlendiğini söylemedim.'' dedi. 1 Mart'ta Roma'da basın toplantısı düzenleyen terör örgütü liderinin avukatları ise, "müvekkillerinden aldıkları 6 saç teline Avrupa'da yapılan metal testinde kronik zehirlenme bulgularına rastlandığını'' öne sürerek, Öcalan'ın zehirlenmekte olduğunu iddia etmişti. Fransız uzman Kintz, laboratuvara gelen kişilerin, saçların Öcalan'a ait olduğunu başta belirtmediklerini, bunu araştırma neticelendikten sonra öğrendiğini ifade etti. Önümüzdeki günlerde daha geniş değerlendirmelerde bulunabileceğini vurgulayan Doktor, "Ben hiçbir zaman Öcalan'ın zehirlendiğini söylemedim. Toksiklenmeden bahsettim. Ve saçların sahibinin doktor tarafından izlenmesi gerektiğini dile getirdim." şeklinde konuştu.

ANDAÇIN ZARARI DEMOKRASİYE (Yeni Asya)

28 Şubat dönemi uygulamalarını hatırlatır bir şekilde, yeni bir andıcın ortaya çıkması medya dünyasında büyük tepkiyle karşılandı. Genelkurmayın akredite medya için hazırlattığı güvenilirlik raporunu, çok sakat bir anlayış ve demokrasi adına da üzüntü verici bulan basın kuruluşları, bunun ciddî bir düşünce özgürlüğü sorunu olduğunu söylediler. Bu tür andıçların 28 Şubat ürünü olduğunu vurgulayan köşe yazarları da, demokrasi adabına uymayan skandal uygulamanın yeni bir balans ayarı denemesi olup olmadığını sordular.

Genelkurmay Başkanlığı’nın ambargo uygulamadığı basın organlarını ve yazarlarını da “TSK karşıtı ve yandaşı” diye tasnif etmesine tüm kesimlerden tepkiler geldi.

Genelkurmay Başkanlığı Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü’nce hazırlanıp Genelkurmay Genel Sekreteri Tümgeneral Salih Zeki Çolak’ın onayıyla Genel Kurmay 2. Başkanı Orgeneral Ergin Saygun’a gönderilen, “Akredite Basın ve Yayın Organları Yeniden Değerlendirmesi” konulu üç sayfalık andıçla ilgili meslek kuruluşu ve gazeteciler tepki gösterdi.

Türkiye Gazeteciler Cemiyetinden (TGC) Çağdaş Gazeteciler Derneğine (ÇGD), Türkiye Gazeteciler Sendikasından (TGS) Basın Konseyine basın meslek örgütleri ile gazeteciler, Genelkurmay bünyesinde hazırlandığı iddia edilen belgeye tepki gösterirken bunun “demokrasiye verdiği zararı” vurguladılar.

SON DUVARI DA O ADIM YIKTI (Yeni Şafak)

Rum tarafının duvarı yıkması, Türk diplomatik kaynakları tarafından olumlu bir gelişme olarak değerlendirildi. Rumların barikatı kaldırması ile ilgili Yeni Şafak'a açıklamalarda bulunan KKTC'nin Ankara Büyükelçisi Dr. Tamer Gazioğlu, “Kıbrıs'ta Türk tarafının çabaları ve iyi niyeti uluslararası toplum tarafından görüldü. Bu sayede, gerek BM gerekse AB tarafından yapılan girişimler sonuç verdi ve nihayet 'utanç duvarı' yıkıldı” dedi. Gazioğlu, Rumların duvarı kaldırmasıyla, Türk tarafının istikrarlı süren iyi niyetli politikasının kayda değer bir kazanım elde ettiğini vurguladı.

Duvarın yıkılmasıyla, ticaretin gelişmesini ve yakın gelecekte özellikle KKTC'nin Surlariçi taraflarında, tarihi eserleri gezmek için gelen turistler sayesinde, ekonominin canlanmasını beklediklerini kaydeden Gazioğlu, “Ancak önemli olan kapıların açılmasıdır ve KKTC olarak biz kapıların açılmaması için bir neden göremiyoruz” diye konuştu.

KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, duvarın yıkılmasından dolayı memnuniyetini ifade ederken, KKTC Başbakanı Ferdi Sabit Soyer ise, Bayrak Televizyonu'na yaptığı açıklamada, “O duvar orada kalamazdı. Kıbrıs Türk halkının çözüm siyaseti, eşitliğe dayalı bir sonuca ulaşma siyaseti, Avrupa Birliği ilkeleri, demokratik vicdan çerçevesindeki zeminde yansımasını bulmak zorundaydı” dedi. Soyer, Rumların duvarı yıkmasının pozitif bir gelişme olduğunu ve bundan sonraki süreçte Lokmacı kapısının açılması için teknik çalışmalar konusunda gerekenin yapılacağını kaydetti.

Türk diplomatik kaynaklar da, duvarın yıkılmasını, Türk tarafının olumlu adımlarının bir tezahürü ve uluslararası toplumun bu adımları görmesinin bir sonucu olarak değerlendirmenin doğru olacağını vurguladı.

FRANSIZ DOKTORDAN YALANLAMA ÖCALAN ZEHİRLENDİ DEMEDİM (Zaman)

İmralı’da hapis yatan terör örgütü lideri Abdullah Öcalan’ın yavaş yavaş zehirlendiği yolundaki iddiaya kaynağından yalanlama geldi. Zaman’a konuşan Fransız doktor Kintz "Hiçbir zaman Öcalan'ın zehirlendiğini söylemedim." dedi.

Konuyu bir kampanyaya dönüştüren Öcalan'ın avukatlarının, iddialarına delil olarak gösterdikleri Fransız Dr. Pascal Kintz, tetkikler için zehirlenmeden bahsetmediğini açıkladı. Zaman'a konuşan zehirlenme uzmanı Dr. Kintz, "Hiçbir zaman Öcalan'ın zehirlendiğini söylemedim.'' dedi. 1 Mart'ta Roma'da basın toplantısı düzenleyen terör örgütü liderinin avukatları ise, "müvekkillerinden aldıkları 6 saç teline Avrupa'da yapılan metal testinde kronik zehirlenme bulgularına rastlandığını'' öne sürerek, Öcalan'ın zehirlenmekte olduğunu iddia etmişti. Fransız uzman Kintz, laboratuvara gelen kişilerin, saçların Öcalan'a ait olduğunu başta belirtmediklerini, bunu araştırma neticelendikten sonra öğrendiğini ifade etti. Önümüzdeki günlerde daha geniş değerlendirmelerde bulunabileceğini vurgulayan Doktor, "Ben hiçbir zaman Öcalan'ın zehirlendiğini söylemedim. Toksiklenmeden bahsettim. Ve saçların sahibinin doktor tarafından izlenmesi gerektiğini dile getirdim." şeklinde konuştu.

 
Toplam blog
: 859
: 979
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, ekonomik..