Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Ocak '07

 
Kategori
Basın Yayın / Medya
 

10 Ocak 2007 Çarşamba

10 Ocak 2007 Çarşamba
 

Hani "ayağı yere basmak" diye bir tabir vardır. Ayakta kalabilmeyi, sağlam durabilmeyi, güvende olmayı anlatır. İnsan uçaktayken ayağı yere basmadığı için kendini pek güvende hissetmez. En azından ara sıra hava yolculuğu yapanlar için bu böyledir.

Ne zaman uçak kazası olsa, birçok insan uzun süre bunun etkisinden kurtulamaz. O yüzden günün gazete manşetlerindeki kaza haberi, bazı gazetelerde küçücük, bazılarında iç sayfalarda yer alsa da, ülke gündemi bakımandan öncelikli sırada bulunuyor.

Akşam'ın "Uçan tabut faciası", Bugün'ün "Piste çakıldı", Güneş ve Yeni Şafak'ın "Ölümü pas geçemedi", Hürriyet'in "Ölüme uçuş", Posta'nın "Yere çakılan umut", Sabah'ın "Ölüme yürüyüş", Takvim'in "Katil Antonov", Vatan'ın "Facia" diye verdiği habere, Cumhuriyet " "Uçak vuruldu mu?", Sabah da "Terörist saldırı mı?" sorularıyla kanca taktı.

1960'ların teknolojisine sahip olan ve artık üretilmeyen, benzerleri de kazaya uğrayan kargo uçağı yabancı bir firmaya aitti ve Rus yapımıydı. Ama ölenlerin neredeyse hepsi Türk'tü. Kendilerine Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı ve sabır diliyoruz.

*****

Dünkü gazetelerin ortak manşetinde yer alan Lokmacı geçidi yıkıldı ama, zaten vatandaşın pek gündeminde olmayan konu, uçak kazasının da etkisiyle iyice küçük puntolarla verildi. Bu kadar bile değer kazanmasının sebebi, Türkiye'deki resmî makamlarla Kıbrıslı yetkililer arasındaki uyumsuzluktu.

Aslında politik olarak bir gaf veya en azından bir akort bozukluğunu ortaya koyan olayı en pratik yorumlayan başbakan oldu.

Cumhuriyet gazetesi "Talat geçidi yıktı" diyerek haberi verirken Güneş gazetesi "Tetikçi Talat" başlığıyla Hükümete karşı bir tavır izliyor ve Kıbrıs cumhurbaşkanını hükümetin tetikçisi olarak suçluyordu. Başbakanın "Kıbrıs bağımsız bir devlet değil mi? Kararlarına saygı göstermeliyiz" şeklindeki dirayetli davranışı, hiç değilse günü kurtarmayı başarıyordu.

*****

Türkiye'de vatandaş için gündemdeki konu, daha çok dedikodusunu yapabileceği, kahvede, berberde, otobüste, misafirlikte rahatça konuşabileceği şeyler olduğu için, şimdi bu anlamda diğer farklı manşetlere bir göz atalım.

Sabah'ta bir üst başlık: "Çok eşlilik sadece AKP'nin sorunu mu?" Devlet bakanı Nimet Çubukçu, CHP lideri Baykal'la girdiği eş polemiğine son noktayı koyarken, bu soruyu da sormuş. Aslında doğru. Çok eşlilik bütün dünyada problem. Ama genellikle insanlar cinsel dürtüleri doğrultusunda böyle bir yola sapıyorlar.

Nedense AKP'lilerin bu işi dinsel dürtüyle yaptıkları sanılıyor ve o yüzden de daha çok dallandırılıp budaklandırılıyor. Halbuki erkek her yerde erkektir, kadın da her yerde kadın. Bu iki cinsin bir araya gelmesinin tek sebebi de cinselliktir. Din hiçbir zaman hiçbir konuda bu kadar etken olamamıştır maalesef...

*****

Konu cinsellikten açılmışken, son günlerde gündemden düşmeyen cinsel sapıklıkla ilgili insanların ağzına sakız olacak iki ayrı haber var bugün yine gazete sayfalarında...

Posta gazetesinin "Vay sapık vay" diye manşette verdiği habere göre, bir öğretmen öğrencilerine tacizde bulunduğu ortaya çıkınca görevinden alınmış. Bunlar gerçekten hiç duymak istemediğim ve duyurulmasında da fayda görmediğim haberler. Ancak okuyucu bir taraftan vay namussuz vay derken bir taraftan da sonuna kadar bu tip haberleri merakla inceliyor.

Yeni Şafak'ın "Evcilik oyunu" başlığıyla verdiği haberde ise, Aziz Nesin Vakfı'nda ortaya çıkan tecavüz olayının aslı, Ali Nesin tarafından bir evcilik oyununun biraz ileri gitmiş şekli olarak nitelendirilmiş. Olayı küçümsemek anlamına mı, yoksa örtbas etmek anlamına mı söylendiğini anlayamadım. Umarım bu tür olaylar son bulur da gündemdeki haber diye bunları konuşmayız, okuyup yazmayız.

*****

Hürriyet'teki manşet gerçekten ilginç: "Karısı bile doktor sandı." Yedi yıl doktorluk yaptıktan sonra yakalanan sahte doktorun eşi bile evlendiği adamın gerçek yüzünü bilmiyormuş. Hani bazan çivisi çıkmış bu dünyanın diyorlar ya, bu da öyle bir haber işte.

*****

Radikal'de ciddî bir manşet vardı bugün: "Erdoğan Irak'ta yine kırmızı çizgiler çizdi." Politika sohbeti yapmayı sevenlerin ağzında kendine epeyce yer bulacak bir haber bu. Ancak eski kırmızı çizgilerin ne zaman, nerde, nasıl, kim tarafından silindiği, yeni çizilen çizgilerin boyasının ne kadar sabit olduğu bir hayli tartışılır.

Vaktiyle İzmir'de bir belediye başkanı vardı. Adı Osman Kibar. İzmir'de yolları asfalt yapmasıyla meşhur olmuş ve "asfalt Osman" diye anılmaya başlamıştı. 1970'li yıllar... Her gün sokaklarda yürüyüşlerin yapıldığı, öğrenci olaylarının meydana geldiği, bir gün arayla zıt görüşlülerin duvarlara, yollara sloganlar yazdığı bir dönem.

Asfalt Osman bir gün, yahu bu çocuklar bu boyaları nereden buluyorlar. Siliyoruz, siliyoruz, çıkaramıyoruz. Ben en kalitelisinden boya alıp yaya geçidi şeridi çiziyorum, iki günde kendiliğinden siliniyor, demişti. Allah rahmet eylesin.

Sayın başbakanın yeni çizgileri acaba hangi boyadan?

*****

Akparti'nin bayram tebriği için bastırdığı "Kurban olam ayına yıldızına" yazan afişlerden geçtiğimiz günlerde bahsetmiştik. Baykal'ın iddiasına göre bu afişler doğu ve güneydoğudaki illerde asılmamış. Vatan gazetesi soruyor: "Bu afişler doğu ve güneydoğu Anadolu'da neden yok?"

Eğer gerçekten böyleyse, bu çok ilginç bir durum. Türkiye sınırları içinde Türk bayrağından rahatsız olan bir şehir veya bir bölge mi var? Böyle bir şey olabilir mi? Olabilirse bu ülke tek bir vücut haline gelebilir mi? Gelemezse kalkınabilir mi, ilerleyebilir mi?

Soruları sonsuza kadar çoğaltabiliriz. Yok eğer durum böyle değilse, o zaman da göz göre göre bu kadar da yalan olabilir mi, bu durum ana muhalefet partisine yakışır mı, bakalım önümüzdeki günlerde göreceğiz.

*****

Bana göre günün en güzel haberiyle yazımı bitirmek istiyorum. Zaman gazetesinin özel haberine göre "Okullardaki bilgisayar sınıfları, internet cafeye dönüştürülecek"miş. Çok güzel düşünülmüş, sonuna kadar arkasında olabileceğim bir uygulama. Okullardaki bilgisayar sınıfları hem öğrencilerin hem de velilerin sürekli faydalanabilecekleri bir internet cafe haline getirilecekmiş. Böylece zararlı sitelerden filtre edilmiş internet hizmetiyle hem öğrenci ve velilere imkân sağlanacak, hem de okullar için gelir elde edilecekmiş.

Bence hemen karşı çıkılarak eksiklikler ve yanlışlıklar bulmak yerine, tesbit edeceğimiz o eksik ve yanlışları bir an önce giderip, bunun uygulanmasına yardımcı olmak lazım.

Yarın görüşmek umuduyla...

 
Toplam blog
: 859
: 979
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, ekonomik..