Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Mart '10

 
Kategori
Futbol
 

10'suzluk

10'suzluk
 

Aynı geçen hafta Antalyaspor maçında olduğu gibi Fenerbahçe yine Alex’i aradı. Onun yokluğunda yaratıcılıktan uzak bir mücadele vardı sahada. Alexsizliğin yanı sıra onun yerine oynayabilecek Özer’in de sahada olmayışı ile hatları birbirine bağlayamıyordu Fenerbahçe.

Gerçi Ankara’nın suni çim zemininde Alex’in sakatlanma çekincesi nedeni ile performansının yüksek olmadığı ve bu nedenle yerine oynaması öngörülen Özer’in daha verimli olacağını düşünüyordum ama maalesef o bölgede önce Mehmet Topuz’un sonra Deivid’in en son olarak ta Semih’in hiç bir katkısı olmadı. Daum sanırım sakatlıktan yeni çıkan Özer’i riske etmek istemedi.

Her şeye rağmen, maçın başlarında sahada yürüyen Deivid ile mutlak bir gol pozisyonu buluyor ama Deivid kolayı zora çeviriyor ve topu havaya dikiyordu. Yine ilk yarının ortalarında bir pozisyonu iyi takip edip araya iyi sızan Bilica da kolayı zora çeviriyor, topa dokunamıyor ve Fenerbahçe 2 puandan oluyordu. İkinci yarıda Gökhan’ın direkte sonlanan kafa vuruşu, Lugano’nun altı pastan havaya diktiği son saniye fırsatı da vardı. Ayrıca ceza alanına çok yakın 3 serbest vuruşu Vederson, Santos ve Mehmet Topuz dağlara taşlara; Emre de müsait pozisyonda uzaktan şutu direğin hemen üstünden auta gönderince Antalya maçında bir maçlığına bozulan kara büyü sanki tekrar yapışmıştı Fenerbahçe’nin üzerine.

Gençlerbirliği takımı kendi sahasında oynadığı maçta 90 dakika boyunca ceza sahası dışından atılan ve cılız bir şekilde yerden köşeye giden şut dışında ceza sahasına bile giremedi. Lugano’nun dönüşü ile birlikte Bilica’nın da rahatlaması ve son iki maçta gördüğümüz kadarı ile Fenerbahçe’nin bundan sonra rakiplere pozisyon vermesi çok zor görünüyor.

İleride çok iyi pres yapabilen Guiza’nın yerine Gökhan Ünal’ın oynaması Fenerbahçe’nin önde basmasını zorlaştırdı. Ancak Gökhan Ünal’ın da ayağına aldığı topları ezmeden iyi kullanabildiği ve hava toplarında da verimli olduğu görüldü. Alex veya Özer gibi yaratıcı özellikteki oyuncuların olmadığı bu karşılaşmada forvette Rooney bile olsa pek fazla değişen bir şey olmazdı.

Bu maçta hakemle ilgili olarak yapılan iki kritik hatadan bahsedilebilir. İlk yarıda Gökhan Gönül’e arkadan direk ve kasıtlamaya yönelik yapılan hareketin sarı değil, kırmızı kart ile cezalandırılması gerekirdi. Gökhan Ünal’ın ayağına tam ceza sahası çizgisi üzerinde yapılan darebeye faul, dolayısı ile penaltı verilmesi gerekirdi.

Fenerbahçe yönetiminin, teknik heyetinin ve futbolcuların basında hemen hemen her gün yayınlanan, Fenerbahçe’yi ölmüş, bitmiş havası ile yıpratmaya yönelik haberlere kulak asmadığı gibi taraftarlarında bu saçmalıklara kesinlikle kulak asmaması, desteğini sonuna kadar sürdürmesi gerekir. Ankara’daki acemi 12. adamın 85 dakika boyunca susarak görevini yerine getirmediği gibi son 5 dakikada da takımı iyice strese sokacak bir tezahürat şekli ile destek vermeye çalışması “Ne kadar övünsek az, Ankara deplasman sayılmaz..” klişesine maalesef ters düşen bir görüntü olarak karşımıza çıkıyordu.

Geriye kalan 9 haftada Fenerbahçe 22 puan toplayabilirse 71 puan ile şampiyon olur. Ankaraspor maçını bir kenara bırakırsak, 8 maçta 6 galibiyet 1 beraberlik 1 mağlubiyet alması anlamına gelir ki, Alex ve Özer’in katılacağı bir kadro Cristian’ın 3 hafta olmamasına rağmen bunu rahatlıkla başarabilecek güçtedir. (Alınacak olan 1 mağlubiyet hakkının Galatasaray veya Beşiktaş maçlarına denk gelmemesi gerekir)

Saygılarımla,

Muhittin KAYAKIRAN

mkayakiran@borusan.com

 
Toplam blog
: 72
: 623
Kayıt tarihi
: 12.11.09
 
 

1974 Adana Doğumluyum. İTÜ Makina 1996 mezunuyum. Hobilerim arasında film seyretmek, müzik dinlem..