Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Haziran '12

 
Kategori
Öykü
 

100 çocuk, 100 hikaye... Birincisi: Benim de annem olsaydı...

 

Son ders zili de çaldı. Kitaplarımı, defterlerimi, kalemlerimi topladım, hepsini güzelce çantama yerleştirdim. Okulumda akşama kadar ders yapılıyor. Sabahçılık, öğlencilik yok. Böyle çok rahat. Biz çıkarken başkaları hemen doluşmuyor. Bize de “Hadi acele edin, sınıfları hemen boşaltın!..” denilmiyor. Sınıftan her gün en geç ben çıkıyorum. Benim annem yok ki... Eve gider gitmez bana acıyacak, beni sevecek birisi yok...

 

Ben her gün öğretmenimi beklerim. O çıkmadan ben çıkmam sınıftan. Öğretmenimin bana güzel sözler söylemesi için beklerim. O da bilir, benim neyi beklediğimi. Her gün halimi sorar, iyi miyim, değil miyim, bir şey istiyor muyum, diye sorar... Ben bir şey istemem öğretmenimden. Pahalı şeyler zaten isteyemem, ufak tefek şeyleri de ben istemeden, bana veriyor zaten. Pastel boya aldı bana en son. Her gün okul çıkışında da mutlaka küçük bir çikolata verir bana.

-Nasıl olsa kimse yok sınıfta, çikolatanı ye öyle çıkalım, der, bana. Ben de dediğini yaparım öğretmenimin...

 

Derslerimi çok çalışıyorum. Her sabah neredeyse uçarak, koşarak gelirim okuluma. Okulumu çok seviyorum. Öğretmenimi çok seviyorum. Arkadaşlarımdan da sevdiklerim var. Hepsini sevmek isterdim, ama içlerinden beni sevmeyenler var, bunu farkediyorum.

 

Annem ölünce babam fazla beklemeden hemen evlendi. Beş yıldır üvey annemle kalmaktayım. “Ona “üvey anne” deme.” diyorlar bana; O senin annen, “anne” demiyorsan da “cici anne” de, diyorlar, öyle söylememi istiyorlar benden. Ben de “cici anne” diyorum. İnsanın kendi annesi gibisi var mı, cici anneymiş!.. İyi öyle olsun... Ben de zaten “cic anne” diyorum.

 

Bu sabah gene aynı şeyi yaptı cici annem. Evde süt vardı ama bana vermedi, kendi çocuklarına verdi. Cici annemin iki çocuğu oldu. İki de öz olmayan kardeşim var, onlarla aynı evdeyim. Canım muz yemek istedi, onu da vermedi. Alışığım bunlara zaten... Hiç sesimi çıkarmadım. Kapıdan çıkarken, her akşam babamın, bana veremesi için cici anneme verdiği harçlığı vermesini bekledim, onu da vermedi. Bana bir şey lazım olursa listesini babama veriyorum, babam da hemen alıyor. İyi ki babam bana karşı iyi... Ama öğretmenimin yeri başka. Her gün halimi sorması yok mu, çok ama çok mutlu oluyorum.

 

Öğretmenimin çocukları ne kadar şanslıdır. Her baba böyle olmalı. Sevecen, değer veren, kırmayan... Aslında hiçbir çocuk annesiz ve babasız kalmamalı. Bu da mümkün olmuyormuş. Kader de olan yaşanırmış... Her baba, her anne güler yüzle evine girmeli. Böyle babalar az, ama çocuklarını azarlayan babalar ve anneler daha çok sanki...

 

-Sevgi sevgi sevgi... Herkesin ağzında...

 

-Nasıl bir şey ki bu sevgi?!..

 

Ağaçların baharda çiçekler açması mı?.. Kuşların gökyüzünde istediği gibi uçması mı? Çocukların neşeli oyunlar oynaması mı? Bazen cevap buluyorum bu sorulara, bazen de bulamıyorum. Sevgiyi biliyorum ben. Öğretmenimin sevgisi, gerçek sevgi. Sınıftaki öğrencilerine değer verir öğretmenim. Masal anlatır bizlere. Ninniler, tekerlemeler, maniler söyletir; yazdırır bizlere...

 

Sevgi işte bu!.. Her insanı sevmek, her insana değer vermektir. Okulumdan, öğretmenimden bu sevgiyi öğrendim ben. Bir gün büyüdüğümde, bir işim olduğunda; işime sevgi katarak çalışacağım ve hep sevgiyle yaşayacağım. Ben her sabah koşarak, uçarak okuluma geliyorum; çünkü okulumda sevgi var. Ah bir de annem olsaydı!..

C.Hüseyin Çağlar Yakacık 24.06.2012 pazar

 
Toplam blog
: 323
: 2029
Kayıt tarihi
: 04.09.06
 
 

Yaşanan her hayat en iyi hayattır; yeter ki içinde kötülük olmasın!.. ..