Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Şubat '14

 
Kategori
Tarih
 

100. yılında Birinci Dünya Savaşı ve Balkanlar

100. yılında Birinci Dünya Savaşı ve Balkanlar
 

I. Dünya Savaşı’nın 100. yılındayız ve AB baskılasa da Balkanlar’daki gerilimli hat kendini yine belli ediyor. Bu makalede, 1. Dünya Savaşı’nın Osmanlı topraklarının paylaşımı savaşı olduğu ve Balkan Savaşları’nın da büyük savaşı tetiklediği yaklaşımıyla 100 yıl öncesi irdelenecektir. Anadolu; mitolojik tanrıların vatanı, Hıristiyanlık Tarihi açısından ise başta Aziz Pavlus’un misyon yolculuklarının güzergâhı olması sebebiyle dinsel ve coğrafi açıdan Hıristiyan devletlerce daima önemli olmuştu. Dinî açıdan olduğu kadar başta Boğazlar olmak üzere Türkiye’nin coğrafi konumu ve bereketli toprakları ise emperyalist devletlerce ele geçirilmek istenmekteydi.
 
Bu durum; evvelâ Balkan sonra da 1. Dünya Savaşı’nı yaratan faktörlerde Türkiye’yi de önemli kılar. Başta İngiltere olmak üzere Avrupa ülkeleri ile Rusya’nın bu tarihsel süreçlerde zaman zaman düşman, zaman zaman ise müttefik olmalarının odağında hep Osmanlı karşıtlığı yatar.
 
24 Ekim 1909’da Rusya ile İtalya’nın yaptığı Racconigi Anlaşması, Boğazlar ve Trablusgarp’da karşılıklı menfaatlerini korumak amacını taşımaktaydı. Anlaşma, İtalya’nın, Trablusgarp ve Bingazi’de yaşayan İtalyanlara kötü muamele yapıldığı bahanesiyle 28 Eylül 1911’de Trablusgarp, Derne, Tobruk ve Bingazi’ye asker çıkarması sürecini de başlatmıştır. Osmanlı Devleti’nin Afrika’da kalan son toprağı olan Trablusgarp, İtalya’ya yakınlığı nedeniyle cazip bir coğrafyaydı. Trablusgarp aynı zamanda zayıf devletlerin yer aldığı Afrika’nın yolunu da İtalya’ya açabilirdi. 19. yüzyılın ortalarında İtalya da Almanya gibi güçlü bir devlet konumuna ulaşmıştı.  Ancak diğer sömürgeci emperyalist devletler kadar güçlü olmadığından zengin kaynakları olan coğrafyaları değil zayıf devletleri hedefine alıyordu.
 
Rusların Balkanlara yönelmesinde, Racconigi Anlaşması’nın imzalanmasını sağlayan Rus diplomatı Kont Aleksandır Petroviç İzvolski önemli rol oynamıştır. Bu diplomat, Rus gemilerinin Türk boğazlarından geçiş hakkı elde etmesi için Moravya’da (15 Eylül 1908) Avusturya ile sözlü bir anlaşma sağladı. Bu anlaşma, Avusturya’nın Bosna’yı ilhakının (7 Ekim 1908) Rusya tarafından desteklenmesini de içermekteydi. Ancak Avusturya, Bosna’yı ilhak etmesinin ardından Boğazlar’ın açılması için Ruslara söz verdiği desteği sağlamadı.
 
Avusturya’nın Bosna’yı ilhakı Avrupa’daki dengeleri bozan en önemli faktördür. Bu süreç Balkan Savaşları’nın başlamasını da tetiklemiştir. 
 
Balkanlar gibi çok sayıda ulusu barındıran bir coğrafyada, 1789 Fransız İhtilali’ni müteakip ulusçuluk faaliyetleri artmıştı. Balkanlar’daki isyanlar sebebiyle zaten zor durumda olan Osmanlı’nın aynı zamanda Trablusgarp ve Bingazi’de savaşma imkânı yoktu. Bu nedenle İtalya’nın işgali karşısında büyük devletlerden savaşı durdurmak için arabuluculuk yapmalarını istedi. Ancak bu devletler tarafsızlıklarını ilân edince Osmanlı Devleti ve İtalya karşı karşıya kaldı. Osmanlı’nın Trablusgarp’ta çok az askeri vardı ve Balkan isyanları nedeniyle hazırlıklarını tamamlayamamıştı. İngiltere’nin ise Mısır’da tarafsızlığını ilân etmesi karadan bağlantının kesilmesine neden oldu. Osmanlı deniz gücü ise yetersizdi ve denizden de destek sağlanamadı. Buna rağmen Mustafa Kemal ve Enver Paşa gibi bazı kurmay subaylar zor koşullar altında Trablusgarp’a ulaştılar. Eldeki imkânlarla İtalyanlar karşısında başarı elde edildi ve İtalya bu savunma ile güç duruma düştü. Osmanlı Hükümeti bu dönemde İtalya’ya ekonomik ambargo da uyguladı. Ama İtalya, bu kez Akdeniz’e yöneldi ve 17 Mayıs 1912’de Rodos ile Oniki Ada’yı işgal etti.
 
İtalya ile açılan cephelere Balkanlar’dan sevk edilen asker ve teçhizat, Osmanlıyı Balkanlarda zayıf duruma düşürdü; Balkanlar’da tırmanan ulusçuluk ve bağımsızlık faaliyetlerini de arttırdı.
 
18 Ekim 1912’de imzalanan Uşi Antlaşması ile Osmanlı-İtalya Savaşı sona erdi; Osmanlı, Trablusgarp ve Bingazi’yi boşaltı. İtalya, Oniki Ada’yı Osmanlı Devleti’ne geri verdi ancak başlayan Balkan Savaşı bitene kadar olası Yunan işgaline karşı İtalya’nın elinde geçici olarak kalması kararlaştırıldı. Her ne kadar Trablusgarp’ta Padişah adına bir naip kalması öngörülse de Kuzey Afrika’daki Osmanlıya ait son toprak parçası böylece kaybedilmiş oldu. Bunun sonucunda; İtalyanlar Ege Denizi’ne fiilen yerleşti, Kuzey Afrika’da İtalyan sömürgeciliği başladı ve Doğu Akdeniz’de güçler dengesi bozuldu.
 
Balkan Savaşı’nın çıkmasındaki önemli bir etken 1911’de Trablusgarp Savaşı’nın başlamasının yarattığı cesarettir. Aynı zamanda Osmanlı Devleti’nin aczi ve topraklarını koruyamayacağının anlaşılması da etkendir. Balkan Savaşı kendi içinde Birinci ve İkinci Balkan Savaşı olarak ikiye ayrılır.
 
8 Ekim 1912’de Osmanlı Devleti’ne karşı Sırbistan, Bulgaristan, Yunanistan ve Karadağ, Balkan Savaşı’nı başlattılar. Bu dönemde İttihat ve Terakki ile Hürriyet ve İtilaf partilerinin arasındaki ihtilaflar sağlıklı kararlar alınamamasına neden olmuştur. Savaşta taraf olmasa da Rusya’nın bu süreçteki azmettirici ve destekleyici rolü ise fevkalâde önemlidir. Osmanlı, savaşın başlamasından önce maddi sıkıntılar neticesinde 200 tabur (Yaklaşık 75.000) askeri terhis etmişti ki bu da Balkanlarda çok büyük bir zafiyete neden olmuştur. Mayıs 1913’te Londra’da 1. Balkan Savaşı’nı sonlayan bir anlaşma ile Girit, Yunanistan’ın oldu. Arnavutluk ise diğer Balkan ülkelerini tehlike sayarak bağımsızlığını mecburen ilân etti ve Makedonya da tamamen işgal edildi.
 
Osmanlı’nın elinde kalan son Balkan topraklarının Yunanistan, Bulgaristan ve Sırbistan arasında paylaşılmasının sonucuna “Makedonya Sorunu” denir. Bu paylaşımda; Ege Makedonyası Yunanistan’a, Pirin Makedonyası Bulgaristan’a, Vardar Makedonyası ise Sırbistan’a kalmıştır. 1. Dünya Savaşı sırasınca bazı ufak çaplı değişiklikler olsa da savaş sonrasında eski sınırlar tanınmıştır.
 
Osmanlı Devleti bu hezimetin ardından Edirne ve Kırklareli’nin dışarıda kaldığı ve “Midye-Enez Hattı” olarak bilinen sınıra çekilmiştir.
 
Panslavizm’in hamisi olan Rusya’nın verdiği özel destek ile Bulgaristan’ın bu savaştan güçlenerek çıkması diğer ittifak ülkelerinin tepkisine neden oldu ve aralarına Romanya’yı da alarak bu kez Osmanlıyı hedef almadan Bulgaristan’a karşı savaş açtılar. 10 Ağustos 1913’te bu savaşı sona erdiren Bükreş Anlaşması ile Dobruca Romanya’ya, Kavala Yunanistan’a kaldı. Bulgaristan ise Makedonya’dan bir kısım toprak kazandı. Savaş esnasında zayıflayan Bulgaristan’ın Doğu Trakya’daki birliklerini savaşa yönlendirmesi ile Osmanlı, Midye-Enez Hattı’nı geçerek savaşmadan eski sınırına kavuşmuştur. Bükreş Anlaşması adı ile 1812’den 1918’e kadar toplam 5 anlaşma yapılmıştır. 1913’te yapılan Bükreş Anlaşması bu sıralamada üçüncüdür.
 
2.Balkan Savaşı’nın ardından 29 Eylül 1913’te Osmanlı ile Bulgaristan Krallığı arasında İstanbul Anlaşması imzalanarak Edirne, Kırklareli ve Dimetoka Osmanlı’da, Dedeağaç ve Kavala Bulgaristan’da bırakıldı Meriç Nehri sınır kabul edildi. 14 Kasım 1913’te Yunanistan ile Atina Anlaşması imzalandı ve Girit, Selanik ve Yanya Yunanistan’ın oldu. Sırbistan ve Karadağ’ın ise artık Osmanlı ile sınırı kalmamış oldu.
 
Balkan Savaşı’nın ardından ittifak devletleri ve diğer Avrupa devletleri arasında hoşnutsuzluk baş gösterdi. İngiltere ve Fransa’nın sömürgecilik vasıtasıyla geldikleri güçlü konum uzun zamandır Almanya’yı tedirgin eder mahiyetteydi. Bu arada Katolik ve Protestanlar arasındaki ihtilaflar da önemlidir. Prusya’nın Avusturya’yı yenerek Alman Birliğini tesis etmesi insan gücü ve sanayi olarak Almanya’yı Avrupa kıtasının lideri konumuna getirdi. Bir Avrupa devleti ve o dönemdeki süper güç konumunda olan İngiltere’nin Kıta Avrupası ile kara yolu bağının olmaması, Almanları cesaretlendiren unsurlar arasındadır.
 
Versay Antlaşması'yla 18 Ocak 1871 yılında  kurulan Alman İmparatorluğu, Avusturya hariç tüm Alman devletçiklerini bir arada topladı ve 1884 yılından itibaren sömürgeler de kurmaya başladı.  1914’e kadar, İngiltere, Fransa ve Rusya ile ekonomik ve askeri yönden başa baş noktaya, hatta daha ileri bir seviyeye geldi. 1871 ile 1914 arasında Avrupa’daki en önemli siyasi durum Almanya/Fransa düşmanlığıdır.
 
Bir dünya savaşının başlaması için çok fazla neden olduğu bir tarihte, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu Veliahtı Franz Ferdinand’ın Saraybosna’da 28 Haziran 1914’te Sırp Milliyetçisi “Gavrilo Princip” tarafından öldürülmesi I. Dünya Savaşı’nın başlaması için fitili yakmıştır. Zira bu suikast ile Habsbourg Hanedanı'nın tek veliahttı öldürüldü ve iki devleti bir arada tutan tek unsur ortadan kalktı.
 
Bu süreçte Almanya’nın gerekirse Avusturya’yı destekleyeceği şeklindeki duruşu neticesinde Avusturya, Sırbistan'a bağımsız bir devletin kabul edemeyeceği ağır içerikli bir nota ile 48 saat süre verdi. Sırbistan bu notaya kaçamak yanıtlar verdi. Bunun akabinde Avusturya 28 Temmuz 1914'te Belgrad'ı bombalamaya başladı ve Sırbistan'a savaş ilan etti.
 
Rusya 31 Temmuz'da bu gelişmenin ardından genel seferberlik ilân etti. Ancak Almanya daha önceden Rusya’nın seferberlik ilân etmesi durumunda bunu savaş ilânı sayacağını açıklamıştı. Almanya 1 Ağustos'ta Rusya'ya, 3 Ağustos'ta da Fransa'ya savaş ilan etti, 4 Ağustos 1914 tarihinde “Zararsız Geçiş Hakkı” talebini reddeden Belçika'ya saldırdı. İngiltere de Almanya'ya savaş açtı ve I. Dünya Savaşı başlamış oldu.
 
I. Dünya Savaşı’nı hazırlayan etkenler açısından Osmanlı’nın Trablusgarp ve Balkanlar’daki zafiyetinin de rolü büyüktür. Bu savaşlar Avrupa’yı ve yeni savaşları da tetiklemiştir. Osmanlı süreç içinde, 1. Dünya Savaşı’nda “İtilaf Devletleri’ne” karşı “İttifak Devletleri” arasında, Almanya’nın müttefiki olarak yer alacak ve bu süreç 1. Dünya Savaşı’nın ardından “Kurtuluş Savaşı”nın başlaması ve bugünkü Demokratik Türkiye Cumhuriyeti kurulması ile nihayet bulacaktı.
 
 
Toplam blog
: 336
: 625
Kayıt tarihi
: 29.01.10
 
 

Araştırmacı yazar BOJİDAR ÇİPOF: 1953 yılında İstanbul'da doğdu. Ailesi; Ege Makedonyasından İsta..