Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Mart '12

 
Kategori
Siyaset
 

1040'ın intikamının adını kim koyacak?

Ortada garip bir durum var.

28 şubat senaryasunun içinde herkes yer almış.

Asker var.

Yargı var

Medya var.

Sivil toplum kuruluşları var.

Körler sağırlar hep birbirini ağırlamışlar ve 28 şubatta her şey bitmiş.

Peki bu Müslüm Gündüz  nerede?

Fadime Şahin nerede?

Ali Kalkancı nerede?

Konya' da İstiklal marşı okunurken oturanlar nerede?

Atatürke hakaret etmekten başka bir şey bilmeyen Şevki Yılmaz nerede?

Hasan Mezarcı nerede?

Paşalar nerde?

Medya patronları nerde?

Sermaye nerde?

Mağdur olanlar nerde?

Bugün geldiğimiz bir nokta var: Yıllardır   "din elden gidiyor"  la  "laiklik elden gidiyor" kavramlarını yanyana getirin, AKP'  nin bizi nereye götürdüğü ortaya çıkıyor.

Soru şu: On yıldır iktidarda olan AKP  neden 2012 şubatına kadar bekledi? 12 eylülde yapılan referandumda bazı gerçeklerin halktan saklanarak  % 58 evet çıkmasının hikmeti şimdi daha iyi anlaşılıyor.

O referandumda  kimse farkında olmadı veya tesbit edemedi ama sivil bir darbe yapıldığını şimdi herkes daha iyi görebiliyor. 

Toplumun temel dinamiklerinin ve devlet kurumlarının iktidar lehine pasifize edilmesinden sonra mağduru ve mağduriyeti profesyonelce oynanması oyunuyla karşı karşıya kalan Türk halkı 28 şubattan daha tehlikeli bir yola girdiğini söylemek belki ifadeye  eksiklik getirir ama maalesef freni boşalmış arabanın uçurumdan denize doğru gitmesinden bir farkımız yok.

Şimdi cumhuriyet kazanımlarına açık bir savaş var.

Atatürk' e "diktatör " denecek kadar ortalık boş.

Diyarbakır'da Kürt bayrağı dalgalanıyor.

Diyarbakır' da  Kürt marşı okunuyor.

Anadoluda Kürdistan diye bir devlet inşa ediliyor.

Anyasadan "Türk " adı ve kavramları çıkarılmak isteniyor.

Orta doğuyu parçalamak isteyen emperyalistlerin oyununa gelmiş bir Türkiye oluşturuluyor.

Sonuçta Türk Milleti anadolu' da azınlık durumuna getirilerek  silinmek isteniyor.

Son on yılda dış borcumuz  cumhuriyet tarihinin en büyük borcu olmuş. Halk icralarda rehin alınmış, çoğunluk kara listelerde yerini almış.

Başta ABD - AB emperyalizmi olmak üzere, küresel emperyalistlere karşı duran asker, bilim adamı, gazeteci- yazar, sendikacı gibi şahsiyetlere terör ve örgüt suçları isnat edilerek hapislere yollanıyor.

İktidarın kılıcını sallayan yandaş bir dinamik oluşturulmuş.

Millet her şeyi toz pembe görür hale gelmiş.

Sonuç olarak demokrasi baskı rejimi yaratmış.

Memleketi hallaç pamuğuna çevirdi denilen yanlışların intikamı yeni yanlışlar inşa ederek alınmak isteniyor.Kanlı veya kansız  ihtilalleri  ve demokrasiye vurulan darbeleri hiç bir zaman kabul etmiyoruz. Mağdur bir taraf oluşmasını da kabul etmiyoruz.

28 şubat iktidarına sahip çıkılmadı ama  %  55' e varan oy miktarıyla sahip çıkılan bir iktidara şunları sormak  zorundayız:

Ülkedeki bankalar kime ait?

Limanlar kimler tarafından işletiliyor?

Petkim kimin?

Tüpraş kimin?

Şeker fabrikaları kimin?

Türk Telekom  kimin?

Tekel kimin?

Seka kimin?

Bakır madenlerini kim işletiyor?

Hülasa millete ait ne varsa yabancılara satılacak.

Şimdi farkında mısınız, anayurtta kiracı gibi oturduğumuzun. Bir gün birilerinin "tapusu bende" diyeceği bir memeleket toprağı üzerinde yaşamak zorunda kalırsanız  aklınıza:

Ne 27 mayıs,

Ne 12 mart,

Ne 12  eylül,

Ne 28 şubat gelecek.

Bugün demokrasi adına bunlarla uğraşırken  şimdi yüzümüze gülen  "Haçlı Ordusu"  1040' ın intikamını silah patlatmadan alacak.

Türkiye üzerinde oynanan oyunun yıllara dağıtılmış senaryasu bu.  Daha devam edecek.

Bu sona gidişin adını kim koyacak?

 
Toplam blog
: 202
: 306
Kayıt tarihi
: 10.03.11
 
 

BİR DUAMIZ BİR DUYANIMIZ OLSUN YETER ..