Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Eylül '14

 
Kategori
Siyaset
 

12 Eylül 1980 öncesi, 12 Eylül ve sonrası

12 Eylül 1980 öncesi, 12 Eylül ve sonrası
 

12 Eylül, ülkedeki sağ-sol çatışmasını ve anarşiyi önlemek için yapıldı. Yapıldığı gün İstanbul’dan dönüyordum. Otobüse giren askerler, kimlik kontrolü yaptılar. Kimlik kontrolünü yapmalarının nedeni, kaçak suçluları yakalamak olacağı gibi tutuklanması istenilen kimseler de olabilirdi. Gerçeği söylemek gerekirse o günden itibaren olaylar bıçak gibi kesildi. Arkadaşlar, olayı nasıl karşıladığımı sordular ben de bugün okula daha rahat geldim, dedim.12 Eylül’den önce rahatsız edildim mi? Hayır. Ancak her yerde silahlar susmuyordu. O yıllarda MHP Genel Merkezi Ankara Bahçelievler’ deydi. Merkezin bulunduğu bölgede bir gün arka arkaya silahlar patladı. Bir gün de Bahçelievler’deki 7 Cadde’de son durağa doğru yürüyordum; bir genç koşuyor, bir genç de elinde tabanca kovalıyordu. İkisi arasında kalmıştım. Toplumun hemen hemen her kesimi, akşam eve sağ gidip gitmeyeceğinden kuşku duyuyordu. Toplum 12 Eylül Hareketi’ni belirli kesimlerin dışında olumlu karşıladı. Toplumdaki tedirginlik dağıldı.

Sonrası içler acısı…12 Eylül Darbesi’ne neden MSP ‘nin "Konya Mitingi “gösterilmiş; ama asıl nedenin bu olmadığı sol parlamenterleri, yazarları, aydınları, bilim adamlarını, bürokratları, öğretmenleri, memurları… susturmak olduğu anlaşılmış; bu kesimden belirli kişilerin işkence gördüğü gerçeği zamanla su yüzüne çıkmıştır.

Salt işkence mi? Ya idamlar, ölümler…

12 Eylül 1980 tarihinde yapılan askeri darbe ile ülke yönetimine el konulması ve Türkiye'deki bütün özgürlükler askıya alınmasından sonra yasama ve yürütme yetkilerini kullanmak üzere Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren'in liderliğinde, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Nejat Tümer ve Jandarma Genel Komutanı Sedat Celasun' dan oluşan Milli Güvenlik Konseyi (MGK) kuruldu.

Evren bu dönemde, MGK ve Genelkurmay başkanlığının yanı sıra devlet başkanlığını da üstlendi. MGK başkanı imzasıyla yayımladığı bildiride, Türkiye'nin iç ve dış düşmanlarının tahriki içinde olduğunu, devletin başlıca organlarının işlemez duruma getirildiğini, siyasal partilerin kısır çekişmeler içinde bulunduğunu, ülkenin savaş eşiğine getirildiğini belirtiyordu.TBMM ve hükümeti feshetti, bütün ülkede sıkıyönetim ilan etti. 20 Eylül'de Deniz Kuvvetleri eski komutanı emekli oramiral Bülent Ulusu' ya hükümeti kurma görevi verdi. Devlet başkanı olarak yurt gezilerine çıkarak 12 Eylül Darbesinin amaçlarını halka anlattı. 12 Eylül Darbesinin birinci yıldönümünde Danışma Meclisi'nin toplanacağını açıkladı. Üyeleri MGK tarafından seçilen Danışma Meclisi'nce hazırlanan ve MGK' ce denetlenen anayasanın kabul edilmesi için yoğun bir propaganda kampanyası yürüttü. 1982 Anayasası, 7 Kasım 1982 tarihinde yapılan referandumda yüzde 91.37'lik 'evet' oyuyla kabul edildi. Evren, yeni anayasanın 1. geçici maddesi uyarınca, yedi yıllık bir süre için, Türkiye'nin 7. cumhurbaşkanı sıfatını kazandı.[7] MGK ve Genelkurmay başkanlığını da sürdürdü.(Vikipedi)

1982 Anayasası yüzde 91,37’yle kabul edildi. Anayasanın geçici 1 maddesi uyarınca da Kenan Evren, yedi yıllık bir süre için,7.cumhurbaşkanı sıfatını kazandı. Toplumun % 91,37’lik bir kesimi Anayasa’ya “evet” demiş; Kenan Evren’i de cumhurbaşkanı seçmişti.

O yıllarda Evren, gezilerinde coşkuyla karşılanıyor; kurtarıcı olarak görülüyordu. Bu gezilerde; elindeki bastonuyla biçimsel olarak Atatürk’e benzemeye çalışıyordu. Kimi kez de elinde Kuran dindar gözüküyordu. Gençlik, dinî bilgilerle donanırsa terör biter sanılıyordu. Daha sonraki yıllarda da Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık yapan Süleyman Demirel,”Bana sağ suç işledi, dedirttiremezsiniz” dedi. Sağ, hiç suç işlemiyor! El Kaide, Nursa, Hizbullah, İSID… Sağ terör örgütleri değil mi? İSID’a sadece Konya’dan 3000 kişi katıldığı söyleniyor.

12 Eylül yönetimi, jandarmalıkla ülkenin huzura kavuşacağı yanılgısına kapılarak yüzlerce insanı gözaltına aldı; yargıladı. Kimisi idam edildi. Kimisi işkenceden öldü. Kimisi cezaevinde yaşamını yitirdi. İşte liste:

·         TBMM kapatıldı, anayasa ortadan kaldırıldı, siyasi partilerin kapısına kilit vuruldu ve mallarına el konuldu.

·         650 bin kişi gözaltına alındı.

·         1 milyon 683 bin kişi fişlendi.

·         Açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı.

·         71 bin kişi TCK’nin 141, 142 ve 163. maddelerinden yargılandı.

·         98 bin 404 kişi “örgüt üyesi olmak” suçundan yargılandı.  

·         7 bin kişi için idam cezası istendi.

·         517 kişiye idam cezası verildi.

·         Haklarında idam cezası verilenlerden 50’si asıldı (18 sol görüşlü, 8 sağ görüşlü, 23 adli suçlu, 1’i Asala militanı).

·         İdamları istenen 259 kişinin dosyası Meclis’e gönderildi.

·         300 kişi kuşkulu bir şekilde öldü.

·         171 kişinin “işkenceden öldüğü” belgelendi.

·         Cezaevlerinde toplam 299 kişi yaşamını yitirdi.

·         14 kişi açlık grevinde öldü.

·         16 kişi “kaçarken” vuruldu.

·         95 kişi “çatışmada” öldü.

·         73 kişiye “doğal ölüm raporu” verildi.

·         43 kişinin “intihar ettiği” bildirildi.

·         388 bin kişiye pasaport verilmedi.

·         30 bin kişi “sakıncalı” olduğu için işten atıldı.

·         14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı

·         30 bin kişi “siyasi mülteci” olarak yurtdışına gitti.

·         937 film “sakıncalı” bulunduğu için yasaklandı.

·         23 bin 677 derneğin faaliyeti durduruldu.

·         3 bin 854 öğretmen, üniversitede görevli 120 öğretim üyesi ve 47 hâkimin işine son verildi.

·         400 gazeteci için toplam 4 bin yıl hapis cezası istendi.

·         Gazetecilere 3 bin 315 yıl 6 ay hapis cezası verildi.

·         31 gazeteci cezaevine girdi.

·         300 gazeteci saldırıya uğradı.

·         3 gazeteci silahla öldürüldü.

·         Gazeteler 300 gün yayın yapamadı.

·         13 büyük gazete için 303 dava açıldı.

·         39 ton gazete ve dergi imha edildi.(www.ntvmsnbc.com)

Okullara ders kitaplarından başka kaynağın girmesi yasaklandı. Çocukların ve gençlerin düşüncesinin gelişmemesi için böyle bir karar gerekli görülmüştü. 12 Eylül’den önce özellikle sol ve sosyalist yayınlar çok ve yaygındı. Slogan gençliği olmayan sol da sağ da okuyordu; kendi aralarında tartışıyordu. Ülke sorunlarını irdeliyor; çözüm yollarını araştırıyordu.12 Eylül’le gençlik susturuldu. Dine yöneltildi; 12 Eylül ve ondan sonra gelen sağ iktidarlar, dinî eğitim alanların terörist olmayacağı düşüncesi ve İnancındaydılar.

Her bakanlığın genel müdürlüklerinde bir subay, yapılan işleri, kararları denetliyorlardı. Bir lise müdürü arkadaş sürgün edilmişti; Danıştay kararıyla eski görev yerine dönmesi için kararnamesinin çıkıp çıkmadığını öğrenmek için MEB Ortaöğretim Genel Müdürlüğü’ne gittim. Ortaöğretim Genel Müdürlüğüne vekâlet eden arkadaşımdı. Yanında bir albay vardı. Ben genel müdürle konuyu konuşuyordum. Albay, ne konuşuyorsunuz; ben de duyayım, dedi. Genel müdüre, bu kişiyi tanıyor musun, dedi. Genel müdür de tanıdığını söyledi. Tanımıyorum, deseydi; ne olurdu, bilmiyorum.

937 film “sakıncalı” bulunduğu için yasaklandı. Filmleri kimler inceliyordu? Kültür Bakanlığında bir komisyon oluşturulmuştu. Bu komisyonda Kültür Bakanlığı’nda şube müdürü olan bir arkadaş da vardı. Bir gün bana da gel film izle, dedi. Gittim, izledim. İzlediğim filmlerin konusunu şu anda anımsamıyorum; ama sakıncalı yönlerini görmedim. Sakınca ölçütünü de anlayamadım.

Türkiye’de sadece 12 Eylül Dönemi’nde değil; hemen hemen her dönem, özellikle de sağ iktidarlarda; çağdaş yazarlar, aydınlar, işçiler, bilim adamları, öğretim üyeleri, öğretmenler, doktorlar, mühendisler, mimarlar… düşüncelerini kamuoyuyla paylaştıklarında çoğunlukla yargılanmışlardır; yargılanmaktadırlar.

 
Toplam blog
: 391
: 2555
Kayıt tarihi
: 04.12.12
 
 

Hüseyin BAŞDOĞAN, 1942'de Malatya- Arapgir'de doğdu.Arapgir Ortaokulunu, Diyarbakır Öğretmen Okul..