Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Eylül '09

 
Kategori
Güncel
 

12 Eylül Cuma 1980 / 29 yıl önce bugün

12 Eylül Cuma 1980 / 29 yıl önce bugün
 

Yıl 1980 Ülke kardeş kavgasına kurban gidiyordu.

O yıl Lise 1 öğrencisiydim.

Tam gün öğrenim olduğu için öğle yemeklerini ya yanımızda getirir, ya da okul civarında bir yerde bir şeyler atıştırırdık.

Ben genelde öğle yemeği için eve gelirdim.

Arkadaşlarım sorardı, mahallelerde ne var ne yok.

Bugün kurşun yağmuru yok, çatışma yok dediğimde rahat bir nefes alırlardı.

Çatışmasız günler bulunmaz olmuştu. Zira mahallelerdeki çatışmalar artık sıradanlık kazanmıştı.

Ölü ya da yaralının olmadığı gün yoktu.

Gözlerimizin önünde insanlar kendilerini belli ideolojiden gören kişiler tarafından aranıyor, büyük küçük demeden üzerinde ne varsa alınıyordu. Bu bir nevi şehir eşkıyalığıydı.

İş çığırından çıkmıştı.

Biz bunları evimizin balkonundan ya da penceresinden seyrediyorduk.

Okul çıkışı eve gelinceye kadar atlatmadığımız tehlike yoktu.

Kimse can güvenliğinden, hatta hayatından emin değildi.

Evler, kahvehaneler mahalleler basılıyordu.

Fabrikalarda iş bırakma eylemleri yapılıyor, işçi ekmek yediği fabrikaya düşman kesiliyordu.

Uzun süreli greve dayanamayan işveren iflas bayrağını çekiyor fabrika kendiliğinden kapanıyor, bir iş kapısı daha yok oluyordu.

Üniversitelerimiz öğretim yeri değil, militan eğitim yeri haline dönüştürülmüştü.

Okula gitmeden diploma alan insanların sayısı epeyi kabarıktı.

Eğitim ve öğretim diye bir şey kalmamıştı.

Anlayacağınız ülke hercümerç içindeydi.

Kurtarılmış mahalle, kurtarılmış üniversite, kurtarılmış ilçe şehir gibi isimleri duyuyorduk.

Bütün bunlar yapılırken adı vatanseverlikti.

Bayraktı, topraktı, yurtseverlikti.

Çatışmalarda ölenlerin cenazeleri büyük nümayişlerle şehrin merkezi caddelerinden geçirilerek mezara götürülüyordu.

Cumartesi Pazar sokaklar ıssızdı.

Herkes vatanını sevdiğini söylüyor fakat kendi vatanının insanını kardeşlerini gözleri dönmüşçesine öldürüyordu.

Daha bıyıkları terlememiş, kendine gelmemiş genç çocukların ellerine silah veriliyordu.

Biz bunun emperyalizmin bir oyunu olduğu biliyorduk.

Ülkeyi kardeş kavgasıyla yıpratmak onların işine geliyordu.

Her dönem yeni bir senaryonun sahneye konulabileceğini daha o yıllarda okuyorduk.

Neyse bir Cuma Sabahıydı. Pencerelerimizi açmıştık ki her köşe başında ellerinde silahıyla askerleri gördük.

Kışla sokaklara dökülmüştü.

Koca şehirde kuş uçmuyordu.

Aramalar, durdurmalar…

Herkes korku içerisindeydi.

Daha sonra nerede bulunursa bulunsun insanlar alıp, alıp götürülmeye başladı.

Cezaevleri yetmedi, spor salonları doldu taştı.

İşkenceler, eziyetler alıp başını gitti.

Tetik çekenler, çektirenler, çekilenler birbirine karıştı.

Suçlu kimdi?

Herkes suçu birbirine atıyordu.

Oysa biz Cuma Günü deyince Malazgirt Meydan Muhaberesi aklımıza gelirdi.

Mübarek bir gündü.

Aylardan Eylül’dü ve Mevsim Sonbahardı.

Görünen o ki esen sonbahar rüzgârı sadece yaprakları koparıp uçurmakla kalmayacak, çok dallar kırılıp, gövdeler kesilecekti…

Nice civan yiğitlerimiz gitti, bir daha da gelmedi.

Gelenler hasta düştüler.

Kimilerine göre gerekliydi bu darbe, kimilerine göre gereksizdi.

Hala tartışılıyor.

Olmamalıydı… Durum kardeş kavgalarına getirilmemeliydi…

Kimlerin işine geliyordu, bunu herkes biliyordu.

Bugün 12 Eylül yine yüreklerimiz üşüyor, o günler aklımıza geliyor, giden gelmiyor gelen hasta oluyor…Of ki ne of..

12 Eylül 1980 ve 12 Eylül 2009 aradan tam 29 yıl geçmiş.

Hala acısı üzerimizde, hala…

Allah bu ülkeye bir daha kardeş kavgası yaşatmasın.

Allah bu ülkeye bir daha darbe acısı yaşatmasın.

 
Toplam blog
: 574
: 922
Kayıt tarihi
: 09.08.06
 
 

Samsun Yazarlar Derneği (Kurucu) Başkanı. 12 kitabı neşredildi. Türk Güreşinin Sembol ismi Yaşar ..