Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Mart '10

 
Kategori
Güncel
 

12 Eylül darbesi 2 tane

12 Eylül darbesi 2 tane
 

12 EYLÜL DE SİLAHLI DARBE VE HUKUKSAL DARBE

Geçen akşam bir TV kanalında akademik hukukçuların sohbetini izledim. Geç saate kadar süren bu sohbetten anladığım o ki: 12 Eylül’de iki darbe yapmışlar.

Birinci darbe bilinen silahlı darbe idi. O zamanları yaşayanlar bilirler; nice gencin yok yere kanına girdiler. Aynı silah ile hem sağdan hem de sol kesimden gençler öldürdüler. O dönem kısa zamanda geçti gitti. Fakat en büyük darbe olan 2. darbe anayasada yapılan darbedir.

Anayasada yapılan bu darbe hala daha sürüyor. Öyle bir darbe yapmışlar ki öyle demokratik yollardan kolay kolay çözüleceğe benzemiyor. Hukukçu bir profesörün ifadelerine baktığımda büyük bir çaresizlik gördüm. İşte hukuk geldi ve kilitlendi. Ya da kilitletildi!

İnsan evrensel hak ve özgürlükler ortada iken hala neden çözümsüzlük var? Hukukta neden böyle çift başlılık var? Bunca hukukçuyu bu ülke boşu boşuna mı yetiştirdi?

Bu kadar kötü bir hukuk sistemini ve çelişkili bir anayasayı ülkesi için olsa olsa ancak ve ancak ülkesine düşman olan birileri hazırlayabilirdi. Sanki bilinçsizce hazırlanmış gibi görünüyordu bana daha önceleri bu anayasa ama bu gün görüyorum ki, hem de öyle bir bilinçli hazırlanmış ki içinden çıkılacak gibi değil. Sırf bugünler hesaplanarak yazılmış. O gün 12 Eylül’ü yapmakla, o zemini hazırlamakla ülkeye öyle bir zarar vermişler ki o zarar bugün de hala sürmektedir. Herbir hukukçu bir başka türlü yorumluyor hukuk sistemini. Öyle bir yasa ki herkes başka yorumluyor. Anayasa, bilinçli olarak herkesin farklı yorumlamasına açık hazırlanmış. Edirne’deki hâkim (A) derken, Kars’taki hâkim ise (B) diyor. Her iki hâkim de bu ülkenin hâkimi değil midir? Türkiye Cumhuriyeti ana yasasına bağlı değil midir? Bu ülkenin bir yasası ve bir hukuk sistemi yok mudur?.

Bilindiği gibi, Osmanlı’da kadılık vardı. Kadılar, şimdikiler gibi yıllarca eğitim görmemiş ve yüzlerce kitap da okumamışlardı; birkaç dini kitaptan başka. Sadece ve sadece vicdanlarının sesiyle hüküm verirlerdi. Padişahı bile yargılar suçlu bulursa korkusuzca cezayı verirdi. Padişah da, ülkesinde adaletin böyle iyi işlediğini görünce, kendisi suçlu bulunsa bile memnun olurdu. Ne büyük anlayış ve ne büyük bir demokrasi. O zaman tek başına bir kadının verdiği hüküm, suçluyu da mağduru da tatmin eder ve toplumun da vicdanını rahatlatırdı, adaleti sağlardı. Şimdi ise bin tane hukukçuyu bir araya getirsen bir kadı etmiyor. Halkın vicdanında sükûn bulacak bir hüküm veremiyorlar.

Bu işi çözmek için 12 Eylül darbecilerini getirip bu işi çözdürmeli Ve bu darbecileri cayır cayır da yakmalıdır. Bu, Mustafa Kemal’in arkasına sığınıp cumhuriyeti arkadan vurmaktan başka bir olay değildir.

Bu anayasa ve bu darbecilerin idaresi ta İsmet İnönü dönemine kadar uzanıyor. Bu ülkenin yönetimi bugüne kadar hep onların elinde idi. Mademki bunlar bu ülkeyi seviyorlardı, Türkiye Cumhuriyeti’nden sonra kurulan devletler bizi fersah fersah aşıp her alanda ilerlerken biz neden hala en gerilerdeyiz? Enflasyon 3 rakamlı hanelere tırmanıyor, gayrı safi milli hâsıla hep gerilemiş ve dünya siyasetinde prestijimiz hala pasif durumda kalmış. Demek ki bunlar, bu ülkeyi “seviyoruz” deyip sömürmüş ve güçsüz bırakmışlar. Ülkeyi kandırıp oyalamışlar. Ülkenin altını oymuşlar ve hala oyuyorlar… Gençliğe Hitabe yi demek bu kişiler için yazmıştı Mustafa Kemal...

 
Toplam blog
: 358
: 1023
Kayıt tarihi
: 03.09.08
 
 

  Ne elimde garantim var ikinci bir soluğu almaya Ne aklım erer dünyayı yıkıp ta yeniden ya..