Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Nisan '09

 
Kategori
Siyaset
 

12 Eylül Darbesi'nin karakterize ettiği günümüz Kemalistleri

12 Eylül Darbesi'nin karakterize ettiği günümüz Kemalistleri
 

12 Eylül 1980 darbesi başarılı olmuştur.
Hedefini on ikiden vurmuştur.
İstediği gibi bir toplum yaratmış, toplumu ayakları havada bir politik kişiliğin çerçevesine oturtmuştur.
Ülkenin ne kadar ilerici ve aydın insanı varsa işkence tezgâhından geçirmiş ve yıllarca demir parmaklıkların arkasına kilitlemiştir.
Düşünceye bile kilit vurmuş ve darbe kültüründen toplumsal düşünceye gıda enjekte etmiştir.
Sendikalar, dernekler ve diğer sivil toplum kuruluşları yerle yeksan olmuş, toplumun örgütlenme hürriyeti külliyen elinden alınmıştır.
Ve darbeci başı Kenan Evren öyle bir laf etmiştir ki “Öyle bir toplum yaratacağımki kimse geçmişte ne olup bittiğini hatırlamayacak bile” diyebilmiştir.
Yaratmıştır işte Kenan Evren o toplumu ve ortaya çıkan toplumsal yapı 12 Eylül mantığının karakterize ettiği bir yapıdır.
İşte bu sebeple 12 Eylül 1980 darbesi başarılı olmuştur.
Başarısızlık hususunda hayli sabıkalı bir toplum olmamıza rağmen başarılı olmuştur 12 Eylül 1980 darbesi.

Ve işte bu 12 Eylül 1980 darbesi öyle bir Kemalist zümre yarattıki, o Kemalist zümre her ağzını açtığında sadece Mustafa Kemal’in düşüncelerine yönelik hamaset nutukları atar oldu.
Mustafa Kemal’in düşüncelerine yönelik bir şeyleri araştırıp ve öğrenme kaygısı bile gütmediler.
Mustafa Kemal’i sevmekle her şeyin hallolacağını sandılar.
Hiçbir hususta taşın altına elini sokmayan bir kitle halini aldılar ama hamasetten uzak durmadılar.
En belirgin özellikleri oldu hamaset savurmak.
Basma kalıp lafları evirip, çevirip bu basma kalıp laflarla toplumun geniş yığınlarını ikna edebileceklerini sandılar.
Ne varki Kemalizmi ve Mustafa Kemal’i hedefine oturtan diğer bir kesim ise hiç boş durmadı.
Devlet desteğini ve 12 Eylülcüleri de arkasına alan bu kesim iğne ile kuyu kazarak bu gün ciddiye alınabilecek örgütlü bir güç haline geldi.
12 Eylül 1980 darbesinin yarattığı tırnak içerisindeki Kemalist kesim hamaset savurmayı yaşam biçimi haline getirdi ama eylemlilikleri en fazla işte 22 Temmuz 2007 seçimleri öncesindeki “Cumhuriyet Mitingleri” ile sınırlı kaldı.
Hepsi bu kadarcıktı ve o Cumhuriyet Mitingleri ise bir bedel ödemeyi gerektirmiyordu.
Bu pasif kitle için o mitingler bulunmaz bir fırsattı.
Mustafa Kemal’e olan hayranlıklarını dile getirdiler, şarkılar dinleyip, türküler söylediler ve ellerindeki bayraklarla evlerine dağıldılar.
Sonrası ise malumunuz.

22 Temmuz 2007 seçimlerinde yaşadığım bir olay ise bu kesimlerin ne denli sığ ve taşın altına elini koymaktan kaçan bir kesim olduğunu alenen ortaya seren bir durumdu.

Antalya Kaleiçinde tarihi ve turistik bir hamamı işleten ve yıllardan beri görüştüğümüz perde önünden AKP yandaşı ama perde arkasından tarikat, cemaat ilişkileri olan iki ortak esnaf çocuklarını sıkı bir şekilde AKP için çalışmaya ve yapılan her toplantıyı ve çalışmayı aksatmamaya yönlendirirken, yine aynı gün, çok yakından ve ailece görüştüğümüz Kemalist bir ailenin ki Kemalist olma hususunda kimsenin eline su dökemeyeceği bir aile efradıdır, bu kimselerin beş çocukları vardır ve bu beş çocuk üç kardeşin çocuğudur, Aspendos Tiyatrosundaki bir klasik müzik konserine bilet bulabilmek için olmadık taklalar atıyorlardı.
Seçim çalışmaları mı?
Uzaktan ve yakından eylemsel olarak ilişkileri hem yoktu, hem de çocuklarını mümkün mertebe bu işlerden uzak tutuyorlardı.
Ama hamaset nutuklarına gelince ise mangalda kül kalmıyordu.

Aslında her şey lafta.
Günümüz Kemalistlerinin meziyeti işte budur.
Lafta Kemalist olmak.

Herkes iğne ile kuyu kazıp, mücadele ederken, bu kesimler her defasında nasıl Kemalist olduklarından demler vurup, Kemalizm’i eleştirenlere laf yetiştirip durdular ve Kemalizm’i eleştirenleri Kemalizm düşmanı ilan ettiler.
Çünkü bu kesimlerin anladığı Kemalizm eleştirilemezdi.
Çünkü 12 Eylül’ün darbe kültürü bu kesimlere çağdaş olmanın yolunu bu şekilde belletmişti ve bu kesimler, belledikleri bu anlayışı Kemalizm olarak topluma yutturmaya kalkıyorlardı.

Oysa az buçuk Mustafa Kemal ile ilgili yazılan ve çizilenleri okumuş ve araştırmış olsalar Mustafa Kemal’in ne denli eleştirilmeye açık olduğunu anlayabilirler ve eleştirinin ise saygısızlık olmadığını kavrayabilirlerdi.
Yapamadılar bunu.
Eleştirinin ne olduğunu, eleştirel aklın insanı ve düşünceleri nasıl geliştirdiğini anlama zahmetine girmediler.

Bu kesimin anladığı Mustafa Kemal Demirci Memed Efe’nin Kurtuluş Savaşı döneminde zihninde yaratmaya çalıştığı Mustafa Kemal oldu hep.

Demirci Memed Efe Kurtuluş Savaşına katılmış bir efedir malumunuz. Kurtuluş savaşından sonra köyünde oturmaktadır ve köy kahvesinde sohbet ederken köylülere hava atmaktadır.
Mustafa Kemal’i hiç görmemiş olmasına rağmen Mustafa Kemal’i görmüş gibi anlatan

Demirci Memed Efe,
“Akıdeşle Mustafa Kemal Paşa’da bi boy pos vaaaa ben deyim iki metre, siz deyiverin üç metre.”
Bütün köylüler iştahla Demirci Memed Efe’yi dinlemektedir ve Demirci Memed Efe devam eder.
“Akıdeşle Mustafa Kemal Paşa’da bi ses vaaaaa, bi bağırıvedi mi dağlaaaa taşlaaa zangır zangır titreyiveriyo, düşman asgerleri gaçıcek delik arıyoleeee.”

Demirci Memed Efe’yi keyifle dinleyen köylüler gözlerini Demirci Memed Efe’ye dikmiş, kulakları onun ağzından Mustafa Kemal Paşa ile ilgili çıkacaklara kilitlenmiş.
Demirci Memed Efe devam eder.
“Akıdeşleee Mustafa Kemal Paşa gayfeyi de şekeeesiz içermiş, biliyonuz mu?”
Demirci Memed Efe’nin köyünde kahveyi şekersiz içmek erkekliğin şanından olduğu için Demrci Memed Efe özellikle bu noktaya vurgu yapmaktadır.

Derken Mustafa Kemal Paşa bir gün Demirci Memed Efe’nin köyüne konuk olacaktır ve köylü dört gözle Mustafa Kemal Paşa’yı beklemeye başlar.
Mustafa Kemal Paşa köye geldiğinde köylü karşılarında upuzun boylu birisini beklerken arabadan inen Mustafa Kemal Paşa beklediklerinden kısa boyludur ve köylü Demirci Memed Efe’nin kulağına eğilerek,
“Memede Efe hani Mustafa Kemal Paşa iki metre boyundaydı?” diye sorarlar.
Demirci Memed Efe bozuntuya vermez ve,
“Siz ne yapıveeceksiniz Mustafa Kemal Paşa’nın boyunu posunu, siz onu savaş meydanlarında bi de görün bakem” diye karşılık verir.
Mustafa Kemal Paşa köylüye dönerek,
“Selamın aleyküm efendiler” deyince bir kez daha köylüler şaşkınlıkla Demirci Memed Efe’nin kulağına eğilirler ve
“Hani Demirci Memed Efe Mustafa Kemal Paşa’nın sesi dağları taşları zangır zangır titretiveriyodu?” diye şaşkınlıklarını ifade ederler.

Demirci Memed Efe yine bozuntuya vermeden,
“Ne yapıveeceksiniz Mustafa Kemal Paşa’nın buralarda sesini. Burası savaş meydanımı Paşa bağırıveesin” diye karşılık verir.
Derken kahveci Mustafa Kemal Paşa’ya “Paşam gayfenizi nasıl arzu edersiniz?” diye sorar ve Mustafa Kemal Paşa “Şekerli olsun” deyince Demirci Memed Efe dayanamaz ve ayağa kalkarak “Paşem bunu bana yapmeyecediniz” diye sitem eder.

 
Toplam blog
: 1509
: 1145
Kayıt tarihi
: 07.08.07
 
 

Yazarım... Okurum... Öğrencilik yıllarımda çok yazdım... Kompozisyon derslerinde yazdım... Duvar ..