Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Haziran '09

 
Kategori
Siyaset
 

12 Eylül'ü yazmadan önce 11 Eylül'ü okuyun!

12 Eylül'ü yazmadan önce 11 Eylül'ü okuyun!
 

Diyelim ki; ülkede kan gövdeyi götürsün, her gün genç fidanlarımız patır patır dökülsünler, sokaklarda dolaşılamasın, kurtarılmış mahalleler, kurtarılmış şehirler olsun, işçiler ayaklansınlar; grevler ve lokavtlar olsun, ülke 70 cente muhtaç hale gelsin...

Hepsini de Evren, hayalini kurduğu darbeye gerekçe olsun diye, kendisi organize etmiş olsun!

Bütün bunlara bu şekilde inanalım ve bunları yaptığı için de 92 yaşındaki Evreni yargılayalım ve cezalandıralım...

Peki, 11 Eylül'de parti koltuklarını özel mülkiyetleri gibi gören ve bu koltukları kaybetmemek için, ülkenin uçuruma yuvarlanması dahil, her şeyi mübah görenlerin hiç mi suçları yoktu?

Koltukta bir saat daha fazla oturabilmek için neler yapmadılar ki!

Ülkede kan gövdeyi götürürken, oluk oluk kardeş kanı akarken, merkez partilerinin liderleri olarak Demirel'le Ecevit birbirlerine yaslanıp, sorunu birlikte çözmeye çalışacak yerde, çatışmanın taraflarına; biri solculara, diğeri sağcılara yaslanmadı mı?

Çatışmayı daha da kızıştırmadılar mı?

Bu şekilde gitmenin imkansızlaştığı, darbenin ayak seslerinin duyulmaya başlandığı bir sırada hükümeti kurma görevi Demirel'e verilmişti. Soğuk savaş ortamında Türkiye'deki gelişmelerden kaygı duyan Amerikan Büyükelçisi, Demirel'in Ecevit'le birlikte hükümeti kurmasını tavsiye babında ona "Artık hükümeti Ecevit'le kurarsın herhalde" demişti de, Demirel'in cevabı "O ihtimali yok sayın" olmuştu.

En son, aralarında anlaşarak görev süresi dolan cumhurbaşkanının yerine yenisini seçmemişlerdi de 6 ay boyunca (darbeye kadar) ülke cumhurbaşkansız kalmıştı. Cumhurbaşkanı seçilemediği için de, bu kadar hayati sorunları olan ülkenin meclisi bloke edilmiş ve çalışamaz hale getirilmişti.

Ülkenin sorunlarının çözülmesi için güçlü iradeye ihtiyaç vardı ama onlar koltuk savaşları yapmakla meşguldüler. Nitekim darbeden önce Demirel azınlık hükümeti iş başındaydı!

Bunların sorumlusu da mı Evren'di?

Toplumsal hafızamız zayıf diye birbirimizi kandırmayalım ve tarihi gerçekleri karartmayalım!

12 Eylül'de Millet Evren'i Atatürk gibi bağrına basmıştı... Ona sonsuz şükran duymuştu... Evren gittiği her ilde, siyasi liderleri bile kıskandıracak bir coşkuyla karşılanmıştı... Öyle çevre illerden taşınan sanal kalabalıklar değildi, gerçek coşkulu kalabalıklardı...

Evren sadece can güvenliğini sağlamakla kalmamış, diplomatlarımızın maaşlarını bile ödeyemeyen, onları yurt dışında mahsur bırakan ekonomiyi de düzlüğe çıkarmıştı...

Kim ne derse desin; Demirel'li, Ecevit'li 70'li yıllar Türkiye'nin yıkım, Evren'li 80'li yıllar da restorasyon yıllarıdır...

Bu bir faraziye değil, rakamlarla sabit olan tarihi gerçeklerdir...

13.9.2007 tarihli "Ece Temelkuran'a cevap" (1) başlıklı yazımda;

"Siz hiç kuşkuyla, ölüm korkusuyla yaşamanın ne demek olduğunu bilir misiniz? Sokakta, otobüste, vapurda gördüğünüz her yabancı kişiye "acaba katilim bu mu?" diye bakmayı...

Sabahleyin çocuğunuzu okula gönderdiğinizde "belki son görüşümdür" diye çocuğunuza sarıldığınız, öpüp kokladığınız oldu mu hiç? Eve dönecek mi diye her gün korkuyla, telaşla yollarını beklediğiniz eşiniz, yakınlarınız...

12 Eylül'ü yazmadan önce 11 Eylül'ü okuyunuz ve 12 Eylül'ü yargılamadan önce 11 Eylül'ü yargılayınız.

Ben Kenan Evren'in dünya görüşlerine tümüyle karşıyım. Bugün yaşanan, demokrasi ile ilgili bir çok sorunun sebebinin 12 Eylül olduğuna inanıyorum ama, 11 Eylül'ün de masum olduğunu söyleyemeyiz." diye yazmışım.

Ertuğrul Özkök'ün dün ve bugünkü yazılarında hemen hemen aynı şeyleri yazdığını gördüm.

Demokrasiyi savunan biri olarak elbette ki, bugün hala olumsuz etkilerini hissettiğimiz 12 Eylül'ün antidemokratik uygulamalarını, yasalarını, Anayasa'sını eleştiriyorum...

Hatta demokrasimizin önü açılsın, hala var olan darbe heveslilerinin cesaretleri tümüyle kırılsın diye, 29 yıl sonra Evren'in yargılanmasının gündeme gelmesi hoşuma da gidiyor...

Ama kazın ayağı gerçekten öyle mi acaba?

Yaşı musait olup 11 Eylül'ü yaşamış hiç kimse böyle düşünmemeli...

12 Eylül emir-komuta zinciri içerisinde gerçekleştirilen tek darbedir ve demokrasiyi uçurumun eşiğine getiren parti liderlerine karşı yapılmıştır.

Toplumsal hafızamızın zayıflığı mı, yoksa insanların nankörlüğü mü, bilemiyorum...

12 Eylül'de Evren'i yere göğe sığdıramayanlar, şimdi onu asmaya kalkışıyorlar!

Yargılama olayı gündeme gelince, Evren, "% 92 ile halk beni dokunulmaz yaptı. Yine referandum yapılsın, halk benim yargılanmamı isterse işi yargıya bırakmam, intihar ederim" demiş.

12 Eylül'deki halkın sevgisi ve coşkusu hala gözlerinin önünde olmalı Evren'in, hala farkında değil;

Bazı insanlar unutmuş olabilirler...

Bazı insanlar nankör olabilirler...

Dahası o gün yaşayan insanlardan çoğu hayatta değiller...

Bugünkü ergen nüfusun çoğu 11 Eylül'ü yaşamadılar ki...

Yine de sen rahat ol Evren Paşa!

Çünkü, siyasi hesapları için her şeyi mübah gören 11 Eylül'ün siyaset kalıntıları, maalesef bugün de işbaşındalar ve senin yargılanmanı bile siyasete alet etmeye çalışıyorlar.

Yoksa senin gerçekten yargılanmanı istediklerinden değil!

(1) http://blog.milliyet.com.tr/Blogum.aspx?BlogNo=63203

Not: Bu yazıyı yazarken, demokrasiyi savunan biri olarak demokrasi ve darbe ikileminde kaldığımı, gerçekleri yazmam için vicdanımın beni zorladığını bilmenizi isterim.
 
Toplam blog
: 337
: 4184
Kayıt tarihi
: 03.08.07
 
 

Hukukçuyum... Hukukun üstünlüğünün ve hukukçunun saygınlığının ülkemde gelişmesini ve kalıcı olma..