Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Şubat '12

 
Kategori
Siyaset
 

12 Eylülün yargılanmasından rahatsız olanlar

Sanıyorum dokunulmazlara dokunmak, bazılarının gururuna dokunuyor. Kutsal devlete tapınan ulusalcıları anlıyorum da 12 Eylül’ün zulmünü herkesten daha çok yaşamış kimi devrimci kesimlerin rahatsızlıklarını anlamakta gerçekten zorlanıyorum.

12 Eylül öncesi yaratılan ortamın devrimciler tarafından oluşturulmuş bir “devrimci durum” ya da “antagonist çelişkilerin derinleşmesinden kaynaklanan bir ortam” olmadığı gerçeği kimi çevrelerin kafasını oldukça karıştırmışa benziyor.

12 Eylül darbecilerinin, darbe sonrası yaptıkları baskı, zulüm ve işkencelerden çok, 12 Eylüle gelinen sürecin ve bu darbe ortamının hazırlanmasına yönelik yapılan operasyon ve katliamlar esas alınarak hazırlanan iddianame; o döneme damgasını vurmuş bazı devrimci örgütlerin şeflerini rahatsız etti.

Bu iddianameye dayanak olan veriler değerlendirildiğinde, toplumun değişik kesimlerinin ve özellikle de sol örgütlerin, derin devletin darbe ortamını hazırlamak için tezgahladığı kimi olaylarda kullanılmış olabileceği ihtimali, kimilerinin devrimci onurunu incitti.

Tıpkı, uğruna canlarını vermeye hazır oldukları devletin anlı şanlı paşaları içeri alındığında gururları incinen, hayal kırıklığı yaşayan ulusalcılar gibi.

İlginçtir 12 Eylül paşalarının yargılanması gündeme geldiğinde aynı duygularla üzülenler, konu Ergenekon davası olduğunda da aynı hassasiyeti gösteriyorlar.

“Ergenekon diye bir örgüt yok, uydurma iddialarla AKP karşıtı herkesi içeri tıkıyorlar” diyerek, Silivri’ ye selam duranlar; Hrant Dink davası sonuçlandığında Hrant’ın dostlarıyla birlikte sokağa çıkıp,”niye örgüt yok” diye bağırıyorlar.

Örgüt olmaz mı, elbette var. Davaya bakan savcının da iddia ettiği gibi” istemediğiniz kadar çok bilgi, belge, delil var” ama onları soruşturmayan, incelemeyen, üzerine gitmeyen bir siyasi irade var. O yüzden tetikçilerin ardındaki örgüte ulaşılamıyor.

Biz AKP yi Ergenekon’un üzerine yeterince gitmediği, Uludere olaylarını aydınlatmadığı, Hrant Dink ve Behçet Oktay cinayetlerinin gerçek suçlularını bulmak ve ortaya çıkarmak için samimi davranmadığı için eleştiriyoruz.

Aynı şekilde biz, AKP yi, demokratikleşme hamlelerini yarıda bıraktığı, Kürt halkına kimliğinden kaynaklı kültürel, sosyal ve siyasal haklarını vermediği, eşit yurttaşlık temelinde tüm vatandaşları devlete karşı korumadığı ve hatta giderek, kendisi devlet gibi davranmaya başladığı için eleştiriyoruz.

Bir yandan Ergenekon’u yargılarken, diğer yandan Ergenekoncuların has adamı Denktaş’ a ve zihniyetine sahip çıktığı; “Türkler için adalet, Müslümanlar için adalet, diğerlerini boşver!” demeye getirdiği için AKP yi kızıyoruz.

Askeri ve bürokratik vesayete karşı verdiği mücadeleyi destekleyip, alkışladığımız, Dersim özrünü takdir ettiğimiz gibi, aynı özrü Uludere de öldürülenlerin ailesinden esirgediği için kıyasıya eleştiriyoruz.

Bizleri askeri disiplin içinde sevinmeye mecbur eden 19 Mayıs kutlamalarının normalleştirilmesi, Milli Güvenlik Derslerini n kaldırılmasını olumlarken giderek otoriterleşen tavrını ve “iktidar kibrini” de olumsuz bir tavır olarak not düşüyoruz.

Ancak onlar, ulusalcılarla birlik olup, AKP karşıtlığı üzerinden muhalefet yapmak gibi ucuz politikalara sığınıyorlar.

Soner Yalçın’ın Oda TV. yi” darbeye ortam hazırlama merkezi” haline getirme çabalarını görmezden gelip, Nedim Şener ve Ahmet Şık’ la ilgili toplumda oluşan hassasiyet üzerinden, Ergenekonu sulandırmaya, bu konularda verilen mücadeleyi itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar.

Doksan yaşını aşmış Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya gibi darbecilerin hapse tıkılması değil amaç, darbeci zihniyetle hesaplaşmak, bu ülkede bir daha darbelerin olmayacağı, kimsenin darbe fikrini dahi aklına getiremeyeceği demokratik bir ortamın oluşturulmasını sağlamak.

Rövanşist bir mantık ve intikam duygularından uzak, bireyi esas alan; özgürlük ve hakların topluma eşit biçimde dağıtıldığı, barış içinde bir arada yaşama arzusunun egemen olduğu bir ülkede ve mutlu yaşamanın yolu; geçmişle yüzleşmekten, tarihle hesaplaşmaktan geçiyor.

Aksi halde cumhuriyetten bu yana yapılan haksızlıklar, insanlık suçları, katliamlar, faili meçhul cinayetler ve toplu kıyımların önünü almak mümkün olamaz.

İçinde yaşadığımız bu ülkede çocuklarımıza güzel bir gelecek bırakmak istiyorsak eğer; önyargıları bir kenara koyup, önce kendimizle, savunduğumuz dogmatik fikirlerle ve çevremizle yüzleşmek, öz eleştiri yapmak, değişen, gelişen ve bir o kadar çelişen dünyada; açlığın, yoksulluğun, sömürünün olmadığı bir düzene yönelik akıl yürütmeler, yeni proje ve fikirler oluşturmak zorundayız.

İnanın, bunu yapmak, gereksiz polemik ve komplo teorileriyle, felaket senaryolarıyla bir birimizi yıpratmaktan çok daha kolaydır.

Bizim gibi düşünmeyenleri ötekileştirmek, karşımıza almak yerine; anlamaya çalışmak, dinlemek ve içtenlikli tartışmalarla barışı, sevgiyi ve dostluğu öne çıkarmaktan başka çaremiz yok.

Bu yüzdendir ki; 12 Eylülü de, darbecileri de, onların adaletsiz, hukuk dışı yargılamalarına ve “darbe olmadan yeni anayasa yapılamaz “iddiasında bulunan kimi 68 lilere inat, adil biçimde yargılayıp tarihin çöplüğüne atmalıyız.

ayhanongun@gmail.com.     31 Ocak 2012 BODRUM       

 
Toplam blog
: 396
: 168
Kayıt tarihi
: 13.01.10
 
 

Barış içinde, birlikte yaşayabilmek adına insan ve emek odaklı paylaşımlardan yanayım.   Öğretmen..