Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Mart '07

 
Kategori
Basın Yayın / Medya
 

12 Mart Pazartesi

12 Mart  Pazartesi
 

Onların gözleri var. Ama hiçbir güzelliği görmüyor… Onların kulakları var. Ama hiçbir gerçeği duymuyor. Onların beyinleri var. Ama bir türlü çalışmıyor. Onların akılları var ama, düşünmeyi bilmiyor. Onların kalbi var. Ama içinde sevgi barındırmıyor. Onların vicdanı var. Ama bir türlü sızlamıyor.

İnsanın canı hiç mi sıkkın olmaz. Bir şeye kızamaz mı insan, sinirlenemez mi, kavga edemez mi, hatta ters bir söze, ters bir harekete, yumruk atarak karşılık veremez mi? Olabilir, hepsi olabilir… İnsanlık hali diyoruz buna… Her şey olabilir.

Hayat memat meselesi bir olayla karşılaşırsın. İffetine, namusuna, şerefine, haysiyetine söz söyleyen bir densize rastlarsın. Medeni insanın yapacağı bir hareket değil, çare değil, çözüm değil ama dayanamazsın işte, kötü bir söz söylersin, kızarsın, sinirlenirsin, kendine hakim olmazsın, belki kendini korumak adına bıçak bile çekersin…

Artık bunları bile kabullenir hale geldik görüyorsunuz. Ama arkadan selektör yaptı, yol verdi, vermedi diye eften püften bir olay için adamın önünü kesip dövmeye, o da yetmedi denize atmaya, sonra da kaçıp gitmeye nasıl bir ad koyacağız, doğrusu ben bulamadım.

Hiçbir şey olmamış gibi olay yerinden çekip giderken ne düşünüyorlardı, ne hissediyorlardı, çok merak ediyorum. Acaba karşılarına çıkan bir engeli devirmenin derin hazzını mı yaşıyorlardı, yoksa hayatlarında kayda değer herhangi bir gelişme olduğunu bile anlamıyorlar mıydı?

İstanbul’da Kireçburnu sahilinde yaşanan bu insanlık dışı olay, gazetelerin bir çoğunda manşetten verilmiş. Durumun vahametini anlatmaya çalışan gazeteler birbirinden güzel başlıklarla vermişler haberi….

VAHŞET (Türkiye)

BÖYLE VAHŞET GÖRÜLMEDİ (Gözcü)

ŞEHİR EŞKIYASININ KANLI BOĞAZ TURU (Bugün)

BOĞAZİÇİ HAYDUTLARI (Vatan)

EŞKIYA ŞEHİRDE (Hürriyet)

MAGANDA VAHŞETİ (Posta)

MAGANDANIN SON SINIRI (Sabah)

KABUSİSTAN (Takvim)

İNSANLIĞIN BİTTİĞİ GECE (Güneş)

İNSANLIK BOĞAZA GÖMÜLDÜ (Yeni Şafak)

Peki sonuç? Pisipisine hayatını kaybeden bu iki gencin durumu ne olacak?

Herkesin yaşama hakkına saygı duymadıkça, diğer canlılardan bir farkımız kalmayacağını ne zaman anlayacağız? Bir evlâdın, bir aile için, bir anne-baba için nasıl bir değer taşıdığını bilmeyen, insan olabilir mi? Kendisi dışındaki kimselere, sırf insan olduğu için saygı duymasını öğrenmeyen bir varlık, başkalarından insanlık bekleyebilir mi?

Magandalık bu mu acaba? Ya da magandalığın sınırı buraya kadar mı? Yoksa daha ötesi de mi var?

Dünyanın incisi diye bilinen İstanbul sokaklarını kâbusla dolduranlara maganda deyip geçerek kurtulabilecek miyiz? Şehri bunlardan nasıl temizleyeceğiz? Ya da insanlığın bitmesine, boğazın soğuk sularına gömülmesine izin mi vereceğiz?

Polisin görevi suç işleyeni yakalamak mıdır, suç işlenmesini önlemek mi, diye düşünüyorum. Maganda dedikleri bu yaratıkların, şehrin göbeğinde nasıl bu kadar cesaret bulabildiklerini anlamaya çalışıyorum. Suçların rahatça işlenebilmesi, suçluların cezasız kalması, gerçekten AB uyum yasalarından dolayı mı, öğrenmek istiyorum.

AB'NİN KAPISINI İSTİKRAR AÇAR (Star)

AB dönem başkanı Almanya büyükelçisi Cuntz, üyelik için istikrarın şart olduğunu belirtip Avrupa, üyeliğinize sizden daha çok inanıyor, dedi. Üyelik için istikrarın şart olduğuna dikkat çeken büyükelçi, Temmuza kadar 4 başlığın daha müzakereye açılacağını söyledi.

Bu istikrarın içinde sosyal istikrar da varsa, yandık. İlk haberdeki, Türkiye’nin sosyal durumunu gözler önüne seren vahşet, herhalde AB için önümüzdeki en önemli engellerden biridir. Siz böyle vahşî insanlarla bir arada yaşamak ister miydiniz?

TEHLİKE ÜÇ BOYUTLU (Cumhuriyet)

Cumhuriyet gazetesi güvenlik birimlerinin raporunu ele geçirerek verdiğini söylediği habere göre, Güneydoğu Anadolu bölgesinde, Kürt-İslâmcı hareket, PKK Kürtçülüğü ve Barzani Kürtçülüğü olmak üzere 3 bölücü eğilim yükselmeye başlamış. Bunların içinde en güçsüzü fakat en hızla yükseleni Barzani hareketiymiş. Yerel uzantılarıyla nüfuzunu kullanan Barzani, para yardım ve vaatlerle de etkili oluyormuş.

Silahlı gücü zayıflayan, ancak propaganda gücünü arttıran terör örgütü PKK, Barzani’nin Türkiye’de güçlenmesinden rahatsızlık duyuyor. Bunu yapmaması için de uyarılarda bulunuyor. Gerilimin tırmanma olasılığı yüksek. Kürt İslamcı hareketin ana unsurları ise, Hizbullah ve Nakşibendî tarikatı…

MİLLİYETÇİLİK YÜKSELİYOR (Milliyet)

Milliyet gazetesinin yaptırdığı özel araştırmadan, Milliyetçiliğin yükseldiğini gösteren bir sonuç çıkmış. Vatandaş Türkiye’de milliyetçiliğin arttığını, kendi milliyetçi duygularında da artış olduğunu söylüyormuş. Bu duyguya en iyi yanıt veren lider olarak da Erdoğan’ı görüyormuş.

Milliyetçilik duygularım arttı diyenlerin %29, 4’ü Ege’de bulunuyor. Onu Karadeniz, Akdeniz, İç Anadolu, Marmara ve Doğu Anadolu takip ediyor. Güneydoğu’da ise bu oran 8, 8.

Milliyetçi duyguların yükselme nedenleri arasında da AB’nin Türkiye’yi dışlayan tavrı % 33, 8 ile en başta. Bunu Türkiye’nin dış politikadaki yetersizliği izliyor. Miliyetçi duygulara en iyi yanıt veren parti ve politikacı ise % 21.6 ile AKP ve Recep Tayyip Erdoğan…

EKONOMİDE SONBAHAR HAVASI (Milli Gazete)

Dört buçuk yıldır ekonomide yalancı bahar havası estiren AKP hükümetini, yapılan araştırmalardaki ekonomik göstergeler yalanlıyor. Sanayici, esnaf, tüccar ve çiftçinin bir gün sonrasını bile tahmin edemediğini gösteren veriler ekonominin 2006 yılında olduğu gibi her an bir dalgalanmayla karşı karşıya kalabileceğini ortaya koyuyor.

ÇOCUKLAR ANLATTI VEKİLLER ŞOKE OLDU (Radikal)

Türkiye Büyük Millet meclisi Okullarda şiddeti Araştırma Komisyonu, Antalya, İzmir ve Diyarbakır’a gitti. İzmir’de gençler uyuşturucuyla nasıl tanıştıklarını anlattılar. Vekiller bulmak kolay mı diye sordular. Cevap ilginçti. Size vermezler ama, biz hemen alırız.

Diyarbakır’da Çocuk Esirgeme kurumu yetkilileri şikâyetçiydi. Suça itilen çocuklar da yurtlarda barındırılıyor. Suçlu çocuk kuruma bir gelip üç çıkıyor. Birlikte kaldıkları kimsesizleri kandırıp suça yönlendiriyorlar.

Diyarbakır cezaevinde 82 çocuktan 80’inin suçu kapkaç ve hırsızlık…

ANDIÇLA BÖLÜCÜLÜK YAPILIYOR (Yeni Asya)

Andıç raporunun medyayı ikiye bölmekle kalmadığını, aynı gazete içinde de yazarları tasnif ederek “resmen bölücülük” yaptığını belirten Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Ragıp Duran, “On sene önceki andıç insanların vurulmasına sebep oldu. Bu andıçta şimdilik kimse vurulmadı, ama ordu karşıtı diye lanse edilen gazetecilerin başına birşey gelirse bu rapor sorumludur ve suçludur. Umarım, inşallah bu rapordan kanlı bir sonuç çıkmaz” diye konuştu.

“Beni sorgulayacak, eleştirecek insanları istemiyorum demek bilgi eksikliğinden ve korkudan kaynaklanıyor olsa gerek” diyen Duran, “Bu da koskoca Türk ordusunun kendisine ve ideolojisine güvenmediğini gösterir” ifadesini kullandı. Kimsenin TSK’ya hakaret etme hakkı olmadığını, ama gizlenen bir gerçek varsa gazetecinin görevinin onu ortaya çıkarmak olduğunu vurgulayan Duran, akreditasyonu engellenen gazetelerin kanunlar çerçevesinde yayın yaptıklarını hatırlattı.

İŞTE MUTABAKAT METNİMİZ (Vakit)

Bugün İstiklâl Marşımızın kabulünün 86. yıldönümü. Sorunların çözümünde milli mutabakat arayanlar için işte adres; İstiklâl Marşı ruhu…

İstiklal marşı, ifade gücü ve derinliğiyle milletimizi birleştirici, direncimizi güçlendirici, mukavemetimizi artırıcı, maneviyatımızı kuvvetlendirici özellikler taşıyor, Bugün de İstiklal Marşı ruhuna ihtiyacımız var. Çünkü İstiklal Marşı bu milletin eskimeyen bir mutabakat metnidir.

ŞEMDİNLİNİN ARKASI DEVLETİN BEKASI (Yeni Şafak)

Van 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nin Şemdinli davası kapsamında 39 yıl 10 ay 27 gün cezaya çaptırılan Veysel Ateş ile ilgili gerekçeli kararında yeni ayrıntılar ortaya çıktı. Mahkeme gerekçeli kararında, bu dava kapsamında aynı cezaya çarptırılan astsubaylar Ali Kaya, Özcan İldeniz ile PKK itirafçısı Veysel Ateş'in, kaynağını Anayasa'dan ve hukuktan almayan bir yetki kullandıklarına işaret ederek, bunun devletin birliğinin ve bütünlüğünü bozmaya yönelik olduğunu söyledi. Mahkeme, ayrıca devlet içinde bir yapılanmaya dikkat çekerek, görünen bu üç kişinin dışındaki yapılanmaya ulaşılamadığı ifade edildi. Mahkeme, yapılanmanın perde arkasına ulaşılmasının devletin bekası için şart olduğuna vurgu yaptı.

Van 3. Ağır Ceza Mahkemesi, PKK itirafçısı Veysel Ateş ile ilgili hazırladığı 141 sayfalık gerekçeli kararında, 9 Kasım 2005 tarihinde Şemdinli'de Umut Kitapevi'ne yapılan bombalı eylemle ilgili, devletin içinde bulunan bir grubun terörle mücadele adı altında hukuk dışı bir yapılanmaya gittiğine işaret etti. Mahkeme kararında bu grubun hukuku yok saydığı belirtildi.

Mahkeme kararında, buradaki yasadışı yapılanmanın devletin birliğine zarar verdiğine dikkat çekildi. Sanıkların yasaların kendilerine verdiği görevi kötüye kullandığına işaret eden Mahkeme, "Jandarma istihbaratı ve kamu görevlisi olan sanıklar Ali Kaya ve Özcan İldeniz'in terörle mücadele adı altında yola çıkıp bir süre sonra yasaların kendilerine verdiği yetkileri tam bir sorumsuzluk içinde her türlü yasa dışılığı meşru sayıp amaçlarına ulaşmak için her yöntemi uygun yöntem olarak benimseyerek, kamu görevlisi olmayan eski bir PKK üyesi şüpheli Veysel Ateş'i de yanlarına alarak tam bir dayanışma ve işbirliği içerisinde hareket edip PKK Terör Örgütü ile bağlantısı olduğunu düşündükleri Seferi Yılmaz'ı öldürmek veya ona zarar vermek amacıyla, yani suç işlemek için aralarında anlaşma sağladıkları, Seferi Yılmaz'ın öldürülmesi veya ona zarar verilmesi eyleminin bomba-patlayıcı kullanılmak suretiyle terör yöntemleri uygulanarak meydana getirildiği, yıllardan beri halkın terörle iç içe yasadığı bölgede her an kargaşa ve kaos meydana gelmesi riskini doğurduğu, bu karmaşa ve karışıklık ile devletin birliğinin de bozulmak istendiği, sanıkların amacının Seferi Yılmaz'ı öldürmek veya ona zarar vermek suretiyle ülkede karışıklık yaratmak, kamu düzenini bozmak ve nihayetinde 'devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmaya yönelik adam yaralamak, adam öldürmek ve öldürmeye teşebbüs etmek...' olduğu görülmektedir" dedi.

Mahkeme, devlet içindeki yapılanmanın diğer boyutlarının da ortaya çıkarılması gerektiğine işaret ederek, bunun devletin bekası için şart olduğuna işaret etti. Kararda, "Yargı ve devlet otoritelerinin, çoğu zaman bu tür yapılanma ve oluşumlar hakkında etkin bir soruşturma yapamadığı, bu durumun yakınmalara sebep olduğu, içte ve dışta var ise bu tür yapılanmaların ortaya çıkarılması ve hukuk devleti gereklerinin tesisi beklentilerinin yoğunlaştığı bu nedenle zincirin ilk halkasında bulunan Hakkari İl Jandarma Komutanlığı istihbarat şube müdürlüğünde görevli Astsubay Başçavuş oldukları tespit edilen Ali Kaya ve Özcan İldeniz ile eski PKK itirafçısı Veysel Ateş'in yanı sıra yapılanmanın perde arkasındakilere ulaşılmasının da bu yönlü yasa dışı amaçlarının engellenmesi ve devletin bekası için zorunludur" görüşü dile getirildi.

Mahkeme, "Jandarma teşkilatında istihbaratçı astsubay olarak görevli olan sanıkların, icra ettikleri görev içinde söz konusu bulunan astlık-üstlük ilişkisi, konumları ile iç disiplini karşısında örgüt içinde yalnız olamayacakları ve böyle bir eylemi kendilerinden rütbe olarak yüksek olan görevlilerin himayesi ve katılımı olmadan işleyemeyecekleri gözetildiğinde sanıklar Ali ve Özcan'ın eylemleri, TCK.nun 220/1 md.si kapsamında şüpheli kalan örgüt kurmak ve yönetmek olarak değil, sübuta eren TCK.nun 220/2 md.si kapsamında kurulan örgüte üye olmak ve amaçları doğrultusunda faaliyette bulunmak suçunu oluşturduğunu kabul etmek gerekmiştir" diyerek örgütün kurucularının ve yöneticilerinin bulunmadığına işaret etti.

HAKİM VE SAVCIYA HIZ YAPMAK SERBEST (Zaman)

Yargıtay, araç kullanırken hız sınırını aşan savcılara ceza kesilemeyeceğine hükmetti.

Trafik kurallarını ihlal eden vatandaşlar ceza öderken, yargı mensupları bundan muaf tutulacak. Yüksek Mahkeme'nin kararı, Manisa'daki bir olayın Yargıtay'a taşınması üzerine gerçekleşti. Trafik denetimi yapan polis ekipleri, kuralları ihlal eden bir savcı hakkında tespit tutanağı düzenleyerek Salihli Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderdi. Ancak başsavcılık, savcıya trafik cezası uygulanamayacağını belirtti. Buna itiraz eden Manisa Emniyet Müdürlüğü, cezanın ödenmesi talebiyle ağır ceza mahkemesine başvurdu. İtirazı kabul eden mahkeme, savcı hakkındaki tespit belgesinin 'ceza tutanağı' haline getirilmesine ve kararın başsavcılık tarafından uygulanmasına hükmetti. Bu kez Adalet Bakanlığı devreye girdi, savcıya verilen cezanın hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle olayı Yargıtay'a taşıdı. Dosyayı inceleyen 7. Ceza Dairesi, hakim ve savcılara idarî para cezası verilemeyeceğine hükmetti.

Kararın gerekçesinde Kabahatler Kanunu'nun 23. maddesine atıf yapan Yüksek Mahkeme, savcılar hakkında sadece kanunda açıkça hüküm bulunan hallerde idarî yaptırım kararı verilebileceğini belirtti. Hakimler ve Savcılar Kanunu'nda yargı mensupları hakkında idarî yaptırımın hangi merciler tarafından verileceğine dair bir düzenleme bulunmadığını vurgulayan Yargıtay, kıyas yoluyla para cezası uygulamanın yasaya aykırı olduğunu kaydetti. Bu karar, hakim ve savcılarla ilgili benzer olaylarda emsal oluşturacak. Yargıtay, trafik kurallarını ihlal eden yargı mensuplarına ceza kesilmesinin yolunu tamamen kapatmış oldu.

Yargıtay'ın aldığı karara göre, trafik kurallarına aykırı davranan vatandaşlar hakkında uygulanan para cezaları hakim ve savcılar hakkında uygulanamayacak. Daha önce İçişleri Bakanlığı, trafik polisinin ceza kesemeyeceği kişilere ilişkin bir genelge yayımlamıştı. Zaman'ın manşetten duyurduğu yoğun tartışmalara yol açan genelgede, Anayasa Mahkemesi, Sayıştay, Danıştay, Yargıtay mensupları ile asker ya da sivil tüm hakim ve savcılara trafik cezası kesilemeyeceği belirtilmişti.

BEYAZ EYLEM GÖREVE HAZIR (BirGün)

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Başkanı Prof. Dr. Gençay Gürsoy, 14 Mart Çarşamba günü tüm yurtta gerçekleştirilecek "Beyaz G(ö)rev" dolayısıyla vatandaşların zorunlu olmadıkça sağlık talebinde bulunmamasını istedi. Gençay Gürsoy, birlik merkezinde düzenlediği basın toplantısında, sağlık alanında yaşanan son gelişmeleri değerlendirdi ve yapılacak eylemler hakkında bilgi verdi.

Gürsoy, burada yaptığı açıklamada, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından Meclis'e görüşülmek üzere iade edilen ve kamuoyunda "Torba Yasa" olarak bilinen 5581 sayılı Kanun'un veto edilen maddelerinin hükümet tarafından geri çekildiğini ve hükümetin, bu maddeleri söz konusu yasadan çıkarıp, diğer maddeleri yasalaştıracağını kaydetti. Sağlık Bakanı Dr. Recep Akdağ'ın, konuya ilişkin açıklamalarını da değerlendiren Gürsoy, şunları söyledi:

"Gelişmelerden anlaşıldığına göre Dr. Akdağ, uyarılarımızı dikkate alma konusunda samimi değildir. Sağlıkta Dönüşüm Programı'nda olduğu gibi inadını sürdürmektedir. Yapmaya çalıştığı, kamuoyunu yanıltarak, başlattığımız 'Beyaz Eylemlerin etkisini azaltmak ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde gerginlikten kaçınmaktır."

"Bakan Akdağ, iyi niyetini göstermek istiyorsa, aile hekimliği pilot uygulamasını başka illere yaygınlaştırma eğiliminden vazgeçmelidir" diyen Gençay Gürsoy, Kamu Hastane Birlikleri Pilot Uygulaması Hakkında Kanun Tasarısı'nın Meclis'ten geri çekilmesi gerektiğini ileri sürdü. Gürsoy, tüm Türkiye'de 'Beyaz G(ö)rev'in gerçekleştirileceği 14 Mart Çarşamba günü, vatandaşlara zorunlu olmadıkça sağlık talebinde bulunmamaları çağrısında bulunan Gürsoy, "Halkımızdan, sıradan sevk işlemleri veya ertelenmesi mümkün olan sağlık işlemleri için sağlık kuruluşlarına başvurmamalarını istiyoruz" diye konuştu.

Toplantıda konuşan TTB Merkez Konsey Üyesi Ali Çerkezoğlu ise Torba Yasa'yla yalnız yabancı hekim uygulaması değil, cumhuriyet tarihinin en büyük kadrolaşma hareketinin ve devlet hastanelerinin özelleştirmesinin de gerçekleşeceğini savundu.

YİNE İMAM HATİP YİNE KOCA ÇOCUK (Akşam)

Geçen yılki ‘kürsüdeki bıyıklı çocuk’ krizi, bu 23 Nisan’da tekrar yaşanacak. Cumhurbaşkanlığı adaylık sürecine denk gelecek Öğrenci Meclisi Başkanı, bu kez 20 yaşında bir imam hatipli.

Geçen yıl, 21 yaşındaki imam hatipli öğrencilerin siyasi mesajlarıyla tartışmaya neden olan Türkiye Öğrenci Meclisi’ne bu yıl da yine imam hatipliler damga vuracak. 81 ilden seçilen Öğrenci Meclisi temsilcileri arasında, 6 imam hatip öğrencisi var. Cumhurbaşkanlığı adaylık sürecine denk gelen Öğrenci Meclisi’nin, Milli Egemenlik Haftası’nda yapılacak toplantısının geçici başkanlığını, geçen yıl olduğu gibi bu yıl da yine bir imam-hatipli üstlenecek.

Türkiye Öğrenci Meclisi’nin dördüncü toplantısı, nisan ayında kutlanacak olan Milli Egemenlik Haftası’nda TBMM’de gerçekleştirilecek. Öğrenci Meclisleri Yönergesi gereğince, TBMM Başkanı Bülent Arınç ve Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in konuşmalarının ardından oturumu, yaşça en büyük üye olan 20 yaşındaki imam hatip öğrencisi Muhammet Döngel yönetecek. Oturum, Meclis TV tarafından canlı yayınlanacak.

2007 Meclisi’nde Ankara, Konya, Malatya, Zonguldak, Adıyaman ve Erzincan’dan seçilen temsilciler imam hatip liseli. 10 Haziran 1987 doğumlu Zonguldak temsilcisi Muhammet Döngel, TBMM Başkanlık Divanı’nda “geçici” olarak başkanlık koltuğuna oturacak. Meclis’te daha sonra başkanlık seçimine geçilecek.

Bu yıl en genç üye Muş’tan. Vali Adil Yazar İlköğretim Okulu’ndan 11 yaşındaki Kardelen Sönmez, Meclis’in en küçük üyesi oldu. Meclis’te 31 kız öğrenci var.

 
Toplam blog
: 859
: 979
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, ekonomik..