Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Mart '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

129K, Yaşar Bey ve düşündürdükleri...

129K, Yaşar Bey ve düşündürdükleri...
 

129K’nın hayatıma girmesi bundan 7 ay öncesine dayanmakta. Gerçi varlığından haberdardım zaten, ama kendisiyle haftanın 6 günü, özellikle sabah saatlerine yönelik yolcu-otobüs ilişkimiz tam olarak eylül ayında, benim avrupa yakasından anadolu yakasına taşınmamla başladı. Peki bu 129K, tam olarak kimdir nedir derseniz eğer, İstanbul’da yaşayan hemen herkesin bildiğine eminim, ama İstanbul dışındaki arkadaşlara yönelik şöyle bir açıklama yapabiliriz; 129K, Kozyatağı-Mecidiyeköy arasındaki İETT hattına ait belediye otobüslerinin adı ya da numarası diyebiliriz, artık ne deniyorsa tam olarak bunlara...

Evet, 129K ile bir geçmişimiz var ama Yaşar Bey’le tanışma şerefine yazık ki yeni eriştim. Geçen gün iş çıkışı, eve dönüşüme yönelik her zamanki güzergahımın dışına çıkıp Mecidiyeköy’den 129K’ya binmeye niyetlendim. Otobüse adımımı atmamla birlikte şoför mahallinde elleri önünde ayakta bekleyen, bir çift gülen gözle karşılaştım. Bu bir çift gülen göz önce sevimli, babacan bir yüze sonra da gayet içten ve samimi bir tavırla “iyi akşamlar buyrun” şeklinde bir karşılamaya dönüştü. Yaşadığım şaşkınlıkla kendime yer aranırken, adının sonradan Yaşar Bey olduğunu öğreneceğim çok sevgili şoförümüz, diğer yolcuları da aynı içtenlikle kapıda ve ayakta karşılamaya devam ediyordu. Hatta otobüse binen yolculardan bazıları “Yaşar Bey, nasılsınız?” “Gözükmüyordunuz ne zamandır, tatilde miydiniz yoksa?” “Torun nasıl Yaşar Bey, büyüdü mü?” şeklinde bu selamlamaya karşılık verip sevgili şoförümüzle ayaküstü hal hatır diyaloglarına giriyorlardı. Ve nihayet kalkış saati geldiğinde, adının artık Yaşar Bey olduğuna emin olduğum sevgili şoförümüz herkese iyi yolculuklar, sevgi ve saygılar dileyerek seromoniye son noktayı koydu ve yolculuk başladı.

Korkunç bir trafik yüzünden şehirlerarası otobüs seyahatine dönüşen yolculuğumuz boyunca, bu durumun beni baştan oldukça şaşırttığını ve hatta biraz da komik geldiğini söylemem gerek, yalan yok. Ama sonrasında Yaşar Bey’in gösterdiği bu ilgi ve alaka, saygı ve iyiniyet beni gerçekten keyiflendirdi. Çok değil, kısa bir süre önce yaşadığım bir olay geldi aklıma. İş yerinden biriyle karşılaşmıştık durakta. Adını bilmiyordum, sanırım o da benimkini. Farklı departmanlardaydık çünkü, ve şu ana kadar tek kelimelik bir diyaloğumuz dahi olmamıştı. Ama biliyorduk işte birbirimizi, aynı çatı altında çalışıyorduk sonuçta, ve eminimki birbirimizi görmek istediğimiz pek çok insandan daha sık görüyorduk zorunluluktan. Durakta aramızdaki birkaç metrelik uzaklıkta süren sessiz bekleyişimiz aynı otobüse binerek sona erdi bir süre sonra. Ve ne tesadüf ki aynı durakta indik, birbirimizin yanından kaçamak bakışlarla ters yönlere doğru geçip gittik. Birkaç adım attıktan sonra yolun ortasında durduğumu hatırlıyorum. Neydi ki bu şimdi böyle, tamam sarılıp öpüşecek değildik elbet, ama bir tebessüm, bir Allah’ın selamı bile çok muydu yani birbirimize. Kızgınlığım sadece ona değildi yanlış anlaşılmasın. Hatta bu sessizliğin, bu selamsız sabahsızlığın bir parçası olduğum, ve değiştirmek adına çaba göstermediğim için kendime daha çok kızmıştım. İşte bunu düşününce Yaşar Bey’in bu yaklaşımını gerçekten bana çok hoş çok yakın geldi.

Yaşadığımız bu koşturmaca içersinde o kadar çok anlık tanışıklıklar, paylaşımlar yaşıyoruz ki. Otobüs kuyruğunda,banka veznesinde, sinema salonunda yan koltuğumuzda, ilk ve belki de son defa gideceğimiz bir cafenin garsonuyla, kısa süreli, standart diyaloglardan kurulu ve hatta çoğu kez sessiz bir sürü an ve günün karmaşası sona erdiğinde, paylaşılan anların kısalığından ve tekdüzeliğinden bir daha hatırlanmayacak bir sürü yüz var belleğimizde...Bir tebessüm sadece bir arkadaşa mı edilir, bir selam sadece tanıdık bir yüze, sıcak bir bakış sadece sevgiliye mi verilir? Adını bilmediğin, tek bir söz etmediğin, tanımadığın bir yüze tebessüm etmek, bir günaydın veya iyi akşamlar dileği hatta sadece sıcak bir bakış bile kısa bir anlığına da olsa keyif vermek, insan olmanın güzelliğini ve sıcaklığını hissetmek ve hissettirmekten başka ne kaybettirir ki bize? İşte tüm bu düşünceler içerisinde otobüsten inerken, beni görmediğinden ve duymadığından emin olduğum halde, “iyi akşamlar Yaşar bey, ve teşekkürler” diye seslendim çok sevgili otobüs şoförüme.

Gerçekten teşekkürler Yaşar Bey, İstanbul trafiği düşünüldüğünde, böylesine stresli ve sıkıntılı bir işte çalıştığınız halde, bizlere bu olumsuzluklar yerine insanlığınızı, iyiniyetinizi, sıcaklığınızı ve saygınızı yansıttığınız için teşekkürler. Sizi tanıdığıma gerçekten çok memnun oldum. İyi ki varsınız.

Not: Ha bu arada unutmadan bugün 129K sırasında denk geldiğim herkese “günaydın” dedim



Resim: Salvador Dali


*** "Anadolu'da bir kızım var, öğretmen olacak" projesi için;
http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=45243



 
Toplam blog
: 246
: 980
Kayıt tarihi
: 27.01.07
 
 

30’ lu yaşların ağırlığında geçiyor artık yaşam ama teğet geçerek, ama kurcalayıp didikleyerek...İst..