Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Ekim '06

 
Kategori
Sağlıklı Yaşam
 

14 Ekim Avrupa Organ Bağışı Günü ve Bugünün Düşündürdükleri.

14 Ekim Avrupa Organ Bağışı Günü ve Bugünün Düşündürdükleri.
 

Akşam 22.00 sularında gelen bir telefon umutların yine yeşermesini sağlamış ailede tarifi olmayan bir neşeye sebep olmuştu. Arayan diyalize girdiği hastaneydi. Bir kadavra çıkmış kendilerini çağırıyordu. Kızıyla birlikte hazırlanıp çıktılar çok acele etmeliydiler. Çünkü kendileri gibi başka hastalara da haber verilecek çağrılacaklardı. İlk gitmek çok şeyi değiştirebilirdi. Oysa bu sadece bir teselliydi kendilerince. Ya uyarsa. Hastane yakın olmasına rağmen takside yol gözlerinde büyümüştü adeta. Çabuk çabuk taksici. Hastaneye varmışlardı. “Hemşire hanım biz geldik.” “Ha iyi biz de sizi bekliyorduk. “Şu tahlilleri hemen yapın lütfen.” Hastaneye gelen diğer hastalarla beraber yine hızlı bir koşuşturmaca başladı kendi aralarında kim daha evvel yaptırırsa hak onun olacaktı içlerindeki düşünceye göre. Oysa ne taksicinin hızlı gelmesi, ne de tahlillerin en önce yapılması bulunan böbreğin sırasını kendilerine verecekti. Doku testlerinin uygunluğuyla karar verilecek bir konuydu bu. Ama o umut sarıldıkları o umut onlara böyle düşündürüyordu.

Baba kız ve diğer hastalar tüm tahlilleri yaptırmışlardı. Artık bekleyiş başlamıştı. Herkes oturup bekleyecekti gelişmeleri. Asıl zulüm de bu bekleyişteydi. O an her birinin kafasından kim bilebilirdi ki neler geçtiğini. Onların ve yanlarında ki yakınlarının. Aralarında henüz hayata yeni başlamış çocuklar, gencecik insanlarda vardı. Bir kısmı aynı hastanede diyalize girdikleri için birbirlerini tanıyorlardı. Ara ara kendi aralarında kritik yapmalarına rağmen genelde suskun durmaktan yanaydılar. Suskun duruyorlardı belki de ağızlarından keşke bana çıksayı söylemekten korktukları için. Yüzlerine yansıyan ifade bu bekleyiş anında bunu anlatıyordu çünkü. Bir şey çıksa da sıraları geçse, kendilerine kalsaydı.

Hepsinde heyecan doruktaydı. Kolay mıydı haftada üç gün diyaliz makinesine bağlanmak? Günün önemli bir bölümünü hastanede geçirmek? Bağlanmadıkları günlerde de kâh iyi kâh kötü hayatlarını devam ettirmek? Herkes gibi kendilerine planlar hazırlayamıyorlardı onlar. Diyalize girmedikleri günler yaşam şansları azalıyordu onların. Eşlerine, sevgililerine yeterince zaman ayıramıyorlardı, çocukluklarını yaşayamıyorlardı doyasıya, iş bile vermiyorlardı onlara kimse. Çünkü hayatları bir makineye bağlıydı onların. İkinci hayat şanslarıysa işte bu kadavraydı. Bu yüzden bu hayat onların olmalıydı. Bu gelen şans umut sadece onun olmalıydı. Herkes bu yüzden bunu düşünüyordu düşünmekte de haklıydılar.

Bu sessiz bekleyişte bu düşünceler içerisinde geçerken o an artık gelmişti. İçlerinden sadece biri kadavradan gelen böbreğe sahip olacak ikinci yaşamına kavuşacaktı. O kişinin adı açıklandı. Baba kız ve diğerleri sabaha karşı yine hüsranla geri döndüler tüm umut dolu bekleyişin ardından. Aralarından bir kişiyse umuduna kavuşmuştu yeniden bir hayat bağışlanmıştı kendisine.

Baba kız uzun bir süre günün yorumunu yapmadılar birbirlerine. Kız babasının duygularını hissediyordu ama söze dökemiyordu. Diğer hasta yakınları gibi. Bir süre sonra tek söz çıktı: "Allah büyük! Bir daha çıkar.. Arkadaşımız için dua edelim uyum sağlasın."

Anlattığım bu hikâye babamla benim yaşadığım bir kadavra bekleyişindeki yaşadıklarımızdır. Bundan sonra da birkaç kez bu bekleyişleri yaşadık. Ama umudumuzu hiç yitirmedik bir gün mutlaka.

14 Ekim, Avrupa Organ Bağışı Günüydü. Ve biz nerdeyiz bu günde? Yapılan araştırmalara bakıldığında durum içler acısı. Organ bağışının önemini birkaç duyarlı insanla, bire bir yaşayan insanlar mı biliyor sadece?. Aslında her gün bir yığın kadavra çıkıyor ama organları bağışlanmadığı için ya da bağışlansa da aileleri izin vermedikleri için nakiller yapılamıyor. Bu yüzden bekleyişlere cevap sadece organlarını bağışlayan kadavralarla gerçekleştiriliyor yasal yollardan ve de aile yakınları kanalıyla. Bir başka insana hayat vermenin güzelliğini neden bilincinde değiliz hâlâ. Bir takım dinî değerlerin arkasında, olur mu olmaz mı tereddütleri içerisindeyken göz göre canlar gidiyor bu bekleyişler içerisinde. Oysa bizlerin bağışladığı her organ yeni bir hayata ışık tutacakken neden hâlâ bu tereddütler içerisindeyiz doğrusu bunu anlamakta zorluk çekiyorum.

Bu yüzden bir kere daha bu konuyu dile getirmek istedim yaşadıklarımızla. Umarım farkında oluruz yaşanan kayıpların ve bizlerde bir umuda ışık tutarız.

 
Toplam blog
: 295
: 3718
Kayıt tarihi
: 01.10.06
 
 

Milliyet Bloğa nasıl geldim ve nasıl yerimi aldım bilmiyorum. Sanırım uzun yıllar okuduğum bölüml..