Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Mayıs '10

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

15. Mevlüt Kaplan Edebiyat Ödülleri Töreni

15. Mevlüt Kaplan Edebiyat Ödülleri Töreni
 

Gece yarısı otobüsü, sabah saat 9 sularında İzmir'de olacak. İzmir'e gidiyorum, içimde binbir coşku. Mevlüt Kaplan 2009 Edebiyat Ödülleri üçüncülük ödülü plaketimi almak için bu yolculuk. Heyecanlıyım. Her şeyi son ana bırakmanın sıkıntılarını yaşıyorum. Keşke uçakla gidebilseydim diye kızıyorum kendime. Ama 9 saat nasılsa çabucak geçer.


Eskihisar yoluna giren otobüsümüz daha yolu yarılamadan zınk deyip duruyor. Önümüzdeki uzun araç kuyruğuna katılıyoruz. O sırada uyanan bazı araç sürücüleri , zor manevralarla geri dönüp İzmit Körfezini dolaşmayı seçiyorlar. Bizim otobüs kuyrukta kalıyor. 22 nisan akşamı. Üç günlük Ulasal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nda herkes yollara dökülmüş. Saatler geçiyor beklerken. İskelenin o soluk sarı ve yaşama yabancılaştıran nemli ışığı altında, duyduğum tuhaf kederi, yolcularla şundan bundan sohbet ederek yok saymaya çalışıyorum. Karşı kıyıdaki Topçular iskelesine ulaştığımızda saat 5'e geliyor. Beni bir telaştır sarıyor. Ödül Töreni saat 12.00 deydi. Yetişebilecek miyim?


İzmir Fuarı Basmane kapısından girdiğimde yarım saat kalmıştı törene. Parkta bir banka oturup heyecanımı biraz olsun dindiriyorum. Sonra TÜYAP 15. İzmir Kitap Fuarı'nın yapıldığı binadan içeri giriyorum, kulaklarım çınlıyor seslerden. Öylesi bir kalabalık. Üst kattaki salondaymış tören. Çıkıyorum. Orada bir kaç kişi var. Yunus bekir Yurdakul da orada, Dil Derneği'nin İzmir Kolunun başı olan değerli arkadaşımız. Zamanında yetişebildiğim için sevinçliyim. İzmir'in sevilen eğitimci yazarı sayın Mevlüt Kaplan tanışıyoruz. Yayınevi çalışanları ve Mevlüt Bey'in ailesi de orada. Sonra yavaş yavaş salon kalabalıklaşmaya başlıyor. Tanıdığım ya da ismini bildiğim pek çok değerli edebiyat insanı salonda yerlerini alıyorlar. Heyecanlıyım.


Sonra birincilik ödülünü kazanan sevgili Sultan Su Esen geliyor.Sarılıyoruz. Güzel öyküler okumuştum Sultan Su' dan. Sonra Kuşadası Öyküve Şiir Günlerini anımsıyorum biraz da üzülerek. Çünkü geçen yıl yapılmadı. Çok önemli bir etkinlikti . Orada dinlemiştim pek çok yazarımızın güzelim öykülerini. Jüri Özel ödülü alacak olan sevgili Zehra Ünüvar da geliyor. Aydın kenti deyince Zehra Hanım'ın o gülen, huzurlu yüzü gelir her zaman usuma. Biraz da bir zamanlar Manisa'da yaşamış olan büyük teyzeme benzettiğimden kendisini çok severim.


İşte burada açıklıyorum. Bazen insanlar hakkında öylesi güzel duyguları taşırız ama karşımızdaki kişi bunu hiç bilmez, bilemez. Aslında söylemeliyiz, yaşam öylesi kısa ki. Zehra Hanımı'ın eski Aydın ya da İzmir insanını yerel deyimleri ve lehçeleri ile canlandırdığı güzel öykülerini çok severim. İzlemeye gelenler arasında Mavisel Yener'i, İnci Gürbüzatik'i, Hidayet Karakuş'u da görmek, heyecanım yükseliyor. Bir yandan da konuşma yapacağımız üzerinde adlarımız yazılı olan uzun masaya takılıyor gözüm. Oraya oturduktan sonra olayı kayıt etmem olanaksız da fotoğraf çeksem ayıp olur mu? Organizasyonda görevli olan bir genç kızımızdan rica ediyorum. O ödül töreni boyunca çekimleri yapıyor. Ben de masada otururken fotoğraf çekmeye çalışıyorum. Çözümlemeleri yaptıktan sonra değerli yazarlarımızın, eğitimcilerimizin o anlamlı konuşmaları buradan paylaşacağım. Özellikle 65.ci sanat yılını ve Mevlüt Kaplan Ödüllerinin 15. yılını kutlayan, değerli eğitimci yazar MEVLÜT KAPLAN'ın önemli konuşmasını sunmak isterim burada.


Birincilik ödülünü Sultan Su ESEN "Aslı'nın Dürbünü" adlı eseriyle ve ikincilik ödülü Dündar AYDOĞDU, "Babamın Islığı" adlı eseri, üçüncülük ödülünü de Hatice Emel DİNSEVENMine Öykü Yazıyor” adlı dosyayla alırken, yılların değerli edebiyatçısı büyüğümüz sevgili Zehra ÜNÜVAR da "Sihirli Sözcükler" adlı yapıtıyla Jüri Özel Ödülü ve Lütfi GÜLŞEN de "Hep Özledim O Kokunu Anne" adlı eseriyle mansiyonla ödüllendirildiler.


Üçüncülük ödülünü aldıktan sonraki kısa konuşmamda, Mevlüt Kaplan Edebiyat Ödülleri'nin pek çok kimse için çoban ateşlerini yakan bir aydınlık olduğunu vurgulayarak katılımcılarımızın 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutladım. Daha başka söyleyeceklerim de vardı ve özellikle daha sonra salondan soru soran genç kızımızın sorusuna yanıt vermek isterdim ama olanak olmadı. Belki de o soruyu tam olarak çözümledikten sonra buradan yanıt bir makale yayımlayabilirim.


Değerli yazarlarımızı özellikle Mevlüt Kaplan'ı, Dündar Aydoğdu ve Lütfi Gülşen'i tanımak da unutamayacağım kazanımlardan oldu. Bu yazarlarımızın söylemlerinden çok etkilendim.


Heyecan, buruk mutluluklar,sevinç, hüzün. O gün, 23 Nisan 'da İzmir'de hissettiklerim bu duyguların karışımıydı işte. Burada bu törende, şimdilerde aramızda olmayan MB'den bir arkadaşımın da yanımda bulunmasını nasıl isterdim bir bilseniz. Olmadı, olamadı...Kendisi Bu Dünyadan Sen de Geçtin adlı öykü kitabını ( İLYA yayınları 2009) dostalarına ve dünyaya yadigâr bırakarak aramızdan ayrıldı. Sevgili Nergiz Suzan Şanlıalp ışıklar içinde yatsın.

Hüznümü içten içe yaşarken, beni derinden etkileyen; ödüller verildikten sonra tebrik edenler arasında, hasta yatağından kalkarak gelen bir dost, yazar gazeteci Turgut Erbek oldu. Kendisinin o günkü mutluluğumuza yürekten katılması çok duygusal bir olaydı. Turgut Erbek de çocuk yazınında çok önemli bir kalem ve dilerim mücadelesinde başarılı olur , hastalığı yener. İş Bankası Büyük Ödülünü almış önemli çocuk kitaplarının yazarı. Kitaplarından edinmek isteyen okurların aşağıdaki linke mutlaka uğramalarını önereceğim.


Sonra toplantı bitti. Herkes dağıldı. Ben Özgür Eğitim Yayınları standına inip biraz daha Mevlüt Kaplan ailesiyle ve yayınevi çalışanlarıyla söyleştim. O denli yorgundum ki fazla dolaşamadım.Yine de tanımaktan mutluluk duyduğum değerli insanlarla tanışmıştım. Gözlerim tören olup bittikten çok sonra, Milliyet Bloglarda yazan bazı arkadaşları aramadı desem yalan olacak... Yola çıkarken telefon değiştirdiğim için MB yazarlarının numaraları da karta değil eski telefona kayıtlı kaldığı için kimselere ulaşma şansım da yoktu.

Dışarda hava alırken cıvıl cıvıl çocuklar. Sevgili çocuklarla konuşuyorum, hangi kitapları almışlar diye. Yanıtları çok ilginçti. Arkadaşımla ve kardeşimle iyi geçinmeyi öğrettiği için yani ders verdiği için şu kitaba bayılıyorum, diyen çocuklar vardı. Vampirli kitap var mı diye standları dolanan çocuklara da rastladım. Burada bu noktada çocuk kitapları didaktik olmamalıdırı savunarak onları vampirli dünyaların korkuntuculuğuna iten yayıncılık anlayışının, nelere neden olabileceğini de sorgulamak gerekiyor. Çocuğu bazı korkunç kahramanlar içeren kitapları okuyan bir annenin çektiklerini de kendi ağzından dinlemek hayret vericiydi. Nasıl engel olmaya çalışmış bu hevese ve çocuğu düşeceği ruhsal sarsıntışlardan kurtarmaya nasıl çabalamış. Tüm gördüklerim, dinlediklerim bir kazanım oldu bana. Aliağa'dan Torbalı'dan gelenler de vardı.


Güneşin kuvveti azalmış, serin esinti ürpertmeye başlamıştı. Fuar kapısında İstanbul'dan tanıdığım santuru çok iyi çalan Atilla ve arkadaşlarını güzel ezgileri imbatlara karışıyordu, çok uzaklardan, geçmişten bir yerlerden gelerek yüreğimi burkan sözcüklere dönüşen...


ezgiumut 4 Mayıs 2010


http://www.turguterbek.tr.gg/









 
Toplam blog
: 566
: 1338
Kayıt tarihi
: 11.07.06
 
 

Edebiyatla ilgileniyorum. Ayrıca amatörce belgesel film çalışmaları yapıyorum ve kültürel etkinlikle..