Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Nisan '14

 
Kategori
Biyoloji
 

16 Nisan Dünya Biyologlar Günü ve bilim adamı olma hayali kuran çocuklarımıza ithafen

Geçenlerde, sosyal medya üzerinde oynanan bir oyunda komşum olan arkadaşım Semih Bey, kitabımı imzalı olarak elimden almak için Ankara’dan Konya’ya gelerek bu ince davranışıyla beni onurlandırdı... İnternette tanıştığım en efendi arkadaşlarımdan biridir kendisi; aydın, ileri görüşlü, nezih ve bir o kadar da saygındır. Hayata ve insanlara bakış açısı ile ayrı bir değere sahiptir benim gözümde. Dört, beş yıl önce oynadığımız oyun gereği komşu olup yardımlaşmıştık. Her ne kadar günümüzde komşuluk ve yardımlaşma geleneğimizde çöküş olsa da sanal ortamda yeniden eski komşuluk lezzetini yaşamayı yakalamış keyifli komşuculuklar oynamıştık. E, malum artık her şey sanal ortamda değer kazanıyor. Gerçek hayat ne yazık ki insanların maskeleriyle birlikte sanala taşındı. Semih Bey sanal ortamda da maskesiz gezinen çok ender kişilerdendir. Bizi aynı ortak noktada buluşturan şey sanırım maskesiz oluşumuzdur. Neyse, Semih Bey’le hoşbeş sohbet ettik, kahve içtik, kitabımın hakkında konuştuk, falan filan derken konu çocuklarımıza geldi. Hayatımızın anlamını ifade eden, bizlere yaşama sevinci veren çocuklarımızdan bahsetmeye başladık. Aa, demez mi: “Benim oğlan biyoloji okuyor…” Şaşkınlıkla: ”Ne diyorsunuz Semih Bey? Vah, vah, vaaah!” deyiverdim elimde olmadan. Ani tepkime anlam veremeyerek suratıma baktı “ne demek bu şimdi” der gibilerinden soru yüklü yüz ifadesiyle. Ben de kendi tepkime şaşırmıştım ya neyse işte açıklama gereği duyarak: “Benim kızım da biyoloji mezunu. On senedir biyolog olarak çalışmaya çalışıyor” dedim. “Çalışmaya çalışıyor?” sözlerimi tekrarlayarak kahkaha attı. “Gülmeyin! Ciddi söylüyorum, çalışmaya çalışıyor. Bu meslek ülkemizde en zor iş bulan dallardan biri. Oğlunuz keşke başka bölüm…” seçseydi diyecektim ki, sözler ağzımda kaldı: “Vallahi, Zeynep Hanım, kendisi özellikle biyolojiyi istedi. Yani İdealist. Biyoloji okuyacağım ben dedi, istedi, çalıştı, kazandı. Ne diyebilirim ki?” Çok haklıydı elbette Semih Bey, aynı durumu kızımda ben de yaşanmıştım. Benim de kızım, isteyerek o bölümü tercih etmişti. “Oradan mezun olunca ne olacaksın?” diye sorduğumda bana gururla, gözleri idealist ışıklar saçarak verdiği cevabı bugünkü gibi hatırlıyorum: “Hiçbir şey olmazsam da bilim adamı olacağım anne! Yetmez mi?” demişti. Bilim adamı! Çok afili bir tanım; kulağa çok güzel geliyor. Semih Bey’le, bizim bilim adamı olma sevdalısı çocuklarımızı konuştuk. Geleceklerinden kaygılı, endişelerimizi sıralayarak ve ülkemizdeki biyologların akıbeti üzerine havada kalan temenni dolu sohbetimiz koyulaştı.

Avrupa ülkeleri, Amerika ve Japonya gibi ileri teknolojiye sahip, gelişmiş ülkelerde çok önem verilen bilim dallarından biri olan biyoloji, ülkemizde bırakın önem arz etmeyi, ne olduğuna dair yeterli şekilde tanıtılmamakta ve tanınmamaktadır. Biyoloji nedir; biyolog nedir ve ne işe yarar diye sorulacak olsa; bölüm mezunlarının dışında kalan hiç kimse yeterli bir ön bilgiye sahip değil. Ancak Tıp, Eczacılık, Ziraat, Veterinerlik ve Fen fakültesi kökenlilerin konuyla ilgili fikirleri olmasına rağmen onlar da garip bir şekilde bu meslek gurubunu ve bilim dalını görmezden gelerek yok saymaktadırlar. Oysa biyoloji, yukarıda saydığımız tüm alanların doğduğu ana bilim dalıdır. Özellikle son yıllarda Tıp alanındaki genetiksel faktörlerin, hastalıklar üzerine etkisi ve tedavisi araştırmalarının geçmişi Mendel yasasına bağlı olarak biyolojinin temel konusudur. Canlılarda DNA ve kalıtsallık, hücresel incelemeler biyolojinin alanını kapsamakla birlikte ekosistemde hücre, bakteri, mikrop, parazit vesaire canlıların değişimi, gelişimi, direnci gene biyolojinin ana konusudur. Biyoloji tüm canlı sistemlerini incelerken Tıp sadece insanları konu alır. Ona keza veterinerlik hayvanları konu alırken ziraat de bitkileri konu alır. Fakat bunların ana kaynağı biyoloji yani canlı bilimi olduğu halde bu bilim dalını ve bu bölümden mezun olanları yok saymak nedendir bilinmez! Mesleki çekişmeler daha öğrencilik yıllarında yaşanır. Biyolojinin içinden doğan Tıp, insanı ve insan sağlığını konu ederken, hastalık teşhis ve tedavilerinde de biyolojiye ihtiyacı vardır. Fakat bu durumu kabullenmekte güçlük çekerler. Tıpçılar: “Ben teşhis koyar tedavi ederim” derken biyoloji öğrencileri de: “Ben araştırma, inceleme, test ve tahlil yapmazsam sen nasıl teşhis koyar tedavi edersin?” derler. Tartışmalar her zaman ortada sonuçsuz kalır. Çünkü her iki taraf da kendi adına haklıdır. Fakat bilim adına göz ardı edilemeyecek olumlu yanları da vardır bu tartışmaların ki; insan sağlığı konusunda üretkenliği tetikler. Çekişmeler, tartışmalar, hırs, ispatlamaya ve araştırmaya yönlendirip ufku açar.

Biyoloji ana bilim dalından çıkan mesleklerin kabul görülüp biyolojinin ve biyologların üvey bilim muamelesine tabi tutulmasının başlıca nedeni ülkemizdeki sistemin yanlış işleyişidir. Yasal düzenlemeler, tamim ve tüzüklerle biyologları nereye yerleştireceğine karar verememiş bir düzen söz konusu oldukça bu bilim dalı hiçbir zaman hak ettiği yere sahip olamayacaktır. Buradaki kararsızlıklar bilimsel gelişmelerin yolunu tıkadığı gibi teşhis, tedavi, ilaç, eko sistem, ziraat konularında ve özellikle günümüzde dünyanın gen teknolojisine giderek ağırlık verdiği konularda ülkemizi dışa bağımlı hale getirmektedir. Bunun yanı sıra bu meslek gurubu devlet kurumlarında da bir türlü yer bulamamaktadır. Dört yıllık fakülte mezunu olmalarına rağmen hastanelerde iki yıllık teknisyenlerle aynı kategoriye ve hatta onlardan da aşağı bir yere konmaktadırlar. Bizim çocuklar bilim adamı oldular ve olacaklar ama iki yıllık teknisyenlerin altında çalışacaklar maalesef. Teknisyen ve sağlık lisesi mezunlarının altında çalışan bilim adamlarını öngören trajikomik bir uygulamaya dünyanın başka hiçbir ülkesinde rastlanamaz herhalde… Ve artık sağlık bakanlığı biyolog kadrosu açmama kararıyla da bu bilim dalına karşı tutumunu ortaya koymaktadır. Tüm mesleklerin, mesleki odaları olmasına karşın meslek odası açılamayan, türlü engellemelerle yıllardır karşı karşıya kalan tek meslek gurubu da biyologlardır. Bu durum karşısında bizler, ana-baba olarak üniversitelerde neden bu bilim dalının eğitiminin yapıldığını sorguluyoruz elbette. Madem bu meslek ve bilim dalı ülkemizde önemsiz görülüyor ve gerekli iş alanları sağlanamıyor, o halde kapatsınlar bu bölümleri de çocuklarımız hiç değilse biz bilim adamı olacağız diye boş hayallere kapılmasınlar ve boşu boşuna da emek harcamasınlar. E tabi bizler yani aileler olarak da boş hayallere eğitim masrafı yapmaktan kurtulalım bi zahmet yani…

Karşımdaki babanın halini o kadar iyi anlıyordum ki; aynı endişeler ve aynı kaygılı belirsizlikler ortak konumuzdu ama elden bir şey de gelmezdi. Bizim evlatlarımız, diğer öğrencilerden farklı olarak bu bölümü isteyerek, severek tercih etmişlerdi. Her ikimizin de ebeveyn olarak sevinebileceğimiz, onur duyacağımız şey evlatlarımızın ideallerindeki mesleğe adım atabilmiş olmalarıydı. Bundan başka biyoloji konusunda mutlu olabileceğimiz hiçbir ölçüt yoktu ama olsundu, evlatlarımız idealistti ve bizlerin idealist çocukları olması da ayrı bir onur kaynağı fikriyle birbirimizi avuttuk neticede… İdealist ama işsiz ya da zorla çalışmaya çalışacak olan çocuklarımızın geleceği için iyi dileklerde bulunarak biraz kaygılı, biraz hüzünlü, biraz kederli vedalaştık…    

 
Toplam blog
: 19
: 268
Kayıt tarihi
: 31.03.14
 
 

1961 İstanbul Doğumlu. Üç çocuk annesi. Yazar. Yayınlanmış kitapları: POSTACI, Herdem Kitap A..