Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Şubat '07

 
Kategori
Basın Yayın / Medya
 

16 Şubat Cuma

16 Şubat Cuma
 

Eyüp'ün sultanı (Akşam)
Ahmet Bey'in bir ilçesi var (Milliyet)

İstanbul’un doğal güzelliklerinden birine sahip olan Piyerloti kahvesi, Haliç manzarasıyla keyifli bir zaman geçirmek isteyenlerin tercih ettiği çay, kahve, meşrubat ve nargile içilebilen bir dinlenme yeridir. Mezarlıkların arasından gidilen dik yokuş bir yolu vardır. Son zamanlarda teleferikle de çıkılabilmektedir.

Geçtiğimiz günlerde Piyerloti adının Eyüp Belediyesi’nin teklifiyle Eyüp Sultan Tepesi olarak değiştirilmek istendiği haberi gündeme gelince, herkes Eyüp Belediyesi ve Belediye başkanının kusurlarını aramaya başladı. Bu arada bir taraftan teklifin Büyükşehir tarafından kabul edilmediği, bir taraftan da zaten böyle bir şeyin olmadığı, teleferik durağına bu ismin verilmesinin sözkonusu olduğu gibi açıklamalar yapıldı.

Hangi bilginin doğru olduğu konusunda herkesin tereddütleri var. Belli ki bilgi kirliliği hayatımıza her taraftan girmiş. Bana göre burada asıl dikkat çeken şey, bazı sokak ve cadde adlarının bilinçsizce değiştirilmesi. İki gazete de bu konuda Eyüp sokaklarının “genç”leşmesine dikkat çekmişler.

Sayın belediye başkanı, bazı yerlere kendi adını verdiği gibi bazı cadde ve sokak adlarını değiştirmiş, bazılarına da isminden esinlenerek gençle başlayıp gençle biten bazı isimler vermiştir. Bu iş keyfi olarak yapılınca, daha sonra gelen de bu dönemde verilen isimleri kaldırır veya değiştirir değil mi? Oysa devlette devamlılık esastır. Vatana ve memlekete ihanet gibi bir suç işlemedikçe, bir ismin verildiği yerden geri alınması düşünülemez. Böyle bir kişinin ismi de zaten bir yere konmaz.

Benim kanaatim, her şeyden önce yaşayan insanların adı, cadde ve sokak gibi yerlere verilmemelidir. Parasını cebinden ödeyenlerin dışında, hastane, kütüphane, kültür merkezi gibi yerlere de mevcut idarecilerin adı konmamalıdır. Eğer bu kurala uyulursa, sonradan bazı adları kaldırmak veya değiştirmek gibi bir yola başvurmaya da gerek kalmaz.

ŞEMDİNLİ SAVCISINA DAVA KUŞATMASI (BirGün)

11 Kasım 2005 tarihinde, Şemdinli’de Seferi Yılmaz’a ait Umut kitabevi bombalandı. Olayla ilgili iddianameyi hazırlayan savcı Ferhat Sarıkaya, önce meslekten ihraç edildi, sonra da adı geçen askerler tarafından mahkemeye verildi.

Davalardan biri sonuçlandı ve Sarıkaya 5.000 lira tazminata mahkûm oldu. Diğer devam eden davaların da bu şekilde sonuçlanması halinde, işsiz kalan eski savcı, altından kalkamayacağı bir tazminat yüküyle karşı karşıya kalacak.

PKK’NIN CANLI KALKAN OYUNU (Bugün)

Savaş taktikle kazanılır derler ya, PKK da Türk ordusunun olası bir sınırötesi operasyonuna karşı, yeni bir oyun hazırlıyor. Terör kamplarının bulunduğu yerlere derme çatma binalar inşa ederek, sanal köy veya mezralar oluşturup buralara sivilleri yerleştirme ve bir operasyon durumunda, Türk ordusunun sivil insanları öldürdüğü yaygarasını koparacak. Hatta bu arada kendisinin böyle olaylar yaratıp, suçu Türkiye’nin üzerine atmaya çalışmasından bile korkuluyor.

ANKARA’DA KÜRT ÇATLAĞI (Cumhuriyet)

Dünkü Hürriyet gazetesinin manşetinde Başbakan Erdoğan’ın, barış ve huzur getirecekse, Kuzey Irak'taki bölgesel Kürt hükümetiyle ilişkileri geliştirecek adımlar neden atılmasın, diyerek Iraklı Kürtler’e sıcak mesaj verdiğini iletmiştim.

Hükümet bir anlamda, Irak’la çözemediği problemlerini çözmek için, doğrudan bölgedeki Kürt yönetimiyle ilişki kurmayı amaçlıyor. Ancak bu düşünceye TSK ve cumhurbaşkanı karşı çıkıyor.

Erdoğan’ın açıklamalarına muhalefet de tepki gösterdi. CHP’li Öymen başbakanın yabancı ülkelerden gelen telkinlere yönelik konuştuğunu belirtirken, DYP’li Kandemir, hükümet kimi muhatap alacağını şaşırdı, dedi. ANAP Genel Başkanı Erkan Mumcu ise bunu bir taviz olarak niteledi.

ERMENİ LOBİSİ HÜSRANA UĞRAYACAK (Gözcü)

Amerika Birleşik Devletleri’ni ziyaret eden Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, ABD başkan yardımcısı Cheney ile yaptığı görüşmelerin ardından, sözde Ermeni soykırımı tasarısının Kongre’de kabul edilmemesi için Amerikan yönetiminin çok kararlı olduğunu söyledi.

Böyle bir sonucun Ermeni lobisinin hüsranı anlamına geleceğine işaret eden Büyükanıt paşa, PKK terörüyle mücadelenin ve soykırım tasarısının reddedilmesinin Amerika’nın da çıkarına olduğunu savundu.

HALKA RAĞMEN (Güneş)

Türk teleizyonları için hazırlanan dizilerden üzerinde en çok konuşulanı, Kurtlar vadisi oldu. Aslında seyredenlere pek bir şey kazandırmayan, hatta boşuboşuna vaktini çalan gereksiz dizilerin yanında, biraz ciddi bir teması olan Kurtlar vadisinin ilgi görmesini normal karşılamak gerekirdi.

Ancak ekranlarda insanlara ders vermek için, bunları yapmayın anlamında yapılan skeçleri bile, gerçek hayatta uygulamaya kalkan bir yapıya sahip olduğumuz için, Kurtlar vadisi de, bu anlamda olumsuz etkiler yapmaya başladı.

Yapımcı firma dizinin adına “terör” ekleyerek, daha dikkat çekici bir hale getirdi ve bu diziyle ülkemizde yaşanan terör olaylarının tahlilini yapmayı denedi. İlk bölümü büyük bir ilgiyle reyting rekorları kırılarak izlenen dizinin mesajı, yanlış anlamalara müsait olduğu için bir kesim diziye karşı tepki gösterdi.

Vatandaşların şikâyetleri gözönüne alınarak dün gece ikinci bölümün yayınlanması beklenirken dizi yayından kaldırıldı. Tartışmaların sürdüğü saatlerde çeşitli gazetelerde ve internet sitelerinde, dizi yayından kaldırılsın mı, kaldırılmasın mı, şeklinde anketler yapıldı.

İşin tuhafı bu anketlerde büyük bir çoğunluk “kaldırılmasın” oyu kullandı. İşte bu durum Güneş gazetesinde manşet olarak yerini almış bulunuyor.

Uygulamanın bir “sansür” niteliği taşımasından ben de rahatsızlık duydum. Fakat gerginlik yaratacak her türlü eylemden de uzak durulmasında fayda olduğunu düşünüyorum.

HEPSİ AŞKIMIN AKRABASIYDI (Hürriyet)

Bir fuhuş çetesine adı karıştığı için açığa alınan hakimin açıklamaları bugünkü Hürriyet gazetesinin manşetini oluşturmuş. Eski hakim âşık olduğa kadına inanmanın ve güvenmenin cezasını çektiğini, akrabası olarak tanıttığı diğer kadınlara karşı bu yüzden yakınlık gösterdiğini anlatırken, biraz kandırılmış, biraz pişman gibiydi.

Hani hep söyleriz ya, aaah aşk, sen nelere kaadirsin diye. İnsan hakim de olsa, kadınların tuzağına düşmekten kurtulamayabiliyor demek ki…

KALBİ KIRILDI (Posta)

Şanssızlık insanın yakasına yapıştı mı bazan ömür boyu, bazan aile boyu sürer gider. Posta gazetesinin manşetinde yer alan haberde bugün böyle bir ailenin öyküsü var.

İki buçuk yıl önce 19 yaşındaki oğluna kalp yetmezliği teşhisi konan baba, bir yıl boyunca organ bekledi, ama bulunamayınca oğlunu kaybetti. Şimdi de aynı hastalık 17 yaşındaki kızında görüldü.

Kızının tedavisi için eşini ve çocuklarını Adana’da bırakıp Ankara’ya taşınan, burada beklediğini bulamayınca İzmir’e göç eden baba, sonunda kızı için beklediği müjdeli haberi aldı. Kızına nakledilebilecek uygun bir kalp bulunmuştu.

Aile sevinç içinde yeni bir hayata başlamanın hesaplarını yaparken, doktorlar ameliyat sırasında kalbi son bir kontrolden geçirdiler ve damar sertliği başlangıcı tespit ettiler. Bu durumda kısa bir süre sonra yeni problemler ortaya çıkacağı için genç kızın kalbi değiştirilmeden göğüs kafesi kapatıldı.

Bir an önce iyileşip nişanlısıyla mutlu bir yuva kurma hayalleri olan genç kız uyandığında acı haberi almış ve umutlarını, yeni bir organ bağışına bırakmıştı.

16 BİN 649 BİNA YIKILDI, 17 BİN 510 KİŞİ ÖLDÜ. 2200 DAVA AÇILDI. SADECE KIRK KİŞİ SUÇLU BLUNDU. KALAN DAVALAR DA BU AKŞAM ZAMANAŞIMINDAN DÜŞÜYOR (Radikal)

15 Şubat Perşembe günkü Zaman gazetesinin manşetinde, Yargıtayda zaman aşımından bakılamayan davaların düştüğü, 70 bin adi suçun ve buna bağlı yaklaşık 100 bin suçlunun da bu şekilde cezalarını çekmekten kurtulduğu haberini sizlere iletmiştim.

Bugünkü Radikal gazetesi, bunların içinden birini seçerek olayın vahametini gözler önüne serecek şekilde manşetten vermiş. Söylenecek başka ne var ki…

KIZ YURDUNDA NE İŞİN VAR? (Sabah)

Bahçelievler kız yurduna gece yarısı baskını düzenleyerek 33 öğrencinin yerinde olmadığını gördüm diyen ve bu girişimiyle devlet bakanı Nimet Çubukçu’yla aralarında bir gerginlik yaşanan Akparti Balıesir Milletvekili Turan Çömez’le başbakan arasında geçen bir diyalogu, Sabah gazetesi bugünkü manşetine taşımış.

Başbakan kendisine bir erkek olarak o saatte kız yurdunda ne işin var diye sorunca Çömez bu soruya, fuhuş çetelerinin kızları bu saatlerde yurttan aldıkları iddialarını belgelemek için orada olduğunu söyledi.

BOMBALAR ORTADA KALDI (Star)

Danıştay baskını öncesi Cumhuriyet gazetesine yönelik yapılan bombalama eylemleriyle ilgili Ankara 11. Ağır Cezadaki duruşmada bombaları temin ettiği iddiasıyla tutuklu yargılanan sanığın avukatı, soruşturmanın derinleştirilmesini istedi.

Danıştay avukatı da bu öneriyi desteklemesine rağmen, mahkeme böyle bir araştırmaya gerek olmadığına karar verdi. MKE yapımı el bombalarının 1978 ve 1985 yıllarında Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na verildiği ortaya çıkmıştı.

BU NE VALİ BEY? (Takvim)

Üstünde il özel idaresi logosu bulunan ve İstanbul valisinin resmi ve imzası da yer alan Akparti bülteni şaşkınlık yarattı. Henüz kimin tarafından nasıl hazırlandığı belirlenemeyen ve bir siyasi partinin propagandasını yapan bültende bir valinin resminin ve imzasının bulunmasının ne anlama geldiği, Takvim gazetesi tarafından bir soru halinde manşete taşınmış.

İçinde Büyükçekmeceli AKP üyelerinin reklamları da bulunan bültenin, valinin bilgisi dışında hazırlanmış olduğu ileri sürüldü.

ANKARA BARIŞA KÖPRÜ OLMALI (Türkiye)

İsrail başbakanı Olmert’le başbakan Erdoğanın gündeme damgasını vuran görüşmeleri çeşitli açılardan bütün gazetelerde yer almasına rağmen, onu manşete taşıyan üç gazete oldu. Türkiye olumlu açıdan görüşmeyi ele alarak haberi şu şekilde yansıttı.

Olmert, biz barış istiyoruz, Türkiye bölgede büyük ve merkezi bir güç, onurlu bir müslüman ülke olan Türkiye’nin, İsrail’in ilişkisi bulunmayan ülkelerle ilişki kurmasında bize destek olmasını istiyoruz, derken Başbakan Erdoğan, kalıcı bir barış için Türkiye’nin üzerine düşeni yapmaya hazır olduğunu söyledi.

HAVA DEĞİŞTİ (Vatan)

Vatan gazetesinde ise Olmert’in ziyaretinde olumsuz geçen bir konu manşete taşınmıştı. İsrail başbakanı Erdoğan’la görüşmeden önce, soykırım tasarısına karşı ABD’deki güçlü Yahudi lobisini devreye sokabileceğinin sinyalini vermişti. Söz konusu ülke ABD olunca, bu sorunun çözüleceğinden eminim, demişti.

Ancak görüşmelerden sonra farklı şekilde konuştu. Türkiye tanımasa da Kudüs’ün İsrail’in başkenti olduğunu sözlerinin arasında zikrederek, Ermeni tasarısı için eminim ABD kongresi doğru kararı verecektir diyerek durumu geçiştirdi.

FOTOĞRAF YETMEZ YERİNDE GÖRELİM (Yeni Şafak)

Mescid-i Aksa meselesinde başbakanın ısrarı, Olmert’i biraz tedirgin etti. Erdoğan Olmert’in Mescid-i Aksa konusundaki açıklamalarından tatmin olmadığını, fotoğrafların yeterli bilgiyi vermediğini, teknik bir heyet gönderip durumu yerinde inceledikten sonra bu konuda bir karar verebileceğini söyleyince, Olmert bu heyeti memnunlukla karşılayacaklarını söyledi.

Ancak Ermeni tasarısı meselesiyle ilgili açıklamasında aba altından sopa göstermesi, bu konudan rahatsızlık duyduğunu da açıkça ortaya koyuyordu.

SÜTÜ BOZUK TEKLİF (Vakit)

Birinci dünya savaşından sonra ülkemizin itilaf devletleri tarafından işgal edilmesi sırasında, Maraş’a giren Fransızlar’a karşı direnişi başlatan Sütçü İmam, şehrin tarihinde önemli bir yere sahip oldu. 1999 yılında Kahramanmaraş’ta kurulan Üniversiteye onun adı verildi.

Sütçü ve imam kelimelerinin günümüzde akademik bir kuruma ad olması yadırganmış olmalı ki, üniversitenin adının değiştirilmesi telaffuz edilmeye başlanmış.

Vakit gazetesi bunu Kurtuluş Savaşı’mızın anısına saygısızlık olarak gördüğü için böyle bir manşetle çıkmış bugün okuyucularının karşısına…

Bu konuda yetkililer en doğru sonuca varıp kararı vereceklerdir umarım.

ÖRGÜTE AKIŞ DURDU SIRA TASFİYEDE (Yeni Asya)

Yeni Asya gazetesi bugünkü manşetini Doğru Yol Partisi genel başkanı Mehmet Ağar’a ayırmış. Ağar PKK konusunda, terör örgütüne yeni katılımların önlenmesinden sonra, tasfiyesinin daha kolay olacağına dikkat çekerek, biz siyasette ölüm teklif etmiyoruz, herkes için birlikte onurlu bir hayat teklif ediyoruz dedi.

Herkesin bir sorumluluğu olduğunu ve bunu yerine getirmesi gerektiğini belirten Ağar, genç hayatları genç yaşta yok etmenin hiçbir karşılığı kalmamıştır. Türkiye bu meseleyi tümüyle kendi iradesiyle ortadan kaldıracak güçtedir, diyerek provokasyonlara dikkat edilmesini istedi.

ABDÜLAZİZ’İN KANLI GÖMLEĞİ (Zaman)

Sultan Abdülazizi’in kanlı giysilerinin ortaya çıkmasıyla, şimdiye kadar bileklerini keserek intihar ettiği söylenen padişahın öldürüldüğü iddiaları tekrar gündeme geldi. Bir kısım tarihçilerin bu iddiasını doğrularcasına hâlâ kanlı olarak muhafaza edilmiş bu giysileri, iddianın bir isbatı olarak Zaman gazetesi manşete taşıdı.

Tarihte bu tür vakaların doğruluğunu veya yanlışlığını tesbit etmek oldukça zor. Ancak bildiğimiz pek çok hikâyenin farklı versiyonlarının da olması bence çok doğal.

Yarın yeniden buluşabilmek umuduyla...

 
Toplam blog
: 859
: 979
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, ekonomik..