Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

aygoz Özlem Eryoldaş

http://blog.milliyet.com.tr/aygoz1

17 Ağustos '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

17 Ağustos gecesi oradaydım ..

17 Ağustos gecesi oradaydım ..
 

Bugün bu konuda yazmak istememiştim. Ama sonra düşündüm ve yazmaya karar verdim.

Ne düşündüğüme gelince; acıların yaşandığı o an'ı unutabilmek yazmamaklamı mümkün olacak.

01-17 Ağustos 1999 günleri arasında Gölcük'de görev yapan subay arkadaşım ve eşinin yanındaydım.
İstanbul'a mesafesi çok kısa olduğu için tatil olarak gitmiştim. Arada da işime dönüyordum. Yanımda da köpeğim Ponti tabii.

15 Ağustos günü bir arkadaşımın nikahı vardı. Ona gitmek için İstanbul'a dönerken Pontiyide götürdüm yanımda.
hava çok sıcak olduğundan bu kez onu Gölcüğe geri götürmeyecektim. Evde bırakacaktım. Bir arkadaşım da mamasını verecekti.

Neyse, ben nikahtan sonra döndüm Gölcü'ğe. Hava çok sıcaktı. Ağustos sıcağı dışında bir şey var gibiydi. Ama tabii anlaşılması güç olan. Sahilde oluyorduk hep. Gece lojmana dönüyorduk. Ece hamileydi yedi aylık. Sıcaktan uyuyamıyordu o'da. Eşi Serkan hamak kurmuştu bahçeye. Serinde uyuyabilmesi için eşinin. Yanında nöbet bekliyordu.

17 ağustos sabahı " ben dönmeliyim .Ponti ben olmadan yemek yemez" demeye başladım. Kızdılar bana;" götürme dedik sana" diye. Ama hava çok sıcaktı ve Pontiye dokunuyordu . Akşam yemek yedik mis kokulu bahçede. Serkan'ın gece nöbeti vardı askeriyede. Lojman yakın olduğu için arada gelip bakacaktı eve gittim mi kaldım mı diye !

Ama ben inatla dönmek istedim. Gece 00:00 otobüsüne karar verdik sonunda. Çay içtik terminalde. İçimden bir ses "gitme" derken bir sesde " kalma " diyordu. Cıvıl cıvıldı Gölcük geceyarısında. İnsanlar sıcaktan evde oturmayı yeğlemiyorlardı. Sabahın erken saatlerine kadar sahilde geziyorlardı.

Serkan ve Ece üç yıllık evlilerdi ozaman. Çocukları olmuyor diye tedaviye başlamışlardı. Ve Ece hamile kaldığında telefon etmiş çığlık çığlığa haber vermişti. Ağlamıştık karşılıklı sevinçten.

Otobüsüm kalkarken el salladık birbirimize. Ağlıyordu Ece. Serkan'da gözlerini kaçırıyordu bana kızgın bir şekilde.

Yol almaya başladık. Bir yolcunun cep telefonu çaldı aniden. Şöför kızarken,adamcağız " nasıl olur hemen geri dönüyorum" diyordu. Adamın annesi kalp krizi geçirmiş. Torunu arayıp haber vermişti. Otobüs şöföründen rica etti ve terminale geri döndük. Oradaki çay bahçesinde Serkan ile Ece'yi gördüm. Oturuyorlardı. Arkası dönüktü Serkan'ın. Ece gördü beni otobüste cama yapışmış şekilde. Aniden kalktı. Ama bizim otobüste kalktı. El salladık yine ..Öpücükler yollayarak.

Harem' geldiğimizde taksiyle eve çıkarken cebimi açtım. Mesaj: " gitmeni hiç istemiyorduk. İçimde inanılmaz bir sıkıntı var. Sancım var belli belirsiz. Seni çok seviyoruz Ece-Serkan"

Mesajı okuduktan sonra benimde içime anlatılamaz bir sıkıntı düştü. Eve girdim.Ponti mamasını yemişti !
Hafif sitem ettim ona. " ben sen yemek yemezsin diye taa nerelerden geliyorum " dedim. Kuyruğunu salladı..Özlem giderdik.

Yorgundum. Yatağa uzandığımda saat 02:45 gibiydi. Hemen uyuyakalmışım. Birden yatağın şiddetli şekilde sallandığını hissettim. Ponti yanımda yattığından arada kaşınırken yatağı sallar. " Yaa yeter oğlum kaşınma" diye uyku sersemi sitem ettim. Ponti'nin kaşınması olmadığını anladığımda geç kalmıştım !

Apartmandan gelen sesler ve şiddetli sarsıntı beni kendime getirdi. Pontiyi de alarak çıktım evden. Çıkarken yanıma aldığım cep telefonumdu sadece.

Deprem ! Şiddeti yüksek, İstanbul merkez üssü, yok yok Akçay, yok Yalova vs.. gibi sözler geziniyordu ortalıkta.
Herkez uykunun ve sıcağın verdiği mahmurlukla ordan oraya koşuşturuyordu. Eve sahil çok yakın olduğu için sahile iniyordu herkez. Oranın bir kaç sene önce kayalarla doldurulduğunu düşünemeyerekten !

Elektrikler kesilmişti. Arabaların radyoları açılmıştı. Haber almaya çalışıyorduk. Nerede ne zarar var diye.
Yalova ve Gölcük etrafında hsarın çok olduğu geldi kulağıma. Askeri birlik tamamen yıkılmış dedi birisi. !

Elimde telefon, ulaşamıyorum tabii. Sabah ona kadar devamlı arıyorum ama sonuç yok.
Eve girdik hepimiz. Benim ev giriş katı olduğu için tüm apartman bana gelmeyi uygun görmüştü. Çabuk kaçabilmek için !

Ben aramaları sürdürürken televizyon açıktı. Alt yazı geçiyordu. " Gölcük askeri donanmanın lojmanlarında kaybımız çok " diye. Yaralılar çevre hastahanelere götürülüyorlardı. Görüntüler bir film gibiydi. Bunları anlatmak istemiyorum.

22 ağustosda bir kaç arkadaşımla beraber Gölcüğe gitmeye karar verdik. Göreceklerimizi bilerek. Meydana geldiğimizden itibaren keskin bir koku hepimizi allak bullak etti. CESET KOKUSUYDU bu. Açılan derin çukurlar üzerine kireç dökülerek acele acele gömülmeye çalışılan insanlar !

Askeri lojmanı bulmak mümkün değildi. Bir betonun üzerinde durmuş yol tarifi sorarken, o üzerinde durduğumuz betonun büyük bir site olduğunu öğrendik. !

O kadar çok insan vardı ki.. Böyle acı dolu bir kalabalığı görmek ve elinden bir şey gelememesi mahvediyordu beni. Yanımızda getirdiğimiz yardım malzemelerini bırakmaya çalışırken aklımdan hiç çıkmayan Ece ve Serkan neredeydi acaba ?

Bir hafta oradaydım. Ve hiç bir haber alamıyordum. Bölgeye gidemiyordum ki. Askeri bölge kapatılmış gibiydi. Yoktu ! Sanki haritadan silinmişti.

Helikopterler devamlı yaralı taşıyordu. Serkan ve Ece ile oturduğumuz çay bahçesinin yerinde sadece yığın vardı. Ve denizin ortasında da elektrik direkleri !

Elim boş,kalbim dopdolu İstanbul'a döndüm. Gelecek her türlü habere hazırdım. Birikmiş gazeteleri aldım kapıdan.
Başlıklar simsiyahtı tıpkı yüreklerimiz gibi.
Ölüm ilanları vardı. Okumakla tükenmeyen. " Gölcük donanma komutanlığında görevli askerlerimiz " başsağlığı yazısını okurken boğazım düğümlendi. Serkan ve Ece'de o acı listenin içindeydiler. !

Korktuğum haberi okurken o son gecemiz aklımdaydı. Otobüsün geri dönüşü termianale. Ece'nin aniden kalkışı,bizim otobüsünde kalkışı. Gönderdikleri mesaj !

Evde Pontinin yemek yemeyeceğini düşünerek dönmem beni ölümden mi kurtarmıştı ? Otobüsteki adamın annesinin kalp krizi geçirdiğini öğrenip yeniden terminale dönmemiz ve onları son kez görüşüm. Acaba adamdamı kurtulurken geri dönerek ölmüştü !

Serkan hemen ölmüştü. Ece yaralı çıkartılmıştı. Ama hastahanede hayatını kaybetmişti bebeğiyle birlikte !

Sorgularımı yapmadım hiç. Neden,niçin,nasıl diye. Bende olacakmıydım o listede diye sormadım kendime hiç !

Tek bildiğim bugün aradan geçen zamana karşın hiç küllenmeyen acılara gebe olan 17 Ağustos 1999 tarihi.

Yakın arkadaşlarımla beraber sayısı tarifsiz olan aileleri düşündüm. Her ailede yaşanan ayrı dramlar olduğunu bilerek.

17 Ağustos ! ...2007

 
Toplam blog
: 185
: 1494
Kayıt tarihi
: 10.03.07
 
 

Yazabilmenin özgürlüğüyle... İstanbul'un bir bahar sabahında dünyaya gelmişim. Keşfetmek, anlayabilm..