Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ağustos '07

 
Kategori
Güncel
 

17 Ağustos yaklaştıkça...

17 Ağustos yaklaştıkça...
 

Gün doğmamakta kararlı bu gece, bekliyorum, bekliyorum ama gece inatla geçmişe salıyor beni...

17 Ağustos sabahı tatilden Yalova'ya dönüyorduk. Yolun kapandığı haberi ile Gemlik kavşağında otobüsten indirildik, ne olduğunu anlayamamıştık. Şaşkın, korkmuş, soran gözlerle yolun ortasında kalakalmıştık. Eşi Çınarcık'ta bulunan bir beyefendi Armutlu tarafından Çınarcığa kadar bizi alabileceğini söyledi. Arabada radyodan "Yalova'ya ulaşamıyoruz, lütfen ordan birileri bize ulaşmaya çalışsın" diye devamlı anons yapılıyordu. Çınarcık'a gelene kadar gördüklerimiz bizi dehşete düşürmüştü ama ya sonra göreceklerimiz...

20 kişilik minübüste neredeyse 45 kişi zorla merkeze gelebildik, arka tarafta kaldığımız, inmemize olanak olmadığı için geçerken annemlerin sokağına sadece bakabildim, apartman ayaktaydı. Gözyaşlarıma engel olamıyordum. Kabustamıydım? Ne olur biri uyandırsaydı artık...

Annemle babamı gördüğümde sımsıkı sarılıp, konuşmadan öylece kalakaldık. Kelimeler boğazımızda düğümlenmişti. Etraf; yerle bir olmuş binalar, beton kokusu, duman, boş boş nereye gittiğini bile bilmeden koşturan insanlarla doluydu.

Kendi evim ağır hasar görmüştü, aslında ben binamızı ayakta görmeyi bile düşünmüyordum çünkü hasar en çok o semtteydi. Yeni siteler, yeni kooperatifler, yeni yerleşim bölgesi, yeni, yeni, yeni...

Ailemden kaybımız yoktu ama arkadaşlarım, eşleri, çocukları artık yoktu. Aslında il olarak aileydik, kayıplarımız çoktu.

İlerleyen süreci sanırım tüm Türkiye takip etti.

Bilinmeyense yıllarca yaşadığımız uykusuz, tedirgin, olacaksa çocuklarımız yanımızdayken olsun düşüncelerimizdi.

Senelerce çocuklarımızın başında nöbet tuttuk, oturma odalarımız onların odasıydı, iş çıkışı koşarak evlerimize gelirdik, ne olacaksa birlikteyken olmalıydı ! Sanki elimizdeymiş gibi...

Aciz kalacağını hissetmek o kadar ürkütücü ki...

Hayatın depremden sonra bana oyunları bitmedi, boşanma ve 2-3 sonra annemin kısa sürede ellerimden kayıp gitmesi. Neler oluyordu? Ne zaman bitecekti? Bu ne kadar uzun bir kabustu?

Kendime "Kızım toparlan, ne depremi bekle, ne de karamsarlığını sürdür, hayat devam ediyor, her yokuşun bir inişi var" diye telkinlerde bulunmamla son 1, 5-2 yıldır biraz rahatlamıştım.

Ama tarih yaklaştıkça, göğsümdeki ağırlık artıyor, nefes alamıyorum...

Uzmanlar, depremin psikolojik boyutunun yıllar sonra çıkacağını açıklamıştı.

Haklılardı.

Depremzedelerin çoğu gibi, bazen neyi düşündüğümü hatırlamıyorum, isim hafızam sıfırlandı, kimi anlar beynimin bomboş olduğunu hissediyorum, konsantre olmakta zorlanıyorum, en işlek cadde de kendimi bir anda yolun ortasında buluyorum.

BUNLARI BİZE YAŞATMAYA KİMİN HAKKI VARDI? SÖYLERMİSİNİZ KİMİN?

3-5 cebini doldurmaya çalışan SOYSUZUN MU?

Kabullenemiyorum...

 
Toplam blog
: 44
: 906
Kayıt tarihi
: 27.07.07
 
 

1965 yılında İstanbul'da doğdum, 18 yıldır Yalova'da yaşıyorum. Lise mezunuyum, kamu kuruluşunda mem..