Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Nisan '16

 
Kategori
Etkinlikler / Festivaller
 

17 Nisan Köy Enstitüleri günüydü.

Mahmut Makal'ın Köy Enstitüleri ya da Deli Memedin Türküsü’nü okudum. Köy Enstitüleri gününe yakın bir günde görüştük, birlikte.. Bizim Köyün dehasının Mahmut Makal’ın, selamı var sevenlerine, dostlarına. Naciye Makal ile görüştük. Naciye Hanım Aksu mezunu. Aksu Köy Enstitüsü’nün o havasını, uzak özlemlerini içinde duymuş, bir hayat geçirmiş..

Şimdi tam da o köylerin delikanlılarını, kızlarını yazarken, Vivaldi’yi dinlerken, o yapılarını kurarlarken, bozkırları Anadolu yaylasına çevirdikleri bir Anadolu türküsünde dolaşırken telefonum çaldı. O köy Enstitüsü’nün kızı Aksu’nun, Yerkesiğin kızı Naciye Poyraz Makal’ın sesi geldi, Sanki Sanatoryum caddesinde yürüdüm,  o evine doğru giriyorum, gibi heyecanım. O sesle huzur veren, yükselen duygularım. Öyle ya artık giderek huzur ve değer bulduğumuz ortamları özlüyor iken. Kitap yollayacaklar bana, bunu konuştuk.

“Yer altında bir Anadolu”. Günler, gecelerce kitaplığımda aradım, imzalanmıştı. İç sayfasında el yazısıyla not düşülmüş, Yerkesik vardı. Kitap Mahmut Makal’ın. Şimdi bir tane daha yollayacaklar, teşekkür ediyorum. Ancak bu kez yine iç sayfasına el yazısı , imzası ile not düşülmüş olarak rica ettim.

Deli memedin türküsünde bir çok şey öğrendim. Köy Enstitüleri ile ilgili yaklaşık çıkan yayınları duyduğum anda arşivime alıyorum.  Her yeni kitabın içinde yeni bilgilere rastlamak istiyorum. O zaman beynimin beslendiğini hissediyorum. O dalda tamamlandığımı hissediyorum. O nedenle  yeni bir  bilgi okumak öylesine derin, çağlar ötesi, çağlayan nehir ki, özgürleşmek!

Köy Enstitüleri ruhunun daha Osmanlı mebuslar meclisi’nde Kastamonu milletvekili İsmail Mahir Efendi ile daha 1914 yılında ortaya çıkmaya başlamıştır., İsmail Mahir Efendi bazı önerilerde bulunur. Önerileri tam da 26 yıl sonra , Cumhuriyet döneminde kurulacak Köy Enstitülerine ışık tutar. Demek ki, İsmail Mahir Efendi, çok ileri görüşlü , aydın bir yurtsever idi.

Deli memedin Türküsü’nde Köy Enstitüleri ile ilgili karalanan pek çok düşünceyi ve uygulamayı çürüten içerikte belgeler üstüne , uygulamalar içinde Köy Enstitüleri gerçeğini yakalamak mümkün. Tonguç’un güçlü eller,  güçlü yüreğini duymak mümkün.

Yine kitapta rastladığım Tevfik İleri’nin önceleri Köy Enstitüleri için övgü dolu sözleri ve görüşlerinin ardından kapatılmasıyla başlayan süreçte ne kadar çok kötüleyecek düşüncelerini de notlarıma düşürüyorum. Kazım Karabekir’in “talebeler köyden alındığı için zengin- fakir, köy- şehir ayrılığı yaratacak tehlikede görmesi gibi.
Hasanoğlan Köy Enstitüsü’nün bilmem hangi binasının kuşbakışı görünüşünün oraç çekice benzediğini belgelemenin komünist faaliyetini göstereceğini delil saymak gibi. İnandırıcılığı hiç olamayacak aydın, okuyan kesimde etki yaratmayacak. Ancak, cahil, uyanmasını istemedikleri topluluklar üzerinde bir tesir  yaratacağı muhakkaktı.

Bir Demokrat Parti duygusunda olduğu gibi. Demokrat Parti’yi gerçekten incelemeyen, okuyup araştırmayan , kuşaktan kuşağa kulaktan dolma fikir düşünce ve duygular ile bir DP sevgisi, CHP kötülenmesinin  yayıldığı gibi.

Mahmut Makal dünya lüteratürüne geçmiş o meşhur “bizim köyün” yazarı, çeşitli dillere çevrilmiş eserleri. Yaşadıkları ise Köy Enstitüleri kadar bir destan, anı, acı, hüzün , sevinç var. Hayatında o duyguları , düşünceleri hala sığmayacak kadar büyük. Hep en üstün bir ruh ile Köy Enstitüleri bilimsel eğitiminin vereceği hazları, yarınları ülkesi için Ankara’daki o uzun uzadıya bir cadde Sanatoryum’da izlerini, öykülerini bırakması, biriktirmesi. Evinde aşağıya salınsan yine yamaç, aşağıya Ankara yolları, yollar hep Ulusa çıkar, Ata’mıza.

Anıttepe’ye Ata’ya özlemimiz, geleceğimiz birikimimiz, barışımız, laikliğimiz. O laikliğin bugün, yarın, öteki gün hala gölgesinde huzurla yaşadıkları ülkemiz. Bugün neden bu hale geldiğini ciddi boyutlarda düşündüren, ortaya koyan. Kanıtlayan.

 “Yer Altında bir Anadolu” sayfasının içlerinde ne vardı? Yerkesik vardı. Bu , duygularımı bir başka yazımda dile getirmek, yorumlamak için heyecanımı saklayalım.
X X X

MUĞLA’DA KÖY ENSTİTÜSÜ İLE İLGİLİ HEYECAN;

O gün 17 Nisan Köy Enstitülerinin kurulduğu gün. Heyecanla Pazar günüydü, bir program düşünülecektir ve haberim olacaktır, diye bekledim. Birkaç gün önce Menteşe Belediyesi’ne gittiğimde anımsattım bir program var mı dedim? Uğur’lar hatta güvercin festivaline hazırlık yapıyorlardı.

Eğitim-Sen muhakkak bir program düşünür. Ancak o gün için benimle bir ilgi kurmak ve çağırmak düşünülmedi. Serzenişim elbette var. Çünkü Köy Enstitüerini Muğla’da yazılarla hayata geçiren veya Köy Enstitülülerle her daim olan biri elbette heyecanla o günü bekler hepsiyle buluşmak, dinlemek gözlemlerimi katmak , belgelemek isterdim. Olmadı. Haberim olmadı. Hemen şunu dile getirmek gerekli, Muğla içerisinde kalmamalı program duyuruları, kırsala tüm çevresine dek yayılmalı.

Bahattin Uyar ağabeyimin telefonla sonraki günlerde aradığında haberim oldu. Sevgili eşi teyzemiz "hani Nabide" nerede der, çıkar ortaya. Demek ki, bürokratların, sosyal temsilcilerin , belediye temsilcilerinin kendi kendilerine programları yeter bize deyip, iletişimi ve programı çoğaltmayı, enginleştirmeyi düşünmedikleri kanısı çıkıyor.

Ancak tüm bunlara rağmen Bahattin ağabeyin bana yolladığı programın yazısıyla öğreniyorum. Muğla Büyükşehrin etkinlikleri kapsamında hayata geçtiğini yazıyor. Büyükşehir Belediyesi Tiyatro topluluğu bu yıl AKÇAKÖY AĞARIRKEN oyununu sahneye koyuyorlar.

Oyunun yazarı Bahattin Uyar, oyun hakkında şu notları bana yollamış,arşivimde yer almasını sağlamıştır;

AKÇAKÖY, Konya’nın Bozkır ilçesine bağlı bir köydür .Bu köy gibi birçok köye aydınlanmanın ışığı biraz geç yansımıştır. Hele okul yapımı konusu 1940 sonrasındaki Köy Enstitüleri hamlesine ayak uydurmakta hayli gecikmişti. Buna en büyük neden, yöneticilerdir. Özellikle Bozkır ilçesi kaymakamı, ilköğretim Müdürü, Konya Milli Eğitim Müdürü, atıl davranışlar, kayda değer ihmaller ve hatta kasıtlı engellemeler içindedir. Bu yüzden Bozkır ilçesinde 23 köy okulu bir türlü yapılıp öğretime açılamamaktadır. Her yıl Bakanlık uyarılarına rağmen okulların yapımı “yapıldı, yapılıyor ,temeli bitti” gibi yalan yazılar ve beyanlar yüzünden İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç’un sabrı iyice taşıyor. Bozkır ilçesinin köylerinden Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitülü iki öğrenciyi “Stajyer Müfettiş” kimliği ile Konya’ya gönderiyor. Bu gençlere diyor ki:

“Bozkır’a gideceksiniz, inşaatı başlanmamış ya da yarım kalmış okulları köylülere yaptıracak, okulları öğretime hazır şekle getirip döneceksiniz. Sonucu bir rapor halinde genel müdürlüğe getireceksiniz. Elinize verilen belgeyle Konya ve Bozkır’daki tüm yetkililer gerekli her yardımı size sağlayacaklardır.”

Ali Yılmaz ve Musa Çınar adlı bu iki genç, Bozkır’a giderek göreve başlarlar .Karşılarına çıkarılan tüm engelleri yıkarak 23 okul binası, öğretmen evi ve işlik inşaatını bitirerek sonucu bir rapora bağlayıp dönerler..”

“Söz konusu oyunun ana fikri budur. Bu dönemde kendilerine görev verilen bu iki Yüksek köy Enstitüsü son sınıf stajyer öğrencisi, güçlükleri yene yene zafere ulaşıyorlar. Bu zor koşulları yenme yolunda ne gibi güçlüklerle karşılaştıklarını şimdi aramızda olmayan büyük öğretmen, rahmetli Ali Yılmaz’ın İLK KÖY ENSTİTÜLÜ adlı anılarından okudum, öğrendim. Anıların çok az bir kısmını 2 perdelik oyun haline getirdim. Oyunun verdiği ileti, oyuncular tarafından izleyiciye, fazlasıyla aktarılabilmiştir. Bunu da oyunu yöneten Edebiyat öğretmeni Ayhan İçöz’ün özveri dolu çalışmasına ve usta yönetimine borçluyuz. Burada oyunu yürüten kadronun genellikle gönüllü Lise öğrencileri arasından seçilmiş olduğunu ve çok kısa zamanda hazırlandıklarını belirtmek isterim. Kendilerini yürekten kutlarım. Oyunun öteki İlçelere de götürüleceğini duydum .Bu çok yerinde bir karar için B.Ş.Belediyesini kutluyorum, alkışlıyorum. Oyunun gelecek yıl daha olgunlaştırılarak oynanmasını da temenni ediyorum”

Bahattin Uyar’ın yazdığı sahnelenen AKÇAKÖY AĞARIRKEN öyküsünün içinden çıkıp;

Kutluyoruz. Sahneye koyan ekibi Muğla Büyükşehir kadrosunu. Belki izleyemedim ama heyecanım bilmesem de oradaydı. Köy Enstitülerinin ne kadar yaşamsal duygulara sahip olduğunu hissettirdi, diye düşünüyorum. Hele ülkemiz yangın kül, terör patlamalar ile toz duman ise. Şehit haberleri her gün yürekleri, canları yakıyor.

Köy Enstitüleri olsaydı terör olmayacaktı, köy enstitüleri ile bir devrin, bir devrimin Cumhuıriyet’in temelleri yüksek ve çağdaş, çağcıl gelecekle önder,  huzurlu bir ülke var olacaktı.

600 yıllık Osmanlı’nın çöküşü yönetim bozukluğu, işbirlikleri, yabancı hayranlıkları, saltanat ezilen bir millet , günden güne gücü ve ülküsü yok edilen bir ülke, çok ulusları içinde barındıran. Ancak medeniyete, batıya açılan diğer uluslar. Buna karşın batıya açılmayan kendisini eğitime açmayan bir Osmanlı, o ülkelerin tekrar Osmanlı’yı karartması, işgaline dek giden asırlar. dönem.


1914’te İsmail Mahir Efendi’nin arayış ve önerilerini, o halde buralarda aramak , bulmak gerekli. Eğitimde köylerde ne olmalıdır, diye. Sancaklarda kurulması zorunlu gözüken bir devinim, eğitim.
Cumhuriyet’in ışığı ile hayata geçen bir devrin tanığı, gelecek yüzyılın yüz akı Köy Enstitüleri. Kendisini tarihte kanıtlamış. Bir ülkenin değerlerini kapsayacak büyük bir ülkü ile, o Köy Enstitüleri.

Bu duygularım, düşüncelerim ışığında. Yaşatılmaması bir milletin yeniden uyutulmasını, huzurunun bozulmasını isteyen güçler, karanlık ellerdir.  Bir köyden uçsuz bucaksız tüm köylülerden Anadolu topraklarını yağmalayan anlayış. Tekrar ağalıklarını sürdürmek isteyen üst çeteler, ağalar tarihe belgeleri ile geçmiş Köy Enstitülerine göz açtırmamışlar, pazarlıkları sonucu Demokrat partiye oy vererek iş başına getirip, Köy Enstitülerini kapattırma anlayışı  ve sömürü düzenli uygulamaları.

Köy Enstitülerini hayranlıkla inceleyen, yorumlayan, zaman zaman yazılarımda arşivimde tutan, eğitimin kırsalda olsa bile uçlarında, ülkemi gözlemleyen küçük donelerini yaşayan tüm olumsuzluklarına rağmen. Heyecan ve verimin, uygulamanın ne kadar bir uçtan tutulabileceğini , o halde hiç boş durulmayacağını anlatan kendimce kırsalda sürecimde hissederek.

Köy Enstitülerini hayata geçiremeyiz, belki ancak ülkemin her köşesinde her dalda uygulanacak o kadar işler var ki, o işler ki , bir gün büyük işler  çıkararak.

Belki de o gün Muğla’da gerçekleşen programı dinleyemedim, izleyemedim. Sahnelenen gösteriyi o bozkırı, zorlukları Tonguç’un heyecanlı gür, çelik bileklerini tutamadım. Orada bulunan yüreklerini, çocuklarını, gözlerini selamlayamadım. Gözlerinde Köy Enstitülerinin ışıklarını parçalarını , yıldızlarını bulmayı en çok derinden hisseden biri olarak.

Gerek Oyunun yönetmenini Ayhan İçöz’ü, gerekse yazan Bahattin Uyar’ı, sahneleyen Büyükşehir tiyatro ekibini, hazırlayan Basın Halkla ilişkiler personelini yürekten kutluyorum. İnşallah başka yerlerde sahne alır, izleme şansım olur. AKÇAKÖY’ÜN ÖYKÜSÜNÜ dillendirmek, Muğla’da duygulara karıştırmak, hepsi de yüksek duygu ve düşünceler, heyecanlardır.Teşekkürler.

Akçaköy ile ilgili veya Ali Yılmaz’dan eserler okumuştum. Tonguç’u deseniz yanıbaşımda hissederim o devin, güçlü duygusunu tasvir ederim.

Bozkırlar uyandı o gece. Akçaköy’de akca kızlar - erkekler, çocuklar okul yaptılar. Orada öğrendiler, hayatı. Uyguladılar, keman , mandolin çaldılar, edebiyatın derinine indiler.Köylerinin havasını değiştirdiler. Toprak işleyenin oldu.

Tonguç geldi elleriyle, yüreğiyle. Tonguç Gönenin de kurulmasında aynı heyecanları çoğalttı. Baktılar dikenli bozkır orada hiçbir şey yok. O usanır mı , bezer mi işte der Köy Enstitülerinin gerçek amacı . Bozkırları, Anadolu’yu, köyleri sizler, bir milleti sizler yükseltecek, kalkındıracaksınız.

Tüm Köy Enstitülerine buradan uzanıp uzak iklimlere, öteki okyanuslara dek köpüren dalgaların sesinde, coşkusunda o halayların, Köy Enstitülerin, o gür duyguları ile Köy Enstitülüleri selamlıyorum.

Bir öykünün, milletin karakterinin, ruhunun onurlu , dik, sağlam , güçlü duruşu yüz akıdır, Köy Enstitüleri. Selam olsun…

(Nabide Kılınç.Yerkesik. 27 Nisan.2016 saat 17 .40)

 
Toplam blog
: 642
: 524
Kayıt tarihi
: 19.07.08
 
 

Muğla'nın YERKESİK  beldesinde dünyaya gelmişim.  Yöremin o solunacak havasını, coğrafyasını çok ..