Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Kasım '10

 
Kategori
Eğitim
 

18. Milli eğitim şurası kararları değerlendirmesi

 

18. Milli Eğitim Şurası, 1-5 Kasım 2010 tarihleri arasında, Kızılcahamam Asya Termal Otel’de gerçekleştirildi. 

Milli Eğitim Şurası Yönetmeliği’nin 11.maddesine göre 4 yılda bir toplanan Şura sonucunda alınan kararların, aynı yönetmeliğin 19.maddesine göre tavsiye niteliğinde olması, bu kararların önemsiz olduğu anlamına gelmiyor. Aksine, Şura’nın bitiminde kapanış konuşmasını yapan Milli Eğitim Bakanı Sayın Nimet Çubukçu 18. Milli Eğitim Şurası'nda alınan kararlar Bakanlığımızın stratejik planındaki öncelik sırasına göre kısa, orta ve uzun vadede hayata geçirilmeye çalışılacak olup eğitim politikalarını belirlemede önemli rol oynayacaktır” diyerek, alınan 220 civarındaki kararın önemini belirtti. 

Şura kararlarını değerlendirmeye başlamadan önce, Şura’nın teşkili ve işleyişi ile ilgili yönetmelik maddelerinden söz etmek gerek. Milli Eğitim Şurası Yönetmeliği’nin 5.maddesine göre “Şûra; Bakanlığın en yüksek danışma kuruludur. Türk Millî Eğitim Sistemini geliştirmek, niteliğini yükseltmek için eğitim ve öğretimle ilgili konuları tetkik eder, gerekli kararları alır.” hükmü, 6. maddesinde “Bakan, Şûranın tabiî üyesi ve başkanıdır. Şûra; tabiî üyeler, seçimle gelen üyeler, davetli üyeler ve müşahitlerden teşekkül eder.” hükmü yer almakta, 7, 8, 9 ve 10.maddelerinde tabii üyeler, seçimle gelen üyeler, davetli üyeler ve müşahitler sayılmaktadır.  

Kurulun yapısına bakıldığında, büyük çoğunluğunu kamu kurumlarından gelen üyelerin oluşturduğu görülür. Kamu kurumları dışından gelen üyeler, “Basın Konseyi Başkanı, Ankara, İstanbul, İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanları ve Anadolu Basın Birliği Genel Başkanı veya temsilcisi, Şûra konularıyla ilgili resmî ve özel kurum ve kuruluşlar, meslek kuruluşları ve sendikalardan en fazla on beş kişi, konfederasyona bağlı olan veya üye sayısı en fazla olan eğitim sendikaları başkanlarından en fazla beş kişi, ilgili sivil toplum kuruluşlarından en fazla 3 temsilci, gündemdeki konularla ilgili alan uzmanları ve akademisyenlerden en fazla on beş kişi, her coğrafi bölgeden belirlenecek illerden birer okul aile birliği başkanı, Şûra konularına göre her coğrafi bölgedeki ilköğretim ve ortaöğretim kademelerinden birer okul meclisi başkanı ile yükseköğretim kademelerinden birer öğrenci, emekli olmuş öğretmenlerden en fazla beş kişi ve oy hakkı olmayan müşahitler”le sınırlıdır. Şura Genel Kurulu’nun 800 üye ile toplandığı düşünüldüğünde, kamu kurumlarının belirlediği üyelerin dışındaki katılımcıların Şura kararlarını etkileyecek düzeyde olmadığı görülür. Bu durum, Milli Eğitim Şura’sı kararlarının iktidardaki siyasi partinin eğitim politikalarına göre şekilleneceğini gösterir. 

Şura kararları henüz resmi olarak yayınlanmadı. Basında magazinsel birkaç karardan söz edildi. Bu haberlere dayanarak değerlendirme yapmak doğru olmaz. Ancak, Eğitim Bir Sen Sendikası’nın web sitesindeki basın açıklaması ve ekindeki komisyon çalışmalarına ilişkin yayınlanan belgeler, bir değerlendirme yapmak için yeterlidir diye düşünüyorum. Çünkü sendika yaptığı basın açıklamasında “18. Milli Eğitim Şurası’na aktif katılım kararı alan sendikamız, illerde ve bölgelerde yapılan Şura toplantılarına temsilci katılımları sağlamış, Bakanlık merkezinde yapılan ‘Ön Komisyon Çalışmaları’na da aktif katılım sağlamıştır. Sendikamız, ayrıca, Şura Genel Kurulu öncesi Şura gündem maddelerine ilişkin tespit ve tekliflerimizi içeren bir rapor hazırlayarak, Şura komisyon çalışmalarından önce tüm komisyon üyelerine ulaştırmıştır. Şura Genel Kurul komisyonlarına katılarak görüş ve önerilerinin komisyon kararlarına girmesini sağlayan sendikamız, ayrıca diğer Şura delegelerinden gelen önemli tekliflere de destek vermiştir. Gerek Şura komisyonlarında gerekse Şura Genel Kurulu’nda verilen bazı önergelere itirazda bulunan sendikamız, bu önergelerin birçoğunun isteğimiz doğrultusunda reddedilmesini sağlamıştır. Şura Genel Kurulu’nda vermiş olduğumuz, eğitim ve eğitim çalışanları açısından önemli çok sayıda önergemiz kabul edilmiştir.” diyerek, alınan kararlarda ne kadar etkili olduklarını göstermiştir. 

Eğitimde 2023 Vizyonu” gündemiyle toplanan Şura’da 5 ana konu alt bölümlere ayrılarak görüşülmüş ve kararlar alınmıştır. Bu ana konular şöyle; 

1-Öğretmen yetiştirme, istihdamı ve mesleki gelişimi. 

2-Eğitim ortamları, kurum kültürü ve okul liderliği. 

3-İlköğretim ve ortaöğretimin güçlendirilmesi, ortaöğretime erişimin sağlanması. 

4-Spor, sanat, beceri ve değerler eğitimi. 

5-Psikolojik danışma, rehberlik ve yönlendirme. 

Şimdi bu ana konuları, alınan önemli kararları ve bu kararların arka planını incelemeye başlayabiliriz. 

 

1-Öğretmen yetiştirme, istihdamI ve mesleki gelişimi konulu bölümde alInan kararlardan bazIlarI şöyle;  

 

-Türkiye'de öğretmen ihtiyacının uzun dönemli olarak planlanması için MEB ve YÖK arasındaki koordinasyonun geliştirilmesi,  

-Öğretmen ihtiyacının eğitim fakülteleri tarafından karşılanması,  

-Öğretmen yetiştiren yükseköğretim kurumlarındaki son sınıf öğrencilerinin
uygulama eğitimlerini Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı okullarda, öğretim yılı boyunca,
öğretim elemanları ve öğretmenlerin rehberliğinde, branşına uygun her kademede, yaparak-
yaşayarak öğretmenlik deneyimi kazanması,  

- Öğretmen istihdamında kadrolu, sözleşmeli, ücretli, vekil öğretmenlik gibi farklı uygulamalara son verilerek tüm öğretmenlerin kadrolu öğretmen olarak istihdamının sağlanması; mevcut sözleşmeli öğretmenlerin kadroya geçirilmesi,  

-Öğretmenlik mesleğinin yıpratıcı bir meslek olması nedeni ile bazı meslek gruplarında olduğu gibi yasalarca belirlenecek ölçülerde yıpranma payı verilerek, bazı özendiriciler kullanmak suretiyle öğretmenlerin istemeleri halinde erken emekliliklerinin sağlanması,  

-İlköğretim okullarında ilköğretimin 1. 2. ve 3. sınıflarında uzmanlaşmış bir sınıf öğretmeninin, 4. ve 5. sınıflarında da branş öğretmenlerinin dersleri yürütmesi,  

-Öğretmen dağılımında bölgeler arasındaki ve köy-kent arasındaki dengesizlikleri gidermek amacıyla özendirici çalışmaların yapılması,  

-Eğitimde niteliğin arttırılması amacıyla özel okulların teşvik edilerek sayılarının arttırılması, teşvik kapsamında devlet okullarındaki bir öğrencinin maliyetinin yarısı kadar çocuklarını özel okullara gönderen ailelere destek verilmesi yoluyla devletin eğitim harcamalarının azaltılması,  

-Milli Eğitim Bakanlığında il ve ilçe örgütlerinde çalışan yönetici ve eğitim müfettişlerinin 5 yıllık çalışma süresi baz alınarak rotasyona tabi tutulması,  

-Özel eğitime gereksinimi olan öğrencilerin yetiştirilmesi için öğretmenlerin özel eğitim stratejileri konusunda yeterli düzeyde eğitimden geçirilmesi ve bu eğitimin de eğitim fakültelerinin özel eğitim bölümü öğretim elemanları tarafından verilmesi,  

-Öğretmen atamalarının zorunlu durumlar dışında yılda bir kez eğitim-öğretim dönemi sonunda yapılması, bu bağlamda, emeklilik işlemlerinin atama döneminden önce tamamlanarak atama dönemine kadar boş kadroların net bir şekilde belirlenmesi ve işlemlerin standartlaştırılması,  

- Aday öğretmenlerin tek başına derse girmemesi ve tek öğretmen olarak bir okula atamasının yapılmaması,  

- Öğretmenlerin maaşlarında iyileştirme yapılarak ek ders ücretlerinin kaldırılması ve farkın maaşlarına yansıtılması,  

-Eğitim öğretim yılı başında ve sonunda yapılan seminerlerin iyi bir planlama ile etkin bir şekilde değerlendirilmesi, bu bağlamda eğitim teknolojilerini kullanarak internet üzerinden interaktif yöntemlerle hizmetiçi eğitimlerinin sağlanması ve öğretmenlerin kendi gelişimlerinden sorumlu olacakları okul temelli bir sistemin geliştirilmesi,  

-Öğretmenlerin katılmış oldukları hizmetiçi eğitim faaliyetleri sonucunda almış oldukları belgelerin kariyer basamakları, öğretmen yeterlikleri ve performans değerlendirme sistemi bakımından kullanılmasına ilişkin gerekli düzenlemelerin yapılması,  

Bu bölümde alınan en önemli karar. Öğretmen istihdam şeklinin “kadrolu” olarak belirlenmesidir. Bu madde komisyondan “sözleşmeli” olarak geçmiş fakat genel kurulda “kadrolu” olarak değiştirilmiştir. Bu şekliyle Milli Eğitim Bakanlığı’nın istihdam politikalarına tamamen terstir ve uygulama şansı bulunmamaktadır. Ayrıca basına yansıyan haberlerde ve yapılan yorumlarda istihdam şeklinden çoğunlukla “sözleşmeli öğretmen” olarak söz edilmektedir. Kararların resmi hali görülmeden de konu açıklığa kavuşmayacaktır. 

Bir başka karar ise özel okulların teşvik edilmesi ve bu kapsamda devlet okullarına giden öğrencilerin maliyetinin yarısının, özel okullara öğrenci gönderen ailelere destek olarak verilmesi. Bu durum daha önceki yıllarda 10 bin öğrencinin okutulması kararına benziyor ve yargıya takılacak gibi gözüküyor.  

Bu bölümde dikkat çeken önemli bir karar ise öğretmen yetiştirilmesi için bir planlama yapılması gereği ve bu işle görevli olarak MEB ve YÖK’nun belirlenmesidir. 

 

2-Eğitim ortamlarI, kurum kültürü ve okul liderliği başlIklI bölümde alInan kararlardan bazIlarI şöyle; 

 

-Öğrenme ortamlarının etkili olarak düzenlenebilmesi için psikoloji, biyoloji, ekoloji, mühendislik, mimarlık, teknoloji ve ekonomi gibi bilimlerden de yararlanılmalıdır.  

-Eğitim ortamları, yapılandırmacı yaklaşıma göre hazırlanan programları uygulayabilecek şekilde düzenlenmelidir.  

-Etkili öğrenmenin sağlanması için formal ve informal ortamlar birbirlerini destekleyecek şekilde düzenlenmelidir.  

-Okul ve sınıflardaki öğrenci sayısı, eğitim programının felsefesi, dersin ve konunun özelliği, öğrencilerin özellikleri ve okulun imkânları dikkate alınarak belirlenmelidir.  

-Bütün okullarda normal öğretime geçilmesi için gerekli tedbirler alınmalıdır.  

-Sosyal ve sportif etkinlikler için uygun koşullar hazırlanmalı, eğitim ortamları ve eğitim programı, öğrencilerin ders dışı etkinliklere katılımı kolaylaştıracak şekilde düzenlenmelidir.  

-Her dersin öğretmenine; kendi dersliğini düzenleme, sürekli kullanılacak araç-gereçleri bulundurma, koruma, kullanma görev ve sorumluluğu verilerek sınıfların etkin kullanımına katkı sağlanmalı; branş derslikleri uygulaması yaygınlaştırılmalıdır. 

-Okulların büyüklüklerine ve öğrenci sayısına göre, mevzuat ve yasalarda düzenlemeler yapılarak bütün okullara bağımsız bütçe verilmelidir.  

-Müstakil anaokullarının sayısı arttırılarak anasınıfları kaldırılmalı veya ilköğretim okullarında anasınıfının kullanım alanları ve ihtiyaç giderici alanlar bu yaş grubunun özelliklerine göre düzenlenmelidir. 

-Okuldaki güvenlik sorunlarını çözebilmek için gerekli eğitiminden geçirilmiş güvenlik görevlileri istihdam edilmelidir. 

-Okul binalarının yapı ve donanımında yaş grupları ve bireysel farklılıklar göz önünde bulundurularak sekiz yıllık eğitimde, okulöncesi eğitim, ilköğretimde 1-4. sınıf ile 5-8. sınıflara ait eğitim ortamları birbirinden ayrılmalıdır. Okul binalarının tasarlanmasında teknolojik ve bilişim alt yapısı göz önünde bulundurulmalı, bu bağlamda meslek liselerinde atölyeler modüler sisteme uygun hale getirilmelidir.  

-Derslik başına düşen öğrenci sayıları ideal seviyeye getirilmeli; bu amaçla özel öğretim kurumları teşvik edilmelidir. 

-Sınıflarda klasik sıra düzeninden esnek ve modüler bir yerleşim düzenine geçilmelidir. 

-Kurumsallaşma, bir kurumun ortak kültürünün oluşması süreci olup bu konuda en önemli etmenlerden birinin okul yöneticileri olduğu düşünüldüğünde; okulda güven, karşılıklı saygı, sevgi, hoşgörü, başarı gibi değerlere dayalı okul kültürlerinin oluşmasında yöneticilerin liderlik rolü üstlenmeleri gerekmektedir.  

-Okulların, kendilerine özgü bir kimlik, hafıza, aidiyet duygusu ve güçlü okul kültürleri geliştirebilmeleri için kendine özgü özel günleri, haftaları, etkinlikleri olmalı; bu tür etkinliklere geniş ölçüde katılımla ortak kültürel değerlerin güçlendirilmesi sağlanmalıdır.  

-Güçlü okul kültürlerinin oluşturulup sürdürülebilmesi için okullarda öğretmen ve yöneticilerin görece uzun süreli istihdamım sağlamaya dönük tedbirler alınmalıdır. 

-Okulda kurumsal bütünleşme, aidiyet ve "bizim okulumuz" anlayışını sağlamaya
dönük olarak okul mezun izleme çalışmaları yapılmalıdır. 

-Okul yöneticiliğine atanmada kadın yöneticilerin sayısını arttırmaya dönük teşvikler sağlanmalı; okulların özellikleri dikkate alınarak kadın yönetici sayısına yönelik norm kadro tahsis edilmelidir.  

-Okul yöneticilerinin liderlik davranışları sergileyebilmeleri için okulları daha özerk yapılara dönüştürme yolunda "okula dayalı yönetim" anlayışı üzerinde düşünülmelidir. 

-Okul yönetimiyle ilgili mevzuat sadeleştirilerek yöneticilerin liderlik davranışı sergileyebilmeleri için başta müdür yardımcılarını atayabilme yetkileri olmak üzere, inisiyatif alanları genişletilmeli, yetki ve sorumlulukları yeniden belirlenmelidir. 

-Okulun ortak kültürünün geliştirilip güçlendirilmesi, okulda bütünleşmenin ve koalisyonun sağlanması için bütün okul çalışanlarını kuşatan ulusal düzeyde mesleki bir örgütlenme üzerinde düşünülmelidir.  

-Okul yöneticilerinin ders yükleri yeniden düzenlenmeli; derse girme mecburiyeti kaldırılmalıdır.  

-Okul yöneticilerinin, atanacakları bölge ve okullarla ilgili vizyoner liderlik özelliklerine sahip olmaları bir ölçüt olarak değerlendirilmelidir. 

-Okul lideri yetiştirme ve istihdamında, Türkiye'nin bölgesel koşulları göz önünde bulundurularak, zor koşullarda görev yapacak ve sorumluluk alacak yeterlilikler kazandırılmalıdır. 

Eğitim ortamları ve kurum kültürü konularında alınan kararlar hayata geçirildiğinde, eğitim sisteminin fiziki sorunları halledilmiş olacaktır. Aslında bu bölümde sözü edilen derslik sayısı, derslik başına düşen öğrenci sayısı gibi rakamlar ve planlanan rakamlar hiçbir zaman örtüşmeyecektir. Çünkü nüfus artış hızımız, siyasetçilerimizin “en az 3 çocuk” talepleri ve eğitime ayrılan bütçe bunu olanaklı kılmamaktadır. Derslik başına düşen öğrenci sayısını ideal sayı olan 20-25 öğrenciye çekebilmek için özel okulların sayılarının arttırılması ve devletin bazı öğrencileri burslu olarak özel okullara göndermesi karar altına alınmıştır. Geçmiş yıllarda 10 bin öğrencinin özel okullarda okutulması ile ilgili bazı düzenlemeler yapılmış ancak Eğitim Sen Sendikası’nın itirazı üzerine bu düzenlemeler iptal edilmiştir. 

Şu anda yasal altyapısı bulunmayan ve okul aile birlikleri bütçesiyle istihdam edilen özel güvenlik görevlisi istihdamı yasal altyapıya kavuşturulacaktır. 

Okul yöneticilerinin seçiminde “vizyoner liderlik” denilen sübjektif bir kavram getirilmekte, okul müdürlerine, yardımcılarını belirleme hakkı tanınmaktadır. Bu durum okulları şirket gibi yönetme arzusundan kaynaklanmaktadır. 

Kamuoyunda tartışma yaratan bir başka kararda 1+4+4+4 olarak ifade edilen ve zorunlu eğitimi 13 yıla çıkaran karar. Bu kararda 1 yıl okul öncesi, 4 yıl ilköğretim 1.kademe, 4 yıl ilköğretim 2.kademe ve 4 yıl ortaöğretim olarak düzenlenmiş ve eğitim ortamları birbirinden ayrılacak şekilde yeniden düzenlenmiştir. Bu karar “28 Şubat”ın rövanşı mahiyetindedir ve hiçbir pedagojik gerekçesi yoktur. Ayrıca alınış şekliyle de “28 Şubat”ı aratmayacak şekilde hiçbir hazırlık olmadan alınmış bir karardır. Kesintisiz eğitim tartışmaları aslında çok minimal düzeye inmişti. Bu kararlarla yeniden tartışılmaya başlanmıştır. 

 

3-İlköğretim ve ortaöğretimin güçlendirilmesi, ortaöğretime erişimin sağlanmasI başIIğI altInda alInan kararlar şöyle; 

 

-İlköğretim okulları için kurumsal bütçenin oluşturulması, okulun fizikî durumu, öğrenci sayısı ve ihtiyaçları dikkate alınarak her okul için genel bütçeden ödenek tahsisi yapılması, bütçenin harcanması ve harcamaların denetiminde okulda oluşturulacak kurulların etkili olması,  

-Özel öğretim kurumlarının yaygınlaştırılması için destek sağlanması; okul öncesi, ilköğretim ve ortaöğretim kurumlarında sunulan eğitim öğretim hizmetlerine vergi muafiyetinin uygulanması, başka bir amaç için kullanılmamak kaydıyla, okul binası için arsa tahsisinde kolaylık sağlanması,  

-Eğitim kurumlarının yapım, donatım, bakım ve onarım gibi giderlerinin yerel yönetimlerce karşılanması,  

-İlköğretim okullarının öğrenci sayıları dikkate alınarak, uygun olan yerlerde bir erkek bir de kadın rehber öğretmen atanması, sınıf rehber öğretmenlerine rehberlik eğitiminin sağlanması,  

-Öğrencilerin ve velilerin okulda yönetim ve karar süreçlerine katılmalarının sağlanması,  

-Yerel yönetimler, imar planlarını yaparken il ve ilçe milli eğitim müdürlüklerinden görüş alarak eğitim alanlarını belirlemesi,  

-Ortaöğretim kurumu bulunmayan yerleşim birimlerindeki öğrencilerin taşımalı ilköğretim uygulaması ile koordineli bir biçimde, ortaöğretim kurumlarına taşınması ve bu hususla ilgili yasal düzenlemeler yapılması ve hayata geçirilmesi, ayrıca bu öğrencilere öğle yemeği verilmesi,  

-Kız öğrencilerin ortaöğretime devamlarına ilişkin teşviklerin artırılarak sürdürülmesi,  

bu konuda 1739 sayılı yasanın 15. maddesinin daha etkin hale getirilmesi,  

-Özel ortaöğretim kurumlarından hizmet satın almak yoluyla kapasitelerinden 

yararlanılması,  

-Okullarda uygulanan ders programları ile fiziki düzenlemelerin “Okulu Yaşam Alanı” haline getirecek biçimde yeniden ele alınması,  

-Sokakta yaşayan ve/veya çalışan çocukların ortaöğretime erişiminin sağlanması için uygulamadaki aksaklıkların giderilmesi,  

-Genel ortaöğretim ile mesleki ve teknik ortaöğretim kurumlarındaki haftalık ders saati sayısının azaltılması ve teneffüs sürelerinin uzatılması, ayrıca mesleki ve teknik ortaöğretimde uygulama derslerine daha fazla ağırlık verilmesi,  

-Yerel yönetimlerin, okullara öğrencilerin taşınması konusunda destek vermesi,  

-Mesleki ve Teknik Ortaöğretim Kurumlarının mezunlarına kendi alanlarında yüksek öğretimde ek puan verilmesi,  

-Sosyal, sportif, bilimsel ve sanatsal etkinliklerin okul ortamlarında arttırılması ve geliştirilmesi,  

-Ortaöğretim kurumlarında sınıf geçme yerine ders geçme sistemi getirilerek daha erken bitirme imkânı sağlanması,  

-Milli güvenlik dersi müfredatının yenilenmesi ve derslere öğretmenlerin girmesi ile ilgili yasal düzenleme yapılması,  

-Demokrasi ve insan hakları dersinin zorunlu olarak verilmesi,  

-Eğitim Kurumlarının yapım, donatım ve tüm giderlerinin mahalli idarelerce karşılanması,  

-Örgün, yaygın ve açık öğretim sisteminde genel ortaöğretim ile mesleki ve teknik ortaöğretim arasındaki nakil ve geçişlerin yapılmasına imkân sağlanması,  

-Orta öğretimde özel öğretim kurumlarının yatırım yapmalarının teşvik edilmesi, Özel okullardan hizmet satın alımının yapılması, özel öğretim kurumlarına okul yapmak için vergi indirimi ve arsa tahsisi noktasında kolaylıklar sağlanması,  

Bu bölümde dikkati çeken önemli kararlar, Milli güvenlik derslerinin branş öğretmenlerince verilmesidir. Bu karar olumludur. Ancak aynı önerinin Trafik Güvenliği ve Sağlığı derslerine giren emniyet mensuplarının bu görevlerine son verilip, bu dersin branş öğretmenlerince neden verilmesi önerisinin neden yapılmadığıdır? 

Özel öğretim kurumlarından hizmet satın alınması eğitimin özelleştirilmesinin adımlarından biri olarak kabul edilecek ve çokça tartışılacak bir karardır. 

Anlaşılamayan bir karar da okullara 1 kadın 1 erkek rehber öğretmen atanması kararıdır. Bu karar eğitimde cinsiyetçi yaklaşımın bir ürünüdür ve utanç vericidir. Kadınları, kız öğrencileri cinsel obje olarak gören bakış açısı bu kararda da karşımıza çıkmıştır ve asıl tartışılması gereken bu karardır.  

 

4-Spor, sanat, beceri ve değerler eğitimi başlIğI altInda alInan kararlar şöyle; 

 

-Milli Eğitim Bakanlığı, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü, Belediyeler, Üniversiteler, Federasyonlar, kamu ve özel kurum-kuruluşları arasında işbirliği yapılması,  

-Üst düzeyde sportif başarıya ulaşmak için yetenekli öğrencilerin erken yaşta tespit edilerek oluşturulacak merkezi bilgi sistemine işlenip takip edilmesi, İl/İlçelerde bu sporcularla ilgili ortak eğitim planlarının hazırlanması,  

-Merkez ve taşra teşkilatında bulunan; beden eğitimi ve sporla ilgili çalışmaların yapıldığı birimlerin idari kadrolarında, bu alanda yetişmiş uzmanların istihdam edilmesi,  

-Beden eğitimi öğretmenlerinin, okulöncesi eğitimden başlamak üzere tüm kademelerde zorunlu olarak derse girmeleri ve okullarda yeterli sayıda istihdam edilmesi hususunda gerekli tedbirlerin alınması,  

-Ulusal ve uluslararası yarışmalarda başarılı olan sporcu öğrencilere ortaöğretim ve yükseköğretim kademelerine geçişte ek puan verilmesi veya kontenjan ayrılması,  

-Milli Bayramların kutlanmasında çocukların ve gençlerin faaliyetlerin nesnesi değil, öznesi durumuna getirilmesi, halkın katılabileceği şenlik ve festival şeklinde kutlanması, yerel yönetimlerin, halkın ve sivil toplum örgütlerinin desteğinin sağlanması,  

-Şans oyunlarının hâsılatından okul spor faaliyetleri için pay ayrılması konusunda yasal düzenlemelerin yapılması,  

-Okul içi spor yarışmalarına katılan sporcu-öğrencilerin sigortalanması hususunda yasal düzenlemelerin yapılması. 

-Milli Eğitim Bakanlığı’nca beden eğitimi ve spor dersi için kullanılmak üzere gerekli ders araç-gereçlerinin her eğitim öğretim yılının başında okullara dağıtılması hususunda çalışmaların yapılması,  

-Yeni yapılacak spor tesislerinin standart ölçülerde oluşturulması, mevcut tesislerin durumlarının iyileştirilmesi (öğrencilerin giyinme mekânlarının oluşturulması v.s.) ayrıca engelli öğrencilerimize yönelik düzenlemelerin yapılması, özel sektörün spor tesisi yapması konusunda teşvik edilmesi.  

-Okul spor tesislerinin personel, ısıtma ve aydınlatma giderlerinin karşılanarak herkesin kullanımına açık tutulması ayrıca spor tesislerinin ve okul bahçelerinin amaçları dışında (kiraya verilmesi) kullanılmaması,  

-Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı’nda ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın öğretim dairelerinde sanat alanı uzmanlarının görev yapacağı güzel sanatlar eğitimi birimlerinin kurulması,  

-Güzel sanatlar eğitiminde üniversiteler düzeyinde gözlenen ve farklı yapılanmalardan kaynaklanan dağınıklığın YÖK aracılığıyla giderilmesi,  

-Genel sanat eğitimi alanına öğretmen yetiştiren Eğitim Fakülteleri programlarının öğretmenin görev yapacağı ilk ve ortaöğretim kurumlarının amaçları göz önünde bulundurularak, alan dersleri artırılacak şekilde yeniden yapılandırılması,  

-Güzel Sanatlar Liselerine alınacak alan öğretmeni seçiminin uzman jüri üyeleri tarafından yapılması ve çalgı dersi öğretmenlerinin arasına devlet konservatuarı mezunlarının da dahil edilmesi,  

-İlköğretim düzeyinde resim ve müzik ders saatlerinin yeni öğretim yöntem ve teknikleri dikkate alınarak artırılması ve ortaöğretimde zorunlu ders haline getirilmesi,  

-Ders dışı eğitim çalışmaları, 2006/97 sayılı genelgeyle okulun bir ders yılındaki toplam ders saat sayısının % 5’lik dilimiyle sınırlandırılmıştır. Bu oranın artırılması,  

-Okul öncesinde ve ilköğretimin 1, 2 ve 3. sınıflarında müzik ve görsel sanatlar derslerinin branş öğretmenleri tarafından verilmesi,  

-Bilim ve Sanat Merkezleri’nin yaygınlaştırılarak bilimin yanında sanatta da üstün yetenekli öğrencilere hitap edecek şekilde düzenlenmesi,  

- Milli Eğitim Bakanlığı tarafından çocuklarımızın ve gençlerimizin sahip olduğu değerleri belirlemeye yönelik ülke çapında alan araştırması yapılması ve bu araştırmanın her 4 yılda bir güncellenmesi,  

- Değerler eğitimi konusunda önemli işlev gören din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin çoğulcu bir anlayışla tüm öğretim kurumlarında daha etkin olarak okutulması,  

-“Anayasa’nın 24. maddesinin ‘din ve ahlak eğitim ve öğretimi devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Din Kültürü ve Ahlak öğretimi ilk ve orta öğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır. Bunun dışındaki din eğitim ve öğretimi ancak, kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanuni temsilcilerinin talebine bağlıdır’ hükmü gereğince isteyen anne babaların çocuklarına seçmeli din eğitimi verilerek ahlaki ve manevi değerlerin korunması.”  

Bu bölümde alınan kararlardan müzik ve görsel sanatlar derslerinin ders saati sayısının ilköğretimde arttırılması ve ortaöğretimde de zorunlu hale getirilmesi olumlu bir karardır. Ayrıca ilk ve ortaöğretimde bu derslerin branş öğretmenlerince okutulması da olumludur. Ancak bu ders öğretmenlerinin hizmetiçi eğitimden geçirilerek 7-10 yaş grubu öğrencilerinin psikolojilerini anlayacak düzeye getirilmeleri gerekir. 

Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersinin çoğulcu bir şekilde daha etkin okutulması ortada bırakılmış ve çerçevesi çizilmemiş bir karardır.  

İlk ve ortaöğretimde haftada 2 saat olan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersinin ailelerin istekleri doğrultusunda seçmeli ders olarak okutulması kararı herhalde eğitim tarihine geçecek bir karardır.Bu kararla ilköğretim 4.sınıftan itibaren zorunlu ders olarak okutulan bu ders, seçmeli olmasıyla birlikte ilköğretim 1, 2, ve 3. sınıflarda da okutulmaya başlanacak, ilköğretim 4. sınıftan itibaren de haftalık 2 saat olan ders sayısı 3 veya 4 saate çıkarılacaktır. Bu durum bütün okulların imam-hatipleştirilmesinin ilk adımıdır. Ayrıca anayasayla belirlenmiş 2 saat zorunlu Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersinin bile, çok kültürlülüğümüzün bir gereği olarak zorunlu olup olmaması tartışılırken, seçmeli ders haline getirilmesi ve ailelerin inisiyatifine bırakılması yeni tartışmalar yaratacak ve bu derslerin etkin okutulması maddesiyle bir arada düşünüldüğünde ne yapılmaya çalışılıyor sorusunu akla getiriyor. 

5-Psikolojik danIşma, rehberlik ve yönlendirme başlIğı altInda alInan kararlardan bazIlarI şöyle; 

 

-Eğitim sistemimizde yönlendirme hizmetleri okul öncesinden yüksek öğretime kadar tüm sahalarda etkin olarak yaygınlaştırılmalı 

-Psikolojik Danışma ve Rehberlik (PDR) alanında kullanılacak kültürümüze özgü psikolojik ölçme araçları geliştirecek, akademik, bağımsız "ulusal test geliştirme" veya " ulusal ölçme ve değerlendirme" olarak isimlendirilebilecek bir birim kurulmalı. 

-Rehberlik ve tanılama hizmetlerinde özel önem arz eden üstün yetenekli/zekalı çocuklann tespitine yönelik, geçerli ve güvenilir tamlama araçları geliştirilmeli. 

-Rehber öğretmen/psikolojik danışmanların özel eğitime gereksinim duyan çocuklara PDR hizmeti sunumu konusunda özel alan yeterliliği kazanmaları sağlanmalı. 

-Aile yapısının güçlendirilmesi ve ailelerin eğitim sürecine aktif katılımlarının sağlanması amacı ile RAM'lar ve okul rehberlik servisleri tarafından sunulan hizmetlerde aile eğitimine öncelik verilmeli. 

-Psikolojik danışma ve rehberlik mesleği ciddi bir uzmanlık eğitimi gerektirdiğinden ve mevcut eğitim süresi talep edilen uzmanlığı sağlamada yetersiz kaldığından, PDR alanında verilen eğitim süresi son bir yılı uygulama ağırlıklı olmak üzere 5 yıla çıkarılmalı. 

Bu başlık altında alınan kararlar uygulamada görülen eksiklikleri gidermeye dönük olumlu kararlardır. Ancak, Psikolojik Danışma ve Rehberlik (PDR) alanında kullanılacak kültürümüze özgü psikolojik ölçme araçları geliştirecek, akademik, bağımsız "ulusal test geliştirme" veya " ulusal ölçme ve değerlendirme" olarak isimlendirilebilecek bir birimin kurulması çalışmalarına başlanması bu birimin kültürümüze özgü psikolojik ölçme araçlarını nasıl tespit edeceği sorusunu akla getiriyor. Bu ölçme araçları belirlenirken dini referanslı ölçeklerin kullanılması, eğitimde dinselleşmenin başka bir boyutu mu olacak? 

Alınan kararlara genel olarak bakıldığında, eğitim sistemini içerik olarak ileriye götürmeyi amaçlayan kararlardan çok, İslami referanslı siyasetçileri tatmin edecek, onlara 28 Şubat’ın rövanşını almış hissi yaratacak, kesintili-kesintisiz eğitim gibi artık vıcıklaşmış bir konu üzerinde kamuoyunun tepinmesine yol açacak, 2011 seçimlerine mutfaktan malzeme sağlayacak nitelikte kararlar olduğu görülecektir. Bu kararlar İslami referanslı siyasetçilere galibiyet hissi yaratırken, laik referanslı siyasetçilerin mağlubiyet hissine kapılmalarına yol açacaktır. Dolayısıyla 19.Milli Eğitim Şurası’na kadar kamuoyunu ve siyasetçileri oyalayacak ancak eğitimin daha ileriye götürülmesi bu tartışmaların gölgesinde güme gidecektir. 

Kısacası, eğitim sisteminin özelleştirilmesinde merhale olacak, hizmet satın alımı yoluyla okullarda taşeronlaşma ve örgütsüzleştirme uygulamalarını geliştirecek, özel okulları teşvik edecek, devlet eliyle cemaat okullarına öğrenci gönderilmesinin yolunu açacak, cinsiyet ayrımcı politikaları derinleştirecek, din kültürü ve ahlak bilgisi derslerinin seçmeli dersler arasına alınmasıyla eğitimin daha da dinselleştirilmesinin önünü açacak, ilköğretimin 1+4+4 şeklinde kademelendirilmesi ve her kademenin ayrı fiziksel ortamlarda eğitim yapmasının öngörülmesiyle eğitimde cinsiyetçi uygulamaları standartlaştıracak, eğitimde “vizyoner liderlik” denilen uygulama eğitim yöneticiliği atamalarında başat kural haline getirilerek bugüne kadar yapılan kadrolaşmanın daha da ileriye götürülmesine yol açacak, “bütün okul çalışanlarını kuşatan ulusal düzeyde mesleki bir örgütlenme” adı altında, bütün çalışanları kıskaç altına alacak bir yapıyla eğitim sisteminin önemli unsurları olan eğitim sendikalarını yok edecek kararlar önümüzde durmaktadır. 

Bütün bu kararlar önümüzdeki yıllarda Milli Eğitim Bakanlığı Stratejik Planı çerçevesinde hayata geçirilecektir. Neo-liberalizmin eğitim ayağının uygulanması anlamına gelen bu uygulamaları kamusal eğitim adına geri püskürtmek gerekiyor. Laik, bilimsel ve kamusal eğitim ilkelerini içeren bir eğitim politikasını savunan bireylerin, eğitim sendikalarının ve siyasal partilerin önünde zor bir görev duruyor. Ya hep birlikte “kamusal eğitim” için mücadele edilerek eğitim sistemi içine düştüğü bu kötü durumdan kurtarılacak, ya da hep birlikte karanlık ve belirsiz bir geleceğe doğru yolculuğa devam edeceğiz.  

 

20 Kasım 2010 

Abdullah DAMAR  

 

*Eğitim Bir Sen Sendikası tarafından Şura öncesi hazırlanan raporlardan yararlanılmıştır. 


 

 
Toplam blog
: 223
: 700
Kayıt tarihi
: 04.01.08
 
 

Gaziantep' te öğretmen olarak görev yapmaktayım. Son olarak Eğitim Yönetimi, Teftişi, Planlaması ..