Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Mayıs '09

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

19 Mayıs’ta Selanik’teydik!

19  Mayıs’ta Selanik’teydik!
 

19 Mayıs günü Atamızın Selanik’teki evini ziyaret etmek amacıyla Ankara’lı izci lideri öğretmenlerin düzenlediği bir turla Yunanistan’a gittik. Bildiğiniz gibi 19 Mayıs aynı zamanda da Atamızın doğum günü olarak kabul edilmektedir. Burada yaşadıklarımızı ve Yunanistan izlenimlerimi sizlerle paylaşmak istedim. Yazı biraz uzun oldu ama sabırla okuyacağınızı ümit ediyorum.

İlk gün uzun yıllar Osmanlı’nın bir eyaleti olarak kalan Kavala’yı gezdik. Osmanlı’dan bir tek imarethane ve Safranbolu evlerine benzeyen birkaç ev ve sokak kalmış. Kavala’da Osmanlı izlerini yok eden komşumuz, Mora’yı tek bir kan dökmeden Yunanistan’a teslim eden Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşaya duyduğu vefa borcunu, annesinin evini muhafaza ederek ve önüne de Kavalalı’nın bir heykelini dikerek ödemiş. Yunanistan’da Kavalalı Mehmet Ali Paşa Osmanlı’nın bir valisi olarak değil, “Mısır Kralı!”olarak anılıyor ve ders kitaplarında bu şekilde okutuluyormuş…

Kavala’dan Atina’ya geçtik. Gördüğümüz kadarıyla Yunanistan sadece Osmanlı eserlerini değil, kendi tarihi eserlerini de muhafaza etmemiş, ya da edememiş. 3000 bin yıllık tarihi olduğu söylenen Atina ve o meşhur Atinalılar’dan birkaç tarihi kalıntı kalmış. En önemlisi ve bilineni Akropol Tapınağı ve çevresindeki antik tiyatro ile birkaç yapı. Şehrin içinde ise Hadrian Kemeri ve Zeus Tapınağı kalıntıları ile Olimpiyat Stadı var. Atina tamamıyla yeni ve modern sayılabilecek bir şehir. Eski Atina’dan ise damları kiremit kaplı bazı evler kalmış. Kısaca Yunanistan’da tarihi eser sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor.Tarih düşkünü gezginlere duyurulur!..

Atina’nın ünlü Syntagma Meydanı’ndaki Parlamento Binası’nın önünde nöbet tutan eteklikli Evzon askerlerinin ilginç nöbet değiştirme törenlerini izledik. Rehberimiz askerlerin kıyafetlerinin anlamlarını şöyle açıkladı;

Başlarındaki kırmızı fes şehitlerin kanını, yine başlarının sağ tarafına taktıkları uzun siyah püsküller şehit analarının gözyaşlarını simgeliyormuş. Pileli eteklikleri ise 400 yıl süren Osmanlı egemenliğini… “Nasıl yani ?!” dediğinizi duyar gibiyim. Evet, bu eteklerdeki pile sayısı tam 400 adetmiş. Erkekler bu etekleri folklor oyunlarında da giyiyorlar. Yani Osmanlı ve Türk düşmanlığını asla unutmuyorlar ve unutturmuyorlar. Yine ayaklarındaki ilginç ayakkabıların üzerinde yer alan ponponlar birer gizli silah imiş!.. İçlerinde bir çivi, bıçak ya da buna benzer yaralamaya ya da öldürmeye yarayan gizli bir alet bulunmaktaymış. Kalleşliğin ve kurnazlığın bir simgesi…

Gezimizin asıl amacı 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı nedeniyle Atatürkümüzün doğduğu evi ziyaret etmek olduğu için 19 Mayıs günü Selanik’e hareket ettik. Arşiv kayıtlarına göre, Selanik'in Koca Kasım Paşa mahallesi, Islahhane caddesi üzerinde olduğu belirtilen ev bugün; Aya Dimitriya mahallesi, Apostolu Pavlu caddesinde bulunuyor. Mahalle ve sokak ismi değişmiş… Sokakta Atamızın evine gelmeden önce Aya Dimitriya adına yapılmış büyük bir kilise mevcut…

Atamızın evi Selanik konsolosluğumuzun yanında güzel bir bahçenin içinde ve üç kat üzerine inşa edilmiş. Orijinal olduğu ancak iyi bir bakım yapıldığı söylendi. Her köşesini nemli gözlerle izledik. Atamızın kullandığı bazı eşyalara, doğduğu odaya, yatağına, okul karnelerine hasretle baktık. Anı defterine yazılar yazdık… Ve bugün ülkemizin içinde bulunduğu durumu bir kez daha sorguladık…

Görevli bizlere acele etmemizi söyledi. Saat 19.00’ da Türk Konsolosluğu ve Atamızın evinin önünde bazı Ermeni ve Rumlar 19 Mayıs’ı protesto etmek ve sözde Ermeni soykırımı(!) ile sözde Rum Pontus soykırımını (!) anmak içi n bir gösteri düzenleyeceklermiş. Acele etmedik. Gösteri umurumuzda bile değildi. Evi doya doya gezdik. İçini, dışını, bahçesini her köşesini fotoğrafladık. Ayrılamadık… Ayrılmak istemedik…

Selanik’te Osmanlı eseri olarak sadece bir hamam ve medrese mevcut. Yunanistan Avrupa Birliği’ne girdikten sonra birlik bu yapıların tarihi eser olduğu için yıkılamayacağını bildirmiş. Onarılmaları için de fondan para yardımı yapmış. Komşumuz da mecburen onarıma almış…

Eski Selanik bir tepeye kurulmuş. Bizans döneminde inşa edilen Yedi Kule zindanl arı ve surları bizim Yedi Kule zindan ve surlarıyla çok fazla benzerliğe sahip. Eski Selanik’de eski Türk evleri oldukça fazla.

Selanik’ten biraz da hüzünle ayrıldık. Bu arada Prof.Dr.Türkân Saylan’ın öldüğü haberini aldık. Üzüntümüz bir kat daha arttı.Çok önemli bir insanımızı, bir değerimizi daha kaybetmiştik.!..Belki de yaşadığı son olaylar Türkân Saylan’ın ölümünü çabuklaştırmıştı!..

Yolumuzun üzerinde bulunan İskeçe ve Gümülcüne’yi ziyaret ettik. Eskiden Türkler’in çoğunlukta olduğu bu yerlerde Yunan hükümetinin uyguladığı asimilasyon (değiştirme, kendine benzetme) nedeniyle şimdi Türkler azınlığa düşmüş. Yunanistan AB üyesi olmadan önce buralarda Türk’lerin mülk almaları yasak, satmaları serbestmiş. Şimdi istedikleri gibi mülk sahibi olabiliyorlarmış. Gümülcüne’de eski ve yeni olmak üzere iki cami mevcut. Yeni caminin yanında güzel bir saat kulesi var. Ama Yunan hükümeti burada da yapacağını yapmış. Halk bu saat kulesine bir çivi bile çakamıyormuş. Onarımını Yunan hükümeti yapıyormuş. Yani mülk Türklerin ama izinsiz ellerini bile süremiyorlar!..

Türk azınlığa “biz Türküz” demek de yasakmış.!..“ Siz Müslüman Rum’ sunuz. Türk değilsiniz” şeklinde baskı uygulanmaktaymış. Oradaki soydaşlarımız kimliklerini kaybetmemek için çok fazla mücadele veriyorlar…

İsimlerini Türkçe yazamıyorlar. Yunan alfabesiyle yazmak zorundalar. Türkler adeta sıkışıp kalmışlar. Gelişmeleri engellenmiş. Türkçe eğitim ilkokula kadar. Daha sonra Liseye kadar Türkçe-Yunanca okutuluyormuş.

Burada komşumuz Yunanistan’ı tebrik etmek istiyorum. Ülkede kesinlikle yabancı dilde tabela asılmıyor. Büyük markaların dışında hiç yabancı kelime görmedik. İngilizce isimlere rastlamadık. Ülkemizin her yanını saran yabancı dil çılgınlığı karşısında Yunanistan’ın örnek alınması gerekiyor.

Yunanistan’da “İstanbul” kelimesi kullanmak da yasak. Konstantinopoli (Konstantin’in şehri) deniliyor. Bazı yerlerde “Konstantinopoli şu kadar kilometre” yazılı levhalar gördük. İstanbul’dan asla vazgeçmiyorlar…

“Türk” ve “İstanbul” kelimelerini söylemek yasak. Bir de bizdeki azınlıkları düşünün. İstanbul’un en güzel semtlerinde özgürce yaşıyorlar. Hakları Lozan’la güvenceye alınmış. Rahatça ibadet yapabiliyorlar. Kimse engellemiyor. Kiliseleri açık. Burunları kanasa tüm dünyayı ayağa kaldırıyorlar…

Etnik ayrımcılık en üst düzeyde uygulanıyor. Biz de ise Türkiye Büyük M illet Meclisi çatısının altında Kürt kökenli bir Milletvekili çıkıp Kürtçe konuşma yapabiliyor...

Yunanistan Osmanlı diye bir şey bırakmamış. Camiler ve Osmanlı eserleri yakılıp yıkılmış. Bazı camiler kiliseye çevrilmiş. Türk kelimesini kazımak için elinden geleni yapıyor. Tarih ile bağları kesilmiş, modern sayılabilecek bir Yunanistan yaratılmış.

Türk düşmanlığından asla vazgeçmiyorlar. Halkı da öyle söylendiği gibi Türk dostu filan değil. Çünkü Türk düşmanlığı eğitimi çocukluktan başlatılıyormuş. Bize ait pek çok kültürel değere sahip çıkmaya ( çalmaya) çalışıyor. Baklavayı zor kurtardık. Bütün hediyelik eşya satan dükkânlarda bizim Hacivat ile Karagöz’ün Yunan tipine benzetilmiş kuklaları satılıyor.Yani sıra HACİVAT ile KARAGÖZ’ün tescil ettirilmesinde…

Bizi yönetenler elbette bunları bizlerden iyi bilmektedirler. Türkiye Yunanistan karşısında çok dikkatli bir dış politika izlemek zorundadır. ABD ve diğer Avrupa ülkeleri karşısında da… İç ve dış düşmanlara karşı uyanık olmak zorundayız!.. Dış politikalar dostluk üzerine oluşturulmuyor. Diyalog elbette çok önemli ama karşımızdakinin bize asla ve asla dost olmadığını bilerek hareket etmek zorundayız.

Ülkemize ve kimliğimize, Atatürkümüze ordumuza, kültürel değerlerimize birey olarak da sahip çıkmalıyız. Bunlardan asla vazgeçemeyiz!

Türk –Yunan tampon bölgesinde dalganan Türk Bayrağı’nı, bayrağımızı görünce otobüste bulunan gençlerimizin, öğretmenlerimizin coşkulu alkışları ve yaşaran gözlerimiz, bu vatanın asla sahipsiz olmadığı konusunda bana bir kez daha güvence verdi. İçim ferahladı… Geleceğe dair ümitlerim arttı.

Ne olursa olsun Türk Gençliği’ne güvenimiz asla sarsılmamalı. Onlar bu vatanın bekçileri. Atamız bu vatanı Türk Gençliği’ne emanet ederken onlara olan sarsılmaz güvenini de ortaya koymuştur. Ve Büyük Atatürk bugüne kadar hiçbir konuda yanılmamıştır.

Bir cümle daha yazmadan geçemeyeceğim; Bir Gümülcüneli Türk bana şöyle dedi; Siz Türkiye ve Türklüğü Türk Bayrağı’nın altında savunuyorsunuz. Oysa ben ve diğer Batı Trakya Türkleri Türkiye ve Türklüğü Yunan Bayrağı’nın altında savunuyoruz”

Bu söz karşısında fazla bir şey söyleyemedim…

Bizler soydaşlarımızdan iki misli çalışmalı ve mücadele etmeliyiz. Hem kendimiz için, hem de Türkiye dışında yaşayan soydaşlarımız için.

Nice 19 Mayıs’larda buluşmak dileğiyle…

 
Toplam blog
: 516
: 1080
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

1955 Ankara doğumluyum. Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi mezunuyum. İstanbul'da uzun yıllar..