Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Mart '07

 
Kategori
Basın Yayın / Medya
 

19 Mart

19 Mart
 

İNGİLİZDEN AL HABERİ (Akşam)

Haber : Ömrünün 40 yılını Türkiye’nin iç ve dış politikasını anlamaya adamış olan Prof. William ile Türkiye’nin fotoğrafını konuştuk bu hafta. Türkiye uzmanı İngiliz Wiliam Hale Oxford Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi ve Ekonomi okudu. Ortadoğu üzerine master ve doktora yaptı. Uzmanlık alanı modern Türk tarihi olan Hale, Londra Ortadoğu Enstitüsü’nde bölüm başkanlığı yaptı, Londra Üniversitesi’nde dersler verdi. Eylül 2006’dan beri Sabancı Üniversitesi’nde Türk iç siyaseti ve Türkiye’nin uluslararası ilişkileri üzerine dersler veriyor. Hale’in “Türkiye, ABD ve Irak”, “Türk Dış Politikası” ve “Türkiye’de Ordu ve Siyaset” adlı kitapları var.

İngiliz profesör bakın neler söylüyor:

Kamuoyu anketlerine göre milliyetçi bir yükseliş var. Türk halkının AB’ye darılmasından kaynaklanıyor. Bence çok anlaşılır bir gelişme. Bir de Irak’ta olanlara reaksiyon olarak yükseliyor milliyetçilik. Milliyetçilik yükseldikçe milli hassasiyetler üzerinden politika yapma eğilimi de artıyor. CHP’de de böyle bir eğilim gözleniyor.

Askeri kanat siyaset üzerine konuşurken çok dikkatli olmalı, siyasetten uzak durmalılar. Siyasi liderler de kendi yapamadıkları şeyler için ordudan medet ummayı bir kenara bırakmalı. Türkiye’de siyasetçiler omuzlarının üzerinden orduya bakıyor. Baykal’da bu eğilim var. Bir şeylere ulaşmak istiyorsa bunu yalnız başarmalı, orduya güvenmemeli.

Medyada orduyla ilişkilerini kötüye kullanan kişiler var.

Türkiye için hassas bir mesele de Kerkük meselesi... Barzani Kerkük’ü Kürt idaresine almak istiyor ama buna Türkiye kadar Irak’taki Araplar da karşı çıkıyor. Bu Irak’ta ciddi bir kaosa sebep olur. ABD Irak’tan 2-3 yıl içinde çekilecek. Çekildiği an Arap-Kürt savaşı çıkma riski var ki, Washington bundan kaçıyor.

ABD’nin bağımsız bir Kürt devletine izin vermemesi için ciddi nedenleri var. Bağımsız bir Kürt devletine Türkiye, İran, Suudi Arabistan ve Irak’ın kendisi karşı. Oysa ABD’nin petrol yollarını ulaşılabilir tutması gerek. Bağımsız Kürdistan’a destek vererek bölgedeki aktörleri karşısına almak istemez.

İsrail gibi bir Kürt devleti kurulamaz. Çünkü İsrail’in gücü ABD’deki lobilerden geliyor. Böyle bir şey Kürtler için söz konusu değil. Barzani bunun farkında ama halka söylemiyor.

Türkiye’de bir Kürt problemi var, Türk devleti bunu açıkça dile getirmeli. Bağımsızlığa gelince... Türkiye’den ayrılmak çok riskli olur. Düşünün ki Güneydoğu, Türkiye’den ayrıldı. İstanbul, Ankara gibi büyük şehirlere göç etmiş Kürtler ne olacak? Vatandaşlıkları geri mi alınacak?

2008’den sonra ABD’nin Irak’ta kalmasını pek olası görmüyorum. Irak’tan çekilme büyük bir süreç. Esas sorulması gereken soru Irak ordusunun yeterli etkinliğe kavuşup kavuşamayacağı. ABD Irak’tan çekildiğinde komşularla anlaşmalar yapması lazım. İran örneğin problem çıkarır. ABD çekildiği an, Güney Irak’a girer. Girmemesi için ABD’den bir şey alması lazım. Bu bir şey de ekonomik yaptırımların kaldırılması. Ama ABD’nin bunu yapabilmesi için Kongre’yi ikna etmesi lazım ki bu, Kongre’deki Musevi lobisi yüzünden imkansız.

ABD Irak’tan çıkınca Türkiye’ye çok bağımlı hale gelecek. Özellikle İncirlik dolayısıyla. Bölgede istikrar için Türkiye’ye ihtiyacı var. Türkiye’deki politikacıların ve karar mekanizmalarının daha geniş bir ufka bakmaları lazım. PKK, Kerkük, kırmızı çizgilere kilitlenip kalmamalılar. Kısa vadeli milli çıkarların yanı sıra büyük resmi görmeliler. Türkiye için bütün bir Irak’ın varlığı çok önemli. Bu yüzden daha aktif bir dış politikaya ihtiyaç var. Cumhurbaşkanı seçimleri gibi konulara çok saplanıyorsunuz. Tabii ki önemli ama kimin cumhurbaşkanı olacağı totalde çok fark etmeyecek. Türkiye kendine iyi bir rol kapmalı Ortadoğu’da. Bu da Talabani’yi görmeyi reddederek olmaz.

Önümüzdeki genel seçimlerde üç senaryodan biri olacak: 1) 2002’deki gibi yalnızca AKP ve CHP yüzde 10 barajını aşacak. AKP yine ezici çoğunlukla hükümeti kuracak. 2) MHP ya da DYP’den biri de yüzde 10’u aşacak ve 70-80 arası sandalyeye sahip olacak. Böylece AKP 60 sandalye, CHP de 20 sandalye kaybedecek ama AKP yine de tek başına hükümet kurabilecek. 3) DYP de MHP de yüzde 10’u aşacak. Böylece AKP’nin sandalye sayısı 250-260’a düşecek. Koalisyon gerekecek, bunu da DYP ile yapması daha olası.

Yorum : Profesörün doğru tesbitleri var. O da zaten bir yorum yapıyor. Yorumun yorumuna girmeyelim artık.

AKP'DE KARDEŞ PAYI (Birgün)

Haber : Sağlık Bakanı Recep Akdağ, 'Sağlıkta Dönüşüm' Projesi kapsamında 15 kişinin saha koordinatörü olarak atamasının yapıldığını, bu kişilere aylık brüt 7 bin dolar maaş ödenmekte olduğunu açıkladı. Akdağ, CHP Aydın Milletvekili Mesut Özakcan'ın soru önergesine yazılı olarak verdiği yanıtta, söz konusu kadrolardan birinin Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer'in kardeşi Metin Dinçer'e, diğerinin ise AKP Eskişehir Milletvekili Murat Mercan'ın kardeşi Serdar Mercan'a verildiğini belirterek, "Bu kişiler söz konusu kadrolar için gerekli kriterleri taşıyorlardı" dedi.

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Genel Başkanı Koksal Aydın, "Ballı devlet kadroları" ile ilgili olarak Birgün muhabirinin sorularını yanıtlarken şunları söyledi:

"Bu proje, Birleşmiş Milletler'e bağlı UMDP'nin başında bulunan Kemal Derviş ile AKP Hükümeti arasındaki anlaşmayla geçen yıl eylül ayında başlatıldı. Projenin mimarı Dünya Bankası'dır.

Böylece iç hukuk çiğnenerek Sağlıkta Dönüşüm Projesi yaşama geçirilmeye çalışılıyor. Bu emperyalist bir müdahaledir. Koordinatörler 7 bin dolar maaşlarını Dünya Bankası'ndan alıyor. Hepsi AKP Hükümeti yandaşlarıdır. Hükümet, sağlıkta piyasacı bir anlayışla hareket ediyor. Örneğin, Erzurum'daki kadın hastalıkları hastanesinin kapatılmasında da bu koordinatörlerin parmakları var. "

Ankara Tabip Odası Başkanı Önder Okay da, saha koordinatörlüğü sisteminde, 'Sağlıkta Dönüşüm' projesini yaşama geçirmek amacıyla hükümete yakın insanların görevlendirildiğini vurgulayarak, "Bakan Akdağ'ın saha koordinatörü olabilmek için gerekli kriterleri sıralaması bir anlam ifade etmiyor, çünkü kişiler kriterlere değil, hükümete yakınlıklarına göre görevlendiriliyor" dedi. Saha Koordinatörlüğü Projesi ile projenin Dünya Bankası merkezli olduğunun bir kez daha kanıtlandığını belirten Okay, "Koordinatörlerin yetkileri, görev alanları, kimden emir alıp kime rapor verdikleri açık değil. Önder Okay, AKP Hükümeti sağlık örgütleriyle diyalog kurmak yerine, 7-8 koordinatör belirleyip sağlık çalışanlarına dayatma uygulamaya çalışıyor" dedi.

Yorum : Sağlık Bakanı soruları cevaplamış.Verilen cevaplara kimsenin itirazı yok. Bu kişilerin aranan kriterlere uygun olmadığı da söylenmiyor. İddianın temelinde yatan, bu kişilerin hükümete yakın olmaları, bir başka deyişle AKP yandaşı olmaları. Eğer aranan niteliklere haiz iseler bunun bir suç olduğunu sanmıyorum.

ŞEHİTLERE GÖZYAŞI (Bugün)

Haber : Çanakkale Zaferi'nin 92. Yıl Dönümü ve Şehitleri Anma Günü dolayısıyla yurdun çeşitli yerlerinde törenler ve etkinlikler düzenlendi. Çanakkale destanını yazan 101 bin 279 kahraman için Gelibolu'da düzenlenen törene devletin üst düzey temsilcileri ve binlerce vatandaş katıldı. Çanakkale'nin geçilemeyeceğini, Türk milletinin esir edilemeyeceğini ve Türk vatanının parçalanamayacağını tüm dünyaya haykıran atalarımız için düzenlenen törende, şiirler ve konuşmalarla büyük zafer bir kez daha anıldı, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve aslanları yad edildi.

Deniz, kara, hava, polis ve THY şehitleri için de yurdun dört bir yanında ve KKTC'de törenler vardı. Vatan için canını veren on binler, dualarla anılırken gözyaşları sicim gibi aktı. Yüreklerine kor düşmüş analar, yetim kalmış çocuklar, dul kadınlar bayraklarla donatılan şehitliklerde titreyen dudaklarıyla dualar okudu. Mezarlar çiçeklerle donatıldı, uğruna şehit düşüp bağrında yattıkları vatan toprağı sevgi yüklü ellerle okşandı. Cebeci Askeri Şehitliği'ndeki törende, bir şehidin yazdığı şiirin okunması sırasında bazı komutanlar ile şehit yakınları gözyaşlarını tutamadılar. Genelkurmay İstihbarat Dairesi Başkanı Korgeneral Aslan Güner de uzun süre gözyaşı döktü.

Şehit mezarlarını gezen Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Faruk Cömert'e, bir şehit babası ''Kadere inanıyoruz ama bu ülkeye ihanet edenlere hakkımızı helal etmiyoruz. Hrant Dink'e gösterilen alakanın birazı şehitlere gösterilse o hain adada o kadar beslenmezdi. Hainlerin itibarlı bir misafir gibi ağırlanması bizim gibi, şehitleri de rahatsız ediyor. Haklarını helal etmediklerini hissediyoruz ve rüyalarımızda bize söylüyorlar. İsteğimiz, bu hainlere hadlerinin bildirilmesi'' dedi. Bunun üzerine Orgeneral Cömert, münferit olayların Türk halkına genelleştirilmemesi gerektiğini belirterek, ''Türk halkı şehidini bağrına basar. O olay sizi etkilemesin. Hepimiz ülkenin tek çakıl taşının bile verilmemesi için varız'' dedi.

Anıtkabir, dün tarihi günlerinden birini daha yaşadı. 18 Mart Şehitleri Anma Günü dolayısıyla düzenlenen resmi törenin ardından Anıtkabir vatandaşların akınına uğradı. Ankara Valisi Kemal Önal, 4. Kolordu Komutanı ve Ankara Garnizon Komutanı Korgeneral Saldıray Berk ile Genelkurmay Genel Sekreteri Tümgeneral Salih Zeki Çolak'ın katıldığı törende bir ilk gerçekleşti. Ankara garnizonunda görevli subaylar, astsubaylar ve askeri okul öğrencileri Anıtkabir'de buluştu. İlk kez yapılan törene asker aileleri de katıldı. Törene katılanların sayısı yaklaşık 18 bine ulaştı. Resmi törenler dışında Anıtkabir'de askeri personelin katılımıyla ilk kez bu kadar geniş katılımlı bir tören yapıldı. Anıtkabir'i dolduran vatandaşlar, ellerindeki bayrakları dalgalandırdılar.

Yorum : Vatan uğruna canını feda eden şehitlerimiz için ne dense, ne yapılsa azdır.

ÖRTÜLÜ BAKANLIK (Cumhuriyet)

Haber : Sanayi Bakanlığı’nın, araçların imal ve montajıyla ilgili yetkilerini 2003’te imzalanan bir protokolle Türk Standartları Enstitüsü’ne devretmesinin ardından açılan “Sanayi Hizmetleri Hesabı”nda bugüne kadar 2.8 milyon YTL birikti. Örtülü ödenek kuşkusunu gündeme getiren CHP’li Berhan Şimşek, ibadetleri alenî, geri kalan her şeyleri gizli örtülü. Cumhuriyet tarihinde hiçbir bakanlığın böyle davranışı yok, dedi.

Yürürlüğe 15 Şubat 2004’te giren protokol gereği, bir ay sonra açılan “Sanayi Hizmetleri Hesabı” açıldı. Hesaba 300 bin YTL yatıran TSE, belgelendirme, inceleme, uygunluk ve proje onay işlemlerinden aldığı ücretlerin % 15’ini bu hesaba aktarmaya başladı. Doğrudan bakana bağlı olan hesabın TOBB gözetiminde açıldığına dikkat çeken Şimşek, uygulamanın dayandırıldığı yasanın bu tür bir ilişkiye izin vermediğini vurguladı.

Yorum : Bu paranın farklı amaçlarla kullanılabileceği endişesi var belki ama, bu konuda somut bir bilgi de yok.

SONSUZA KADAR (Gözcü)

Haber : Çanakkale Zaferi’nin 92. Yıldönümü ve Şehitler Günü münasebetiyle bir mesaj yayınlayan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, Türk Ulusu’nun Atatürk’e kavuştuğu muhteşem bir zaferin adı olan Çanakkale, aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti’nin önsözüdür.

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin her türlü tehlikeyi ortadan kaldıracak güçte olduğunu kaydeden Orgeneral Büyükanıt şunları söyledi: “Özgürce yaşadığımız vatan toprakları üzerinde demokratik ve laik Türkiye Cumhuriyetini sonsuza kadar yaşatacağız.”

Yorum : Atalarımız bu yüzden şehit olmuştu. Biz de bu uğurda gerekirse canımızı seve seve veririz.

AYIP BE! (Güneş)

Haber : Şırnak'ta görevli Polis Mehmet Yardımcı, 11 Temmuz 2006'da İdil'de devriye görevi yaparken teröristlerin açtığı ateş sonucu şehit oldu. Ailesi de millet de şehit Mehmet'i bağrına bastı. Ancak Emekli Sandığı Mehmet'i şehit kabul etmedi.

Vatan için dağ başlarında alçak kurşunlara hedef olmak, Emekli Sandığı kriterlerine göre şehit olmaya yetmiyordu. Ankara'da sıcacık koltuklarında oturanlar Mehmet'in ailesine şehit tazminatı ve maaşı bağlamak için 'Şart' dayatıyordu.

Beylerin, İskenderun'da yaşayan acılı aileye dayattığı şart 'Katillerin yakalanmasını ya da kimliklerinin tespit edilmesi' idi. Bu devletin işiydi.. Ama devlet adına yetki kullananlar, devleti için canını verenlerin ailesine, bunu diyebiliyor ve hakkını vermiyordu.

Yorum : Bu kadar şehit ailesi arasında neden böyle bir ayırım yapılmış anlamak güç. Sanki devletin güvenilir bir gerekçesi vardır diye düşünüyorum. Yoksa da bu yanlışlık düzeltilir sanıyorum.

KATİL İKİ KEZ ÖLDÜRDÜ (Hürriyet)

Haber : Konya’da yerel bir gazetede köşe yazarlığı yapan 56 yaşındaki gazeteci Yusuf Harmancı, önceki akşam Meram İlçesi Sema Otel önünde kurşunlanarak öldürüldü.

İddiaya göre gazeteci Yusuf Harmancı, birlikte alkol aldığı otel sahibinin 35 yaşındaki oğlu Abdullah Özer ile belirlenemeyen bir nedenle tartışmaya başladı. Tartışmanın kavgaya dönüşmesi üzerine Harmancı ve Özer, otelin önüne çıktı. Burada da kavganın devam etmesi üzerine Özer, belinden çıkardığı tabancayla Harmancı’ya bir el ateş etti. Çevredekilerin haber vermesi üzerine yaklaşık 5 dakika sonra 112 Acil Servis ekipleri olay yerine gelerek yerde yatan Yusuf Harmancı’ya müdahale etmeye başladılar. Tam bu sırada birden ortaya çıkan Abdullah Özer, yerdeki Harmancı’ya 4 el daha ateş etti. Neye uğradıklarını şaşıran sağlık görevlileri, panik içinde ambulansa sığınırken Özer, koşarak kaçtı. Sağlık ekibi birkaç dakika sonra ambulanstan çıkıp tekrar müdahale etmek istediyse de Harmancı’nın yaşamını yitirdiğini belirledi. Polis, kısa süre sonra Abdullah Özer’i üzerinde suç aleti tabancayla birlikte yakaladı.

Özer’in götürüldüğü Asayiş Şube Müdürlüğü’nde aşırı alkollü olduğu için ifadesi alınamadı. Daha sonra ayılan Özer, poliste "susma hakkını" kullandı.

Yorum : Yaşam hakkı ve susma hakkı… Ölen gidiyor arada her zaman…

MİLLİ GÖRÜŞ BUGÜNÜN ÇANAKKALE CEPHESİDİR (Milli Gazete)

Millî Görüş Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan ile Saadet Partisi Genel Başkanı Recai Kutan’ın da katıldığı Millî Görüş İstanbul Buluşması’nda Çanakkale Şehitleri anıldı. Programda konuşan Erbakan, “Dünya nüfusunun binde birini bile oluşturmayan Siyonistler insanlığı esir aldı. Bu ırkçı emperyalistler son 3 asırda insanlığa gün yüzü göstermediler. Çanakkale savaşları Arz-ı Mevud’u gerçekleştirmek, büyük İsrail’i kurmak isteyenler tarafından çıkarıldı. Siyonizm, yani ırkçı emperyalizm; işbirlikçi hükümetler, işbirlikçi işadamları, işbirlikçi medyayla beraber çalışıyor. İnsanlığı sömürüyor, aç bırakıyor, ifsad ediyorlar” dedi.

Yeniden büyük bir Çanakkale Zaferi kazanmamız gerektiğini vurgulayan Erbakan, “Emperyalist güçler Türkiye’yi içerden fethediyorlar. Ülkenin ekonomisi, tarımı, hayvancılığı, sanayisi yok ediliyor. Bir taraftan da AB’ye uyum adı altında maneviyatımız çökertiliyor. Bu hükümet, kobilere, köylüye kredi çıkaracağına, domuz kredisi çıkarıyor. Bizler Çanakkale savaşını bunlar olmasın diye verdik. Ancak bunlar oluyor. Öyleyse yeni bir Çanakkale Zaferi’ni Millî Görüşle kazanmamız gerekmektedir. Ne yazık ki 250 bin şehit vererek kurtardığımız bu vatan bugün tekrar tehlikededir” şeklinde konuştu.

Yorum : Milli meselelerin bu kadar partileştirilmesi sonuçta sadece millete değil, partiye de zarar verir.

VATANDAŞLIK ŞARTI TÜRKİYE SEVGİSİ (Milliyet)

Haber : Bugünden itibaren bir hafta boyunca Milliyet'te izleyebileceğiniz bu araştırma, konusu ve özellikle boyutları itibariyle Türkiye için önemli bir ilk olma özelliği taşıyor. Her fikir sahibi kişinin farklı cümlelerle ve en önemlisi farklı sayılarla ifade ettiği "Türkiye'nin toplumsal yapısı" hakkında ilk kez bu kapsamda bir araştırma Türk kamuoyuna ulaşıyor.

Araştırmanın en çarpıcı sonuçlarından biri, vatandaşlık bağına bakış oldu. Deneklerin yüzde 82'si Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı için Türkiye'yi sevmenin şart olduğunu söyledi. Etnik köken şartı son sırada yer aldı

Halkın yüzde 63.80'i etnik kökene bakmaksızın "Türkiyeliyim" demenin, yüzde 54.31'i Müslüman olmanın, yüzde 45.64'ü de etnik köken olarak Türk olmanın Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmanın şartı olduğunu belirtiyor.
Buradan görülen, ülke insanının Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı için kökenden daha çok duygu ve inancı öne çıkardığıdır.
Etnik kökeni ve Müslüman olmayı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı için şart görenler ve çok önemseyenlerin büyük bir kısmı, lise altı eğitimlilerdir.
Tüm insanlarımız etnik kimliğini öne çıkarmaksızın yurdunu sevmekte ve bu sevgiyi yurttaşlık bağının ön şartı olarak görmektedir.

Yorum : Bir ülkeyi sevmeyenin o ülke vatandaşı olmaktan alacağı bir haz yoktur. Yurt dışındaki pek çok ülkede yaşayanlar, orada iyi bir geçim imkânı elde etmiş olmalarına rağmen, o ülkeyi sevmedikleri benimsemedikleri için kendilerini vatandaş gibi hissetmemektedirler.

VATAN SİZE MİNNETTAR (Posta)

Haber : Dün, 18 Mart 1915 Çanakkale Zaferi’nin 92. Yıldönümü ve Şehitleri Anma Günüydü. Halk Çanakkale Şehitler Anıtı’na, Anafartalar Kahramanı ulu önder Atatürk’ün ebedî istiratgâhı Anıtkabir’e ve her kentteki şehitliklere koştu. Duaların okunduğu, gözyaşlarının sel olduğu törenlerde, herkesin dilinde aynı cümle vardı : Vatan size minnettardır.

Türk ordusu 18 Mart 1915’te Çanakkale’de 250 bin şehidin kanıyla destan yazdı. İşte bu kahramanlık destanının yıldönümünde, Türk halkı bir kez daha şehitlerine minnet duygularını gösterme imkânı buldu. 18 Mart Çanakkale Zaferi’nin yıldönümü, 2003’ten beri Şehitleri Anma Günü olarak da kutlanıyor.

Dün sadece Çanakkale’de değil, yurdun dört bir yanında halk şehitleri kucaklamaya koştu. Çanakkale’deki törene Başbakan Recep Tayip Erdoğan yanındaki 10 Bakanla birlikte katıldı. Çanakkale stadındaki törenlerde, Türkiye’nin haritası şehit kabirleriyle çizilmiştir diyen Erdoğan daha sonra Eceabat’ta yaptırılan temsili Çanakkale şehitliğini açtı.

nkara’da görevli askerî personelle sivil vatandaşlar da Anıtkabir’e koştular. Binlerce asker ve sivil Çanakkale savaşındaki direnişiyle adı Anafartalar kahramanına çıkan ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’e şükranlarını sundu. Diğer illerdeki şehitliklerde yapılan anma törenlerinde ise, gözyaşları sel olup aktı.

Güneydoğu’da bölücü örgütle yapılan çatışmalarda şehit düşen askerlerin yakınları, evlatlarının mezarına çiçekler koydu, dualar okudu.Analar oğulları için yeniden ağıt yakarken, babalarını hiç görmemiş olan şehit çocuklarının, hayatlarının baharında dul kalmış şehit eşlerinin hali görenlerin yüreklerini parçaladı.

Yorum : Mehmet Âkif Şehitlere şöyle sesleniyor:

“Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın,

Gömelim gel seni tarihe desem, sığmazsın!”

Daha başka ne denebilir ki…

BİR VANDALLAR VURUYOR BİR KENT SOYGUNCULARI (Radikal)

Haber : Baharın tadını çıkarmak için sahilde küçük bir tur attınız ve soluklanmak için bir bank arıyorsunuz. Ama bulmak o kadar kolay değil. Vandallar sizden önce sahile uğramışsa boyaları sökülmüş, yarısı parçalanmış banklardan iyi olanını bulmak için biraz uğraşmanız gerekiyor. Vandalların kent ekonomisine verdiği zarar 10 milyon YTL'yi buluyor.
Ancak kentin tek belalıları vandallar değil. Trafik levhalarını, baca ve ızgaraları çalıp satan şehir hırsızları da hem güvenliği tehdit ediyor hem de milyonlarca YTL zarar veriyor. Vandallar ve hırsızlarla mücadele uzun sürecek gibi görünüyor.

Yollardaki metal tabelaları söken hırsızlar, tabelalardaki madenleri hurdacılara satıyor. Türkiye'nin 65 bin kilometrelik karayolu ağında 675 bin trafik uyarı levhası, 140 bin de bilgi levhası var. Her yıl bu levhaların yüzde 15'i hırsızlık ve vandalizm gibi nedenlerden, yüzde 10'u da doğal sebeplerden dolayı kullanılmaz hale geliyor. Bu yenilemenin yıllık maliyeti 25 milyon YTL'yi buluyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'yse yollardaki trafik uyarı levhalarının çalınması nedeniyle her yıl 291 bin 526 YTL ek masraf yapmak zorunda kalıyor.

Yol Bakım ve Onarım Müdürlüğü her yıl çalınan baca ve ızgaralar için yüz binlerce YTL masraf yapıyor. Büyükşehir Belediyesi hırsızlığın önüne geçmek amacıyla son üç yılda çalınma için geri dönüşüm maliyeti yüksek olan, bu nedenle hurdası tercih edilmeyen 'sfero' tip, kilitli ızgara ve baca kapaklarına geçti.

Geçen yıl kentte 7 bin 500 kilometrelik kablo çalındı ve maliyeti 300 bin YTL oldu. Büyükşehir Belediyesi kablo çalmak için trafo duvarlarını delip hayatlarını riske atmaktan çekinmeyen hırsızlara karşı önlem olarak artık kabloların üzerine beton döküyor.

Sözlük anlamı 'zevk amaçlı zarar verme' olan vandalizm de kentin bir başka büyük sorunu. Vandallar bankları denize atıyor, spor sahalarındaki potaları kırıyor, heykelleri parçalıyor, durakları boyuyor.

Vandalizmin İETT'ye zararı da yıllık 40 bin YTL'nin üzerinde. Sırf otobüs ayna ve camlarında meydana gelen hasarlar için belediyeden her yıl 20 bin YTL çıkıyor. Araç içi mühürlerin koparılması, havalandırma ızgarası sökülmesi, yan cam lastiklerinin falçatayla kesilmesi, koltuk altındaki yangın söndürücü tüp kayışlarının sökülmesi, İstanbul Metrosu'da kayda geçen vandalizm olaylarından bazıları. İstanbul Metrosu'nda sadece 2006'da 100 vandalist saldırı saptandı.

Yorum : Şehirde başıboş insanlar, sokak çocukları, mutsuz taşralılar, gögüsüz, bilgisiz cahil kişiler olduğu sürece bu zararlar daha da çoğalacaktır.

KORSAN MEZAR ANINDA UÇTU (Sabah)

Haber : Mezarda yatan kişinin Nusrat mayın gemisinin süvarisi Hakkı Bey değil sahte bir kahraman olduğunu Türkiye SABAH'ta Murat Bardakçı'nın kaleminden öğrenmişyi. Anıt mezarı yaptıran İGDAŞ yetkilileri, bir aile tarafından kandırıldıklarını kabul ederken "Mezarı yıktık" diye açıklama yaptı. İGDAŞ'ın sahte anıt mezara 21 bin YTL harcadığı anlaşıldı.

Yetkilileri anıt mezar konusunda, kendisini Hakkı Bey'in torunu olarak tanıtan Nedim Karamürsel'in aldattığı iddia ediliyor... Nerede olduğu bilinmeyen Karamürsel'in hayali dedesinin hayatını araştırıp kitap yazmak için İGDAŞ'ın sponsorluğunda Avustralya'da iki yıl kaldığı öne sürülüyor.

İnşaatın 11 Ekim 2005'te aile tarafından başlatıldığını vurgulayan Mazak, "Nedense herkes bize yükleniyor. Biz sadece cüzi bir miktarla açılış sponsoru olduk. "Her şey pişmiş bizim önümüze geldi, biz de hakikaten Tophaneli Yüzbaşı Hakkı Bey diye sponsor olduk" diyerek sözlerini şöyle tamamladı: "Bir mezar yapılmış, her şeyi ile dört dörtlük. Bize 'Açılışı yapar mısınız?' diye Çanakkale Şehitleri Derneği müracaat etti. Milli Eğitim Bakanlığı'ndan Beyoğlu Belediyesi'ne gelen yazı üzerine Mezarlıklar Müdürlüğü'ne yazı iletiliyor. Anıtı Mezarlıklar Müdürlüğü yaptırıyor. Nusrat mayın gemisinin komutanının anısına her şey yapılır. Ellerinde resmi evraklar vardı. Yani herkes sahip çıktı."

Yorum : Güzel kurulan bir tezgah, bütün yetkilileri uyutmuş. Neyse bir yanlıştan Murat Bardakçı sayesinde dönülmüş.

ESKİ AÇIK KODES DESENE (Star)

Haber : En son Vestel-Sakarya maçında yaşanan şiddeti önlemek için düğmeye basıldı... Önümüzdeki günlerde Meclis’e gelecek olan AK Parti grubunun hazırladığı yasa teklifi, bir öncekine göre daha ağır yaptırımlar içeriyor.

Teklif yasalaşırsa holiganlar ile onlara göz yuman görevliler üç aydan bir yıla kadar hapisle yargılanacak. Böylece sporda artan şiddete ilk kez hapis yolu açıldı.

Stadlara kesici alet, silah vb. sokanlar üç aydan bir yıla kadar ceza alacak. Ayrıca altı aydan bir yıla kadar maç izlememe cezası verilecek.

Kural dışı olaylara göz yuman, yasaklı taraftarı stada alan görevlilere de hapis cezası verilecek.

Yorum : Çok geç kalınmış bir tedbir. Yasanın bir an önce çıkması lazım.

ELİFİN SON DİLEĞİ (Takvim)

Haber : Trabzonlu 23 yaşındaki Elif Şengül, 3 yıl önce Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Jeodezi Bölümü'nü kazandı. Üniversiteye başladığı yıl karın ağrısı şikayetiyle doktora gitti. Bağırsak kanseri teşhisi kondu.

Ailesi, onu üzmemek için 3 yıl sakladı. Genç kız internetten araştırıp durumu öğrendi. Annesine, "Bu hastalığı yeneceğim" sözü verdi, ama tutamadı. Ölümü ailesi kadar okul arkadaşlarını da acıya boğdu...

Elif, annesi Meryem'e, "Hiç korkma anneciğim. Okulu bitirip seni kraliçeler gibi yaşatacağım" diyordu.

Son kez okulunu görmek isteyen Elif, dileği yerine getirildikten 1 saat sonra can verdi.

Yorum : Kaderin böylesine bazen isyan etmek istiyor insan…

HİDROJENE GEÇELİM (Türkiye)

Haber : Dünya Hidrojen Konseyi Başkanı Prof. Dr. Veziroğlu, Erdoğan dahil parti liderlerine gönderdiği “Niçin Hidrojen?” konulu raporda, “Planlaması bugün yapılan hidrojen tesisi ancak üç dört sene sonra üretime geçebilecektir. O zaman sudan, rüzgardan, biyokütleden ve linyitten üretilen hidrojen, benzinden, mazottan ve doğal gazdan çok daha ucuz olacaktır” dedi.

Türkiye’nin hidrojen enerjisine geçmekle dışa bağımlılıktan kurtulacağını belirten Veziroğlu, şöyle devam etti: “Bütün bunların yanı sıra Türkiye Avrupa’ya da hidrojen ihraç ederek önemli bir döviz girdisine kavuşacaktır. Hidrojen ile birlikte enerji tüketimi ucuzlayacak ve artacaktır. Böylece yeni iş sahaları açılacak, tarımda ve de sanayide istihdam artışı sağlanacaktır.”

Yorum : Ciddi bir proje… Herhalde yetkililer gerekli ilgi ve desteği sağlayacaklardır.

SEN BELANI MI ARIYORSUN (Vakit)

Haber : Van Yüzüncü Yıl Rektörü Yücel Aşkın’ın çetecilikten yargılandığı davada, diğer savcının berat talebinin aksine, mütalaa hazırlamak için süre talebinde bulunan Savcı Akın Karakaş’a tehdit telefonları geldiği iddia ediliyor.

Çetecilik suçundan yargılanan Van YYÜ Rektörü Yücel Aşkın ve arkadaşlarının duruşmasında yaşanan savcı skandalı büyüyor. Şemdinli mahkemesinde hapse mahkûm edilen astsubayların davasını Yargıtay’a temyize götüren savcı Sezgin Kanmaz’ın 51 klasörden oluşan dava dosyasını bir günde okuyarak duruşmaya katılması tartışılırken, müdahil avukatlardan Hüsnü Tuna’dan şok iddia geldi :

Savcı Akın Karakaş’ın tehdit edildiğini öne süren Av. Hüsnü Tuna, “birileri, savcı bey, sen belanı mı istiyorsun? Çekil davadan, bırak başkaları baksın, sana ne, diyerek tehdit etmişler. Diğer savcı Sezgin Kanmaz’ın, yasa dışı bir şekilde, davaya müdahale etmesi de bu iddiayı güçlendiriyor, dedi.

Yorum : Bu kadar da göz göre göre bir mahkemeye müdahale olmaz. Adalet Bakanlığı olayı mutlaka açıklığa kavuşturmalıdır.

853 TRİLYON BORÇLA BATTI (Vatan)

Haber : Türkiye tarihinin 853 milyon YTL ile en büyük iflası gerçekleşti. Emin Hattat’ın iflas erteleme başvurusu kabul edilmedi ve mahkeme, Hattat’ın 4 şirketinin de iflasına karar verdi. İflas Masası’na şu ana kadar aralarında büyük bankalarında olduğu 187 kurum ve kişi, 853 milyon YTL’lik alacak kaydı yaptırdı

Türkiye’de, bir dönem hükümet oluşumunda rol oynayan, eski bakanlardan Cavit Çağlar’ın dünürü olan ünlü işadamı Emin Hattat ile çocukları Emir, Kadir, Osman, Kemal ve Emrah Hattat’a ait Hema Dişli ve 4 grup şirketi iflas etti. Şirketler, 853 milyon YTL’lik borçla, Türkiye’nin en büyük iflasına imza attı.

İflas Masası’na alacak kaydı yaptıran 187 kişi, kurum ve kuruluş, diğer üç şirket hariç, sadece Hema Dişli’den 853 milyon YTL alacaklı olduklarını beyan etti. Bu iflas, 439 milyon YTL’lik Gümüşsuyu Halı’nın batığından daha büyük bir rakama ulaştı.

Yorum : İflas kağıt üzerinde mi, yoksa gerçek mi bilemiyorum. Gerçekse, insan ne oldum değil, ne olacağım demeli diyorum. Kağıt üzerindeyse ve yine devleti kazıklamak söz konusuysa buna göz yumulmamalı diye düşünüyorum.

SEVGİ SEFERBERLİĞİ (Yeni Asya)

Haber : “Bediüzzaman Haftası” çerçevesinde İstanbul’da düzenlenen panelde, nefret, kin ve husumet üreten ideolojilerle demokrasinin kurulamayacağı vurgulandı. Gazetemizin imtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular’ın açış konuşmasıyla başlayan “Sevgi ve Muhabbet” konulu paneli Av. Kadir Akbaş yönetti. Panelde; Prof. Dr. Salih Tuğ, Vehbi Vakkasoğlu, yazar Ali Bulaç, Cüneyt Ülsever, Kâzım Güleçyüz ve Dr. Mustafa Ulusoy birer konuşma yaptı.

Prof. Dr. Salih Tuğ: “Sevgi ve muhabbet, insanlığın kaybettiği ve peşinde koşmak için de gayret sarfetmediği bir alan. Bediüzzaman da eserlerinde ve talebelerine yaptığı tavsiyelerle sevgi ve muhabbeti nakşetmeye çalışmıştır.

Vehbi Vakkasoğlu: “Köleleşmiş ruhlarda sevgi kalmaz. Çocuğumuza sevgi dersi vermek istiyorsanız eşlerinize sevgiyle yaklaşın. Evler sevgi okulu olmalı.”

Ali Bulaç: “Sevginin bedensel hazlara indirgendiğini görüyoruz. Sevgi kavramının içini yeniden doldurarak kullanmalıyız. Onu yeniden ele almak zorundayız. Allah’tan koparılmış bir sevgi, putçuluğu doğurur.”

Cüneyt Ülsever: “Bediüzzaman, 20. yüzyılın en büyük mütefekkirlerindendir. Batının Max Weber’i varsa, bizim de Bediüzzaman’ımız vardır ama biz bunun farkında değiliz.”

Kâzım Güleçyüz: “Nefret, kin ve husumet üreten ideolojilerle demokrasi kurulamaz. ‘Biz muhabbet fedaileriyiz’ sözünün çizdiği çerçevede topyekûn bir sevgi seferberliği başlatalım.”

Dr. Mustafa Ulusoy: “Acilen vurgulanması gereken şey, sevginin bir histen ibaret olmadığı. Kur’ân-ı Kerim, Allah’ı sevmenin sadece kalbimizde taşınan hissin çok ötesinde olduğunu ifade eder.”

TÜRKİYE KÜRT DEVLETİNE SEYİRCİ KALMAZ (Yeni Şafak)

Haber : Amerikan dış politikasının mimarlarından Henry Kissinger, Kuzey Irak'tan İran'a, Orta Doğu'daki gelişmelerden Kıbrıs sorununa kadar gündemdeki olayları Yeni Şafak'a değerlendirdi. ABD-Avrupa-Japonya arasındaki siyasi ve ekonomik ilişkilerin daha da geliştirilmesini hedefleyen, dünyanın önde gelen liderlerinin üye olduğu Trilateral Commission (Üçlü Komisyon) toplantısına katılmak için Brüksel'e gelen Kissinger, "Bağımsız Kürdistan" isteyen Kürt gruplara uyarılarda bulundu.

Kuzey Irak'ta bağımsız bir Kürt devleti kurulmasının mümkün olduğunu söyleyen Kissinger, Türkiye'nin ise böyle bir duruma seyirci kalmayıp müdahale edebileceğinin altını çizdi. Bölgenin istikrarı için arzu edilenin merkezi idareyle yönetilen bölünmemiş bir Irak olduğunu vurgulayan Kissinger, konuyla ilgili tüm tarafları 'birleşik bir Irak' için çalışmaya çağırdı. Kissinger, bağımsızlık isteklerini yüksek sesle dile getirmeye başlayan Kürt gruplara da Türkiye'nin duruma seyirci kalmayacağı mesajını verdi.

Yorum : Kissinger, Ortadoğu’yu iyi bilen biri.

17 YENİ ÜNİVERSİTE DAHA GELİYOR (Zaman)

Haber : 15 ilde yeni üniversite açan hükümet, bunlara 17 tane daha ilave edecek. Böylece üniversitesi olmayan il sayısı 9'a düşecek. Milli Eğitim Bakanlığı, konuyla ilgili düzenlemeyi son aşamaya getirdi. Başbakanlık'a sunulması beklenen tasarının yeni yasama döneminden önce Meclis'ten geçmesi planlanıyor.

Türkiye'de üniversitesiz il bırakmamayı hedefleyen hükümet, bu konuda önemli bir adım daha atıyor. 15 yeni üniversitenin ardından geçen yıl 10 üniversite daha açmak için çalışma başlatan hükümet, sürpriz bir kararla kapsamı genişletti. Bu yıl Karaman, Ağrı, Sinop, Siirt, Nevşehir, Karabük, Kilis, Çankırı, Artvin, Bilecik, Bitlis, Kırklareli, Osmaniye, Bingöl, Muş, Mardin ve Batman'da da üniversite kurulacak. Yasal düzenlemeler için gerekli çalışmalar yapıldı. Tasarının yaz aylarında yasalaşması planlanıyor.

Hükümetin, üniversitesi olmayan 9 il için ise 'bir sonraki dönemde' gerekli adımı atmayı hedeflediği belirtiliyor. Türkiye'de halen 68'i devlet, 24'ü vakıf olmak üzere 92 üniversite bulunuyor.

Yorum : Gelişmişliğin temel şartı eğitim. En kısa zamanda bütün illerin bir üniversitesi olmasını arzu ediyorum. Başka türlü kalkınmamızı bir türlü tamamlayamayacağız.

 
Toplam blog
: 859
: 979
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, ekonomik..