Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Aralık '11

 
Kategori
Tarih
 

1915 olaylarının bir figürü “Çerkez Ahmet”

Bu yazının öne çikan figürü “Çerkez Ahmet” olmakla birlikte çikis nedeni Talât Paşa’nın tehcirdeki tartışılan rolünün anlaşilmasına yönelik arayıştır. Yazının hareket noktasını Ziya Şakir’in “Yakın Tarihin Üç Büyük Adamı: Talat, Enver, Cemal Paşalar” isimli kitabı (İkinci Baskı, Muallim Fuat Gücüyener, Anadolu Türk Kitap Deposu, İstanbul, Ahmet Sait Matbaası, 1944) oluşturmaktadır. Ancak öncelikle Ziya Şakir’i kısaca tanımakta yarar var. Hayatı hakkında hemen ulaşilabilecek bilgi sınırlı olmakla birlikte, Osmanlı son dönemi ve cumhuriyet döneminde gazeteci, yazar ve fikir adamlığı ön planda olan Ziya Şakir (Soku) (1883-1959) İstanbul'da doğdu. İttihat ve Terakki Cemiyeti üyesi olduğu ifade edilmektedir. Ancak daha sonra çikardigi Genç Türk Gazetesindeki ittihatçıları eleştiren yazıları nedeniyle çekinerek Mısır’a kaçtığı ve İstanbul’a dönüşünde ise Sinop’a sürgün edildiği, ancak bağışlandıktan sonra gönüllü olarak Balkan Savaşi'na katıldığı, 1. Dünya Savaşi sırasında Bursa'da Ertuğrul gazetesini çikardigi ve Milli Mücadele'ye katılmak üzere Ankara'ya gittiği bilgisi mevcuttur. İnternet kaynağına göre: “1928'den itibaren Son Posta, Yeni Gün, Tan, Son Telgraf, İkdam, Kitap, Köroğlu, Vatan'da 140 kadar yapıtı tefrika edildi, bunlardan bazıları kitap hâlinde yayımlandı. Mısır'da bulunduğu yıllarda sinemayla da ilgilenen Ziya Şakir, senaryo yazarlığı da yaptı. Aynı adlı romanından uyarladığı "Allah'ın Cenneti" senaryosu 1939'da M. Ertuğrul tarafından filme çekildi.” http://www.kultur.gov.tr/TR/belge/1-79625/aralik.html

Yukarıda değinilen kitabın yayıncısı olan Fuat Gücüyener kitaba dair notunda “Fikrimce bir devlet adamında bulunması lâzımgelen vasıflardan, en başta geleni, onun feragat sahibi olmasıdır. Benim (Yakın Tarihin Üç Büyük Adamı) diye adlandırdığım: Talât, Enver ve Cemal paşalar, bu vasfı haiz insanlardı işte. Bu sebeple, onlara ait olan bu kitabı tabı ve neşrettiğim için, içimde ölçüsüz bir sevinç ve iftihar duyuyorum ben. Ruhları şâd olsun.” diyerek bir anlamda kitabın yayınlanış gerekçesine de açıklık getirmektedir.

Kitap biyografik roman tarzını andıran bir üslupla kaleme alınmış olsa da, bazı bölümlerde Ziya Şakir’in orjinal belge olarak şahsi arşivinde bulunduğu anlaşilan telgraf yazışmalarından bahsedilmektedir. İşte bunlardan bir tanesi de “Çerkez Ahmet” ile ilgili olarak Cemal Paşa ile yapılan şifreli yazışmadır. Ziya Şakir’in bu konudan bahsetme nedeni ise Talât Paşa’nın bir özelligini vurgulamak istemesidir: “Onun (Talât Paşa) en mühim hususiyetlerinden biri de herhangi bir adamı ancak lâzım olduğu zaman kullanmak, ve icap ettiği zaman da, bilâtereddüt en derin bir uçuruma kadar fırlatıp atmaktı”(s.52)

Söz konusu telgraf yazışmalarına geçmeden önce Çerkez Ahmet ile ilgili diğer kaynaklara başvurarak bu zatın kimliği hakkında bilgilenmek gerekmektedir. Bunlardan bir tanesi 27 Mayıs 1915 tarihli tehcir kararının öncesinde Van Ayaklanması’nın bastırılması sırasında yaşanan bir olayın alıntılanacağı Osmanlı Ordusunda Enver Paşa tarafından görev verilen Rafael de Nogales isimli Venezuella asıllı subayın “Osmanlı Ordusunda Dört Yıl (1915-1919)” isimli anı kitabıdır (Yaba Yayınları, İstanbul, Ocak 2008). Çetin geçen Ermenilerin Van Ayaklanmasının bastırılması sırasında 28 Nisan 1915 gününü şöyle nakletmektedir: “Gün doğarken bütün topçuyu Büyük Konağa ve çevresindeki duvarlara çevirdim. Topçumuzun ateşi altında duvarları dökülmeye başladı. Saldırı emrini verince, bu sefer Çerkezler geç kaldı. Türk ve Kürt gönüllüleri ise düşmanın üzerine bitişik nizam yürümeye başladılar. Alnı ölü ve yararlılarla doldurdular. Daha sonra cesetleri köpekler ve akbabalar yiyiyordu. Adamlarımızın orayı alması imkansızdı. Orasını mayınlamışlardı ve düşman ateşi oraya hakimdi. Büyük Konağa ikinci saldırımız da, sona ermiş oldu. Büyük Konağın kendi de bir enkaz yığını olmuştu. İçinden dumanlar yükseliyordu ve yürümeye çalisan güçlerimize şiddetle karşi koyuyorlardı. O gün Ermeniler, Reşadiye’deki kışlanın yarısını bir lağımla uçurdular. Oradan, Bergi’nin kaymakam yardımcısıyla, Ayskedan varoşunu ateşe tutuyorlardı. Bu durum Cevdey Bey’i (Van Valisi, Enver Paşa’nın kayınbiraderi) çok kızdırdı. Derhal Çerkez Ahmet’e, eşkiyalarıyla çevredeki köylere saldırmasını söyledi. Saldırı sonunda oralarda yalnız kadınlarla çocuklar kalmıştı. Bu kadın ve çocuklara Çerkez Ahmet’in ne yaptığını anlatmayacağım ama Cevdet Bey’in adamını bu konuda azarlaması yeterli bir fikir verir”(s.77). Bu alıntı Çerkez Ahmet’e İttihat ve Terakki iktidarınca ne tür görevler verildiğini ve çetesiyle yaptıklarının nerelere vardığına bir örnek oluşturmaktadır.

Konuya ilişkin ikinci kaynak ise Osmanlı ordusu subayı olan ve Harbiye Mektebi tarih ögretmenligi yapmış olan yazar Ahmet Refik’in (Altınay) “İki Komite İki Kıtâl” isimli kitabıdır (Temel Yayınları, İstanbul, 1998). A. Refik 1915 yılında Sevk Komisyonu Başkanı olarak Eskişehir’de görevlendirilir. Bu görevi tehcirin yaşandığı günlere rastlar. Çerkez Ahmet ile ilgili yaşadığı olayı şöyle anlatır A. Refik: “ Bir akşam Eskişehir’e Cemal Paşa’dan bir telgraf geldi. Bu telgrafta Çerkez Ahmet’in trenden çikar çikmaz tevkifi emrediliyordu. Hayret! Bunun herhalde mühim bir sebebi olmalıydı. Vakıa, Cemal Paşa’nın Ermenileri koruduğu, kendi mıntıkasına giren biçare halkı muhafaza eylediği biliniyordu. Fakat Çerkez Ahmet’in tevkifi herhalde mühim bir sebebe dayanmalıydı. Çerkez Ahmet İttihat ve Terakki hükümetinin gözbebeği idi. Cavit Bey’in şerefine Zeki Bey’i katledenler arasında bulunan bu İttihat fedaisi, şimdi neden tevkif ediliyordu? İttihadın sükutu üzerine, cinayete mahkum edildiği halde 10 Kanunusâni Bâb-ı Âli Baskını’nı takiben affolunan bu vatan mücahidi, İttihadın selameti için her fedakarlığı göze almıştı. Hatta, cihat arkadaşi Nazım’la beraber, son Harb-i Umûmîde de İttihad-ı İslâm namına Kafkas cephelerine kadar gitmemiş miydi? Çerkez Ahmet gerçek bir mücahitti. Marif Nazırı Şükrü Bey yakında onun namıyla da bir lise [sultani] veya ilkokul [ibtidaiye] mektebi açacaktı. Ocak şairleri zafer ve nusreti için şiirler yazacaklar, Ocak alimleri [Türk Ocağı] bu büyük mücahidin ruhiyatını tetkik edeceklerdi. Şimdi bu tezat nereden ileri geliyordu? Nihayet o da anlaşildı…..” Alıntıya burada ara vererek Ziya Şakir’in Talât Paşa’nın yukarıda da değinilen bir özelligini anlatmak üzere örnek verdiği Çerkez Ahmet’in tutuklanma olayını önce Ziya Şakir’den aktaralım: “Cemiyetin (fedai) lerinden bir (Çerkes Ahmet) vardı ki, komitacılık hayatında bu kanlı ve katil herife birçok gizli işler gördürülmüş ve nihayet, bir gece, Bakırköy’de Huban sokağında, muhaliflerden (Zeki Bey) isminde bir zat katlettirilmişti. Bu cinayetin izleri pek âsikâr olduğu için mesele örtbas edilemeyerek mahkemeye intikal etti. Fakat Çerkes Ahmet ortadan savuşarak şurada burada gizlendi. Umumi harp içinde Ermeni tehciri vukubuluncıya kadar ortada görünmedi. Tehcir esnasında Çerkes Ahmet birdenbire sahneye atladı. Diyarbakırda, tehcir işlne karıştı. Fakat hakkında pek fazla şikayet olduğu için orada tutunamadı. Diyarbakırdan firar ederek soluğu (Şam) da aldı. Fakat Cemal Paşa tarafından derhal yakalandı. Talât Paşa, o tarihte henüz Sadaret mevkiine gelmemişti. Cemal Paşa, kendisine şu şifreli telgrafı çekti:

- Aynen ve harfiyen –

Dahiliye Nazırı Talât Beyefendi Hazretlerine

(Bizzat hallolunacak)

Çerkes Ahmet ile arkadaşi Halil, geldiler. Halilin nezdinde, bin beş yüz liradan fazla para zuhur ettiği halde, Çerkes Ahmet’in sekiz liradan başka parası yoktu. Bundan anlıyorum ki Ahmed, çapulculuk ve soygunculuk yapmamış. Bu hale ve Çerkes ahmetin bu cinayetleri, Diyarbakır Valisi Reşid beyin emrile yapmış olduğuna tamamen kani olduğuma göre, yine Ahmedim imhasına sizce lüzumu kat’i görülüyor mu?... Yoksa, yalnız Halil ile iktifa edeyim mi? …Cevabının yarın akşama kadar itasını rica ederim.

Suriye kumandanı Cemal Paşanın kendi el yazısile yazdığı şu şifreli telgrafa, Dahiliye Nazırı Talât Bey derhal şu cevabı veriyor.

- Aynen ve harfiyen –

Dördüncü Ordu Kumandanı Cemal Paşa Hazretleri

Babıâli 15 Eylül 331

1517

---------------

15

[C. 14/7/331. Herhalde imhası lâzımdır. Bilâhare pek muzir olacaktır]

Nazır

Talât

Ertesi gün, yine Cemal Paşanın bizzat müsveddesini yaptığı şu cevap telgrafı geliyor.

Dahiliye Nazırı Talât Beyefendi Hazretlerine

[Bizzat hallolunacaktır.]

[Çerkes Ahmedin idamına hükmolundu. Yarın sabah, Şamda icabı yapılacaktır.]

Bir noktasını bile değiştirmediğim şifre muharebesi bitti… Hiç şüphesiz ki Çerkes Ahmed -bir defa değil- dokuz defa asılacak bir şerirdi. Komitacılık düşüncesile kendisinden istifade olunan bu tehlikeli mahlûkun hayatı, idare amiri sandalyesinde oturan Tâlat Paşanın üç tek kelimesile sönüvermişti” (s.52-54).

Anlaşildığı gibi, Ziya Şakir Talât Paşa’ya atfettiği, hafif tabiriyle onun insanları gerekli olduğu zamanlarda kullanarak sonrasında da feda etme özelligini yüceltmek için kullandığı Çerkez Ahmet’in idam hükmünün verilme olayı, bize bu fedainin tehcir döneminde sorumlu olduğu eylemlerin Talât ve Cemal Paşaların bilgileri ve öngörüleri dahilinde olduğunu göstermektedir. Nasıl mı? Ahmet Refik’ten aktarmaya Eskişehir’deki tutuklanma olayı vesilesiyle yaşananlarla devam edelim: “… Çerkez Ahmet, Ermeni fecayii için mühim bir vesika idi. Bu kanlı olayın safahatını bizzat failinden dinlemek istedim. Çerkez Ahmet’e vilâyât-ı şarkiyye’de neler yaptığını sordum. Çizmeli ayaklarını birbirinin üzerine attı, sigarasının dumanlarını karşiya doğru savurarak: - Bey birader dedi, şu durum namusuma dokunuyor. Ben bu vatana hizmet ettim. Gidin, görün, Van ve çevresini kâbe toprağına çevirdim. Bugün orada tek bir Ermeniye tesadüf edemezsiniz. Vatana bu kadar hizmet ettim, sonra o Talât gibi hergeleler İstanbul’da buzlu bira içsinler, beni de böyle muhafaza altında getirtsinler, yok, bu haysiyetime dokunuyor!” (s.175)

Ermeni mebusları Zöhrap ve Varteks’in de katlinden sorumlu olduğu bilinen Çerkez Ahmet’in İstanbul’a götürülüşü sonrasında yaşananları ise Ahmet Refik şöyle rivayet ediyor: “Çerkez Ahmet., o sabahki trenle İstanbul’a gitmişti. Ahmet’in dönüşü, arkadaşlarını pek mütehayyir ediyordu. Bu haber Mekez kumandanı Cevat Bey’le beraber kumandanlık odasında bir şeyler muayene eden Bedri’nin de hayretini mucip olmuştu. Fakat bunda herhalde bir yanlışlık vardı: Çerkez Ahmet Halep’e gidecekti. İki sene evvel izzet ve ikramla büyük bir mücahit sıfatıyla çete reisliğini üzerine alan Çerkez Ahmet, Merkez Kumandnlığına nasıl olur da mevkûfen getirilebilirdi? İnzibat kumandanı bunu haber aldığı zaman hakikaten şaşirdı, mebhut bir halde:

- içeri gelsin! dedi

Çerkez Ahmetelinde sigara, vakur endamıyla kollarını sallayarak içeri girdi. O zaman odada samimi bir sohbet başladı, yüzbaşi ayağa kalkmış:

- Vay kardeşim, Ahmetçiğim, nereden böyle diye, koca katili kucaklıyor, Çerkez Ahmet peltek lisanıyla:

- Azizim bunda bir yanlışlık olacak, fakat bu bir edepsizlik diyordu.”

 
Toplam blog
: 129
: 1104
Kayıt tarihi
: 12.06.06
 
 

Gazi Üniversitesi İ.İ.B.F mezunuyum. Yüksek Lisans diplomalarımı G.Ü Sosyal Bilimler Enstitüsü'nd..