Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Mart '14

 
Kategori
Deneme
 

1951'den 2014'e Fahrenheit 451

1951'den 2014'e Fahrenheit 451
 

Birileri size sürekli ne yapmanız gerektiğini söylese ne hissedersiniz?

Birileri sizi sürekli "senin yolun yol değil doğru olan budur" zorlamasıyla kendi işaret ettiği yere itelese ne yaparsınız?

Birileri sizi kendisi gibi düşünmediğin ve davranmadığın için durmadan  iğnelerse ve abartılı tanımlamalarla küçük düşürmeye çalışıp yalnızlaştırmaya çalışırsa yalnız kalmayı mı tercih edersiniz yoksa yenilgiyi kabul edip onların saflarına mı katılırsınız?

Uzun zamandır bu soruların cevaplarının peşindeyim. Teorik cevapları belli ama iş insanın doğasındaki ne olursa olsun yaşamak içgüdüsüne geldiğinde o kadar da cesur olabileceğimi zannetmiyorum.

Aslında acayip acı verici bir durum bu!!

Çünkü biat etmemenin ve kendine has düşüncelerinin olduğunu anlatabilmenin yakıtı olan  iç yakan ateş, soluk almaya, tepeden inme kurallarla donatılmış ve donatılmaya çalışılan toplum içinde yaşama zorunluluğu devreye girince üzerine su dökülmüş dumanı bile tütmeyen külden başka bir şey olmuyor...

Yaklaşık on yıl belki daha önce seyrettiğim bir filmi tekrar seyrettim dün. FAHRENHEIT 451. Biz de bu adla yayınlandığı gibi DEĞİŞEN DÜNYANIN İNSANLARI adı ile de gösterildiği oluyor.

Film, itfaiyecilerin  yangın söndürerek  değil de tam tersi yangın çıkararak daha doğrusu yakarak varlıklarını sürdürdükleri belirsiz bir zamanda geçiyor. Can alıcı olan şey işe yakılan şeylerin sadece ve sadece kitaplar olması. (Kağıt 451 fahrenheit derecesinde yandığı için filme ve kitaba bu isim verilmiş) Kitapların insanların düşünmelerine neden olacağından hareketle bu fiil gerçekleştiriliyor.. Sadece televizyon  ve televizyonlardaki beyin yıkayıcı garip şovlar insanların hayatlarında. 

Böylece tek tip bir insan modeli yaratılmış oluyor ve farklı düşünenlerin ortaya çıkması baştan engellenmiş oluyor!!!

Acaba öyle mi oluyor gerçekten?

Her şey başta istenildiği gibi gidiyor.  Tek tük çıkıntılar müthiş ispiyon organizasyonları ile bir güzel törpüleniyor!!!

Ama baskı ne kadar fazla olursa olsun insanın yaşama içgüdüsü kadar belki farkında olduğu belki olmadığı bir sorgulama güdüsü da var!!   Nitekim filmde de işi yakmak olan ve bu işteki başarısından dolayı terfi almak üzere olan itfaiye subayı bu amansız hastalığa!!! yakalanıyor. Sormaya, düşünmeye ve okumaya başlıyor.  Sonra ise tam bir  mücadele, koşuşturma ve kara propaganda!!!

Bu kadar eski bir film neden bu kadar güncel gelir ki insana?

Kendi soruma kendim cevap vereyim...

Çünkü günümüzde de tek tip insan oluşumu için ciddi toplum mühendisliği çabaları var. Aslında çaba demek haksızlık olur bayağı hesaplı kitaplı çalışmalar var. Ahlak tanımı, topluma yararlı insan tanımı, ahlaksız tanımı ve bunun gibi bir çok tanım o kadar keskin bir şekilde yapılmaya başlandı ki zannedersiniz bunlar doğruluğu ispatlanmış fizik kuralları.

Ve ne ilginçtir ki tam da bu filmi seyredip yatmaya hazırlanırken twitterin kapanması ile ilgili haber düştü kanallara. Kozmik bir tesadüf müydü yaşadığım yoksa zaten basılmadan toplatılan kitapların cenneti(!) ülkem için gayet doğal mıydı gördüklerim bilemiyorum.

Ama bildiğim bir şey var ki, o da hiç bir baskının sonsuza süremeyeceği.

Ray Bradbury 1951 'de bu kitabı yazarken eminim bugünleri sosyal medya belasını da(!) düşünmüştür bu hayal gücüyle ve baskının her daim zaman, mekan gözetmeden var olacağı öngörüsüyle.

Kitapları Fahrenheit 451 derecede yakarak düşünmeye ket vuramayanlar eminim sosyal medya belasının(!)  yanma derecesini arıyorlardır fellek fellek...

Bulabilirler mi peki? Belki bulurlar!

Ama onlar bunu bulurken, tek tip olmayı reddeden insanlar da düşünerek, yazarak ve paylaşarak başka yollar arayacaklardır her zaman olduğu gibi.

Bulabilecekler midir peki? Hiç kuşkunuz olmasın!!!!

 

 
Toplam blog
: 3
: 155
Kayıt tarihi
: 04.02.14
 
 

İktisat mezunuyum. İlgi alanım kısa film senaryoları, kısa öyküler ve roman yazmak.  ..