Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Şubat '10

 
Kategori
Güncel
 

1982 Anayasası değişsin artık...

1982 Anayasası değişsin artık...
 

Kenan Evren;"out"...Ama onun eseri olan 1982 Anayasa'ı; "in"...Anlamak mümkün değil...


1982 ANAYASASI'NIN DEĞİŞME ZAMANI GELMEDİ Mİ DAHA?

Eski hukukçularımızdan Sabih Kanadoğlu diyor ki; "Bu Meclis anayasa yapamaz"... Bunu derken aklından ne geçtiğini bilemeyiz; ama az çok tahmin edebiliriz.... Onun düşüncelerine büyük önem verdiğini düşündüğüm CHP lideri Deniz Baykal da, benzer bir şey söylüyor ve diyor ki; "Seçim yapılsın, anayasa değişikliği yeni Meclis tarafından yapılsın"...

Arkadaşlar...

1982 Anayasası'nı bu Meclis mi yaptı ki, yeni bir anayasa yapılması için Meclis'in değişmesi isteniyor... Unutuldu galiba, bu anayasa, 28 yıl önce, 12 Eyül Askeri Yönetimi tarafından yapıldı... Ayrıca bu anayasa Meclis üyeleri tarafından değil; halk tarafından kabul edildi...

Bu anayasa, halk tarafından kabul edildiği zaman, bugünkü Meclis üyelerinin önemli bir kısmı 20-30 yaşlarında gençlerdi.Erkek olanların çoğu ise, daha askerliğini bile yapmamışlardı... Kalanlarının bir bölümü de, yaşamlarını siyasetin dışında sürdürüyorlardı... Yaşı ellinin üzerinde olanlar da siyasette yeni yeni palazlanıyorlardı... Saçları dökülmüş ya da kırlaşmış olanların da çok azı siyasi kimlikleri ile tanınıyordu... Yani demek istiyorum ki, bugünkü Meclis'in 1982 Anayasası ile hiçbir ilgisi yok... Bu yüzden de bu Meclis'in yeni bir anayasa yapmaya ehil olmadığını söylemek bana göre pek doğru bir yaklaşım değil...

Öte yandan, bu 1982 Anayasası'na oy veren halkın yarısına yakın bölümü de büyük olasılıkla dünyalarını değiştirerek öte tarafa geçmişlerdir... Bence, 1982 Anayasası şu anda sahipsizdir... En büyük sorumlusu 7.Cumhurbaşkanı Kenan Evren ise, Allah gecinden versin ama, öbür taraf göçün hazırlığı içinde...

Halk oyuna sunulan ve halkın ezici bir çoğunluğu ile kabul edilen 1982 Anayasası'nı hazırlatan Kenan Evren'e duyulan tepki ile, aynı kişinin hazırlattığı bu anayasaya gösterilen bağlılık kafamı karıştırmaktadır...

Kenan Evren'in, yargılanmadan ölmesini bile istemeyenlerin ve ellerine fırsat geçse kendisini bir kaşık suda boğmak isteyenlerin, onun eseri olan anayasanın değiştirilmesini engellemek için gayret göstermelerini de anlamıyorum.

Bloğuma eşlik eden ve 8 kasım 1982 tarihli Milliyet Gazetesi'nin altına yazdığım gibi, bu kişiler nezdinde Kenan Evren; "out", ama onun eseri olan1982 Anayasası; in"...

Milliyet Gazetesi'nin o günkü sayısındaki, başyazının başlığı nedir biliyor musunuz; "Huzura giden yol"... Yazının son iki paragrafı da şöyle:

"Sağlıklı bir demokrasiye, huzur ve toplumsal barışa uzandığını umduğumuz bir yol üzerinde sağlam taşlar döşemeliyiz.

Yeni anayasanın, vatandaşları güven içinde yaşayan mutlu, çağdaş ve güçlü bir Türkiye yaratılmasına katkıda bulunmasını, halk oylaması sonuçlarının da tarihimizde bir dönüm noktası olmasını içtenlikle diliyoruz"

Milliyet Gazetesi'nin temenni ettiğiği gibi, bu anayasa, demokrasi, huzur ve toplumsal barışa giden yol üzerine sağlam taşlar döşemiş midir? Vatandaşları güven içinde yaşayan mutlu, çağdaş ve güçlü bir Türkiye yaratılmasına katkıda bulunmuş mudur?

Bu sorulara olumlu ya da olumsuz yanıtlar verilebilir. Ama aradan 28 yıl geçmesine rağmen bu anayasanın değiştirilmemesi için hala direniliyorsa, bu direniş, Milliyet Gazetesi'nin temennilerinin gerçekleşmiş olduğunun kanıtı değil midir?

Ama, öyle değil işte...

1982 Anayasası'nın en önemli yanı, "hak ve özgürlüklerin sınırlarının çizilmiş olmasıdır"... Bu anayasada, kişi hak ve ögürlüklerinin sınırlandırılmasının nedenleri çoğaltılmış, bazı hak ve özgürlüklere açık ve özel yasaklar getirilmiş(siyaset yasakları, düşünce suçları...gibi) ve bir önceki anayasada(1961 Anayasası) var olan "hak ve özgürlüklerin" özüne dokunulmayacağını bildiren kurallara yer verilmemeiştir... Ve de, bu anayasa, "yürütme"nin, "hak ve özgürlüklere" müdahalesini kolaylaştırmıştır...

Sonuçta, 1982 Anayasası, "hak ve özgürlükler bakımından", 1961 Anayasası'nın çok gerisinde kalmıştır... Ayrıca bana göre de, değişen toplum ihtiyaçlarına cevap vermekten uzak kalmıştır.

Anayasalar, değişen toplum ihtiyaçalarına yanıt vermelidir...

Yasalar ile toplumsal değişme arasında sıkı bir bağlantı vardır. Çünkü yasalar toplumsal şartların ürünüdür; bu nedenle de yasalar, toplumun kendi ihtiyaçlarını yansıtır, onları düzenler... Değişen ve gelişen toplum ihtiyaçlarını, ancak bu değişim ve gelişime uygun yasalarla karşılamak mümkündür.

Yasalar, aynı zamanda toplumun, çağdaş uygarlık düzeyine çıkarılmasının, ilerlemesinin, yenileştirilmesinin ve ileri götürülmesinin uygun ve isabetli bir aracı olarak kullanılır.

Tarihi süreçte de bu hep böyle olmuştur... Siyasi, sosyal ve kültürel değişmeler oldukça, bu değişmelere uygun yeni yasalar yapılmıştır...

Anayasal bir nitelik göstermese de, 1839 Tanzimat Fermanı ve arkasından gelen 1856 Islahat Fermanı; 1876 Birinci Meşrutiyet Anayasası ve 1909 değişikliği; olağanüstü koşullara karşı(halkın Kurtuluş Savaşı'na katılımını sağlamak için) hazırlanan 1921 Anayasası; Cumhuriyet'in kurulmasından sonra gereksinim duyulan 1924 Anayasası; bir askeri müdahale sonrasında yürürlüğe konmasına rağmen "özgürlükçü ve parlamenter bir rejim için başlıca güvenceleri getiren, sosyal adaleti amaçlayan, devletin "sosyal olma" niteliğini vurgulayan" 1961 Anayasası, sürekli değişen toplum ihtaiyaçlarına yanıt vermek için hazırlanmadı mı?

1982 Anayasısı'nın yürürlüğe girmesinden bugüne tam 28 yıl geçti...Bu süre içinde Türk toplumu herhalde yerinde saymadı... Siyasi, sosyal ve kültürel alanda pek çok değişikliğe uğradı, demokrasiyi 28 yıl öncesine göre biraz daha özümsedi... Demokratik hak ve özgürlüklerinin neler olduğu bilincine vardı...

1961 Anayasası yürürlüğe konduğu zaman, demokrasiye pek sıcak bakmayan kimileri, bu anayasayı, topluma "bol gelen bir elbise" gibi nitelendirmişlerdi... Türk toplumunun, bu kadar fazla özgürlüğü kaldıramayacağı söylenmişti... O günkü toplumun siyasal, sosyal ve kültürel görüntüsüne bakarak bu niteleme bir dereceye kadar kabul edilebilir... Ancak aynı düşünceden hareketle, yani toplumun bugünkü gelişmişliği karşısında 1982 Anayasası'nın da topluma "dar bir elbise" gibi geldiğini nitelemek yanlış olmaz.

TEŞBİHTE HATA OLMAZ... (Kimi zaman, anlatımın daha etkili olması için kaba ya da çirkin sayılabilecek benzetmeler yapılabilir. Bu davranış, saygısızlık değildir. Bu yüzden kimse bundan alınmamalıdır)

Bu elbise, darlıktan patlamak üzeredir; Türk toplumu, üzerine dar gelen ve kendisine yakışmayan bu elbiseden kurtulmak istemektedir... Bu eskimiş ve daralmış elbise ile yurtdışı gezilerine nasıl çıkar; uluslararası toplantılara nasıl katılır? Türk toplumu üzerine yakışan ve çağdaş çizgili yeni ve modern bir elbise istemektedir artık...

Yetkililer sesleniyorum: Acele edin, yeni bir kumaş alın ve hemen en iyi bir terziye verin; kısa zamanda bu elbiseyi diktirin...Bu elbiseyi askeri terzilere diktirmek isteyenlere fırsat vermeyin...

cdenizkent

 
Toplam blog
: 979
: 1425
Kayıt tarihi
: 11.12.07
 
 

İstanbul doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimi İstanbul'da tamamladım. İstanbul Üniversitesi'nde..