Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Şubat '17

 
Kategori
Sinema
 

1984'ün Gözünden Günümüz Türkiye'sine Bir Bakış

1984'ün Gözünden Günümüz Türkiye'sine Bir Bakış
 

George Orwell, ‘1984’ isimli romanını kaleme aldığında takvimler 1948 yılını gösteriyordu. 100 milyondan fazla askerin katıldığı ve yaklaşık 50 milyon kişinin öldüğü dünya tarihinin en büyük ve en kanlı  savaşı henüz bitmişti. Hitler ve Stalin gibi büyük diktatörlerin uygulamalarına şahitlik eden Orwell, her türlü totaliter sistemi eleştiren eseri 1984’ü yazdı.
 
Her ne kadar kitabın Sovyetler’deki Stalin rejiminin sert bir eleştirisi olduğu düşünülse de, aslında Orwell’in göstermeye çalıştığı her türlü totaliter rejimin gelebileceği nokta idi. Orwell, 1984’ü yazma amacını şu ifadelerle açıklamıştı:
 
“KİTABIM HİÇ BİR ZAMAN SOSYALİZMİN YA DA İNGİLİZ İŞÇİ PARTİSİ’NİN POLİTİKALARININ KARŞISINDA OLMADI. BEN SADECE KOMÜNİZM VE FAŞİZMİN İÇİNDE DAHA ÖNCE FARK ETTİĞİM SAPKINLIKLARI GÖSTERMEYE ÇALIŞTIM. KİTABIN BRİTANYA’DA GEÇMESİ VE İNGİLİZCE KONUŞAN BİR HALKIN, İÇİNDE BULUNDUĞU DURUMU VURGULAMAK İSTEMEM İSE TOTALİTER REJİMLERİN KARŞI ÇIKILMADIKLARINDA HERHANGİ BİR ÜLKEDE, HİÇ TAHMİN ETMEYECEĞİNİZ YERLERDE ORTAYA ÇIKABİLECEĞİNİ DÜŞÜNMEMDENDİR.”
 
Bugün, Orwell’in 1984’ünü mü yaşıyoruz?
 
Yazıldığı dönemde bir distopya (ütopya’nın karşıtı olarak kullanılır. Distopik bir toplum otoriter – totaliter bir devlet modeli ya da benzer bir başka baskıcı sistem altında karakterize edilir.) yani geleceğe dair karanlık bir kurgu olarak nitelensede; günümüzde Orwell’in 1984’ünden çok da uzakta olduğumuz söylenemez. Çok hızlı bir şekilde gelişen askeri ve güvenlik teknolojileri, propaganda taktikleri ve özellikle medyanın (yazılı basın, televizyon ve özellikle sosyal medya) etkisi ile artık hepimiz “Devlet tarafından sürekli gözlenen, medya tarafından fikirleri belirlenen, savaş ve terör korkusu ile güdülen” bireyleriz.
 
Sürekli izleniyoruz
 
Sabah işimize giderken, kapıdan çıktığımız andan itibaren bizi izlemeye başlayan güvenlik kameraları, iş yerimizde, arkadaşlarımızla buluştuğumuz kafede, alışveriş merkezlerinde, sevgilimizle buluştuğumuz parkta dahi izlemeye devam etmektedir. Kişilerin güvenliğini sağlama amaçlı olarak kurulan bu kameralar, özel yaşam/kamu yaşamı ayrımını yerle bir etmektedir. İnsanlara özel yaşam alanı olarak sadece evlerinin içleri kalmakta, devlet gerekli görürse keyfi olarak telefonlarınızı dinleyebileceğini, makul şüphe ile evinizi arayabileceğini söyleyerek o alana da müdahale etmektedir.
 
Kredi kartlarınızdan yaptığınız her alışverişin takip edildiği, cep telefonu sinyaliniz sayesinde nerede olduğunuzun her an bilindiği, yüz tanıma sistemi ile çalışan güvenlik kameraları ile her hareketinizin gözlenebildiği bir dünya Orwell’in distopyasından hiç de uzak değildir. Üstelik Orwell, teknolojinin bu kadar hızlı gelişebileceğini öngöremişti, görmüş olsa idi, çok daha radikal eleştirilerde bulunabilirdi belki…
 
Medya artık Orwell’in tasarladığı gibi sadece basılı yayın ve TV’ler üzerinden kitlelere yön vermekle kalmamakta, aynı zamanda cep telefonları, kişisel bilgisayarlar, internet ve sosyal medya sayesinde insanları her saniye maniple edebilmektedir.
 
Rıza imalatı nedir?
 
Hiçbir iktidar yalnızca fiziksel güç (polis, hapishane vb) uygulayarak ayakta kalamaz; fiziksel güç ile belki bir süre insanların boyun eğmesini sağlayabilir ama ayakta kalmak istiyorsa kendi düşünme biçimini ve dünya görüşünü kitlelere benimsetmek zorundadır.  Buna siyaset felsefesinde rıza imalatı denir. Medya, okul, din gibi toplumsal kurumlar iktidarın söyleminin kitlelere benimsetilmesi görevini görürler. Bu söylemi benimseyen kitleler artık her olaya, her soruna iktidarın bakış açısı ile bakarlar. Bu onlara normal ve sağduyulu olarak gelir. Rıza imalatının günümüzde en aktif oyuncusu olan medyanın işi, sadece gazetelerin ve TV’lerin olduğu döneme göre kat kat daha kolaydır.
 
Korku toplumu neden ve nasıl yaratılır?
 
Totaliter iktidarların en büyük oyunu ise korku toplumu yaratmaktır. İktidarlar, sürekli olarak iç ve dış düşmanlarımız var algısı yaratarak, halka güçlü, otoriter, herkesi koruyabilecek bir iktidar imajı vermektedir. Aynı zamanda bu sayede demokrasi, özgürlük, adalet gibi kavramlar, insanların güvenliği bahane edilerek rahatça ihlal edilebilmektedir.
 
Hayatlarının sürekli tehdit altında olduğunu düşünen insanlar için diğer toplumsal değerler göz ardı edilebilir hale gelmektedir. İktidarlar özellikle içte hayali düşmanlar yaratarak, kendi yaptığı her türlü ihlali, her türlü hatayı ve olumsuzluğu bu düşmanlara yükleyebilmekte, kendini aklayabilmektedir. Ülkemizde de sık sık ilan edilen olağanüstü haller sırasında yapılan insanların özgürlüklerinin ve yaşam haklarının ihlal edilmesi, muhalif görüşlerini dile getirmek için bir araya gelen her gruba terörist damgasının yapıştırılarak, devletin şiddetinin haklı gösterilmesi hepimizin her gün yaşadığı durumlardır.
 
1984’te Orwell, herkesin birbirini ispiyonlamaya teşvik edildiği bir dünya kurgulamıştı. Bugün bu durum artık bizim ülkemiz için de geçerlidir. Muhtarlara insanları gözetleme görevi verilmesi, telefon ihbar katlarının açılması ve para ödülü konması gibi… Aslında bu totaliter her iktidarın öyle ya da böyle yaptığı bir uygulamadır. Amaç, komşuyu komşuya düşman etmektir; eğer en yakınınızdaki insanların dahi sizi ispiyonlayacağını düşünürseniz hiç kimse ile düşüncelerinizi paylaşamazsınız.
 
Bir ülkenin özgürlüğü, o ülkenin meydanlarında gizlidir. Demokrasiler meydanlarda şekillenir.
 
Her birey radikal bir şekilde kendi kabuğuna çekilir, böylece insanlar bir araya gelmez, muhalif fikirler yükselemez. Totaliter iktidarlar, insanların bir araya gelmesinden korkarlar; o yüzden bir ülkenin özgürlüğü, o ülkenin meydanlarında gizlidir. Meydanlar Antik Yunan’dan beri insanların bir araya geldiği, fikirlerini, hayat tarzlarını ortaya koydukları yerlerdir. Demokrasiler meydanlarda şekillenir. O yüzden totaliter iktidarlar, ilkin ‘meydanları’ kontrol etmek isterler, çoğunlukla da yok ederler.
 
 
Toplam blog
: 7
: 3276
Kayıt tarihi
: 05.11.15
 
 

İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü mezunuyum. Uzun yıllar muhabirlik ve edit..