Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Ekim '09

 
Kategori
Anılar
 

2 Ekim Doğum günü

2 Ekim Doğum günü
 

Genç anne yarım kalan tahsilini tamamlarken; İzmir 27 aylık Alev bebeği teselli ediyor.Konak 25 Ocak


Hoş geldin 2.Ekim, ne çabuk geldin?

Daha dün, elimi ayağımı bir pabuca sokan sen değil miydin?

Her defasında, bir gelişin, bir yılıma mal oluyor.

Sandığın kadar zengin değilim, benim de bilmediğim, göremediğim sınırlarım var.

Ver ver de nereye kadar?

Eskiden olduğu gibi salına salına gelsen olmaz mı Ekim ayının ikisi?

Senin de suçun yok; küresel işler alt üst etti, yolunda giden her şeyi…

Anamı sabahlara kadar ağlatmışım; Dayım öyle söylüyor.

Ebem sarışınmış, doktor gibi beyaz önlük giyermiş.

Doktormuş da…

Sevdiğini, bir illetten kurtaramamış diye, hekimliğini rafa kaldırmış.

Bebelerin dünyaya gelişlerinde; ellerinden tutmak, kıymetli bir yerlerine şaplak atmak; mutlu ediyorsa, yitirdiğinin böylelikle acısını unutuyorsa, antikalık bunun neresinde?

Rahmetli İhsane halam:

“Bu çocuğun ebesi bile çok antika bir kadındı, ebesine çekmiş” derdi.

Neden üzülürdüm? Çocuk aklı işte, sıra dışı takılmanın bedeli olduğunu; öğrendim mi acaba?

Değişen bir şey var mı?

Tabiatıyla yok.

Tas da hamam da eskidi gayrı. Heyecanlar dingin lâkin boyutları ne enine ne de boyuna çekti.

Yaşam aşkı sanki yamalı lastik; aldıran kim?

Yol almaya âşık; sarışın ebenin bilmem kaçıncı bebesi…

O kadar renkli genlerden, ebesininkini seçmiş; iyi de etmiş.

İki Ekim gel de, malum yaş günümü yâd edelim.

Burun kıvırma!

O zamanların çocuklarını; zamanelerle kıyaslayıp durma!

Leyleklere inananlar; bir paket çikolatayla, tek gözlü mukavva kutu gibi okul çantalarına fit olanlar…

-Bakkal Recebin oğlu, senin arkadaşının kızı Asya, faytoncu ehem Vahit ağanın torunu, Ertuğrul ve kardeşleri gelecek, beni de sayarsan dokuz kişiyiz.

…Olmaz!

-Neden olmaz? Bize ufak bir kek pişir; bir sürahi de limonata yap senden başka bir şey istemiyorum ne olur anne!

…Olmaz dedim.

- Hepsi doğum günü hediyesi getirecek ama bak Recep oğlu babasının dükkânından kocaman kalın beyaz bir mum aşırmış( sanki renklisi varmış da…)

Biliyorsun Asya’ya babası Amerikan pazarından yeni bir bebek almıştı; eski bez bebeği Pıtırcığı bana verecek düşünsene anne!

Ertuğrul annesinin ojesini, Vahit Ağa’nın torunu bir tutam at kılı getirecek…

Bir parça kek, bir bardak limonata karşılığında, define gibi hediyeler…

Ne olursun anne!

…Olmaz dedim; ne laf anlamaz çocuk oldun sen böyle; İstanbul’a babaannenin yanına gidince huysuzlaşıp dönüyorsun!

Tabii, annem babaannemi çok sevdiğimi biliyor, sevgimizi kıskanıyordu.

Öteki kızının isteklerini hiç geri çevirmezdi.

Ne talihsiz bir kızım ben…

Arkadaşlarımın yüzüne nasıl bakacağım, ne diyeceğim şimdi ben onlara…

-Tamam, ben de İstanbul’a giderim bir daha da geri dönmem. Sen beni neden sevmiyorsun biliyorum zaten, ben ebeme benziyorum ondan, bir de doğarken senin canını çok yakmışım dayım söyledi.

Gözyaşları, hırçınlık, mutsuzluk…

“Olmazın” nedenini öğrendikten sonra ayyuka çıkmıştı değil mi Ekimin ikisi?

…Kızım sen ne zaman doğdun bakalım?

- Sonbaharın ikisinde!

… Hangi ayda?

-Bu ayda!

…Adı ne bu ayın?

-Ekim!

… Hayır, bu ayın adı Eylül! Senin doğum günün; tam tamına bir ay sonra…

Şimdi anladın mı neden olmadığını?

Önce bana danışsaydın, bu kadar üzülmezdin; arkadaşlarına da mahcup olmazdın öyle değil mi?

Alev Meisel!

Bugün vallahi de billahi de 2 Ekim 2009 Cuma

Doğum günün kutlu olsun!

Unut gitsin şu malum yaş gününü.

 
Toplam blog
: 584
: 853
Kayıt tarihi
: 01.03.07
 
 

Dinleyenin olmadığı yerde anlatmanın önemi! Nasıl YAZAN oldum. 'Yalnız doğar, yalnız göçer' eskile..