Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Nisan '21

 
Kategori
Sosyoloji
 

20. İnsan Hayatı ve Değeri:

 

20. İnsan Hayatı ve Değeri:

 

Günümüzde yaşanan pek çok olay, bizlere insan hayatına verilen değeri ve insan haklarını sorgulatıyor. Dolayısıyla toplumsal olaylara bakarak bunun bizler için değerinin gerçekten ne olduğunu ölçebiliriz.

Küresel hayatımızda insanların öldürülmeleri sıkça görülen bir durum hâline gelmeye başladı. Özellikle silahlı katliamlar ABD’de her gün olan olaylar arasındadır. İşin açıkçası cinayetler tüm dünyada artış göstermiştir. Ülkemizde de kadın cinayetleri sıklıkla gündeme geliyor. Aslında bu olgu tüm dünyada mevcut! Maalesef birçok batı medeniyetinde de kadın cinayetlerinde ciddi bir artış görülmektedir.

Peki, bir insanın hayatının değeri nedir?

 

  Her şeyin değeri, toplumun ona verdiği değerle ölçülür. Eğer toplumun gözünde insan hayatının değeri yoksa insanlar buna alışır. Alıştıkları şey de insanlara normal gelmeye başlar. Normal olduğunu düşündükleri yolda da yürümeye devam ederler.

 

  Öyle bir nesilde yaşıyoruz ki tüm insanoğlu “hayatın boşluğu” hissiyatına doğru hızlı ve sağlam adımlarla ilerliyor. Hayatın bize yaşattıklarına baktığımız zaman -içimizde bir değişiklik olduğunu hissetmesek de- bizlerin her açıdan bir değişim yaşadığını görürüz.

 

  İnsan hayatına verdiğimiz değersizlik de bu yaşadıklarımızın birikimidir. Bu nedenle “Hangi hayat?” ve “Hangi hak?” diye sorabilirsiniz.

 

  Çünkü hayatın yaşamaya değer olduğunu düşünecek bir şey kalmadı. Bu yüzden başkalarını öldüren birisi -kendi hayatını da yok etmesine rağmen- kendisini tutamıyor. Çünkü hayatında tutabileceği bir değer görmüyor. Bu nedenle cinayetlerle beraber intiharlar da gün geçtikçe artıyor.

 

  Doğamız mutlu olmak ister. Böylece mutlu olmanın peşinden koşar. Bu sırada ızdıraplardan da kaçar. Tüm yaşadığımız ikilemler ve sıkıntılar da bizi “hayatın beş para etmediği” anlayışına getirir. Bu anlayışla birlikte başkalarını da umursamayız ve düşünmeyiz. Çünkü doğamız “egoizm” denilen bir program ile çalışır. Bu program bizi yönetir. Kendi hayatımızda karanlık hissetmek ise bizi: “Başkalarının hayatı da karanlık olsun!” anlayışına getirir. İnsanı hayvandan ayıran unsurlardan biri şudur: Hayvan kasten bir başka hayvana zarar vermez. Karnını doyurmak ya da varlığını devam ettirmek için diğer hayvanları öldürür ya da diğer hayvanlara zarar verir. Ancak insan öyle değildir. İnsan başkasına zarar vermekten keyif alır. Bu hazzını tatmin etmek için de eyleme geçer.

 

  Doğamızın bir ilginç yanı da şudur: İnsanoğlu, bir anlık haz için yarını düşünmeden hareket edebilir. O denli basiretsizdir. Hazzı için ölümü bile göze alır. Hatta sırf o an rahat etmek ya da haz almak için başkalarının ölümünü de göze alır. Korona ile savaşırken tüm ihlalleri gördüğümüzde bunu anlayabiliriz. Çünkü maske takmak sadece kendi çıkarımız için değildir. “Hasta olup olmadığımı bilemediğimden dolayı maske takıyorum ki başkası benden virüs kapmasın!” diye düşünmem gerekiyor. Oysa bizler rahatımız bozulmasın derdindeyiz. Tüm ülke, şanlı bayrağımızın rengine dönmeseydi çok daha hoş olmaz mıydı?

 

  İşte, hayata verdiğimiz değer budur. Aslında hayatın önemi gözümüzde fazla yok! O nedenle hayatın değeri de yok! Dolayısıyla toplum olarak da hayata verdiğimiz değer yok!

 

  İnsanı da suçlamamak lazım! Çünkü doğamız böyle! Zoraki doğuyoruz. Zoraki yaşıyoruz. Zoraki ölüyoruz. Bize de kimse ne istediğimizi sormuyor.

 

  Ancak hayatımızın bu karanlığının bir nedeni olsa gerek! Kişi de bu karanlığın içine ışık çekmeden rahat edemeyecek. Ümit edelim ki kalbimizde hissettiğimiz dünyanın kötülüklerinin etkilerini aklımızla çözüme getirecek bir erdemlilik bulalım. Olması gereken o tatlı hayatı inşa edelim. Eğer bunun imkânsız olduğunu düşünüyorsanız o zaman bu şekilde yaşarsınız. Sanki hiç yaşamamış gibi de ölürsünüz. Ancak her insanın mutluluğunun temeli hayatın anlam kazandığı anlayışı ve erdemliliği edinmekte yatmaktadır.

 

  Hayatın manasını arayıp bulana kadar da maalesef hayat bizleri rahat bırakmayacaktır. Ne cinayetlerden, ne katliamlardan, ne savaşlardan, ne pandemilerden, ne de aklınıza gelebilecek her türlü olumsuz şeylerden kurtulamayacağız.

 

  Hayatımızdaki tüm kötülüklerin kaynağı ise hayatın anlamını ve bizden ne istediğini keşfedememekten doğmaktadır.

 
Kayıt tarihi
: 04.02.17
 
 

Ashburton High School (Londra), John Ruskin College (Londra), ODTÜ İşletme (Ankara), Macquarie Univ..