Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Mayıs '17

 
Kategori
Tarih
 

20 Ocak 1921 Teşkilatı Esaiye Kanunu'nun(1921 Anayasası'nın) "demokratik" yapısı...

20 Ocak 1921 Teşkilatı Esaiye Kanunu'nun(1921 Anayasası'nın) "demokratik" yapısı...
 

Bloğumda da belirttiğim gibi, "Vilayet Şuraları" da, hemen hemen aynı doğrultuda bir içerik taşıyordu...


Başlarken....

Zamanına göre oldukça "demokratik" olan ve 1876 Osmanlı Anayasası'na "ek "bir "yasa" niteliği taşıyan 20 Ocak 1921 Anayasası; bugün bile tartışılmaktan çekinilen "yerel yönetime" imkan veren bir içerik taşıyordu...

Bu anayasadan tam 3 yıl 3 ay sonra yürürlüğe konulan  20 Nisan 1924 Anayasası ise, 1921 Anayasası'nın "demokratik içeriğinden" ayrılmış ve büyük bir hevesle ve "varı ve yoku" ile Milli Mücadele'ye- diğer etnik kökenli insanlarımız ile birlikte- katılan" Kürt insanımız hayal kırıklığına uğratmış ve "küstürmüştür"...

*     *     *

O k u y a n l a r ı m d a n    r i c a m...

Bu blog okunurken, "Güneydoğu Anadolu" adı ile geçen bölgenin, yalnızca günümüzdeki "Güneydoğu Anadolu Bölgesi" olarak algılanmamalıdır; çünkü bu bölge--Mondros Mütarekesi'nden sonra, İngilizler, bir oldubitti ile Musul'a bayraklarını çekmiş olsalar da-- Lozan ve sonraki bir zamana kadar Osmanlı toprakları idi...

Bu nedenle, bloğumda, "Güneydoğu Bölgesi" olarak adlandırılan bu bölgeden, "Fırat'ın doğusu ve batısındaki, günümüzdeki siyasi ve askeri hareketliliğin  yaşandığı, hemen güney sınırlarımıza bitişik bölge(Misak-ı Milli toprakları) anlaşılmalıdır...

*     *

20 OCAK 1921 ANAYASASI'NIN - yerel yönetimlere imkan tanıyan - BÖYLE DEMOKRATİK BİR İÇERİK TAŞIMASININ SEBEBİ NEYDİ?

Bunu anlamak için, bölgenin 1920 yılındaki aylara gitmek gerekir...

"Bu yıllarda, bölgedeki bütün siyasi gelişmeler, aslında hep bölge halkının esas unsuru olan Türk ve Kürtlerin arzusu dışında gelişmekte ve yönlendirilmekteydi... Yapılan araştırmalarda, bölge halkının alıştığı şekilde -Kürt ve Türklerin aynı çatı altında- Türk yönetiminde kalmak istediğini ortaya koyuyordu...

Fakat, özellikle İngilizler, bunu bilmelerine rağmen yalnızca jeopolitik ve stratejik çıkarları için ya bölgenin Türkiye'den koparılarak bağımsız olmasını ya da İngilizlerin Mandası altında bir yönetime tabi tutulmasını istemekteydiler"(1).

Bu durum karşısında, 12 Ocak 1920'de toplanan son Osmanlı Meclisi'nde, 28 Ocak 1920'de kabul edilen Misak-ı Milli(Ulusal Ant)'nin 1. maddesi, bölgedeki Türk ve Kürt insanımızın isteğini karşılıyor ve onları sevindiriyordu.

Bu madde,(özetle), şöyleydi :

"30 Ekim 1918 tarihli Mütareke'nin imzalanması sırasında, Ateşkes'in sınırları içinde kalan din, ırk ve soyca birlik olan, birbirine karşı saygı ve fedakarlık duyguları ile dolu, gelenekleriyle yaşadıkları çevre koşullarına tatamiyle uyan Osmanlı-İslam çoğunluğunun oluşturduğu bölgelerin tamamı hiçbir nedenle ayrılık kabul etmez bir bütündür"(2),

Osmanlı Mebusan Meclisi'nin 26 Şubat 1920 günkü toplantısında da, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinin pek çok vilayetlerinden gelen telgraflar okundu. Bu telgraflarda da, ilan edilen Misak-ı Milli'den memnuniyet belirtiliyor ve (özetle) şunlar ifade ediliyordu :

"...Kürtlük ve Türklük bir bütündür. Türkler ve Kürtler birbirinin öz kardeşi din kardeşidir. Her sayın Milletvekilimize şunu açıklamak isteriz ki; Kürtler vatanlarının kurtuluşu uğrunda şimdiye kadar savaşların ilk safında kanlarını akıtmışlardır. Bundan böyle de, hükümetimizin devamı ve mutluluğu için aynı şekilde davranacaklardır. Osmanlı ve İslam topluluğundan ayrılmak hiçbir zaman düşünce ve hayallerinden geçmez. Dünyanın sonuna kadar bu topluluk içinde yaşamak hükümetimize bağlılığımızı bütün insanlık dünyasına ilan ederiz"(3).

*

BÖLGEDEKİ KÜRTLERİN DURUMU  ve M. KEMAL...

Kürtler, Osmanlı Devleti'nde ayrılmak istemiyorlar ve Osmanlı içindeki eski düzenlerini sürdürmek istiyorlardı... Kürtler, Osmanlı içindeki Kürt bölgelerinde, "vilayet, liva ve sancak" şeklindeki idari yapılanmaları ile bir çeşit "otonom" idare sistemi yaşıyorlardı(4).

M. Kemal, 1916 yılında 16. Orduda görev yaptığı sırada pek çok Kürt Aşireti lideri ile yakınlık(x) kurmuştu. Nitekim, Samsun'a çıktıktan sonra, "doğu vilayetlerden" aldığı sinyale güvenerek, Kürt vilayetlerindeki önde gelen bazı isimlere, "Milli Mücadele" konusunda "onları bilgilendiren ve yardımlar talep eden" telgraflar göndermişti. Zaten Kürt Aşiretleri de, "din ve vatan uğruna açılacak mücadeleye hazır olduklarını" Kazım Karabekir Paşa'ya bildirmişlerdi(5).

Bu telgraflardan bir örnek :

M. Kemal, 16 Haziran 1919 da, Kürt ileri gelenlerinden Cemil Paşazade Kasım Bey'e gönderdiği felgraf: "Kürt kardeşlerimin hürriyeti, refahı ve ilerlemesinin vasıtalarını sağlamak için her türlü hak ve ayrıcalıklarının verilmesine tamamen taraftarım"(6).

Bu durum ve Kürt Aşiretleri ile yakınlığı nedeniyle,M.Kemal'in, Kürtleri "dışlamak ve küstürmek" gibi, bir düşüncesi olamazdı...Bu nedenle, 20 Ocak 1921 Anayasası, onları da memnun edecek bir içerik taşımalıydı...

Ve öyle de oldu...

*

20 OCAK 1921 ANAYSASI'NIN "İDARE -YÖNETİM- SİSTEMİ ve "VİLAYET ŞURALARI"

Bu anayasanın "İdare" başlığı altındaki, yerel yönetimlere muhtariyet tanıyan 11. maddesi şöyleydi:

-11. Vilayet, mahalli umurda manevi şahsiyeti ve muhtariyeti haizdir. İç ve dış siyaset, adli ve askeri işler, uluslararası ekonomik münasebetler, birden fazla vilayete ait ve BMM tarafından kanunla belirlenecek hususlar dışında, Evkaf, Maarif, Ziraat, Bayındır, sosyal yardımlar gibi işlerin tanzim ve idaresi, Vilayet Şuraları'nın yetkisi içindedir.

Bu maddenin açık anlamı, yerel yönetimlere fazlaca yetki veren ve Osmanlı'nın son dönemlerinde Prens Sabahattin'in öngördüğü "Adem-i Merkeziyet İdare" sistemidir.

Özellikle "Vilayet Şuraları" adı altında, vilayetlere verilen "muhtariyet", bazı kesimlerce --bu kesimlere Kürtlerin kendileri de dahil-- yalnızca Kürtlere mal edilmiş ve Kurtuluş  Savaşı sonrasında, yalnızca,  Kürtlerin çoğunlukla yaşadığı vilayetlere "muhtariyet" verileceği izlenimi yaratılmıştı.

Aslında, öyle bir şey yoktu...1921 Anayasası'nda öngörülen "Vilayet Şuraları", Kürtlerin çoğunlukla yaşadığı vilayetler de olmak üzere Türkiye'nin tüm vilayetleri içindi...

Çünkü, bu anayasanın ne bu maddesinde ve ne de diğer maddelerinde hiçbir etnik kökene vurgu yapılmamış; yalnızca "millet" sözcüğü kullanılmıştır...

*     *    *

SONUÇ...

- 20 Ocak 1921 Anayasası, "Güçler Birliği İlkesi" kabul etmesine rağmen, 11. maddesinde öngörülen "demokratik" idare yapısı,(tam 3 yıl 3 ay sonra)1924 Anayasası ile tamamen ortadan kaldırılmış ve 1921 Anayasası ile sevinen Kürt insanlarımız küstürülmüştür...

- 1921 Anayasası'nın yürürlüğe girdiğinde, Meclis-i Mebusan Padişah tarafından kapatılmış olmasına rağmen Osmanlı Hükümeti'nin, görevi başına, Padişah-Halife yerinde ve 1876 Osmanlı Anayasası'nın hala yürürlükte olduğunu hatırlatırım...

- Bir sonraki bloğumda, "1924 Anayasası ve getirdikleri" işlenecektir...

cdenizkent

------------------------- :

(1) Mahmut Goloğlu, Üçüncü Meşrutiye-1920, Ankara: 1970, ss.88-90

NOT: Mahmut Goloğlu'nun, 23 Nisan 1920'de BMM'nin açılmasından Cumhuriyetin kurulduğu 1923 tarihine kadar olan süreyi "Üçüncü Meşrutiyet" olarak adlandırması ilginçtir. Bu üç yıllık sürenin, "Cumhuriyet'in kurulmasının bir ön süresi" olduğu da bir gerçektir. 

(2) Mazhar Müfit Kansu, Erzurum'dan Ölümüne adar Atatürk'le Beraber, Cilt-II,Ankara: Türk tarih Kurumu Yayını, 1988, s.541

(3) Mahmut Goloğlu, A.g.y.

(4) Tarih Profesörü Ahmet Akkündüz, KÖPRÜ - Üç Aylık Fikir Dergisi, 2007 / Sayı-98

(x) Sıvas Kongresi sırasında, M. Kemal'in bazı Kürt Aşiret reisleri ile birlikte görüntülendiği fotoğraflar da, bu yakınlığı göstermekteydi denebilir...

(5) "Türkish-Media.com" - Açık Forum(Tartışma ve Paylaşma Merkezi), 1 Aralık 2007

(6) Baskın Oran, Türkiye'deki Kürtler Üzerine Yazılar, İstanbul: 2010, s.438

(2) Oğuz Gökmen, "Avrupa'dan Ankara'ya Bir Komiser Geldi", Türkiye Gazetesi, 23 Temmuz 2000, s.11)(Oğuz Gökmen, Doktora eğitimimde hocamdı. Milli Mücadele, öncesi ve sonrası ile ilgili bana özel notlar vermişti).

 
Toplam blog
: 979
: 1425
Kayıt tarihi
: 11.12.07
 
 

İstanbul doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimi İstanbul'da tamamladım. İstanbul Üniversitesi'nde..