Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Temmuz '15

 
Kategori
Güncel
 

20 Temmuz 2015 Suruç katliamını unutma!

20 Temmuz 2015 Suruç katliamını unutma!
 

Maltepe Meydanı


    20 Temmuz 2015 Suruç Katliamını UNUTMA!

                                                                                              Yusuf ERDEM

"Bu dünyada bir nesneye                                                                                                                    Yanar içim, göynür([i]) özüm                                                                                                              Yiğit iken ölenlere                                                                                                                              Gök ekini biçmiş gibi."

Ne zaman vakitsiz bir ölümle, genç bir insanın ölümüyle yüz yüze gelsem yüreğime derin bir acı çöreklenir ve Yunus’un bu dörtlüğünü anımsarım. Henüz başağa durmamış taptaze, yemyeşil ekini tırpanla biçmek gibi...

Suruç’ta biçilen taptaze filizler ise, bir değil, beş değil tam 31 gencecik fidan. Onlar için söylenecek en uygun dizeleri ise -bu dizelere bir 'ki' bağlacı eklemem hoş görülsün-  Aziz Nesin'den almak istiyorum:

“öyle bir ölsem
 öyle bir ölsem ki çocuklar
 size hiç ölüm kalmasa.”

Ve en yürek kavuranı ise bir Kürt ananın sözleri:

“ Keşke o bomba bizim burada patlasaydı. Biz Kürtler alışığız; ama Batı’dan gelen o çocuklar bizim misafirimizdi. Keşke biz ölseydik. Şimdi ne diyeceğiz annelerine? “  ( 20 Temmuz 2015, Suruç)

Birçok kentte ayrı ayrı yıldızlara uğurladığımız bu çocuklarımızdan her biri, insan soyunun en güzel, en insanca yanlarının yoğunlaşmış, billurlaşmış birer ifadesiydiler. Dupduru yayla suyu gibi pırıl pırıl, tertemizdiler.  Rojava’ya kitaplık kuracaklardı, Ortaköy’de incik boncuk satarak aldıkları oyuncakları Rojavalı çocuklara götüreceklerdi, bir hatıra ormanı kurarak oraları yeşerteceklerdi ve meydanlarda oyunlar sergileyeceklerdi. Ve Rojava’yı taş taş üstüne koyarak inşa ederken o duvarlara kardeşlik, banış ve enternasyonalist dayanışma harcı katacaklardı.

Bu gençler, halka geçit vermeyen Zap Suyu üzerine köprü yapan 68 kuşağı devrimcilerinin yaşayan ruhu, Gezi başkaldırısının taşıyıcıları; Denizlerin, Mahirlerin, İbrahimlerin, Sinanların … yeğenleriydiler.

‘Aşk olsun size çocuklar, size aşk olsun’  ve unutursak sizleri eğer kalbimiz kurusun!

Rojava’ya devrimci dayanışmayı, Gezi ruhunu taşıyamadılar. AKP”nin semirtip  Özgürlük hareketine karşı kullanageldiği, hep kullanmak istediği IŞİD canileri tarafından katledildiler. Şimdi öncelikle meydanları doldurmak ve sonra da çok daha kitlesel biçimde  -ve bu devletin karanlık yüzünün işlemeyeceği hiçbir cinayetin olmadığı gerçeğinin bilincinde olup her türlü güvenlik önlemlerini alarak- tekrar gidip Rojava’yı Rojava halklarıyla birlikte inşa etmek ve ayağa kaldırmak bundan böyle yaşayan tüm sosyalist gençlerin tarihe karşı  kutsal bir ödevleridir. Düşman sınıfı en çok korkutan, AKP ve Erdoğan’ı çıldırtacak olan, Rojava halklarının orada kardeşçe bir yaşamı yeşertmeleridir. Ve  sınıf kini, bütün kinlerden çok daha güçlüdür.

Unutmayalım ki bu çark, binde 1’in çıkarı için binde 999’u ezen, sömüren, insanı insanlıktan çıkaran, katleden bir çarktır. Ulusal, dinsel görünümlere bürünmüş, kapkara bir yalanlar örtüsüyle gizlenmiş olsa da alttan alta süren şey, sınıflar mücadelesidir. Bu devletin, bu burjuva iktidarının kahrolası burjuva özel mülkiyet düzenini korumak için göze alamayacağı cinayet, söylemeyeceği yalan, kurmaktan imtina edeceği hiçbir tertip ve tezgah yoktur. Onların en büyük korkuları ise barış, eşitlik, özgürlük ve kardeşlik temelinde tüm ezilen halkların, tüm halklardan işçi ve emekçilerin güçlerini devrimci bir sel yatağında toplamaları, düşman sınıfın karşısına dikilmeleri, meydanları doldurmaları ve iktidara yürümeleridir.

Halklar arasında barışı kalıcı olarak kurabilmek için  ise öncelikle düşman sınıfa karşı birleşik mücadeleyi örgütlemeli, ilmik ilmik dokumalıyız. Meydanları doldurup “Halklar arasında savaşa, sınıflar arasında barışa hayır!” demeliyiz.

Düşman sınıfı korktuğuna uğratmak; yani yaşanası bir Türkiye, sınırların anlamını yitirdiği bir kardeşlik Ortadoğu’su ve bir özgürlük dünyası inşa etmek biz sıradan insanların, yani binde 999”un ellerimizdedir.

25 Temmuz 2015, İstanbul


( [i] ) Göynümek / göynükmek; ağlamak isteyip de bir türlü ağlayamamak, acının yumruk olup boğazına oturup kalması. Anadolu'da hala kullanılan bir sözdür.

 
Toplam blog
: 56
: 599
Kayıt tarihi
: 08.03.11
 
 

1948’de Tokat’ın Reşadiye ilçesine bağlı Bereketli köyünde doğdum. İlkokulu köyümde, ortaokulu Reşad..