Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Aralık '09

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

20 Yıl Önce, 20 Yıl Sonra ULUDAĞ

20 Yıl Önce, 20 Yıl Sonra ULUDAĞ
 

20 yıl önce...


Bu sabah Milliyet.com.tr de Ünsal Ereke’nin Çevre Bakanlığı ile Uludağ Ağaoğlu otel'in arasındaki geçen husumetle ilgili haber dikkatimi çekmişti. Haberi okurken de anılarım canlanınca birden yorum yazmak için tıklamıştım aslında. Fakat yorum penceresindeki karakter sayısı sınırlı olduğundan ifadelerim de yarım kalınca bende blog yazmak istedim.

Uludağ'a ilk gidişim 1989 yılında Kamu sektöründe işe ilk başladığım yıllar da idi. O yıllar da orta gelir düzeyinde vatandaşın hayalini bile kuramadığı konforlu hizmet veren dört ve beş yıldızlı otellerde kış sporları için gelen yerli ve yabancı misafirlerin ağırlandığı bir tatil merkeziydi ULUDAĞ

Benim şansım, çalıştığım kuruma ait bir tesisin burada bulunması ve personelini de burada sosyal hizmet niteliğinde ağırlaması idi. İlk defa gittiğim de adeta büyülenmiştim. Gözünün alabildiğine bembeyaz karların üzerinde, rengarenk kıyafetlerle zirveden uçuşan insan manzaralarının oluşturduğu görsel şölen bugün bile hafızamda büyülü bir resim olarak yerini korumaktadır. Televizyon yıldızlarının yanı sıra Yeşilçamın ünlülerinden o yıllarda hayranı olduğum Tarık Akan ve bir çok ünlü sanatçıyla teleskiler de veya pistler de kayarken karşılaşma ortamım olmuştu. Benim için hayatım da unutamadığım rengarenk, sıcacık bir kış masalını andıran bir tatildi ULUDAĞ!

Öyle ki; yıllar geçti bir daha gitme fırsatım olmadı. Geçen yıl ODTU TUR organizasyonun tertiplediği iki günlük bir hafta sonu programına iştirak ettik. Yıllar önce büyülendiğim bu atmosferi Kızım’ın da görmesini istemiştim. Fakat, 20 yıl sonra gördüğüm manzara karşısında şok oldum.

O ışıl ışıl gecesi ayrı, gündüzü farklı bir ambiyans olan ve karlar üzerine inşa edilmiş bu masal şehir eskimiş ve yerini bakımsız hizbe bir görüntüye bırakmıştı. Gerçi bir iki tane yeni ilave otel inşa edilmişse de o beyaz cennetin büyüsü artık yok olmuştu. Ne o şık giyimli insanlar, ne turizm amaçlı gelen yabancı konuklar, ne de televizyon ve sinema yıldızları terk etmişlerdi Uludağ’ı. Bir kısmı Lunapark eğlencesi tarzında liftler de teleferikle zirveye çıkmanın keyfini yaşarken, bir kısmı da lastik ayakkabılarla kaymaya çalışıyor veya çoğunluğu kayak amaçlı değil de karda yürüyüp ayak izini bırakmanın hazzını duyarak eğlenen insan manzaraları vardı etrafta.

Sanki doğa da memnun değildi bu değişimden! Belli ki kar bile yağmak istemiyordu buralara...Çünkü yeterli olmaması halinde turizm potansiyelini korumak adına, yapay karlama yapan mekanizmalarla sağlanıyordu kar yağışı. Kaldığımız tesiste ki resepsiyon görevlisiyle paylaşmadan edemedim şaşkınlığı mı! Anlattım! “yıllar önce büyülendiğim Uludağ’a ne olmuş böyle” dedim! “Bahsettiğiniz insanlar yurtdışında ki kayak merkezlerini Alpleri filan tercih ediyorlar buraya gelmiyor artık” diye cevap verdi.

20 yıl önce tekrar görebilme heyecanıyla ayrıldığım bu beyaz cennetin, 20 yıl sonra hafızamda sakladığım o muhteşem görüntüsü kaybolmuş, renkleri solmuş ve yerini yeni sahiplerine bırakmıştı. Bu kez, hüzün ve hayal kırıklığı ile çam ormanlarının arasından, gözlerim uzaktaki Bursanın kent ışıklarına dalarak ayrıldım aksam saatlerinde bu bembeyaz karlarla kaplı o eski masal şehrinden…..

Kasım 2009

 
Toplam blog
: 48
: 1807
Kayıt tarihi
: 17.07.09
 
 

Bir Nisan akşamı kışı uğurlayan, baharla gelmişim dünyaya…  Hobi olarak çeşitli tasarım etkinlikl..