Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Aralık '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

2008 mutlu dünya düşleri...

2008 mutlu dünya düşleri...
 

Yazı ile ilgisi yok,yeşillik olsun diye...


Yeni yıl yeniden güzel düşler kurmak için neden yaratır, olabilir.

Geçmişi değerlendirmenin, dostlukların, aşkların teraziye vurulup tartmanın bahanesi ile herkes kendi bilançosunu koymalı ortaya.

Ve gelecekte daha güzel bir dünya, Türkiye için düş büyütmeli.

Bireyler açısından bakıldığında kişisel tercihler, öncelikler değişiklik gösterebilir. Ama hemen herkesin hem fikir olacağı ortak beklentilerde düş olarak belleklerde yerini alır.

Bu gün gazetelerde 96 yılında yaşanan ve üç yurttaşın öldüğü 1 mayıs olayları ile ilgili davanın zaman aşımına yenik düştüğü yazılıyordu.Boşuna dememişler “geciken adalet, adalet değildir” diye. Tek başına bu haber bile hukukun , adaletin gerçekleşmediği duygusunu kazır bilinçaltına.

Ya da show tv kameramanının uğradığı şiddet üzerine İstanbul Emniyet Müdürünün “Polis yapmaz” anlamında verdiği demeç eskilere doğru bir hesap dökümüne götürür.

Arşivler binlerce örnekle doludur.

Kafasını yumruğa çarpan , 1.70lik boyu ile 1.50 cm yüksekliğinde ranzaya kendini asıp intihar eden zanlılar. Bir zamanlar Nokta dergisinin 80’li yıllarda sansasyon yaratan işkence haberleri.Göz altında kayıplar, ölümler..Uzar gider.

O günleri yaşayanların anılarında yazdığı gibi insanlık dışı, barbarca uygulanan işkenceler.Bu günlerde okuduğum Livaneli’nin Sevdalım Hayat adlı anı kitabındaki anlatımlar farklı bir dünya dilemek için 2008’e yakarmaktan, düş kurmaktan başka yol bırakmıyor ne yazık ki.

Anadolu geçmişin hesabını göremediği için gelecek için olumlu düşler kuramıyor.70’li yıllarda genel geçer kural olan “İti ite kırdırma” politikası 12 Eylül darbesine hazırladığı zemin ve bir türlü kendi doğal gelişimine bırakılmayan Anadolu insanı karmaşık siyasi atmosferde doğruyu bulmakta, sağlıklı tercihleri kullanmada yetersiz.

Devlet’e güven duygusunun devlet adına iş görenler tarafından ısrarla yok edildiği topraklarda Malatya’da boğazı kesilerek öldürülen yurttaşların yarattığı korkunç tablo “şık olmadı” olarak değerlendirilebiliyorsa daha “çağdaş” olabilmek için gidilecek çok yolumuz var.

Bu akşam televizyon haberlerinde izlediğim küçücük çocukların “İstiklal Marşı”nı okutarak yarıştırılmaları ve dünya tatlısı, saçları yanlarından örgülü, gözlerinden akan yaşa rağmen kazanan için “o benden daha iyi okudu” diyen, olgunluğu ve adalet duygusunun binde biri “yetişkinler, yönetenler”de olsa eminim bu ülke daha güzel olurdu. O’nu izledikten sonra keşke bir bilgisayar armağan edebilseydim diye düşündüm.Boynuna takılan madalyanın yanı sıra birinciye verilen bilgisayar aklında kalmıştı. Ve düşündüm; bu tür yarışmaları düzenleyenler hiç mi çocuk psikolojisi bilmezler.Onları üzmeyecek ve de her katılana verilecek armağanları tedarik etmek çok mu zordu?

Ama gerçek çocukların güzel dünyaları ile hiç ilintili değildi bana göre.Büyükler yaptıkları “organizasyon ile” reytiglerini en azından belli yerlerde tutacaklardı.Zaten ikide bir saatine bakan Bakan’ın da çocukların uğradığı psikolojik deprem ile ilgisi yoktu. Eğitim biliminden yoksunların salt mesaj amacı güden ve kutsallar üzerinden yürütülen yarışmaların kendi açılarından yararı önemsendiğinden bu böyle sürüp gider yeni yılda da.

Atatürk’ün kurduğu eksenden önceki gün andığımız İnönü döneminde başlayan ABD ile yapılan anlaşmalar, Sovyet korkusu ile Menderes zamanında kurgulanan “küçük Amerika” hayalleriyle uzaklaşan ülkem artık neredeyse “dönülmez akşamın ufkunda” gibi yol alır bana göre olumsuzluğa...

Kendini ve aklını tutsak eden öngörüsüz siyasiler ve toplumun mühendisliğine soyunarak “set çekenler” yaşananların sorumlusudur.

Kendini “devlet” sanarak veya yerine koyarak elindeki gücü ezmek, yok etmek için kullananlar bir taraftan da devleti patinaj içinde bırakacaklarını düşünemeyecek kadar öngörüsüzlüğe sahiptiler her halde ki hep “aydın ve sanatçı” tükettiler yıllar boyu. İçerde kalıp işkencelere, hapisliklere ve ölümlere mahkum olanların dışında kendini Avrupa’ya atıp kurtulanların çoğu çok sevdikleri vatanlarının hasretini çekerek tarihe yazıldılar.

Osmanlıyı yok eden bürokratik “rüşvetçi” zihniyeti “Benim memurum işini bilir” diyerek kutsayan ve takunyaları ile bu günlere gelmemizde emeği(!)olanları mı dersiniz, siyasi nüfuzunu kullanarak tıpkı Milliyet’in son dönem reklamında özetleneni yaşam biçimi haline getiren ama “Vatan” sömürüşü ile küpünü dolduranlar “güç” ü elinde tutmak için geçmişte olduğu gibi bir şekilde tarz değiştirerek sahnede yerini aldılar.

Yöntemler ve yönetenler değişse de bu gün gelecek için “Hukuk, Adalet, Sosyal Devlet, Eşitlik, Şeffaflık, Liyakat, Özgürlük, Bilimsel Eğitim” temelinde beklentilerin düş gibi kalması bu yüzdendir.

Artık Başbakan’ın valilere bile “ihtiyacı olan kim varsa yardım edeceksiniz, biz 8 milyon aileye kömür dağıttık” söylemi geçmişte siyasilerin farklı şekilde gücü kullanmalarının bu güne yansıyan izdüşümüdür.

Yurttaş yeterli kültürel birikimi almadığı, bilmediği, okumadığı, gelişmediği için her dönem değişerek farklı kesimleri veya görüşleri seçimlerde omuzlama becerisini veya cehaletini göstererek yukarıda söz ettiğimiz “çağdaş” değerlerin yaşama geçmemesine yol açıyor.

2007 İktidarı elinde bulunduranların her zeminde egemen olma mücadeleleri ile geçti.2008 de yine bu çabalarını sürdürmekten, kendine yontmaktan geri durmayacaktır.

Zamanla Fazıl Say gibi “sanatçı” kimliğini hak eden nadir yurttaşlar ışık verecektir mutlaka. Ama günü kurtarmak için her türlü eğilip bükülmeyi kişilik olarak benimseyenler tarihin sayfalarında yok olup gideceklerdir.

Sesini yükseltenler ise Köroğlu , Pir Sultan Abdal, Şeyh Bedrettin, Aziz Nesin, İpekçi, Uğur Mumcu gibi tarihte onur ile anılacaklardır…

Siz yine güzel düşler kurun. hukuk , adalet , şeffaflık , özgürlük… siddetsiz bir dünya düşleyin, sevginin, saygının çoğaldığı iklimler yeşersin.

Mutlu yıllar…


Fotoğraf Milliyet.

 
Toplam blog
: 1114
: 827
Kayıt tarihi
: 28.09.06
 
 

Ankara'da yaşar, dünyalı,aynadaki görüntüsüne muhalif, vicdan hesapları yapmaktan yorgun, yaşanıl..