Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Aralık '07

 
Kategori
Yılbaşı
 

2008 yılına girerken

2008 yılına girerken
 

Sayın Engin ASYALI'ya o güzel "Çizgi dizi"leri için teşekkür ederim.


Huzuru sağlamanın yolu, toplam veya toplumlararası uyumun sağlanması ile mümkündür. Birinin ne dediğini, ötekinin de anlaması gerekir.

Elbette olaylara bakış ve anlama yeteneği de çok önemlidir.

Dostum ve kardeşim Sayın Şakir KARPAT, yine bir fıkra ile bana olan desteğini devam ettirdi. Gönderdiği fıkrayı önce size aktarayım.

Birkaç yüzyıl önce Papa bütün Yahudilerin Roma’yı terk etmeleri gerektiğine karar verir. Doğal olarak Yahudi toplumundan büyük bir tepki gelir. Bunun üzerine Papa ile Yahudi toplumundan önde gelen birisiyle karşılıklı dini bir müzakere yapmalarını önerir. Yahudiler kazanırsa kalacaklar, Papa kazanırsa gidecekler. Yahudiler çaresiz kabul eder ve temsilci olarak Moiz'i seçerler. Ancak Moiz'in Papa ile ayni dili konuşamaması nedeniyle müzakere de konuşmak yerine sadece işaret dilinin kullanılmasını teklif ederler, Papa da kabul eder.

Müzakere günü geldiğinde iki taraf karşılıklı yerlerini alırlar ve bir sure bakıştıktan sonra Papa elini kaldırarak 3 parmağını gösterir. Buna karşılık Moiz tek parmağını kaldırır. Papa parmaklarını sallayarak başının etrafında çevirir. Moiz ise parmağıyla yeri işaret ederek oturduğu yeri gösterir. Papa yanındaki çantadan bir parça ekmek ve şarap çıkartınca Moiz de bir elma çıkartır. Bunun üzerine Papa ayağa kalkarak "Ben pes ediyorum, Yahudiler kalabilirler" der. Müzakere sonrasında Papa’nın etrafına toplanan kardinaller Papa'ya ne olduğunu sorduklarında Papa; “Ben önce 3 parmağımı gösterip ‘Kutsal Üçlüyü’ işaret ettim. Buna karşılık o bana tek parmağını gösterip her iki dinin de tek tanrıyı tanıdığını söyledi. Ben parmaklarımı sallayıp başımın etrafında çevirerek tanrının bizim etrafımızda olduğunu gösterdiğimde o da oturduğu yeri işaret ederek tanrının onların durduğu yerde de olduğunu işaret etti. Ben kutsal ekmek ve şarap çıkartıp tanrının bizim günahlarımızı bağışladığını göstermek istediğim zaman da hemen bir elma çıkartıp bana ilk günahı hatırlattı. Her şeye bir cevabı var. Ne yapabilirdim ki?"

Ayni sırada Yahudi cemaati de Moiz'in etrafını sarmış ona nasıl başardığını soruyorlardı. Moiz; "Önce bana 3 parmağını gösterip 3 gün içinde burayı terk etmemizi istedi. Ben de ona bir tekimizin bile ayrılmayacağımızı söyledim. Sonra bütün şehrin Yahudilerden temizleneceğini söyledi. Ben de, hiç bir yere gitmeyip olduğumuz yerde kalacağımızı söyledim." Kalabalık heyecanla "Sonra ne oldu?" diye sormuş. "Valla, sonrasını ben de pek anlamadım. Papa biraz hiddetlendi ve öğle yemeğini çıkarttı. Bunun üzerine ben de benimkini çıkarttım. Hepsi bu!..."

İnsanların amaçları eğer toplumun huzuru ve geleceği ile ilgili parlak şeyler yapmak ise, aksine görüşlerin içinden bile iyi sonuçlar çıkarmak mümkündür.

Bu gün 2007 yılını tamamlayıp 2008 yılının ilk gününe başlayacağız.

Öyle sanıyorum ki 2008 yılı, yine insanların birbirleri ile anlaşamadığı, tepişmelerin yaşandığı, insanların mutsuz oldukları yıllardan biri daha olarak başlayacak. Bu güne kadar yaşadıklarımız bunu gösteriyor.

Oysa toplumu mutlu edecek, ekonomisini düzeltecek, birbirleri ile sağlıklı iletişim kuracakları günlere el birliği ile taşımamız da mümkün.

Papa’nın kendi anlattığına kendi yorumu, Moiz’in de cevabındaki kendi yorumu gibi. Sonuçta toplumun huzur içinde yaşaması amaç ise, mesele yok demektir.

2008 yılının tüm toplumumuza huzur getirmesi ilk dileğim. Huzurun olduğu yerde her şeyin daha sağlıklı ve konuşularak sonuçlandırılacağına inanıyor ve herkese 2008 yılı için sağlık ve mutluluk dileklerimi sunuyorum.

30 ARALIK 2007

 
Toplam blog
: 1104
: 918
Kayıt tarihi
: 28.01.07
 
 

Emekliyim ama “Tekaüt” değilim. 1961 yılından beri değişik “Anadolu” gazetelerinde yazdım. 1984-8..