Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Aralık '08

 
Kategori
Siyaset
 

2008 yılının son Çin söyleşisi

2008 yılının son Çin söyleşisi
 

Çin'i kapsayan söyleşimizde diğer konularada değindik ve ortaya zevkli bir söyleşi çıktı.


2008 Yılının Son Çin Söyleşisi

2008 Yılında TÜRKSAM bünyesinde bölüm hocalarımla yaptığım söyleşilere bu son söyleşimizle şimdilik bir nokta koyuyoruz. Bu söyleşilerimizde Çin alanında çeşitli görüşleri ve ülkemizde ne yazık ki sayıları parmakla geçmeyen Çin araştırmalarına azda olsa destek vermeyi hedeflemekteyiz. 2008 yılının son söyleşisini bölüm hocalarımdan Sayın Prof. Wang Guan-xiong (???)[1] ile gerçekleştirdik. Bu söyleşimizde konuları biraz daha geniş tutmaya çalıştık özellikle Çin’in durumunu değerlendirmeyi ve azda olsa diğer konulara da değinmeye çalıştık. Çalışmamızın bu alana ilgi gösterenlere küçükte olsa bir kaynak olacağını umuyoruz. 2009 senesinde de TÜRKSAM bünyesinde Çin analizlerimiz devam edecektir. İlgilenen herkese çok teşekkür ediyorum.

Uğur Rıfat Karlova: Sayın Wang, TÜRKSAM bünyesinde yaptığımız çalışmalarımıza destek verdiğiniz için ve bize zaman ayırdığınız için çok teşekkür ediyorum.

Prof.Wang Guan-xiong: Rica ederim, sizlerin çalışmalarına destek vermek benim içinde büyük mutluluk, TÜRKSAM’ a teşekkürlerimi sunmak istiyorum.

Uğur Rıfat Karlova: Sayın Wang ilk sorum olarak sizden 2008 yılında Tayvan’ın Başkanı seçilen Ma Yin Jiu’ yu kısaca değerlendirmenizi isteyeceğim.

Prof.Wang Guan-xiong: Ma’ nın Başkan olmasından bu yana çok fazlada bir zaman geçmedi bu yüzden çok bir şey daha yapmadı. Özelliklede ekonomik sıkıntının olduğu bir dönemde zaten çok fazla da yapacak bir durumu yoktu. Bu kriz diğer ülkelerinde sorunu ve işsizlik dalgası dünyada her alanda kendini hissettiriyor. Bu ekonomik kriz onunda planlarını olumsuz etkiledi. Fakat bu kısa sürede benim Ma’ nın yaptığı en iyi iş olarak gördüğüm konu, Kıta Çin ile olan ilişkilerin geliştirilmesi ve kavgadan uzak uzlaşmacı adımların atılması oldu. Ma Kıta Çin ile yaşanacak dramatik gelişmelerden uzak durmak için Kıta Çin ile yakınlaşmanın olumlu olduğuna inanıyor ve bu yönde çalışmalarına devam ediyor. Ma ve hükümeti Peaceful Way, yani barışçı yolu izleyerek Kıta Çin ile yakınlaşmaya devam ederek buzları eritmenin planlarını yapıyor. Ma’ nın bu Kıta Çin konusundaki bir diğer stratejisi de Diplomatic Truth diyebileceğimiz kavgadan uzak olarak iki kıyı arasındaki iletişimi arttırmak.

Uğur Rıfat Karlova: Demokratik Kalkınma Partisi taraftarlarının tepkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Prof.Wang Guan-xiong: Demokratik Kalkınma Partisi taraftarlarının yani “Yeşillerin” tepkilerinin çok aşırı olduğunu düşünüyorum. Çin’i bir düşmanmış gibi görmenin hiçbir yararı yok. Demokratik bir çevrede yaşıyoruz ve Yeşillerin bu saldırıya dönüşen tepkileri hiçbir şekilde Demokratik Tayvan ile bağdaşmayan hareketler. Benim derslerini de verdiğim Uluslararası İlişkilerde ele aldığımız bir konu var. Bakınız ülke olarak 3 tane ana şeyi değiştiremeyiz. İlk olarak nüfusumuzu değiştiremeyiz, yani “hadi çok kalabalığız birilerini öldürelim” diyecek bir durumumuz yok. İkinci olarak Ülkenin büyüklüğünü değiştiremeyiz, ufak bir ülkeyiz hadi biraz büyüyelim diyecek bir durumumuzda yok. Son olarak da ülkenin yerini değiştiremeyiz, biz Asya’da mutlu değiliz hadi kalkalım Avrupa’ya gidelim gibi bir düşünce de olamaz. Şimdi bu 3 maddeye baktığımız zaman Tayvan’ın elinde bulundurduğu imkânları belli ve Tayvan Kıta Çin’in hemen yanında bulunuyor. Bu durumda Tayvan neden Çin ile arasını iyi tutmasın ki? Yani kavganın ne yararı olacak. Bizler burada yaşıyoruz ve en yakınımızda bulunan Kıta Çin ile ilişkilerin olumlu olarak gelişmesi iki tarafa da yarayacaktır. Bakınız Çin’in Tayvan ile olan bağlantısını sağlayan Sayın Chen Tayvan’a geldiği zaman ona karşı gösterilen tepkileri anlamıyorum. Saldırıya kadar varan bu tepkiler Tayvan’a zarardan başka bir şey getirmez ve Tayvan’ın imajını zedeler. Yeşiller ne yazık ki böyle bir ortam yarattılar ve yaşanan tepkilerin Tayvan’a zararı oldu.

Uğur Rıfat Karlova: Kıta Çin ile birleşmekten (İntegration) korkuyor musunuz?

Prof.Wang Guan-xiong: Tayvan’ın bu konu karşısında birçok seçeneği var. Birinci seçenek Bağımsızlık, ikinci seçenek mevcut durumun korunması, son seçenek ise Kıta Çin ile birleşmek. Ben bu konuda gelecek kuşakların daha etkili olacağını düşünüyorum. Tayvan’a baktığımız zaman zaten bağımsız bir ülke olduğunu görebiliyoruz. Kendi Başkanımızı seçiyoruz, kendi cebimizden vergi ödüyoruz ve diğer bağımsız ülkelerin sahip olduğu birçok hakka sahibiz. Bu açıdan baktığımız zaman neden bağımsız olunmasın ki? Kıta Çin tarafından baktığımız zaman ise Tayvan, Kıta Çin’in bir parçası. Tayvan’da ki Milliyetçi Çin Partisi (KMT) ise bir gün tüm Çin’in kendi kontrollerine geçeceğine inanıyor. Bu KMT’ nin daha geri zamanlara gittiğimiz zaman karşımıza çıkan planı. Gelecekteki kuşakların tercihine bırakacağız bu durumun çözümünü, onlar nasıl bir Tayvan görmek istiyorlarsa onun mücadelesini verecekler. İki tarafın gelecekteki liderleri iki tarafın isteklerini daha iyi anlayacaklardır. İki tarafın ilişkileri geliştikçe bu sorunlarında önemi kalmayacaktır.

Uğur Rıfat Karlova: Birleşmede olabilir diyorsunuz.

Prof. Wang Guan-xiong: Tabii ki olabilir. Kıta Çin ile birleşmede olsa Tayvan olarak atılmış kenarda bırakılmış bir rol istemiyoruz. İki tarafın insanlarının aynı haklara sahip olması gerekiyor.

Uğur Rıfat Karlova: İki tarafın insanlarının Çinli olduğunu düşünürsek Tayvan’da yaşayan bir vatandaşında Çin meseleleri hakkında görüşlerini bildirmesi gerektiğini düşünüyorum, çünkü Çin onunda ülkesi sadece Kıta Çin’de kilerin değil.

Prof. Wang Guan-xiong: Evet, size katılıyorum. Tayvanlılarda Çin meselelerine katkılarda bulunmalıdırlar. Kıta Çin tarafından kenara itilmiş bir toplum olunmamalı.

Uğur Rıfat Karlova: Birazda dünyayı sarsan ekonomik krize değinelim istiyorum. Çin’e etkileri ne olacak bu krizin?

Prof. Wang Guan-xiong: Bu kriz Çin içinde bir dert ama Çin’in gücü bu kriz için çözümler üretebilecek güçte. Nasıl mı? Bakınız 2 hafta kadar önce okuduğum bir haberde Kıta Çin’de 3 farklı bölgede, Shen Zhen[2] (??)[3] , Sı Chuan (??)[4] ne yazık ki üçüncüsü aklıma gelmiyor özür diliyorum. Bu bölgelerde gerçekleştirilen olay şu, bu bölgelerde geçmişte birçok elektronik ürün üretildi ve Çin’in Doğu kıyısında ki şehirlere sattılar. Ürünlerin bir kısmı da yurt dışına satıldı. Peki, bu bölgeler şimdi ne yapıyor biliyor musunuz? Ürettikleri ürünleri artık içeride ki pazarlara satıyorlar hatta çok daha ucuza. Eve teslim sattıkları ürünlerden teslim ücreti dahi almıyorlar. Buradan çıkan iki tane çok önemli sonuç var. Birincisi içerideki Pazar zenginleşiyor ve iç kısımlarda yaşayan çiftçiler demek ki zenginleşiyor. İkincisi ise, eğer kendi pazarım bu ürünleri alıyorsa o zaman dış pazarlara gerek kalmıyor. Benim düşüncem bu tür gelişmelerin Çin’de artarak yaşanması demek Çin’in ekonomik kriz ile mücadelesinde kendisine daha fazla güç katacaktır.

Uğur Rıfat Karlova: Kıta Çin’de son zamanlarda yaşanan zehirli üretilen gıda ürünlerinin ve bunların yol açtığı gıda zehirlenmelerinin nasıl önüne geçilebilir. Çin hükümeti bunu başarabilecek mi?

Prof. Wang Guan-xiong: Bu sorunu çözseler bile yeniden yaşanabilir. Melamin katılmış süt ürünlerinin yarattığı trajediyi biliyoruz. Dün bir haber okudum, çocukların yediği bir gıda ürününde gerekenden fazla miktarda kurşun kullanılmış. Çin Komünist Partisi bunu çözecektir, kendisinde bu güç var ama hepsini birden çözemezler. Case by case ( Madde madde) yani tek tek çözülebilecek bir sorun.

Uğur Rıfat Karlova: Çin Komünist Partisi’nin yaşanan azınlık ayaklanmalarına olan tutumunu nasıl görüyorsunuz?

Prof. Wang Guan-xiong: Azınlıklar ayrılık gibi düşünceleri destekledikleri sürece ÇKP tarafından baskı altında tutulacaktır. Bir ülkeden ayrılmaya kalkmak o ülke hükümetinden hiçbir zaman kabul görecek bir şey değil. Bu durum diğer tüm ülkelerde olduğu gibi Çin içinde geçerli.

Uğur Rıfat Karlova: Sizce ÇKP güçleniyor mu? Vatandaşlarına daha fazla özgürlük verecek mi?

Prof. Wang Guan-xiong: Ekonomik olarak güçlendiğini düşünüyorum. Yavaş yavaşta Çin’ i dışarıya açıyorlar ama bu daha yavaş oluyor. ÇKP ne kadar demokrasi verirse Çin’de o kadar demokrasi yaşayabilir. Çünkü güç ÇKP’ de, elini biraz gevşek bırakırsa insanlar daha fazla özgürlük yaşayabilirler, ya da daha çok sıkarsa o zamanda insanlar daha fazla baskı hissederler.

Uğur Rıfat Karlova: Çin'de Demokrasinin nasıl yaşanabileceğini düşünüyorsunuz? Mesela oy kullanmak gibi temel demokratik hakları Çin yaşayabilir mi?

Prof. Wang Guan-xiong: Çin’ de Demokrasi sadece belirli bir bölgede denenerek sonuçlarına bakılarak hayata geçirilebilir. Yani bir küçük bölgede seçim yapılabilir ve bunun sonuçlarına bakılır. Demokrasi olsa dahi bu ÇKP’ nin kontrolü altında olacaktır.

Uğur Rıfat Karlova: Şu anda Çin’de ki yönetim sizce en iyi seçim midir?

Prof. Wang Guan-xiong: Çin devasa bir ülke ve büyük bir nüfusa sahip, ben şu anda Çin’de uygulanan sistemin şimdilik en iyisi olduğunu düşünüyorum. Düşünsenize milyarı geçmiş bir ülkeyi birden özgürlüğe açtığınızı. Kesinlikle yıkım olur. Çin için erken olan bir durum olur zaten böyle bir uygulama. Bakın Tayvan’da ki duruma daha Tayvan’da Demokrasi oturmamış ki Kıta Çin’de Demokrasi yaşansın. Sen epeydir Tayvan’ da yaşıyorsun nasıl görüyorsun bizde ki Demokrasi anlayışını?

Uğur Rıfat Karlova: Ben Tayvan’ın Demokrasiyi Türkiye’ den daha olgun yaşadığını düşünüyorum. Burada da yaşanan görüş ayrılıkları olsa da bizde ki gibi uç noktalara gitmiyor. İnsanlar daha eşit yaşıyorlar ve aralarındaki uçurum çok fazla değil.

Prof. Wang Guan-xiong: Ben Tayvan için olumlu düşünmüyorum. Aramızda Demokrasiyi sindirememiş birçok insan var. Ekim ayında Tainan[5]’ da yaşanan olayı hatırlıyorsunuzdur. Kıta Çin’den gelen bir temsilciye yapılan saldırı ve onu iterek ayağının yaralanmasına yol açan adama göre yaptığı normal çünkü gelen temsilci düşman. Arabasının üzerine çıkıp arabayı sarsmalar inanılacak gibi değildi. Düşünsenize arabanın içinde olan sizsiniz ne düşünürdünüz bu durumda? Çok acı bir sahne idi Tayvan Demokrasisi için. İyi bir sınav olmadı.

Uğur Rıfat Karlova: Sayın Wang birazda Amerikan seçimleri ve Obama’yı değerlendirmek istiyorum. Obama Amerikan Başkanı oldu ve gelecek 4 yılda “Değişim” sloganı ile Amerika’ya gelecek vaat etti. Sizce Obama dönemimde Çin ilişkileri nasıl etkilenecek?

Prof. Wang Guan-xiong: Obama Demokratların içinden geliyor ve doğal olarak da onların geleneklerine sahip. Cumhuriyetçilerden farklılar. Farklı olmalarının sebebi ise daha pratik olmaları. Çin ilişkilerinde Çin’e daha arkadaşça yaklaşacaklardır. Buna bir örnek verirsek eski Amerikan Başkanı Bill Clinton’da aynı gelenekten gelen bir liderdi. Clinton’un başkanlığının ikinci döneminde Çin ile ilişkiler hızlandı. Bu dönemimde “Permanent Normal Trade Relationship” antlaşması yapıldı ve ikili ilişkiler daha da güçlendi. Obama’nın ikili ilişkilere bu bağlamda devam edeceğini düşünüyorum. Ama çok önemli bir detay var. Her ne yaparlarsa yapsınlar Amerika’nın belli bir Framework’u (Oturmuş bir Çatısı) var. İşte burada devreye “National Interests” (Ülkenin Çıkarları) giriyor. Obama’da ne kadar değişiklik yapmak istese de Amerika’nın çıkarları ile ters düşmeyecektir. Yapacağı her hareket Amerikan halkını ve ülkenin çıkarlarını korumaya yönelik olacaktır diye düşünüyorum. Çin ile dostlukta bu çıkarlar doğrultusunda olacaktır.

Uğur Rıfat Karlova: 8 yıllık bir Bush yönetimini geride bırakıyoruz. Bush’u çok kısa değerlendirebilir misiniz? Nasıl bir yönetim gösterdi bu 8 yılda?

Prof. Wang Guan-xiong: Tam anlamıyla disaster (felaket). 2001 senesinden bu yana ABD Başkanı olan Bush her hareketinde savaş ile anıldı. 9/11 olayları ile başlayan savaşlar zinciri günümüze kadar sürdü. ABD bu süre içerisinde dünyanın neredeyse her yerinde bir savaş ile anıldı. Kuzey Kore ile olan sürtüşmeler, Darfur’ da ki ABD askeri müdahaleleri, Afganistan’da ki ABD gücü, Irak’ta ABD’nin yaptıkları… Yani şunu demek istiyorum ABD bu dönemleri hep savaşarak geçirdi. Bushizm’ de diyebileceğimiz Bush doktrini ortaya atıldı. Burada karşı tarafa iki seçenek verildi. Ya dostumsun ya da düşmanım. Arkadaş olacak ülkeleri bile Bush düşman olarak algıladı. Kötü bir 8 sene geçirdi dünya burası çok açık.

Uğur Rıfat Karlova: Bush dönemimde Çin ile ilişkiler gelişti mi?

Prof. Wang Guan-xiong: İki ülke arasında ilişkiler gelişti. Bush’un terörü yok etmek adına kalkıştığı harekâtlar Çin’in de işine geldi. Çin’de kendi içerisinde ki olaylarda hemen terör tehdidi diyerek operasyonlarda bulundu. Kimse de bir şey diyemedi. Çünkü ABD terörle savaşırken Çin’e kimse sen savaşma diyemezdi. Bu yüzden Tibet’teki ayaklanmalar olsun ya da Doğu Türkistan’da ki olaylar olsun hep terör ile eş anlamlı tutuldu. Bu yüzden ABD ile Çin bu ortak noktada buluştu. Bir nevi Bush’un istediği oldu. Buradan da kendine destek buldu diye düşünüyorum.

Uğur Rıfat Karlova: Birazda Çin- Japon ilişkilerine bakalım istiyorum. Çin-Japon ilişkilerinde olumlu sinyaller var sizce düşmanlıklar geride mi kalıyor?

Prof. Wang Guan-xiong: İki ülke arasında olumlu bir hava olsa da iki ülkenin arasında var olan sorunların yakın zamanda çözüleceğini sanmıyorum. Bu sorunlardan en başta gelenleri Japonların Çin’i istila ettikleri zaman Nanjing’de gerçekleştirmiş oldukları katliam ve bu katliamı yapan askerlerin hala Japonlar tarafından kahraman olarak görülmesi, bu Çin tarafından kabul edilemeyecek bir durum. İkinci bir sorun ise Diaoyu[6] adalarının durumu. Japonya bu adaların kendisine ait olduğunu iddia ediyor, Çin ise bu adaların kendisinin olduğunu söylüyor. Bu adaların durumu iki ülkenin arasını zaman zaman gerginleştiriyor.

Uğur Rıfat Karlova: Peki gerçekte adalar kimin?

Prof. Wang Guan-xiong: Adalar Çin ile Tayvan’ın yeri aslında, ama adalarda etkin olan Japonya.

Uğur Rıfat Karlova: Birazda Çin hükümetini yer yer rahatsız eden Fa Lun Gong hareketine değinelim. Nedir bu Fa Lun Gong ve ÇKP’ nin arasında yaşanan çatışma?

Prof. Wang Guan-xiong: Fa Lun Gong bir tarikat ve Çin’de tarikatların çoklu şekilde toplanıp organizasyonlarda bulunmalarına izin verilmiyor. Sebebi ise bu tür hareketlerin ÇKP’ ye karşı bir ayaklanmaya dönüşeceği korkusu. Bu yüzden Fa Lun Gong’ un Çin’de gerçekleştirdiği eylemlere ÇKP tarafından sıcak yaklaşılmıyor. Çin’de görsel olarak bir özgürlük olsa dahi hükümet her dinsel etkinliği yakından takip ediyor. Eğer biraz bu dinsel etkinliklerde hükümet karşıtı bir şeyler oluşmaya başladığını hissederse sert şekilde müdahale edilebiliyor. Ben hükümetin babamız olmadığına inanıyorum. Bizler küçükken anne babalarımız bizlere doğru ve yanlışı söylüyorlardı. Büyüdükten sonra nasıl bizler kendi kararlarımızı alıyorsak, toplumda kendi kararlarını kendisi almalı diye düşünüyorum. İnsanlar istedikleri gibi dinlerini seçebilmeli ve özgür olmalıdırlar. ÇKP’ de bu tür şeylere karşı bir önyargı var ve bu toplumda sıkıntıya sebep oluyor. Toplumda elbette kurallar olmalı ve bu kuralları yine insanlar tartışarak almalılar.

Uğur Rıfat Karlova: İsrail’in Filistin’de gerçekleştirdiği katliam gibi saldırılar hakkında ne söylemek istiyorsunuz?

Prof. Wang Guan-xiong: İsrail’in yaptığı kabul edilecek bir şey değil. Ne yazık ki Filistin-İsrail sorunu öyle bir hale geldi ki çözülmesinin neredeyse imkânı yok. Tarihsel olarak iç içe geçmiş bir sorun, dinlerin çatışmasına dönmüş, iki taraf arasında nefret öyle büyümüş ki kontrol edilecek bir düzeyde de değil, burada birbirinden ayrılmaz bir düşmanlık bir arada yaşanıyor. Bence burada ki sorun ne yazık ki bitmeyecek gibi gözüküyor. Bir nevi sonsuza kadar gidecek bir durum.

Uğur Rıfat Karlova: Sayın Wang, söyleşimizin sonuna geldik sayılır. Son bir sorum var. Biraz da Çin’in geleceğini konuşalım. Bir süper güç mü olacak? Bu gelişmesi duracak mı? Tüm dünya gözlerini Çin’ e çevirmiş durumda. Biraz bu konuları açarak bize neler söyleyebilirsiniz?

Prof. Wang Guan-xiong: Çin önemli bir güç ve dünya meselelerinde önemli bir faktör. Çin’in bir süper güç olmasını kısa zamanda düşünmemizin imkânı yok. Bir ABD olması ise şu anda mümkün değil. ABD her zaman ABD, güç kaybetse de elinde bulundurduğu imkânlar ile dünyanın zirvesinde olmaya devam edecektir. Bu sürede ABD güç kaybettikçe bu güçler diğer ülkeler arasında dağılacaktır. ABD güç kaybettikçe, AB, Hindistan, Çin, Rusya ve Japonya gibi ülkeler güçlerini arttıracaklardır. ABD dünyanın teknoloji ve bilimdeki gelişmelerini sürükleyen bir ülke ve yerini kaybetmesi öyle hemen olacak bir şey değil. Çin kalkınacak bunu söyleyebilirim. Eğitimini arttıracak, teknolojisini güçlendirecek, pazarı güçlenecek. Yakın zamanda okuduğum bir yazıda ABD’nin gücünü koruyacağını belirtiyordu. Birinci sebebi ise hala doların dünyanın en geçerli parası olması. İkinci sebebi ise bir Pazar olması yani üretim yapan mal alan bir pazar olması. Yani diğer ülkelerin buraya sattıkları mallar var. ABD’ye ihtiyaç var bu açık. Çin eğer ikinci bir süper güç olacaksa eğitim seviyesini arttırmalı ve satın alan bir Pazar olmalı. Şu demek istiyorum sadece üreten bir Çin olarak süper güç olamaz Çin. Çin kendini değiştirmek zorunda. Üretmesine devam etmeli ama ederken de para kazanıp diğer malları almalı. Japonya örneği gibi hem üretiyor hem satın alabiliyor. Japonya güçlü neden çünkü zengin. Aynı şekilde AB’de önemli bir Pazar. Yeni teknolojileri satın alıp bünyesinde kullanabiliyor. Çin bunu başardığı zaman çok daha etkili bir dünya gücü olacaktır.

Uğur Rıfat Karlova: Sayın Wang bugün epey bir konuyu masaya yatırdık, çok teşekkür ediyorum. Yeni yılınızı da TÜRKSAM ve kendi adıma kutluyorum.

Prof. Wang Guan-xiong: Bugün epey konuştuk ve çok zevk aldım bu meseleleri değerlendirirken. Bende TÜRKSAM’ da ki çalışanlara ve size mutlu bir 2009 diliyorum.

Notlar:

Prof. Wang Guan-xiong[7] National Taiwan Normal University Siyaset Bilimi Bölümünde Asistan Profesör görevine devam etmektedir. Siyaset Bilimi Bölümünde Uluslararası İlişkiler, Batı Politikaları, Uluslararası Politika ve Uluslararası Hukuk dersleri vermektedir.

Yayınlanmış İngilizce Makalelerinden bazıları şöyledir.

· Wang, Kuan-Hsiung (2008), “From High Seas to Marine Environmental Protection: A Transformation on Policy”, in Wil de Jong, ed, Transborder Environmental and Natural Resource Management, CIAS Discussion Paper No. 4, Kyoto: Center for Integrated Area Studies, Kyoto University, 2008, pp. 73-80

· Wang, Kuan-Hsiung (2007), “A Preliminary Exploration on Building a Regional Fishery Management Organization in the South China Sea”, Asia-Pacific Forum, No. 36 (June 2007), pp. 206-226. (NSC 91-2621-Z-034-002)

· Wang, Dustin Kuan-Hsiung (2006), “Taiwan's Participation in Regional Fisheries Management Organizations and the Conceptual Revolution on Fishing Entity: The Case of the IATTC”, Ocean Development and International Law, Vol. 37, No. 2 (April – June, 2006), pp. 209-219. (SSCI Journal) (NSC 92-2621-Z-034-008)

· Kuan-Hsiung WANG (2000), “Fisheries Cooperation and the Resolution of Conflicts in the South China Sea Region”, Paper presented at “Conference on the Human and Regional Security around the South China Sea”, Oslo, Norway, 2-4 June 2000.

· Wang, Kuan-Hsiung (2005), “Taiwan’s Participation in Regional Fisheries Organization and the Conceptual Revolution on Fishing Entity: A Case on IATTC”, Paper presented at “International Conference on A Decade’s Practice of the Concept of Fishing Entities in International Law”, Held by Center for Marine Policy Studies, National Sun Yat-sen University, Taipei, 28 June-1 July 2005.

Uğur Rıfat KARLOVA National Taiwan Normal University Siyaset Bilimi Yüksek Lisans Öğrencisidir.

[1] Çince???isminin okunuşu Vang Guan Şiong şeklindedir.

[2] Shen Zhen hakkında daha fazla bilgi için bakınız: http://english.sz.gov.cn/

[3] Kısa bilgi için bakınız: http://tr.wikipedia.org/wiki/Shenzhen

[4] Kısa bilgi için bakınız: http://tr.wikipedia.org/wiki/Si%C3%A7uan

[5] Tayvan’ın güneyinde yer alan bir şehir.

[6] Diaoyu adaları hakkında yazılmış bir makale için bakınız: http://www.american.edu/TED/ice/diaoyu.htm

[7] Prof. Wang’ın diğer makaleleri için bakınız: http://www.politics.ntnu.edu.tw/node/121

 
Toplam blog
: 180
: 4193
Kayıt tarihi
: 13.11.06
 
 

Kariyerini Uzakdoğu sahne ve televizyonlarında geliştiren  sunucu, şovmen, yazar, oyuncu Uğur Rıf..