Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Aralık '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

2009'un sırları geride kalsın

2009'un sırları geride kalsın
 

Kulakları çınlasın Ümit Culduz bey dostumuz, bu konuda bize katılmıyor ama, ben de paylaşmayı sevenlerden biriyim.

Bazen bir lokmayı yarı yarıya paylaşmanın verdiği hazzı, milyon dolar mirasa konsanız yine tadamazsınız.

Peki neyi paylaşacağız?

Bazen kederlerimizi, üzüntülerimiz, bazen de mutluluğumuzu sevincimizi…

Tek başına altından zor kalkacağımız bazı ıstırapların, candan dost arkadaşlar sayesinde üstesinden kolayca gelindiği çok görülmüştür.

Sizi hop oturtup hop kaldıracak kadar sevindiren bir müjdeyi de, tek başınıza kutlayamazsınız.

İşte böyle zamanlarda paylaşmak tam anlamıyla cuk diye yerine oturur.

*****

Paylaşmanın çok önem taşıdığı ve değer kazandığı konulardan biri de sırları paylaşmaktır.

Aslında sır dediğimiz şey, her zaman “kimsenin duymaması gereken gizli ve tehlikeli bilgi” anlamına gelmez.

Aklımızdan geçen eğri doğru her şeyi hiç çekinmeden, “kızar, alay eder, üzülür, yanlış anlar” gibi çekincelerden uzak bir şekilde anında paylaşabilecek bir dostunuz olmasını istemez misiniz?

Eğer böyle yakın bir arkadaşınız varsa, bilin ki çok şanslısınız.

*****

Hayatta birbirine en yakın iki insan, eşlerdir ve öyle de olmalıdır. Karı koca arasında “ayıp” diye tabir edilen şeyler bile çok rahatlıkla paylaşılır. Ama yine de benim düşündüğüm anlamda kayıtsız şartsız bir paylaşım olduğunu hiç sanmıyorum.

Eşler, kardeşler, arkadaşlar, akrabalar birbirlerini öyle severler ki, üzeceğinden korktukları bir haberi birbirlerine mümkün olduğunca geç duyurmaya çalışırlar.

Nasıl olsa duyulacak ve öğrenilecek olan acı gerçekler, nedense ertelenebildiği kadar ertelenir.

Bir kazayı, bir ölüm haberini ilk duyan, “yüreği kaldıramaz, dayanamaz” diye ötekine söylemeye bir türlü cesaret edemez. İşin tuhafı, kendisine yapılan bu haksızlığı yanlış bulan taraf, aynı durumla karşılaştığında, kendisine yapılan şeyleri aynen tekrar eder.

*****

Sır paylaşmak… herhalde kolay bir şey değil… Belki de işin sırrı, onun paylaşılınca sır olmaktan çıkmasında gizli.

Hepimizin özel olarak kişisel sırları olduğu gibi, devletin de bazı sırları vardır. Devlet sırrı, insanların toplum halinde yaşamaya başladığı bin yıllardır varlığını korumaya devam eder.

Peki devletin sırrını kim bilecek?

Sadece devlet mi?

Devlet kim?

Sır tutan biri mi acaba?

Soruları dilediğiniz kadar çoğaltabilirsiniz. Lakin bulacağınız tatmin edici bir cevap olmayacaktır.

*****

Devletin günümüzdeki en basit demokratik tarifi, milletin kurduğu tüzel kişiliktir.

Milet, kurduğu devletin yöneticilerini de kendisi seçer.

Elbette devletin sorumlulukları, hak ve ödevleri, sıradan bir dernekle, bir vakıfla kıyaslanmayacak kadar karmaşıktır, zordur, özeldir. Çünkü Devlet, diğer devletlerle, dolayısıyla bütün dünya ülkeleriyle sürekli iletişim içindedir.

Kötüler ve kötü düşünenler, ne yazık ki yeryüzünde insanlığın yaratıldığı günden beri vardır. Hep de olacaktır.

Üç kuruşluk dünya malına tamah edip her türlü insanlık dışı davranışları sergileyebilen bu mahlûklar, “devlet gibi” derya deniz bir varlığın ihtişamından, uluslararası boyutlarda faydalanabilmek için, ellerinden geleni artlarına koymazlar.

Şer kuvvetlerin dayanışması şeklinde cereyan eden bu ahlâksız ve vicdansız tavır, belki de her gün binlerce masumun canına, malına zarar vermektedir.

Bütün bu olumsuzluklarla da uğraşmak mecburiyetinde kalan devletin karşılaştığı zorlukları, çektiği sıkıntıları, yaşadığı problemleri, varın artık siz hesap edin.

*****

Böyle bir sorunlar yumağını yönetmek için seçilmiş bir hükümet, bu sorunları çözebilmek, hiç değilse şerrinden korunabilmek için her şeyi bilmek zorunda değil midir?

Bir kurumun yöneticisi, sırlarını bilmediği bir kurumu yönetebilir mi?

Ve bir kurumun yöneticisinden birileri, bazı gerçekleri sırdır diye saklayabilir mi?

Aklımın ermediği, içinden çıkamadığım soru budur.

Hükümet, devletin sırlarına vakıf olacak diye çıldıran tipler var.

Peki bu sırrı “sır” olarak bilenler, saklayanlar kim?

Dahası bu sırlarda neler saklı?

Ben devlet sırrı deyince denince, bizim devletimizle diğer devletlerin ve ülkemize kem nazarla bakan kötü niyetli kişilerin ve kurumların bize karşı kurduğu tuzakları anlıyorum.

Bir işçinin patronundan, bir memurun âmirinden, bir devletin yöneticisinden, işle ilgili saklayabileceği nasıl bir sır olabilir ki?

******

Daha fazla kafa karıştırmadan 2009’un bu son yazısında, bütün Milliyet Blog camiasına, yazar arkadaşlarımıza, okuyucularımıza, milletimize ve bütün dünyaya, daha güzel, daha mutlu, daha huzurlu, daha samimi, daha şeffaf bir yeni yıl diliyorum.

Sırlar, sırlı küplerde çatlasın patlasın. 2010 hepimiz için güzelliklerle dolu geçsin inşallah..

 
Toplam blog
: 859
: 979
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, ekonomik..