Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Mart '10

 
Kategori
Beslenme / Diyet
 

2010 Gıda raporu-1

2010 Gıda raporu-1
 

Beslenme, yaşamın en önemli ikinci koşulu. Nefes almak ve beslenmek yaşamak için ön şartlar.


2010 GIDA ENDÜSTRİSİ - 2010
Proses Analizleri Raporu

Birinci Bölüm

KATKI MADDELERİ:

* Bu seferki konu, politikacıların ve bürokratların ellerine emanet edilenler ile beslenmesi değil. Beslenme kelimesinin gerçek anlamı üzerine, gerçek üstü sayılabilecek aşırılıkta, gerçeklerden söz edeceğim.

* Beslenme, yaşamın en önemli ikinci koşulu. Nefes almak ve beslenmek yaşamak için ön şartlar.

Dünya Doğal Hayatı Koruma Örgütü (WWF); “Gıda tüketiminin bu hızda sürmesi durumunda 2030 yılına gelindiğinde iki adet daha dünyaya ihtiyacımızın olacak.” Açıklaması yaptı. Bunun anlamını tersten yorumlarsak, 2030 yılında gıda tüketimi bugünkü tüketimin 3 katına çıkacak.

Bu mümkün değil. Bizler artık tüketim hızımızı öylesine arttırdık ki hayatta kalma sınırına olanca hızımızla çarparak duracağız. Başka yolu yok. Bu feci senaryonun eşiğinde iken, mevcut gıda üretim kültürümüzü de çağın gereklerine uygun şekilde yozlaştırmaktayız.

Günümüzde teknoloji, üretimin her alanına elini soktu. Sanayi devrimi ile birlikte gıda maddelerinin üretimi de küçük imalathanelerden büyük fabrikalara taşındı. Tarladan, meradan, çiftlikten soframıza uzanan zincirde halkaların sayısı oldukça arttı.

Bitkisel ve hayvansal gıdaların işlenmesinde teknoloji devreye girdi. İlk aşamada ekonomik faydalar sağlayan yöntemler gün geçtikçe daha radikal uygulamalara kapı açtı. Büyük kapasiteli üretimlerin ortaya çıkması ile birlikte üretim yöntemleri üzerinde -küçük etkileri olan- tasarruflar geliştirilmeye başladı. Özellikle kimya sektöründe yaşanan gelişmeler, gıdaların işlenmesinde kolaylık sağlayan kimyasalların kullanımını arttırdı.

İşletmeler kimyasal maddeleri kullanırken çok hassas ölçümler ve özenli prosesler uygulamak zorundalar. İllaki kimyasal kullanılacaksa bunların yapılması gerekli. Burada belirtilen; “hassas ölçüm” ve “proses” ifadeleri yakın geçmişte, –HACCP gibi- yabancı standartları taklit edilerek Türkiye piyasasında da uygulanmaya başladı. Bunun dışında, her gıda için belirli standartları içeren yasal tanımlamalar da “gıda kodeksi” adıyla yasalaştı. Anlattıklarım, işi kuralına göre yapan üreticileri bağlayan kriterler. Bunun dışında kalan -kanunsuz- üreticileri hiç hesaba katmıyorum. (Başka bir yazıda bu ‘kanunsuz’ konusunu da ele alacağım.)

Ben burada, kanun hükümlerine uygun olarak yapılan üretimde kullanılan gıda katkılarının ne derece sağlıklı olduğunu sorgulamak istiyorum.

Kimyasallar, boyalar ve ilaçlar biz farkında olmadan soframızda yerini almış durumda. Gıda dışı katkı maddeleri tüketmek bizlerin yaşam kalitesine çok büyük katkı(!) sağlıyor. Sağladıkları katkının üç ana başlıkta toplanması mümkün:

(Haccp: NASA’nın astronot yetiştirme programında kayıtlı adaylara hassas beslenme rejimleri için geliştirdiği HACCP uygulaması, bir süre sonra gıda üretiminin vazgeçilmez bir standardı oldu. Bu standardın temelinde üretim zincirinin önemli noktalarını belirlemek ve bu noktalarda gözlemleri yoğunlaştırmak yatmaktadır. Bu standart, ülkemizde de kullanılan gelişmiş bir “gıda üretim teorik” metodudur.)

1- Saf Kimyasalların ‘Saflıklarının’ Tartışılır Olduğu:
Gıda üretiminde kullanılmak üzere hazırlanan kimyasalların, üretimin proseslerinde hammaddenin ilk aşamalarından başlanarak, gıda üretimine uygun olmayan şartlarda üretilmesi riski de göz ardı edilmemelidir. Bu kontrol edilmeyen bir durumdur. Organik olmayan saf maddelerin işlenmesinde ağır kimyasal zehirler katalizör olarak kullanılmaktadır. Gıda üretiminde kullanılan kimyasallar, hazırlanma aşamasında ağır kimyevi katalizörler temas halinde kalabilmektedir. Steril ve yüksek hijyen şartları ile göz dolduran bir gıda üretim işletmesinde tedarik edilen hammaddenin hangi şartlarda üretildiği göz ardı edilebilmektedir. Özellikle katkı maddesinin organik olmayan kimyasallar olması durumunda; (tuz, asit, soda ve karbonat gibi) kimyasalların içlerinde çok az da olsa katalizör kalıntıları içerebilmektedir. Örneğin; sitrik asit üretimi sırasında hiçbir gıda standardı uygulanmaz. Ama sitrik asit (E330) ile meyve suyu üretimi -ketçap, konserve, salça ve benzeri birçok paketlenmiş gıdanın üretimi- sırasında katkı maddesi olarak karşılaşırız. Bu saf kimyevilerin en önemlisi; hiç kuşku yok ki: sudur. Su da hammadde olarak işlenmekte ve arıtma, damıtma gibi işlemlerden geçirilerek kaliteli hale getirilmektedir. Özellikle gıda işletmeleri için suyun sertliği ile ilgili işlemler yapılmaktadır. Suyun birçok gıdada en büyük payı alıyor olması, her aşamasında güvenilirliğini de önemli hale getirmektedir.

Tedarikten kaynaklanan güven meselesinde saf kimyasallar kadar karışımlar, büyük bileşikler ve ilaçlar da önemlidir. Bütün katkıların doğrudan yada dolaylı olarak etkilerinin iyi analiz edilmesi gerekmektedir. Laboratuarlar, güvenilir sınırlar içerisinde kalan maddeleri raporlar ile deklare etse de hiç olmaması, zararsız düzeyde olmasında iyidir.
(Devam edecek)

Murat SEVGİ

 
Toplam blog
: 370
: 1092
Kayıt tarihi
: 10.07.08
 
 

1969 doğumlu. Tasarımcı, endüstriyel otomasyon sistemleri için yazılım geliştiriyor. Yüksek öğren..