Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Temmuz '12

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

2012 Geçiş Dönemi ... Galiba bitiyoruz - Mu?

2012 Geçiş Dönemi ... Galiba bitiyoruz - Mu?
 

Gelenek ve görenekler unutulmaya  yüz tuttu...

Boşanmalar arttı...

Aşklar neredeyse günlük yaşanır hale geldi...

İlşikiler de bozulanı tamir etmek yerine atmayı seçiyoruz ve “uğraşamayacağım “CARPE DİEM” diyoruz.

Herkes “CARPE DİEM” – An’ı Yaşa felsefesini benimsemeye başladı. Kimi gerçekten an’ın tadını çıkarıyor, kimisi ise yüzüne güzüne bulaştırıyor çünkü Carpe Diem’in geçekten ne olduğunu bilmeden an’ı yaşamak adına aklına eseni yapıyor. Arkadan pişmanlıklar geliyor.

Bir meslektaşımla geçtiğimiz günlerde yaptığım sohbet sırasında spritüel yaşam şeklini benimsemiş olarak bana bir soru yöneltti. 2012 geçiş döneminde bana göre olan değişimleri sordu ve kendi fikrini paylaştı. Bu geçiş döneminin olumlu yanları olduğu kadar olumsuz yanları olduğunu da belirtti. Boşanmalar arttı dedi.

Meslektaşımın fikirlerine malesef ki birçok açıdan katılamadım. Birçok ince detayı kaçıyoruz.

Hayatını değiştirmek isteyip sprituel yolculuğa çıkmaya karar veren ve kişisel gelişmek isteyenlerin en çok yaptığı hata; detayları kaçırıyoruz, aslında birçoğumuz kendini geliştirirken, öğretilmişlikleri yoketmeye çalışırken yeni öğretilmişlikler ediniyoruz ve bunu farketmiyoruz.

2012’de boşanmaların artması doğru mudur? Evet doğrudur.

Bu doğru bir davranış mıdır? Evet bana göre doğru...

Boşanmaları destekliyor muyum? Evet destekliyorum...

1 dakika 1 dakika hemen ipimi çekmeyin, gelin bu konuyu biraz irdeleyelim.

Evet destekliyorum çünkü;

Evlilikler neden bitiyor? Günümüze kadar süre gelen evlilikler özellikle de gümüş veya altın çağına giren evliliklerin sonlanması çok fazla yadırganıyor. Bana göre birçok evlilik öğretilmişlikler üzerine yapılıyor.

Yaşın geldi artık (bu neye göre belirlendiyse) evlen, yuvanı bil...

Kadının yeri kocasının yanıdır...

Evlen sırtını bir adama yasla... Sana baksın, çocuklarına baksın. Yuvana para getirsin.

Evlen, gerdeğe gir, çocuk yap.

Çocukları  büyüt.

Erkek evi çekip çevirecek bir kadın bulmak ister ve evlenir. Kadın ona bakacak bir koca için...

Biten evliliklerin çoğu bu öğretilmişlikler yüzünden bitiyor. Çünkü artık insanlar önceliğin “ben” olmak olduğunu daha sonra “biz” olmak gerektiğini anlamaya başladı.

Öğretilmişliklerle yapılan evliliklerde taraflardan biri yeni bilinçle davranmaya başlayınca dengeler bozuluyor ve yine öğretilmişlikler devreye giriyor.

“Benim koca’ya/hanım’a  bir haller oldu. Kesin bir haltlar karıştırıyor”

Bu bir ihtimalmidir evet ihtimaldir. Benim anlatmaya çalıtığım işin bu kısmı değil.

Önemli olan benim derken kastettiğimiz bencillik veya bir hayatı yıkmak değil.

Bir insan evli diye bireysel olarak kendine zaman ayıramaz mı? Hayır ayıramaz.

Neden? E o evli. Eee yani?

Bir erkek evliyse kız arkadaşlarıyla, kadın da erkek arkadaşıyla görüşemez.

Neden? E o evli. Eee yani?

Bir erkek – kadın  evliyse gece dısarı çıkamaz

Neden? E o evli. Eee yani?

Hele bir de çocuk var ise... Sabah kalksın, işe gitsin, mesai bittiğin de  en geç 7 de evde olsun. Hadi bari tüm gün yoruldu sahilde bir çay bahçesin de çay içsin.

Çocuk var. Sakın boşanma, mutsuz olduğun bir evliliği sürdür.

Sadece evlendin arkadaşım, robot satın almadın.

Çocuk olunca boşanılamaz diye bir durum da var. Aslında mutsuz giden evliliklerin çocuklara daha çok zarar verdiğini kaçımız farkında?

“Çocuk var boşanamam” düşüncesine karşıyım. Ayrılan eşlerin çocuklarının zarar görmemesi tamamiyle eşlerin iletişim kalitesine bağlı bana göre.

İletişim de kalite yoksa zaten mutsuz bir durum vardır ve öğretilmişlikler sebebiyle mutsuzluğu devam ettirmek ne kadar doğru?

İşte biten evlilikler bu tür evlilikler. Çünkü artık 2012 geçiş dönemindeyiz. Çünkü artık bilinçler değişiyor, çünkü artık “ben” olmaya başlıyoruz.

Evlilik önce “ben” olmaktır sonra “biz” olmaktır.

Evlilikte hem kadının hem de erkeğin kendine ait zamanları olmalı ama “biz”e ait zamanlar da olmalı.

Bu bilinçte olan hiçbir evlilik bitmiyor. Çünkü iki kişilik hayatta herkes birey olarakta yaşayabiliyor. Onlar önce “ben” sonra “biz” oluyor.

Aslında asıl “CARPE DIEM” de budur.”Biz” olduğunuzda “biz”i yaşamak,”ben” olduğumuz zamanlarda “ben”i yaşamak... İşe mutlu bir evliliğin formülü de bu bence. Bu bilinç varsa  kadın’da mutludur, erkek’de, çocuk’da...

Günümüzde an’ı yaşamak demek “yaşa ve tat bitince kaldır at” olarak algılanıyor.

Bu mantıkla olan boşanmalara bende karşıyım.

Şimdi isterseniz çekin benim ipimi hadi...

Gelenek ve göreneklerin yok olması ise ayrı bir mesele...

Gelenek görenekler de öğretilmişliktir aslında...

Günümüzde birçok gencimiz hangi geleneği  yerine getiriyor? Birçoğu getirmiyor.

Kızmıyorum, kızamıyorum.

İnsan inanmadğı şeyi zorla yapmaya yöneltilince dengesiz durumlar çıkıyor ortaya...

Bocalıyoruz... arada kalıyoruz.

Gelenek ve görenekler de öğretilmişlik değil midir? Evet öyledir.

Kızılderililerin ve birçok ırkın, kavmin öğretileri için onlar da gelenek görenek değil midir?

Bana göre değil. Onların öğretileri bence bir yaşam tarzı.

Gelenek ve görenekler de yaşam tarzı bana göre ister benimsersiniz ister benimsemezsiniz.

Benimseyenlere sözüm yok ama benimsemeyenleri lütfen derinlemesine düşünmeden yargılamayın ya da 2012 kötü yönde de değişime sebep oluyor demeyin.

“CARPE DIEM” in yaşa,keyif al ve fırlat at olmadığını, ilişkiler de ise “ben” olmak ne demek “biz” olmak ne demek bunu öğrenin yeter.

Sürç –i  lisan ettiysek affola...

Sevgilerimle
Ayça AKIN

  FanPage   : http://www.facebook.com/aycaakinfanpage
         Web :  http://www.aycaakin.com
       Twitter : http://twitter.com//aycakn

 
Toplam blog
: 43
: 5568
Kayıt tarihi
: 08.04.12
 
 

"HADİ CESARET" ve "YAŞAMAK ŞART" adlı kitapların yazarı olan Ayça Akın,16 Mayıs 1981 İstanbul doğ..