Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Ocak '12

 
Kategori
Siyaset
 

2012 işçi, memur, emekli maaşlarındaki artış oranlarının, yıllık kira artış oranlarıyla ilişkileri 1

2012 işçi, memur, emekli maaşlarındaki artış oranlarının, yıllık kira artış oranlarıyla ilişkileri 1
 

"TÖDEF" Genel Başkanı - Prof.Dr.Öner SAMANLI; 2012 kira ve maaş artış oranlarını değerlendirdi.(GAZETELER)


2012 İŞÇİ, MEMUR VE  EMEKLİ MAAŞLARINDAKİ ARTIŞ ORANLARININ,

YILLIK KİRA ARTIŞ ORANLARIYLA İLİŞKİLERİ ÜZERİNE

(BİRİNCİ BÖLÜM)

Değerli Okurlar;

Yazının başlığına ulaşabilmek ve bu bağlamdaki açıklamalarımızı ve görüşlerimizi sizlerle paylaşabilmek için bazı somut olguların bilinmesinde (anımsanmasında) büyük bir yarar bulunmaktadır.

Bugün ülkemizde bu somut olguların seyir eylediği rotanın bilinmesi ve yine sonrasında da bu sosyal adaletli(mi) kavramların acaba bizleri yönetenlerce nerelerine kadar getirilmiş olduğumuzu bilmek zorunluluğundayız.

İşte bu nedenle, yazımızın başlığında ki; “2012 İŞÇİ, MEMUR VE  EMEKLİ MAAŞLARINDAKİ ARTIŞ ORANLARININ, YILLIK KİRA ARTIŞ ORANLARIYLA İLİŞKİLERİ ÜZERİNE”direkt olarak takılarak örneğin kira yada emekli maaşınızın artış oranının arayışı içerisinde olmamalısınız.

Yazımızın bu köşemizde  tamamının bir kerede yayınlanması ise, gerek yazının amacına uygun düşmemektedir ve gerekse de varılması istenilen hedefe ulaşmayı sağlayamayacak olacağındaki ortak inancımızdandır.

Bu nedenle de başlık ve örtüşen içeriği tarafımızdan büyük bir olasılıkla üç bölüm ile sizlere sunulmuş olacaktır.

Saygılarımla.

Prof. Dr. Öner SAMANLI

“TÖDEF” TÜKETİCİ ÖRGÜTLERİ FEDERASYONU

BAŞKANI

VATANDAŞLIK VE SOSYAL DEVLET OLGUSU

Sosyal devlet olmanın temel felsefesi incelendiğinde ülkenin devlet yapısına yön veren anayasalarının ve yazılı kurallarının tamamında vatandaş yandaşlığı gözlemlenir.

Bu bağlamda da demokratik devlet sistemi içerisinde yer alan sistemlerde, devlet vatandaş ilişkileri yazılı kurallarladır ve özünde de bu durum vatandaş yanlığı göze çarpar şekillerde belirlenmiştir.

Demokratik devletin yöneticisi, yönlendiricisi ve işlevsellik sağlayıcısı ise hükümetlerdir.

Devlet bir sistem iken, hükümetler siyasi bir erktir. Hükümetler, o siyasi erki var eden bir canlılar topluluğudur.

Kişi egolarının bir araya geldiği ve kişilerce oluşturulmuş bir siyasi yönetimsel kabinenin birlikteliğinden ortaya çıkan iktidar siyaseti ise yönetime hakim olan siyasi erktir. Bunun sonucu olarak da, hükümetlerde ve onların kabinelerinde söz konusu insan egosunun hakimiyeti ve yetkisinin tasarrufudur.

İnsan yapısı itibarıyla egolarını önce kendi tatminlerine kullanacak, sonrasında dışa yansıtacaktır. Bu durum tıpkı aç olan bir insanın önce kendi açlığını tatmin etmesi ve sonrasında çevresindeki aç olanları fark edebilir olması yönündeki bir eylemin doğruluğundadır.

Bunun zaman zaman aksini düşünmek de bir ölçüde olanaklıdır. Kişi canlılığı itibarıyla egoisttir. Kişi kendi egolarını tatmin kıldıktan sonra başkalarına olumlu yansıyabil(mey)ecek nitelikli ve düşünseli ile eylem koyan ve eylemlerini yönlendirebilen, kurgulayıcı ve uygulayabil(mey)ici yeteneklerle donanmış tek canlıdır.

 “Hep bana Rab bana” söylemiyle örtüşürlüğü örtüşmezliği tartışılır olsa da kişiler karşısındaki ve çevresindeki faktörleri de önemse(me)yen bir canlı olarak genel adlandırılması altında insandır.

Esasen insan denilince, Rabbin yarattığı en üstün meziyetle donanmış bir canlıyı algılamak istiyor olsak da, insanoğlunun yaratılışından bu yana tam anlamıyla o kelimenin anlamında ‘insan’ lıkta bütünleşememişliği de kesindir.

Dünya üzerinde çok canlı, tok olduğu süreç içerisinde saldırganlıktan ve zarardan uzakta durur. Oysa insan olarak adlanan canlılar olan bizler tatminsiz, kavgacı ve egolarıyla öncelikli bir can taşımakta olduğumuzun acaba (ne kadar) farkında(mı)yız?

Ekonomistlerin ‘ihtiyaçlar tatmin oldukça şiddetlenir’ ilk öğretilerinde olduğu üzere, insanoğlu tatminine ne kadar ulaştı ise o derece arayışta olan eşsiz ve korkunç bir yetili varlıktır.

Siyasal yönetimlerin başarılı ve başarısız olmaları, bu yetilerin doğru yahut da eğri yansımaları, o siyasileri hükümet edebilecek yeterli oya sahip kılan, onları iktidar edenlerce yani milletçe belirlenir.

İktidarlar ile muhalefetler arasında hiç bitmeyecek olan ve süregelen tartışmalar da bu temel varsayım üzerinde şekillenerek kurgulanır.

Hükümet ederken siyasi olarak iktidarlar doğruları yaptığında ısrarcı iken, muhalefettekiler ise onların çoğu eylemlerinde yanlış yaptıklarını iddia etmekte ısrarcıdırlar.  Az da olsa, kimi ortak paydalarda buluşabilmek, ulusal ve ülkesel tehlikelerin ciddi var olduğu süreçlerde göze çarpabilir olsa da, hükümetlerin eylem ve kararlarının karşısında mutlaka aynı fikirlerde olmayan daima bir muhalefeti vardır.

Devletlerin demokratik olduğu hukuk sistemlerinin vazgeçilmezinde varılacak hedefler daima bellidir. Bu hedeflerde, öncelikle ülkenin insanlarını, onurlu ve asgari müştereklerde uyumlu birer yurttaşlar olarak yaşatabilmek ereğidir.

Eğer bir devlet kendini sosyal devlet olarak tanımlıyorsa şu hakları da vatandaşlarına sağlamalıdır:
 

  • Çalışma hakkı
  • Adil ücret hakkı
  • Sosyal güvenlik hakkı
  • Konut hakkı
  • Sağlık hakkı
  • Eğitim hakkı

ÇALIŞMA HAKKI:

1982 anayasamızın 49. maddesi çalışma hakkını tanımıştır. Bu maddeye göre “Çalışma, herkesin hakkı ve ödevidir. Devlet, çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları korumak, çalışmayı desteklemek ve işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak için gerekli tedbirleri alır”. Tabi ki çalışma hakkı tanımak yanında devletin çalışma olanağını yaratması gereği de kaçınılmaz bir sonuçtur.

Ancak devletimize hükümet edenler uzun yıllardır bu konuyu hep görmezden gelmektedirler.

ADİL ÜCRET HAKKI:

Çalışanların insan onuruna yaraşan asgari bir yaşam seviyesine ulaşması içinde adil bir ücret elde etmeleri gerekir. Anayasamızın 55’inci maddesinde bu konu düzenlenmiştir. 55’inci madde der ki “Ücret emeğin karşılığıdır. Devlet, çalışanların yaptıkları ise uygun adaletli bir ücret elde etmeleri ve diğer sosyal yardımlardan yararlanmaları için gerekli tedbirleri alır. Asgarî ücretin tespitinde ülkenin ekonomik ve sosyal durumu göz önünde bulundurulur”

Bu durum devletimize hükümet edenlerce sürekli olarak kendi çıkarları ve siyasi çevrelerinin çıkarları doğrultusunda kayda değer gözlemlenebilmektedir. (Örneğin çalışanlarına  700TL.sını çok gören siyasi erkler, çıkar elde etmek kendileri için söz konusu olduğunda, milletvekili maaşlarında 7000 TL.sını az bulabilmektedirler.)

SOSYAL GÜVENLİK HAKKI:

Çalışan ve yeterli ücret alan insanların, gelecek süreçlerde yaşlılık, hastalık, sakatlık, işsizlik gibi sebeplerle çalışamayacak duruma düştüklerinde, sosyal güvenlik haklarının tanınmış ve gerçekleştirilmiş olması gerekir.

Sosyal güvenlik hakkı anayasamızın 60’ıncı maddesinde yer almaktadır. “Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar”. Ayrıca 61. maddede özel olarak korunması gereken kişilerden bahsedilmektedir. “Devlet, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleriyle, malûl ve gazileri korur ve toplumda kendilerine yaraşır bir hayat seviyesi sağlar. Devlet, sakatların korunmalarını ve toplum hayatına intibaklarını sağlayıcı tedbirleri alır. Yaşlılar, Devletçe korunur. Yaşlılara Devlet yardımı ve sağlanacak diğer haklar ve kolaylıklar kanunla düzenlenir. Devlet, korunmaya muhtaç çocukların topluma kazandırılması için her türlü tedbiri alır. Bu amaçlarla gerekli teşkilat ve tesisleri kurar veya kurdurur.”

Bu durum da yine devletimize hükümet edenlerce sürekli olarak kendi çıkarları ve siyasi çevrelerinin çıkarları doğrultusunda kayda değerliğiyle dikkatleri çekmektedir. (Örneğin çalışanların emekliliklerinde 30 yıl gibi uzun bir süre geçmesi gerekir iken, yaş sınırı konulabilmiş olmasına rağmen, 2 yıl milletvekilliğinde bulunan bir  siyasi erk mensubu (sözde milletin vekili) yaş şartı da aranmaksızın emekli olabilmektedir.

MİLLET DE BU DURUMLARI RAHATLIKLA KABULLENEBİLMEKTEDİR.

Çünkü milletler, layık olduklarınca yönetilirler !

KONUT HAKKI:

İnsanların asgari bir yaşam sürmesi için barınma ihtiyacı da olmazsa olmazlardandır.Barınacak yeri olmayan bir kişinin insan onuruna yakışır biçimde yaşadığı savunulamaz.

Konut hakkı Anayasa madde 57 de açıklanmıştır. “Devlet , şehirlerin özelliklerini ve çevre şartlarını gözeten bir planlama çerçevesinde, konut ihtiyacını karşılayacak tedbirleri alır, ayrıca toplu konut teşebbüslerini destekler.”

SAĞLIK HAKKI:

Bir insan hasta olduğu zaman tedavi olabilmelidir. Anayasamız bu hakkı 57’inci maddesinde düzenlemiştir. “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir… Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler. Devlet, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getirir. Sağlık hizmetlerinin yaygın bir şekilde yerine getirilmesi için kanunla genel sağlık sigortası kurulabilir”.

EĞİTİM HAKKI:

Eğitim olmadan insan onuruna yaraşır hayattan söz edilemez “Kimse, eğitim ve öğretim haklarından yoksun bırakılamaz… İlköğretim, kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve Devlet okullarında parasızdır… Devlet, maddî imkânlardan yoksun başarılı öğrencilerin, öğrenimlerini sürdürebilmeleri amacı ile burslar ve başka yollarla gerekli yardımları yapar. Devlet, durumları sebebiyle özel eğitime ihtiyacı olanları topluma yararlı kılacak tedbirleri alır”.
 

Buraya almış olduklarımız, anayasamızda yer aldığı üzeredir.

Kesinlikle, insanın insanca, onurunda ve mutla yaşaması için gerekli olan haklar, sadece bunlarla sınırlı değildir.

İnsan olarak, Dinlenme Hakkı, Çevre Hakkı, Ret Hakkı, Devlet Bütçesinden Pay Hakkı, Güvenlik Hakkı ve benzeri bir çok haklarının da tanımlanmış olması gerekir.

Çalışma, sosyal güvenlik, konut, eğitim, sağlık hakları gibi kısaca değinilen sosyal hakların gerçekleşmesi için devletin yazılı koymuş olduğu, hükümet erklerinin de uygula(ma)dığı bu hak kavramlarının kavram olarak kalmış olmasından değil, yaşanırlığından söz edilmelidir.

Bu tür sosyal hakların gerçekleşmesi için devletin yönetimindeki hükümet bireylerinin kişisel egolarından başarıyla ötelenmiş nezih ve seçkin bireylerden oluşumu ile olanaklıdır.

(Aynı başlıkla devam edecektir)

Prof. Dr. Öner SAMANLI

“TÖDEF” TÜKETİCİ ÖRGÜTLERİ FEDERASYONU

“TÜRKİYE’NİN TÜKETİCİ HATTI”

http://turkiyenintuketicihatti.blogspot.com/

 

 
Toplam blog
: 295
: 3087
Kayıt tarihi
: 22.08.08
 
 

Prof.Dr. Öner Samanlı, yıllarını eğitim ve öğretim faaliyetlerine adamış, birçok bilimsel makalen..