Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Ocak '12

 
Kategori
Genel Sağlık
 

2012'nin ilk yazısı...

2012'nin ilk yazısı...
 

Yani tedirginim. Nasıl olacak bu 2012? Şimdilik hiçbir malumatımız yok. Eğer Sayın Emine Supçin’in resmindeki gibi olacaksa, yani fena değil, istemem yan cebime koy… Aslında kimse bir şey diyemez… Ama bir de gudubet bir şey çıkarsa, canımızı yakmaya kalkarsa, ne yaparız? Şimdiye kadar  ne yaptık ki, Allaha havale etmekten başka… Biliyorsunuz, bu yeni gelen yılların hesabı çıkarken görülüyor… Öyle kolay değil ki…

Tam bir yıl birbirimizin huyunu, suyunu anlayalım derken, bir de bakmışsınız yüz göz olmuşuz; birbirimizin içini dışını bilir hale gelmişiz.. ondan sonra sen sağ ben selamet… bir yıl dediğin nedir ki? Bir yılda “Bir Yıl” eskiyor mu? Valla eskiyor. O Supçin’in yeni yılına bir şimdi bakın,  bir de 2012’nin sonunda bakın, ne olmuş… Ondan sonra sorarım ben size…

2011 nasıl geçti diye soracak olursanız? Hiç anlamadan, derim… Öyle olağan üstü bir şey yoktu benim hayatımda. Allaha şükür ciddi bir rahatsızlık yaşamadım. Bir iki kere hastaneye, bir iki kez “Aile hekimliği” ndeki hazik Doktor Orhan bey’in yanına uğradıysam,  bu da ilaçlarımı almak içindir… Bir iki grip, nezle’yi saymıyorum… bunlar vakıa-i adiyedendir… Sağlık soruları aslında can sıkıcı sorular. Sağlık sorunların  zaten, devletin baş belası sorunları : boşa koysan dolmuyor ; doluya koysan almıyor… Sağlık Bakanı her meseleyi çözümlemiş gibi ortada gezip duruyor. Helal olsun ona…

Sağlık meselesinde, devletin en iddialı olduğu konu ; “Ben bütün vatandaşları Sağlık Güvencesinden yararlandıracağım…”  iddiasıyla ; hiçbir sağlık güvencesine sahip olmayan yüz binlerce vatandaşa  “Yeşil kart” vermek suretiyle onları devletin korumasına almak olmuştur. Bu iş, devlete müthiş bir oy potansiyeli kazandırmıştır. Ama yüzbinlerce insan Yeşil Kartlarıyla Aile Hekimliklerini, Hastaneleri doldurmaya başlayınca bir süre sonra ; devlet evdeki hesabın çarşıya uymadığını gördü (Devlette iflas çanları çalmaya başladı…)ve şimdi ; bu yeşil kartları şu veya bu şekilde kitabına uydurmak için hareket geçilmiş bulunuyor;  yeni yılda bunun sonuçlarını göreceğiz. Ondan sonra da “Reçete başı 3 TL sı ücret, ilaç başı bilmem ne kadar ücret …” tedbirleri ufukta gözükmeye başladı. Bir başladı mı , o 3 TL.sı ücret, yarın 13 TL.sına, öbür gün 23 TY.sına yükselir… Merak etmeyin.

Diğer yandan Sağlık Bakanlığı; Üniversite hastanelerinin ve Öğretim Üyelerinin de boğazlarını sıkmaya başladı… Sıktıkça, onlardan da bozuk sesler gelmeye başladı.  Eskiden , Üniversite Hastanelerinde muayeneye gittiğiniz zaman, kolay kolay Doçent veya Profesör’ü muayene odalarında göremezdiniz… Oralarda yeni Dr sanını kazanmış, çömezler çalışırdı… Doçentler, Profesörler de onlar vasıtasıyla reklamlar yaparlar …  “Prof. Filancayı görmek istiyorsanız ; saat Beşten sonra yukarda özel muayene ediyor, isterseniz onu bir görünün…” derlerdi… Böylece de , başı büyükler , maaşlarına ek olarak haybeden onbinlerce lirayı cebe indirirlerdi… (Tabii dışarıdaki muayenehaneleri hariç…)

İmdi bu durumda ; bu işin içinden gelmiş ; kim işin haracını bir güzel yiyor ; çok iyi bilen Sağlık Bakanı Prof.Dr.Recep Akdağ,  arı kovanına çomak soktu… Ondan sonra . itirazın, bağırış, çağırmanın bini bir para … Fakat, işin aslı nedir ? İşin aslı “Haksızlıktır”… Nasıl haksızlık…

Bir kere Tıp Fakültelerinde iki çeşit ders; iki çeşit Hoca vardır. Birincisi: Temel Bilim Derslerini okutanlar; ikincisi: Klinik derslerini okutup, hasta muayene edenler. Bu iki grup arasında, görünmeyen ama alttan alta süren bir rekabet vardır. Bir de Tıp Fakültesi Hocaları ile, Diğer Fakülte Profesörleri arasında bir rekabet vardır ama onu hiç saymayın. Zaten Klinik Hocaları kendilerinden başka Hocaları Hoca saymazlar… İşte o kadar. Sayın Akdağ bu çekişmeleri biliyor.  Gerçi , “Döner Sermaye” adı altında diğer Temel Bilim Öğretim Üyeleri de tatmin edilmeye çalışılıyor ama , Klinik Hocalarının aldığı yanında  bu devede kulak mesabesinde kalıyor. Şimdi anladınız mı  “Vehbi’nin Kerrakesi”ni… Para meselesi Para… Yoksa vatandaş  “Bıçak parası” veriyormuş ; iki arada bir derede perişan oluyormuş … bunlar hikaye…  Para…Para… Para … Çekişme bu… Bölüşme, bölüşememe meselesi…

Tabii, diğer Fakültelerdeki Profesörler, Tıp Fakültelerindeki Profesörlerin üçte biri kadar maaş ellerine geçiyormuş… O kimsenin umurunda değildir… Çünkü bizim Üniversitelerimizde; Tıp Fakültesi bir yana , diğer bütün Fakülteler öteki yanadır … yandı gitti koz helva…

Öteki Fakültelerden hiçbir Hoca’da sesini çıkaramaz… Çünkü garibanlar, yarın bir gün gidecek, onlardan birine muayene olacak ve de, belki de onların birinin bıçaklarının altında ameliyat olacaklar… Nasıl sesini çıkarsınlar; nasıl  itiraz etsinler…  Hiç kimse, Tıp Fakültelerine karşı bir şey söyleyemez.. Onun için de Tıp Fakülteleri , diğer Fakültelerin üzerinde horozlanır dururlar…

2012 dedik de, geldik takıldık Sağlık meselesine (Dr. Atanur Yıldız’ın kulakları çınlasın..) Bilmem bana hak verirsiniz, bilmem vermez siniz? Onu bilemem. Tabii Sağlık meselesi bundan ibaret değil… İlaç ücretlerindeki (deneysel)  oynamalar herkesi rahatsız ediyor . vatandaşları ; eczacıları; ve ilaç şirketlerini…  Dengeyi bozdunuz mu , sistemin nereden çatlak vereceğini bilemezsiniz.  Bu ilaç fiyatlarından dolayı,   önemli bir ilaç şirketinin çalışanlarından 400 kişiyi işten çıkardığını; yönetici kademesindekilerden de üçte ikisinin işine son verdiğini biliyoruz. Öteki şirketlerde neler oldu bilemiyorum.

Yani bu sağlık meseleleriyle oynarken çok dikkat etmek gerekir… Birileri , oralarda oynamayı seviyor galiba. Ama bu Sağlık… Dikkat edin beyler… kıracağınız şey bir sürahi değil…

Neyse fazla uzun ettik.  Yeni yılda pek fazla hastalanmamaya bakın. Çünkü büyük doktorlar çok nazlı ve kırılgan. O bakımdan Allah yardım etsin yeni yılda hepimize…

 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..