Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Mayıs '07

 
Kategori
Kitap
 

2073 yılından günümüz Türkiye’sine bir yergi: Gökdelen

2073 yılından günümüz Türkiye’sine bir yergi: Gökdelen
 

Düşünsel anlamda düzen karşıtı, ama içinde bulunduğu düzenin kurallarına uyumlu davranmakta sakınca görmeyen, ondan para kazanabilecek iş yaşamını kurmuş, çok para kazanmış, entelektüel, orta yaşını çoktan geçmiş, Dovstoyevski hayranı, başarılı avukat Can Tezcan’ın, çıkar ilişkilerinin yön verdiği siyasal sisteme ve onu elinde tutan, ondan beslenen, gerekirse kendi çıkarları için kuvvet kullanmayı hak gören siyasetçilere ve onlarla işbirliği içerisindeki sermayeye ve basına karşı çıkma zorunluluğuna nasıl adım adım ulaştığını okuyacaksınız bu romanda.

Çağdaş edebiyatımızın en güçlü kalemlerinden, yergi ustası Tahsin Yücel’in “Gökdelen” romanından söz ediyorum.

Yolculuğumuz 2073 yılı Türkiye’sine; haydi biletinizi alın ve yazının devamını okuyun!

Çok yüksek gökdelenlerin sıra sıra dizildiği, geçmişe ait kent örgüsünün korunmasına bile gerek duyulmadığı kocaman metropollerde, seçimde oy kullanabilen, manipüle edilmiş ülke gerçekliği ile yaşayan, sadece bilinmesi gerekenleri bilinmesine izin verilen, ülke nüfusunun küçük bir yüzdesini oluşturan, gelir düzeyi yüksek vatandaşlar yaşamaktadır. Ulaşımı mekiklerle havadan sağlayan bu zümre, aşağıda, zeminde, aç sefalet içinde göçebe hayatı yaşayan, kalabalık, oy kullanma hakkını yitirmiş ve siyasi iktidarların bilgisine karşın, onlar için hiç bir çözüm üretilmeyen “yılkı adamlardan” habersiz bırakılmışlardır.

Can Tezcan’ın en önemli müşterisi, müteahhit Laz Temel Diker’dir. Temel Diker’in tek amacı İstanbul’u New York’a benzetmek, oradakinden daha yüksek ve daha güzel gökdelenler inşa etmektir. Can Tezcan’ın hukuki yardımlarıyla, Temel Diker sonunda amacına ulaşmış, son planı ise Özgürlük Anıtına benzer bir anıtı, kendi annesinin yüz şeklini vererek Cihangir’de dikmektir. Bunun içinse, gökdelenler arasında tek kalmış, sıkışmış, bahçeli küçük bir evde kedileriyle yaşayan, emekli öğretmeninin arazisini satın almak gerekmektedir. Ne var ki, evine büyük bir sevgi ile bağlı bu kişi arazisini satmak istememektedir. Temel Diker’in tüm baskılarına karşın, Can Tezcan, vicdanen rahatsızlık duyduğu bu işi geçiştirmekte, Temel Diker’i oyalamaktadır.

Öte yandan, Can Tezcan’ın en yakın arkadaşı haksız yere, çıkar ilişkileri yüzünden hapiste bulunmakta, tüm uğraşlara ve kesin kanıtlara karşın bir türlü beraat edilmemektedir. Adaletin çıkar ilişkilerine göre yönlendirildiği bu sistemi yıkmak için, bunu engelleyecek bir fikir gelir Can Tezcan’ı aklına. O da adaletin özelleştirilmesidir. Her kurumun özelleştirildiği bir ülkede adaletin özelleştirilmesi gerekliliğini savunacaktır. Eğer amacına ulaşırsa, adalet sisteminin başına kendisi geçecek, bu sayede denetim kendisinde olacak, kötü işleyen bir mekanizmanın işleyişini iyiye döndürecektir.

Bu düşüncesini gerçekleştirmek için ise, başbakanının koşul olarak bildirdiği isteklerini yerine getirmek, siyasal düzene hizmet eden basını ardına almak ve en önemlisi de güçlü bir sermayeye, Temel Diker’in desteğine gereksinim duymak zorunda kalacaktır.

Bu süreç O’nu, adalet erkini ele geçirme arzusu ile, vicdanı, fikirleri ve emekli öğretmenin küçücük dünyası arasında gidip gelen içsel bir hesaplaşmaya götürecektir.

Kitapta 2073 yılı Türkiye’sinde olup bitenleri okurken, anlatılanların aslında günümüz Türkiye’sinde de bir karşılığı olduğu kanısına varacaksınız.

 
Toplam blog
: 136
: 1494
Kayıt tarihi
: 16.02.07
 
 

Yaşam ışığını 1968 yılında Bafra’da gördü. İnşaat Mühendisi ve aynı sektörde yazılım geliştiren bir ..