Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Aralık '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

21. yy. da bayram, din ve ibadet

Kurban Bayramı geldi.Herkesde bir telaş almış başını gidiyor.Kimileri - ki genelde genç ve çalışan kesim - günler öncesinden tatil planlarını yapıp nereye gidileceğinin kararını verdikten sonra muhtelif tur firmalarından rezervasyonlarını yaptırdılar; kimileri de - ki genelde orta yaş ve üzeri olan ve büyüklerinden almış oldukları bayram terbiyeleri neticesinde - çocuklarına bayram kıyafetleri, marketlerden şekerler alma telaşı içine girdiler.Kurban kesecekler ise günler öncesinden kurbanlıkların fiyatlarını araştırıp, en uygun kurbanlığın nereden alınacağını araştırdılar.

Küçükken Kurban Bayramı’nda neler yaptıklarımızı düşündüm bir an...

Kurban Bayramı'nın gelmesine yakın bir mutluluk kaplardı içimizi. Öncelikle, bayramda giyilmek üzere yeni kıyafetlerin alınması için bir hafta evvelinden ailecek mağazalara gidilirdi. Özenerek ve bütçe dahilinde seçilen kıyafetler teker teker denenir ve alınırdı. Alışveriş yapıldıktan sonra mağazalardan çıktığınız zaman, etrafınızda sizinle beraber aynı telaş içine girmiş, ellerinde aldıkları şeker ve kıyafetlerle dolu alışveriş çantalarıyla; gerek bayramın gelmesi gerekse alışverişin bitirilmesi sebebiyle yüzlerinde oluşan tatlı tebessümü görmek ne kadar güzeldi. Bayramın gelmesine birkaç gün kala, babalarımızla ve aile büyülerimizle kurban pazarlarına gider ve en uygun kurbanı seçmeye çalışırdık. Seçim yapılıp karar verme aşamasına gelindikten sonra Kurban Bayramı klasiği olan pazarlık aşamasına gelinirdi. Elele tutuşulur ve amansız pazarlık başlardı. En sonunda ortak bir rakamda anlaşıldıktan sonra parayı cebine indiren tüccarın mutluluğuyla, babamda oluşan ibadetini yerine getirmenin ve geleneği devam ettirmenin mutluluğu birbirine karışırdı...

Arkadaşlarla bayram sabahı erkenden kalkar ve günler öncesinden alınmış olan bayram kıyafetlerimizi giyerdik.Çocukluluğun vermiş olduğu hissiyatsızlıktan mıdır bilinmez, hep beraber çevrede olan tüm kurbanların mümkün mertebe ilk kesildiği anı seyretmek için ordan oraya koşardık.

Kurban kesildikten sonra aile büyüklerini ziyarete gider, çevremizde bulunan ve ihtiyacı olanlara kurbanın etlerini dağıtırdık.Biz küçükler için bahşiş alamadığımız ve para toplayamadığımız için Ramazan Bayramı'na nazaran daha az sevilmesine rağmen yine de Kurban Bayramı'nın da ayrı bir yeri vardı.Böyle geçerdi benim çocukluğumdaki Kurban Bayramları...

Günümüzdeki Kurban Bayramları'na bakıyorum da...

Bizim buralarda eskisi gibi kutlanmıyor artık.Malum artık bende daha önce bahsettiğim çoğu erişkin ve çalışan biri olarak maalesef bayramları iş ve şehir stresinden kurtulmak için ara bir tatil olarak görmeye başladım.Çocukken bayramlarını kutlamak ve el öpmek için gittiğimiz akrabalarımıza bayramda artık e-mail yada kısa mesaj gönderir duruma geldim.Ama çok samimi olup sevdiklerimi direk telefonla arıyorum.Belki de kendi içimde vicdanımı rahatlatmak, bir nevi kendimce bayramları eskisi gibi kutlayamamanın içimde kalmışlığı ama yinede kendi çapımda özel birşeyler yapmış olmak için yapıyorumdur bunu.

Babamlar yine eskisi gibi kutluyor.Onlar için değişen birşey yok.Aslına bakarsanız babamın jenerasyonu diye de bir genelleme yapabiliriz.Onlar yine bayramda aile büyüklerini ziyarete gidip, bütçeleri dahilinde ibadetlerini yerine getiriyorlar.

Değişen bizleriz..Ya da zaman..Ya da belki de tüm dünya..

Bunu değişen yaşam şartları sonucu oluşan keşmekeşliğe mi bağlamak gerekir yoksa zaman içinde yozlaşan insan ilişkileri sonucunda insanların eskisi gibi ibadetlerini yerine getirememeleri sonucu bir nevi dinlerinden uzaklaşması olarak mı değerlendirmek gerekir onu bilemiyorum.

İlk önce yaşam şartlarını ele alalım...

Babamların jenerasyonu göz önüne alındığında, o zaman ailede tek bir kişinin çalışması geçinmek için yetiyormuş.Zaten çevremdeki arkadaşlarımın hemen hemen hepsinin ailelerinde sadece baba çalışıyor.

Günümüze bakıldığında artık evli çiftlerin yüzde doksanında ikisi de çalışıyor. Çünkü şartlar onu gösteriyor.Yakın geçmişte iki ekonomik kriz geçiren ülkemizde şirketler artık az adamla çok iş yapmayı öğrendiler.Bunun sonucunda da artık Türkiye'deki tüm çalışanlar maalesef iki ya da üç kişinin işini aynı anda yapmak zorundalar.Bu da mesai saatlerine resmi olarak yansımasa bile çalışma saatlerini giderek arttırmış, şirketlerde akşam sekizden önce çıkan çalışanlara tembel ya da işini yapmıyor gözüyle bakılmasına sebep olmuştur.Bu durum çalışanlarda yorgunluğa ve aşırı strese sebep olmaktadır. - O yüzden günümüzdeki evliliklerin çoğu da kısa sürede bitmektedir neyse bunu ayrıca başka bir yazımda ele alacağım -.İş yaşamında oluşan bu yorgunluk ve stres insanları ister istemez resmi ve dini bayramlarda şehir ve iş yaşamından uzaklaşmaya itmektedir.

Günümüzde değişen zamanla birlikte, bu zamana ayak uydurmaya ve kendine yer bulmaya çalışan insan ilişkileri sonucu insanların ibadetlerini eskisi gibi yerine getir(eme)melerini ele alacak olursak...

Öncelikle az önce de bahsettiğim gibi özellikle çalışan kesimin günümüz yaşam koşulları sonucu bayramları eskisi gibi kutla(ya)madığı bir gerçek.Orta yaş ve üzeri kesim mümkün olduğu kadar yine gelenekleri devam ettirip yaşamaya çalışıyorlar.Dolayısıyla ibadetlerini yerine getir(e)meyen kesim olarak çalışan genç nesil ve okul çağındaki gençler olarak gözükmektedir.

Ben Kuran-ı Kerim'de bulunan her ayet ve sureyi tam anlamı ile bilmemekle beraber, müslümanlıkta çalışmanın da ibadet olarak kabul edildiğini biliyorum.Aynı zamanda zamana ve çağa ayak uydurmanın da yazılı olduğunu biliyorum.Dolayısıyla çalışan genç kesimin, çalışmakla belki tam olmasa da bir nebze ibadet etmiş olduklarını söyleyebiliriz.Okul çağındaki gençler ele alındığında da aslında durum yine aynı sayılır.Sonuçta onlar da okula gidip derslerini çalışıyorlar.İlköğretim ve liselerde zaten ders müfredatı çerçevesinde din dersleri görüp, dinimizi tanıma adına ilk adımlarını atmış oluyorlar.Ondan sonrası ise onların içindeki ibadet duygularına kalmış birşey.Nasıl ki çalışan kesim olarak birden fazla iş yapan bizler, hangi konuda uzmanlaşmak istiyorsak o konu üzerine eğitim alıp, kendimizi geliştirmeye çalışıyorsak; dini daha geniş ve tam anlamıyla öğrenmek de kişinin kendi insiyatifinde olan birşeydir.Belki büyükler olarak henüz tam anlamıyla doğruyu yanlışı ayırt edemeyecek yaşta olanlar için doğruyu bulmak adına bu konuda yönlendirme yapılabilir.Ama sonuçta herşey insanın kendi içinde biter.Eğer kişinin içinde yoksa, siz ne kadar yönlendirmeye, eğitmeye çalışsanız bile belli bir zaman sonra o yine kendi bildiği yolda ilerleyecektir.Su akar yolunu bulur misali..

Sonuç olarak herkes bayramları ve dinini içinden geldiğince yaşamaya çalışıyor. Kimileri bayramda eski geleneklerini yerine getiriyor, kimileri tatile gidip sevdiklerine e-mail yada kısa mesaj göndererek kutluyor.Kimileri bayramlıklarını ve kurbanlıklarını alıp kutluyor, kimileri ise valizlerini toplayıp tatile gidip, internetten bağış yapıyorlar. 21. yüzyıldayız ya... Türkiye için de mozaik deniyor ya... Bu da öyle bir şey herhalde...

 
Toplam blog
: 6
: 2105
Kayıt tarihi
: 21.12.07
 
 

1977 istanbul doğumluyum. Endüstri Mühendisliği mezunuyum.Uzmanlık alanlarım lojistik, satınalma, dı..