Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Aralık '13

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

21 Yüzyılda Gıda Güvenliği ve Tarımsal Amaçlı Kooperatifler

21 Yüzyılda Gıda Güvenliği ve Tarımsal Amaçlı Kooperatifler
 

Gıda güvenliği 21 yüzyılın en önemli ve stratejik konularından biridir.  Daralan gıda kaynakları gücü elinde bulundurmak isteyen ülkeler ve şirketler tarafından ülkeler ve toplumlar üzerinde baskı unsuru olarak kullanılacak konulardan biri haline gelmiştir. Enerjiye hâkim olmaktan bile öte gıda üretimindeki hâkimiyet gerekli gıda güvenliği tedbirleri alınmadığında ülkeleri ticari ve askeri açıdan güçsüz bırakacak tehlike haline gelmiştir. Çünkü gıda güvenliğini sağlamayan bir ülkenin gelecekte ayakta kalması bile mümkün değildir. Dünya gıda üretiminin ve genetik kaynaklarının ele geçirilmesi güç sahibi ülkelere ve şirketlere insanlığın geleceği ile oynama gücü verecek fırsatlar tanıyacaktır.  

Dünyada bu güne kadar gıda üretimi ve güvenliği konusunda izlenen politikalar ortadadır. Nitekim yüzyıllardan beri açlık ve yoksullukla mücadele eden ülkelerde yaşananlar bilerek ve isteyerek adeta çözülmemiştir. Başta uluslararası örgütler ve zengin ülkeler sorunları çözme konusunda gösterişli projelerle çözüm konusunda çalışmalar yürütse de pek inandırıcı olamamışlardır. Dünyada yeterli gıda üretimi olmasına rağmen ve bu ülkelerde yeterli üretim kaynakları olmasına rağmen bir türlü açlık tehlikesi aşılamamıştır. Başta Afrika’da olan açlık ve yoksulluk günümüzde dünyanın diğer geri kalmış ve gelişmekte olan ülkelerine yayılmaya ve günden güne sorun olmaya başlamıştır.

Globalleşme ve serbest ekonomi kuralları içinde üreticiler büyük şirketlerin işçileri haline gelmeye başlamışlardır. Gelişmiş ülkeler yeni yüzyılda gıda üretimi ve güvenliği ve de güvenirliği konusunda dikkatli ve kararlı politikalar üretirken geri kalmış ve gelişmekte olan ülkelerde gıda piyasasının tümüyle özel şirketlerin ve sermaye gruplarının hâkimiyetinde bir yapıda olması için büyük ölçüde destek vermişlerdir. Sermayenin büyük ayrıcalıklarla hareketini sağlamışlardır. Bu konuda elinde kamuya ait tesislerin özelleştirilmesi, kendi ülkelerinde bu boşluğu dolduran kooperatif hareketini, diğer ülkelerde güçsüzleştirilmesi konusunda uluslararası örgütler aracılığı yönlendirmişlerdir. Gıda ticaretinde sermaye grupları gücü günden güne ele geçirmişler, iç ve dış fiyatlarla çok rahat oynamaya başlamışlar, genetik kaynakları konusunda hâkimiyeti ele geçirmeye başlamışlardır. 

Ancak son yıllarda dünyada yaşanan ekonomik kriz, global şirketlerin birbirinin ardı sıra çökmesi, gelişmiş ülkelerde dahi yoksulluğun artması, açlık tehlikesinin tehlikeli bir çizgide olması Birleşmiş Milletler başta olmak üzere tüm ülkeleri ve sivil toplum örgütlerini harekete geçirmiştir.  Yoksulluk tüm dünyada hızla artıyor. Açlık tehlikesi daha da tehlikeli boyutlara geliyor denmiş ve çözüm noktasında politikalar gündeme gelmiştir. İşte bu noktada kooperatiflerin önemi daha da güçlü çizgilerle ortaya çıkmıştır. 100 yılı aşan kooperatif hareketinin başta gelişmiş ülkelerde sağladığı başarı başta olmak üzere tüm dünyadaki başarıları BM’yi çözüm için kooperatifleşme ve kooperatiflerin desteklenmesi noktasına götürmüştür. 2012 yılı da Uluslar arası Kooperatifler Yılı olarak ilan edilmiş ve ülkelerden bu konuya özel önem vermeleri istenmiştir.  

Ayrıca yıllardan beri uygulanan hatalı ticaret ve tarım politikaları sonucu aile tarımına, küçük çiftçilerin aleyhine olan politikaların tarımsal üretime zarar verdiği görülmüş, gıda güvenliği açısından sorunları daha da artırdığı ortaya çıkmış, önemli kısmı kooperatifler çatısı altında olması gereken aile tarımının yok edilmesi yerine korunması gerçeği ortaya çıkmıştır. Bu nedenle BM dünyada farkındalık yaratmak ve konunun önemini ortaya koymak üzere 2014 Yılını Uluslararası Aile Çiftçiliği Yılı ilan etmiştir.

Büyük bir kısmı küçük tarım işletmelerden oluşan aile işletmeleri gelişmiş ülkelerde çoğunlukla kooperatif çatısı altında pazarda yer ve güç bulurken, geri kalmış ülkelerde ise küçük aile işletmelerini en aza indirme hatta ortadan kaldırma politikaları uygulanmıştır. Tabii bu politikanın yanlışlığı zaman içinde ortaya çıkmış, şehirler köyleşirken, tarım arazileri boş kalmaya başlamış, sosyal ve ekonomik sorunlar artmıştır. İktidarlar basına ve sivil toplum örgütlerine yaptıkları baskılar ile bu gerçeği örtmeye çalışsalar da Birleşmiş Milletler büyük bir sorumluluk ile bu gerçeği dünya gündemine getirmiştir. Gelişmiş ülkelerde bile gıda adına güvenlikleri bu politikalar terk edilmeye başlanmıştır. Kooperatifler eskisinden daha fazla ön plana alınmaya başlamıştır.

Ülkemizde de 1980’li yıllar sonrasında globalleşme ve serbest piyasa ekonomisi çerçevesinde izlenen politikalar nedeniyle zarar gören kooperatif hareketi, yaşanan global kriz karşısında son yıllarda yerini yeniden güçlenme ve yükselme dönemine bırakmıştır. Bugün ülkemizde geçmişe oranla kooperatiflerin gıda üretim ve pazarlamasındaki payları artış sürecine girmiştir. Ama hepimiz tarafından çok yakından görüldüğü üzere özelleşen kamu kuruluşlarından sonra pazarda tek kalan özel sektör yatırımları uzun dönemden beri teşvik edilse edilse de bekleneni verememiştir.

Başta et ve süt olmak üzere bazı ürünlerde ortaya çıkan olumsuz tabloların gelecekte her an karşımıza çıkabileceği dikkate alınmalıdır. Dünya deneyimleri çerçevesinde üretimde ve pazarda tarımsal amaçlı kooperatifler her aşamada yer almalı, gıda üretiminde üretici ve tüketici haklarını koruyacak güvenli ve güvenilir sağlıklı çalışan bir pazar ortamı sağlanmalıdır.  

Gıda güvenliğimizin sağlanmasında kooperatifler göz ardı edilmemelidir. Kooperatiflerin sahibinin yörenin insanı olduğu gerçeği ve kooperatif yatırımlarının yörelerini hiç terk etmeyecekleri, en zor şartlarda bile gıda üretim ve pazarlamasında hizmet verecekleri unutulmamalıdır. 

 
Toplam blog
: 416
: 790
Kayıt tarihi
: 19.02.10
 
 

Tarım, Gıda, Ormancılık, Çevre, Örgütlenme ve Proje konularında çalışmalarda bulunmaktayım. Öncel..