Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Mayıs '21

 
Kategori
Sosyoloji
 

23- Hayatın Tükettiği Nesil:

23- Hayatın Tükettiği Nesil:

 

          Kulağa karamsar gelse de, gerçekçi bir başlık…

 

          İnsanoğlu olarak doğamızı incelediğimizde sürekli mutlu olmak ve daha iyi bir geleceğe doğru gitmek için didinip durduğumuzu görürsünüz. Bazı insanların bu dünyada iyi bir hayata sahip olma hayali vardır. Bazı insanlar ise öldükten sonra iyi bir ahiret hayatı peşindedirler. Ancak her şey insanın gelecekte alacağı hazza odaklı bir çaba gerektirmektedir.

 

          İnsanoğlu olarak sürekli daha iyi bir dünya inşa etmeye çalıştık. Aya ve uzaya gittik. Şimdi de diğer gezegenleri keşfetmeye çalışıyoruz. Aslında hayatımıza baktığımızda tüm bunların bizlere mutluluk olarak bir şey katmadığını görürürüz. Sonuç itibarıyla dünyayı ve birbirimizi tükete tükete biz de tükendik!

 

          Yeni nesil de bu durumun bizlere en güzel örneğini oluşturmaktadır. Aslında bunun izleri hepimizde bulunmaktadır. Hepimizin üstünde bir isteksizlik ve geleceğe yönelik bir beklentisizlik vardır. Maalesef günü sadece “günlük arzularla” tatmin edip geçirme eğilimine sahibiz.

 

          Gerçekten tükendik! Kendimizi doldurmaya çalışmaktan tükendik! Hayatın bizden taleplerini sürekli yerine getirmeye çalışmaktan tükendik! İlişkilerimizin evde, işte ve dışarıda bizden taleplerinden tükendik! Hayat bizi, bir şey istemez hâle getirdi. Eğer henüz böyle hissetmiyorsanız -Merak etmeyin!- yakında hissedersiniz.

 

          Şimdi kötümser olmak ve sizlere olumsuzlukları aşılamak istemiyorum. Ama durumu doğru tayin edemezsek ve teşhisi doğru koyamazsak o zaman hiç şansımız yok demektir!

 

          İçinde bulunduğumuz nesil gerçekten “çok özel” bir nesildir. Hem egoizmleri ve bireysellikleri had safhadadır, hem de materyalizmden bir beklentileri yoktur. Bunu anlamalarına sadece “gelişmiş” olmaları destek olmuyor. Aynı zamanda hayatın getirdiği koşullar da bu durumu destekliyor. Böylece hepimiz kendimizi yeni bir dönemin doğum sancıları içinde buluyoruz.

 

          Şüphesiz insanoğlu olarak yeni bir döneme giriyoruz. Tohum, tümüyle çatlamadan topraktan çıkamaz. Bir filiz ise tohum çatlamadan yeşeremez. Bahsettiğim bu yeni koşul da içinde bulunduğumuz materyalist hayatın tümüyle çöküşü olmadan gerçekleşmeyecektir. İnsanın içinde bulunduğu durumun tahammül edilemez olması, insanın değişmesi için gereklidir. Bu, şu demektir: Hayatta hiçbir şey insanoğluna güven hissiyatı getirmeyecektir!

 

          İnsanoğlunun içinde bulunduğu bu nesilde de, tohum tümüyle çatlayacak ve doğum sancıları içinde “yeni bir nesil” ve “hayat” doğmak zorunda kalacaktır!

 

          İnsanoğlunda her yenilik iki şekilde gerçekleşir:

 

          1- Büyük acılar

 

          2- Bilinçli gelişim

 

          Yaşadıklarımızı bir sonraki insan seviyemizi inşa etmek için kullanmazsak, ikinci seçenek maalesef “savaşlar” olacaktır. Daha önceki makalelerimde ve YouTube kanalımda verdiğim derslerde Orta Doğu’nun bir ateş çemberi olacağından bahsetmiştim. 2020 yılındaki krizi 2012’de yazmıştım. Ama insan maalesef “etinin üstünde ateşi hissetmeden” silkinmiyor. “Ne yapalım! İnsan doğası böyle...”

 

          Sonuç itibarıyla hayat giderek karşımıza daha baskıcı, sorunlu ve endişeli koşullar getirecektir. Böylece insan ümidini ve geleceğe olan güvenini tümüyle yok edecektir. İnsan hiçbir şeyde ümit ve ışık göremeyecektir. Tümüyle tükenecektir!

 

          O zaman belki konuşacak bir şeyler buluruz. “Bu işin içinden nasıl çıkarız?” gibi...

 

 
Kayıt tarihi
: 04.02.17
 
 

Ashburton High School (Londra), John Ruskin College (Londra), ODTÜ İşletme (Ankara), Macquarie Univ..